Emsal Mahkeme Kararı Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2023/2345 E. 2023/1577 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
DİYARBAKIR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/2345
KARAR NO : 2023/1577

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :DİYARBAKIR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVANIN KONUSU :İtirazın İptali

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ :05/10/2023

Taraflar arasında görülen davada Mahkemece ihtiyatî haciz talebinin reddine dair verilen ara kararının istinaf incelemesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup incelendikten sonra, gereği görüşülüp düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili; müvekkili ile davalılar arasında geçmişte birçok kez …, …., … alışverişi olduğunu, yapılan bu alışverişlerde karşılıklı olarak alacaklı veya borçlu oldukları dönemlerde karşılıklı ödemelerin kıymetli eşyanın tesliminden en geç bir hafta on güne kadar yapıldığını, ancak … yılı …. ayından itibaren davalıların müvekkilinin kendilerine olan güveni kullanarak, aldatma, kandırma suretiyle iradesi sakatlanan müvekkilinden yoğun bir şekilde …. ve …. alımı yapmış olmalarına rağmen kendisine ödemede bulunulmadığını, müvekkilinin davalılardan alacağını istemesine rağmen davalıların müvekkilini oyaladığını, davalıların daha sonra bu paranın sadece bir kısmı parçalı olarak müvekkiline ödendiğini, bu olaydan bir süre sonra müvekkilinin davalı …’a yine …. ve … olarak borç verdiğini, ancak bu miktarın da sadece bir kısmının müvekkiline ödendiğini, bu şekilde 2-3 aylık süreç içerisinde müvekkilinin kendilerine duyduğu güven duygusunu istismar ederek ve piyasaya borçlanmalarından dolayı tehdit altında bulunduklarını söyleyerek müvekkilinden toplamda .. kg.’dan fazla …ve … USD alındığını, bu borç karşısında davalıların … dairenin tapusunu müvekkiline devrettiğini ancak bakiye kalan kısım yönünden müvekkiline ödeme yapılmadığını, müvekkilinin alacağının bakiye kısmının tahsili için ….. …. Müdürlüğünün ….. E. sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, takibe davalılar tarafından itiraz edildiğini, borçluların hem müvekkilinin hem de diğer alacaklıların tüm …. ve … alıp kaçmaya çalışırken yolda yakalandığını, alacaklılarından mal kaçırmaya çalıştıklarının sabit olduğunu, bu nedenlerle borçluların menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz konulmasına, yapılacak yargılama sırasında ise davanın kabulü ile icra takibine yapılan itirazın iptaline ve %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece yapılan yargılamada alınan … tarihli ara kararı ile; mahkemece tarafların tacir olup olmadığına ilişkin yöntemine uygun şekilde araştırma yapılacağı, araştırma sonucuna göre uyuşmazlığın ticarî nitelikte olup olmadığının tespit edileceği ve görevli mahkemenin ticaret mahkemesi olup olmadığı hususundaki tereddütün giderileceği, yapılacak araştırma sonucuna göre, tarafların tacir olduğunun anlaşılması hâlinde uyuşmazlığın ticarî nitelikte olacağından bu aşamadan sonra mahkemece uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilebileceği, mahkemece bu husus araştırılmadan ihtiyati haciz talebi hakkında karar verilemeyeceğinin değerlendirildiği, kaldı ki davalı … dışındaki davalılar hakkında yaklaşık ispata dair delilin de sunulmadığı gerekçesi ile ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiştir.
