Emsal Mahkeme Kararı Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2023/1957 E. 2023/1355 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. DİYARBAKIR BAM 6. HUKUK DAİRESİ
T.C.
DİYARBAKIR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/1957
KARAR NO : 2023/1355

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : DİYARBAKIR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVANIN KONUSU :Menfi Tespit
KARAR TARİHİ :14/09/2023

Taraflar arasında görülen davada Mahkemece ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin verilen ara kararın istinaf incelemesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup incelendikten sonra, gereği görüşülüp düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili; davalı tarafından müvekkili şirkete mal alım satımdan kaynaklı …. tarih ve …. nolu faturaya dayalı olarak ilamsız icra takibinin başlatıldığını, müvekkilinin bu faturadan dolayı davalıya borçlu olmadığını, bahse konu mala ilişkin kesilen fatura dolayısıyla müvekkiline herhangi bir mal teslim edilmediğini, faturanın müvekkiline usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğini, faturanın tek başına alacağın varlığına ilişkin bir delil oluşturmadığını belirterek … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası nın 6100 sayılı HMK’nın m. 389 ve devamı hükümleri uyarınca tedbiren durdurulmasına, yargılama sonucunda ise müvekkilinin dava konusu faturadan dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; davaya bakmakla görevli ve yetkili mahkemenin … Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, dava konusu faturaya ilişkin olarak ödeme emrinin davacıya usulüne uygun olarak tebliğ edildiğini ve bu ödeme emrine karşı davacının herhangi bir itirazının bulunmadığını, faturanın akdi ilişkiye bağlı olduğunun ispatı için yazılı belge zorunluluğunun Borçlar Kanununun sözleşme serbestisi ilkesi sebebiyle bulunmadığını, taraflar arasında akdi ilişkinin varlığının ispatı için bilahare tanık dinletileceğini, müvekkilinin … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında dava konusu fatura alacağından dolayı … TL faizi ve ferileriyle birlikte alacaklı olduğunun ve dolayısıyla davacı yanın bu tutar kadarıyla borçlu olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda … tarihli ara kararı ile; eldeki davanın icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası niteliğinde bulunduğu, bu suretle 2004 sayılı İİK’nın 72/3. maddesi gereğince tedbir yoluyla takibin durdurulmasına karar verilemeyeceği gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebin reddine karar verilmiştir
Ara kararına karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
İstinaf kanun yoluna başvuran davalı vekili; Mahkemece verilen ret kararının gerekçelendirilmediğini, mahkemece atıfta bulunulan kanun maddesinin devamında “borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.” hükmünün haiz olduğunu, buna ilişkin taleplerinin dava dilekçesinde açıkça belirtildiğini bu nedenle Mahkemenin …. tarihli ara kararının istinaf yoluyla kaldırılarak ihtiyati tedbir taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerektiğini beyan ederek istinaf isteminde bulunmuştur.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda;
Dava, İcra ve İflas Kanunu (“İİK”) m. 72 hükmü uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit istemine ilişkin olup; taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının geçici hukukî koruma talebinin reddine dair ara kararının usul ve yasaya uygun olup olmadığı, somut olayda ihtiyatî tedbirin koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davacının, davayı kazanması halinde, dava konusu mal ve hakka kavuşmasını daha dava sırasında (hatta davadan önce) güvence altına almaya yarayan tedbirlere ihtiyatî tedbir denir (Baki Kuru, Medenî Usûl Hukuku El Kitabı, C. II, Ankara 2020, s. 1263).
İhtiyatî tedbir, 6100 sayılı HMK’nın “Geçici Hukuki Korumalar” başlıklı Onuncu Kısım, Birinci Bölümünde 389 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. 6100 sayılı HMK m. 389 hükmü uyarınca, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle bir hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyatî tedbir kararı verilebilir.