Ara kararına karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
İstinaf kanun yoluna başvurulan davacı vekili; ihtiyati haciz talep edebilme koşullarının 2004 sayılı İİK’nın 257. maddesinde belirtildiği üzere hem vadesi gelen hem de henüz vadesi gelmemiş para alacakları için ihtiyati haciz şartlarının düzenlendiğini, kanuna göre muaccel alacaklarda ihtiyati haciz talebinde bulunulabilmesi için alacağın vadesinin gelmiş olması ve alacağın rehinle temin edilmemiş olması gerektiğini, müeccel alacaklarda ise kural ihtiyati haciz istenemeyeceği belirtilmiş ise ise de borçlunun belli bir adresinin olmaması veya borçlunun taahhütlerinden kurtulmak amacıyla mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanır yahut kaçar ya da bu amaçla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunursa vadesi gelmemiş alacaklarda da ihtiyati haciz kararının verilebileceğini, müvekkilinin davalılardan alacağının bulunduğunu, davalıların müvekkilini sürekli oyaladığını, davalıların müvekkiline ve diğer alacaklılarına olan borçlarını ödemeden … kapatarak kaçmaya çalışırken yolda yakalandıklarını, tüm bu sebeplerle 2004 sayılı İİK m. 257 vd. hükümlerindeki yasal koşulların mevcut olduğunu beyan ederek ara kararının kaldırılmasına, muaccel olan ve teminatsız durumunda bulunan müvekkilinin alacağının tahsilini temin etmek üzere öncelikle teminatsız olarak, mümkün olmadığı takdirde uygun görülecek teminat karşılığında borçlu davalıların menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesi talebiyle istinaf isteminde bulunmuştur.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebepler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesinde;
Talep, 2004 sayılı İİK m. 257 vd. hükümleri uyarınca ihtiyati haciz kararı verilmesi istemine ilişkindir.

(i) Mahkemenin Görevi Bakımından Yapılan Değerlendirmede:
6102 sayılı TTK m. 4 hükmünde, bir davanın ticarî dava niteliğinde olup olmadığının tespiti bakımından üç ayrı kıstas kabul edilmiştir:
(i) Bunlardan ilki, tarafların sıfatına ve işin ticarî işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ve başka hiçbir şart aranmaksızın TTK veya diğer kanunlarda ticarî sayılan davalardır (mutlak ticarî davalar). Mutlak ticarî davalar herhangi bir unsurun, bağlama noktasının veya sebebin davanın ticarî niteliğini değiştirmediği, mahkemenin kanaatinin rol oynamadığı davalardan olup; TTK m. 4(1) hükmünde (a) ilâ (f) bentlerinde sayılmıştır.
(ii) İkincisi ise, yalnızca bir ticarî işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticarî nitelikte kabul edilen davalardır. TTK m. 4(1)-son cümle hükmü uyarınca ikinci grup ticarî davalar, yalnızca bir tarafın ticarî işletmesini ilgilendiren havale, vedia (saklama) sözleşmesi ile fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalardır. Bu nevi davaların ticarî nitelikte sayılması için yalnızca bir tarafın ticarî işletmesiyle ilgili olması TTK’da gerekli ve yeterli görülmüştür.
(iii) Üçüncü grup ise, nispî ticarî davalar olup, TTK m. 4(1) hükmü uyarınca her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticarî dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticarî dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticarî işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticarî iş niteliğinde olması veya ticarî iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticarî sayılması davanın ticarî dava olması için yeterli değildir. TTK m. 19/2 hükmü uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş niteliğindeki bir sözleşmenin diğer taraf için de ticarî sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira TTK, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı “ticarî iş” esasına göre değil, “ticarî işletme” esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticarî nitelikte olması tek başına davayı ticarî dava haline getirmez.
6102 sayılı TTK hükümlerine göre; ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir (TTK m. 11/1). Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir (TTK m. 11/2). Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten gerçek kişiye tacir denir (TTK 12/1). İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11 inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır (TTK m. 15/1).
5362 nolu Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 3. maddesinde Esnaf ve Sanatkâr: İster gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler, olarak tanımlanmıştır.
Mülga 6762 sayılı TTK’nın 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulunca 18/06/2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21/07/2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf-tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiştir.
6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtildiğinden Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekecektir.
Söz konusu Bakanlar Kurulu Kararında 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesinde belirtilen hadlerden, 1. ve 3. bendindeki konularda faaliyette bulunanlarda yarısını, 2. bendeki faaliyetlerde bulunanların bu tutarın tamamını aşanların tacir olacağı belirlenmiş olup 2022 yılı için yıllık brüt hasılata göre 200.000,00 TL, yıllık alış miktarına göre 400.000,00 TL ve yıllık satış miktarına göre 570.000,00 TL olmak üzere sınırlar belirlenmiştir.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; … Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanlığının … tarihli cevabi yazısına göre davacı … ile davalı …’ın kuyumcu olarak esnaf kaydının bulunduğu anlaşılmakta olup dosyada tarafların ticaret siciline kayıtlı tacir olduğu yönünde bir beyan veya kayıt yer almamaktadır. Ne var ki, davacı tarafından davalı …’a …. tarihinde …. TL ve ….. tarihinde … TL’lik faturalar kesildiği anlaşılmaktadır. Tarafların dosyaya yansıyan sadece bu işi bile esnaf sayılma parasal sınırının çok üstünde olduğu anlaşıldığı gibi, faaliyetlerinin bedeni çalışmasından çok sermayeye dayandığı da açıktır. Ticaret siciline kayıtlı olmak tacir sayılmanın koşulu değildir. Taraflar, koşulları bulunduğu halde kendisini ticaret siciline kayıt ettirmemiş olsa bile, yukarıdaki hükümlerin sonucu olarak, sadece iki faturanın dahi 213 VUK m. 177 hükmünde tacirler için öngörülen parasal sınırın üzerinde olması ve kuyumculuk faaliyetinin bedeni çalışmadan ziyada sermayeye dayanması nedeniyle tarafların tacir sıfatını taşıdığı açıktır. Bu nedenle her iki taraf da tacir olup dava konusu ticari işletmeleriyle de ilgili olduğundan, davacı … ile davalı … yönünden davaya bakmaya asliye ticaret mahkemesi görevlidir (Aynı yönde bkz. Yargıtay 15. HD’nin 13/02/2018 tarih ve 2016/5851 E., 2018/552 K. sayılı kararı).
Bilindiği üzere, kural olarak, bir özel mahkemenin görevine giren dava genel mahkemede başka bir dava ile birlikte açılamaz (Kuru, B: Hukuk Muhakemeleri Usulü, C.2, İstanbul 2001, s. 1498). Ancak, aynı davada bir kısım davalılar hakkında genel mahkemenin, diğer davalılar hakkında ise uzman olan özel mahkemenin görevli bulunması halinde; uyuşmazlık aynı olaydan kaynaklanıyor ve zarar tek ise ya da taleplerden birisi yönünden verilecek karar diğerini doğrudan ilgilendirecek nitelikte bulunuyorsa, söz konusu özel mahkeme ile genel mahkeme arasında yargılama usulüne ilişkin esaslı farklılıklar bulunmaması kaydıyla bütün taraflar ve talepler yönünden uzman olan özel yetkili mahkemece yargılama yaparak uyuşmazlığın çözülmesi gerekir (Yargıtay 20. HD’nin 2018/1420 E., 2018/3255 K. sayılı kararı).
Başka bir anlatımla, davalılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığının bulunduğu durumlarda, bunlar hakkında birlikte açılan davalar, birbirlerinden bağımsız olduğundan, görevli mahkeme her bir dava bakımından ayrı ayrı belirlenmeli ise de; ihtiyari dava arkadaşı durumundaki davalılardan biri (veya birkaçı) hakkındaki dava genel mahkemenin, diğeri (veya diğerleri) hakkındaki dava özel bir mahkemenin görevine giriyorsa, davaların özel mahkemede görülmesi gerekir (Yargıtay HGK’nın 05/05/2004 tarihli ve 2004/9-261 E., 2004/254 K. sayılı kararı).