Davacı tarafından varlığı inkâr edilen bir hukukî ilişkinin mevcut olmadığının tespiti için açılan davaya menfi (olumsuz) tespit davası denir (Kuru, Baki: İcra ve İflâs Hukuku El Kitabı, İstanbul 2013, s. 346). Menfi tespit davası 2004 sayılı İİK’nın 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ise ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesini isteyebilir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfî tespit davasında amaç, bir hukukî ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir.
Bundan ayrı olarak, medenî yargılama hukukuna hâkim olan ilkelerin bir bölümü 6100 sayılı HMK’da açık olarak düzenlenmiş, 26. maddesinde ise “taleple bağlılık ilkesi”ne yer verilmiştir. Tasarruf ilkesinin bir görünümü olan taleple bağlılık ilkesi, hâkimin, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği anlamına gelmektedir. Bu ilke 6100 sayılı HMK’nın 26. maddesinde; “(1) Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. (2) Hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır.” şeklinde düzenlenmiştir. Taleple bağlılık ilkesi uyarınca, dava konusunu (müddeabihi) davacı belirler. Mahkeme ancak davacı tarafından belirlenen konuda karar verebilir. Davacının talep etmediği bir şey hakkında karar verilemez. Mahkemece talepten daha azına karar verilebilir ise de dava sonucunda kurulacak hükmün sınırını, tarafların karara bağlanmasını istediği talep sonucu belirler. (Yargıtay HGK, 16/09/2021, E. 2017/(19)11-1644, K. 2021/1017, §§31-32).
Öte yandan, Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre, istem sonucu, dava konusunu belirleyen tek ve asıl ögedir. İstem sonucu mahkemeden istenilen şey olup davanın mevzuunu teşkil eder ve mahkemenin davayı kabul etmesi halinde kararında neyi hüküm altına alacağı hususunun açıkça beyan edilmesi keyfiyeti olarak anlaşılmaktadır. Dava konusunun ne olduğu istem sonucu ile belirlenir. (Yargıtay HGK, 15/02/2017, E. 2015/7-917, K. 2017/265).
Yukarıda açıklanan kanun hükümleri ve ilkeler doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde; davanın 2004 sayılı İİK m. 72 hükmü uyarınca icra takibinden sonra açılan menfî tespit isteğine ilişkin olduğu, bu tür davalarda yasal olarak sadece icra veznesine yatan paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde tedbir kararı verilebileceği, kanunun açık hükmü karşısında icra takibinden sonra açılan menfi tespit davalarında icra takibinin ve takip işlemlerinin durdurulmasına karar verilemeyeceği, davacı tarafın ….. tarihli dava dilekçesindeki netice-i talebinde sadece icra takibinin durdurulması yönünde tedbir talep ettiği, dava dilekçesinde icra veznesine yatacak paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde açıkça bir talep de bulunmadığı, dava dilekçesinde somut olarak “icra takibinin durdurulması” yönünde talepte bulunan davacının yine somut olarak “icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi” yönünde tedbir talep etmesi gerektiği, dava dilekçesinin “talep sonucu” kısmında sadece icra takibinin durdurulması yönünde tedbir talebinde bulunulduğu anlaşılmakla; mahkemenin bu yöndeki ara kararının doğru olması nedeniyle, davacı tarafın ilk derece mahkemesinin …… tarihli ara kararına yönelik istinaf başvurusunun, 6100 sayılı HMK’nın m. 353(1)-b-1 hükmü uyarınca esastan reddine karar vermek gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesinin yukarıda anılan ara kararına yönelik istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353(1)-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-)492 sayılı Harçlar Kanunu alınması gereken 269,85 TL istinaf karar ve ilâm harcından davalı tarafından peşin olarak yatırılan 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 89,95 TL harcın davacıdan tahsil edilerek Hazineye GELİR KAYDINA,
3-)İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
4-) 6100 sayılı HMK’nın 7035 sayılı Kanun ile değişik m. 359(4) hükmü uyarınca Dairemiz kararının İlk Derece Mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın m. 362(1)-f hükmü gereğince KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 14/09/2023