Sonuç olarak, Dairemizin yukarıda açıklanan gerekçesine göre, davacı … ile davalı … arasındaki dava nispî ticarî dava niteliğinde olup, bu taraflar arasındaki uyuşmazlık yönünden görevli mahkeme özel mahkeme niteliğindeki asliye ticaret mahkemesi olup, diğer davalılar yönünden davanın ticarî dava olup olmadığına bakılmaksızın ihtiyarî dava arkadaşları hakkındaki davanın bir bütün olarak özel mahkeme olan Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerekir. Bu nedenle, Dairemizce, İlk Derece Mahkemesinin görevli olduğu değerlendirilmiştir.

(ii) Talebin Esası Yönünden Yapılan Değerlendirmede:
İhtiyati haciz, alacaklının bir para alacağının zamanında ödenmesini garanti altına almak için mahkeme kararıyla borçlunun mallarına önceden geçici olarak el konulmasıdır. İhtiyati hacze ilişkin yasal düzenleme 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 257 ila 268. maddesinde yer almaktadır. Bilindiği gibi ihtiyati haciz talep edebilme koşulları İİK’nın 257. maddesinde gösterilmiş olup maddede hem vadesi gelen hem de henüz vadesi gelmemiş para alacakları için ihtiyati haciz şartları düzenlenmiştir. Bunlar muaccel alacaklarda alacağın vadesinin gelmiş olması ve alacağın rehinle temin edilmemiş olmasıdır. Müeccel alacaklarda ise kural ihtiyati haciz istenemeyeceği ise de borçlunun belli bir adresinin olmaması veya borçlunun taahhütlerinden kurtulmak amacıyla mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanır yahut kaçar ya da bu amaçla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunursa vadesi gelmemiş alacaklarda da ihtiyati haciz kararı verilebilir. Sözü edilen maddede bunun dışında herhangi bir koşul öngörülmemiştir.
2004 sayılı İİK’nın 258. maddesi “Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecburdur” hükmünü içermekte olup ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için alacağın varlığı hakkında kanaat verilmesi yeterlidir. Mahkemenin alacağın varlığına kanaat getirmesinden anlaşılması gereken alacağın usul hukuku kurallarına göre kesin bir şekilde ispat edilmesi olmayıp yaklaşık ispat ölçüsünde alacağın varlığını gösteren delillerin sunulması aranmaktadır.
Somut olayda, davacı tarafından davalıların kendisinden aldığı …. ve …. bedellerini ödemediği iddiasıyla … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile …. TL üzerinden ilâmsız icra takibi başlatıldığı, itiraz üzerine eldeki davanın açıldığı, davalı ….’ın Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığında savcılık ifadesinde aynen “Benim ….’e TL’ye çevirince takriben . milyon TL borcum vardı. İş yerini zarar ettiğim için kapatmak zorunda kaldım ve … iline ortalığın sakinleşmesi amacıyla gittim. Bu sebeple …’e borcumu ödeyemedim ancak sonrasında ödeyeceğim. Ben borcumun bir kısmına karşılık …’e …. ve ….e verdim. Geriye . milyon TL’lik borcum kaldı.” şeklinde beyanda bulunduğu, Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre savcılıkta yapılan ikrarın “mahkeme dışı ikrar” olarak değerlendirildiği, davalı …’ın beyanları mahkeme dışı ikrar niteliğinde olup davacının da davalının bu beyanlarına delil olarak dayandığı, davalının Cumhuriyet savcılığında alınan bu beyanları davacının iddialarını doğruladığı gibi davalıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu, davacı tarafından sunulan fatura ve diğer belgeler ile davalı …’ın bu ikrarı karşısında, davalı … yönünden dosya kapsamından vadesi gelmiş bir para borcu bulunduğu konusunda yaklaşık ispatın sağlandığı, alacağın rehinle de temin edilmemiş olduğu, dolayısıyla 2004 sayılı İİK’nın 257. maddesinde belirtilen şartların oluştuğu, bu nedenle mahkemece talebin kabulü gerekirken, reddine karar verilmesi doğru olmadığından, davacı (ihtiyati haciz isteyen) vekilinin istinaf itirazları kısmen yerinde görülmüş ve adı geçen davalının ikrar ettiği miktar ile sınırlı olarak davalı … aleyhine ihtiyati hacze karar verilmesi gerekmiş, diğer davalılar yönünden ihtiyati haciz talebinin şartları oluşmadığından reddine karar verilmiştir.
İhtiyati hacizde 2004 sayılı İİK m. 259 hükmünde teminat alınmayacak haller hakimin takdirine bırakılmamış olup, sınırlı olarak yasada açıkça sayılan hallerde teminat alınmaksızın ihtiyati haciz kararı verilmesi mümkün kılınmıştır. 2004 sayılı İİK’nın m. 259 hükmündeki atıfla uygulanacak 6100 sayılı HMK’nın m. 87 hükmü uyarınca, teminatın tutarını ve şeklini ise hakim serbestçe tayin eder. Bu nedenle, 2004 sayılı İİK’nın 259. maddesi uyarınca ihtiyati haciz isteyenden teminat alınması gereklidir.
Bu nedenlerle, istinaf eden davacı (ihtiyati haciz isteyen) vekilinin istinaf sebepleri kısmen yerinde görüldüğünden, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak, davalı (aleyhine ihtiyati haciz istenen) … hakkında ihtiyati haciz talebinin kabulüne, diğer davalılar yönünden talebin reddine karar verilmek suretiyle, 6100 sayılı HMK m. 353(1)-b-2 hükmü gereğince aşağıdaki şekilde yeniden esas hakkında hüküm tesis edilmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
I-) Davacı (ihtiyati haciz isteyen) vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE, …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … E. sayılı dosyasında verilen …. tarihli ara kararının KALDIRILMASINA,
II-) 6100 sayılı HMK’nın m. 353/1-b.2 hükmü gereğince YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA, Buna göre;
1-)Davacı vekilinin ihtiyati haciz talebinin DAVALI … YÖNÜNDEN KISMEN KABULÜNE, aleyhine ihtiyati haciz istenilen davalı …’IN (TCKN: …) …. (….) TL’ye yetecek kadar yedinde ve/veya üçüncü şahıslarda bulunan menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü şahıslarda bulunan hak ve alacakları üzerine 2004 sayılı İİK m. 257 ve müteakip hükümleri gereğince İHTİYATİ HACİZ KONULMASINA,
2-) Davacı vekilinin diğer davalılar yönünden ihtiyati haciz talebinin REDDİNE,
3-)2004 sayılı İİK m. 259/1 ve 6100 sayılı HMK m. 87 hükümleri uyarınca ihtiyatî haciz kararı verilen tutarın (…. TL) takdiren % 15’i (yüzde onbeşi) oranında (… TL) teminat ALINMASINA,
4-) 2004 sayılı İİK m. 259 hükmü uyarınca teminat davacı tarafından İlk Derece Mahkemesi veznesine yatırıldığında kararın infazı için bir suretinin İlk Derece Mahkemesi tarafından ihtiyatî haciz isteyen davacı vekiline VERİLMESİNE,
5-) Kararın infazı için ilgili … İcra Müdürlüğünün yetkili KILINMASINA,
III-) İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 492,00 TL istinaf başvuru harcının Hazineye GELİR KAYDINA; 179,90 TL istinaf peşin harcının talep halinde istinafa başvuran davacıya İlk Derece Mahkemesince İADESİNE,
IV-) İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından harcanan 492,00 TL istinaf harcı ile 120,50 TL posta masrafı olmak üzere toplam 612,750 TL istinaf yargılama giderinin davalı …’dan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
V-) İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın kendisine İADESİNE,
VI-) İstinaf incelemesi duruşma açılmadan yapıldığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
VII-) 6100 sayılı HMK’nın 7035 sayılı Kanun ile değişik m. 359(4) hükmü uyarınca Dairemiz kararının İlk Derece Mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın m. 362(1)-f ve 2004 sayılı İİK’nın m. 258/3 hükümleri uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 05/10/2023