Emsal Mahkeme Kararı Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2023/1267 E. 2023/791 K. 16.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
DİYARBAKIR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/1267
KARAR NO : 2023/791

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :DİYARBAKIR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVANIN KONUSU :Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ :16/05/2023

Taraflar arasında görülen davada Mahkemece geçici hukuki koruma talebi hakkında verilen kararın istinaf incelemesi davalı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup incelendikten sonra, gereği görüşülüp düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili; davalı … ile müvekkili arasında … üzerinden ortaklık kurulduğunu, müvekkilinin şirkette editörlük yapıp sigorta veya maaş işlemlerinin yapılmadığını, kurum faaliyetlerinin devam edebilmesi için davalı … adına …. Bankası nezdinde bireysel ihtiyaç kredisi çekildiğini, akabinde Covid-19 salgını kapsamında alınan tedbirler nedeniyle işlerin sekteye uğradığını, müvekkilinin davalı ile anlaşarak ortaklığın resmiyette değil ise de fiiliyatta sona erdirildiğini, ihtiyaç kredisi üzerinden yapılan anlaşma kapsamında müvekkilinin borçları ödeme taahhüdü altına girdiğini, davalı tarafa teminat göstermek amacıyla Diyarbakır İcra Dairesi’nin …. E. sayılı dosyasına konu kambiyo senetlerini “malen” ibaresini yazmak suretiyle imzaladığını, fakat ödemelerin mal teslimi şeklinde değil bankacılık kanalıyla yapılan havaleler şeklinde olduğunu, müvekkilince yapılan ödemelerin ilgili borçların tamamına tekabül ettiğini, bu hususun yapılacak inceleme sonrası kolayca anlaşılabileceğini, ödemelerin akabinde müvekkili tarafından kambiyo senetlerinin teslimi talep edilmiş ise de davalı yanca talebin yerine getirilmediğini, mezkur senetler üzerinden müvekkiline tehditvari söylemlerde bulunduğunu, akabinde haksız bir şekilde icra takibi başlattığını beyan ederek müvekkilinin icra takibi ve dayanak senetler nedeniyle müvekkilinin davalı tarafa borçlu olmadığının tespitine, icra takibin durdurulması, aksi durumda icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; müvekkili ile davacı … arasında herhangi bir ortaklık ilişkisi bulunmadığını, MERSİS sisteminden de görüleceği üzere şirketin tek yetkilisinin müvekkili …. olduğunu, şirkette editörün görev tanımına uyan bir işin yapılmadığını, davacı tarafın … Bakanlığı bünyesinde … olup sigortalı olarak başka bir işte çalışmasının mümkün olmadığını, dava konusu kambiyo senetlerinin taraflar arasındaki mal alışverişinden kaynaklandığını, senet üzerinde de bu hususun “malen” ibaresi yazılmak suretiyle açıklandığını, davacının müvekkili davalıdan mal satın almış olup vadesi gelmesine rağmen ödeme yapmadığını, davacının sunmuş olduğu dekontların kredi ödemesine dair olup mal ödemesiyle bir ilgisi bulunmadığını beyan ederek davanın reddini savunmuştur.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece … tarihli tensip tutanağının (13) numaralı bendi ile; somut olayda davacı vekili icra takibinden sonra açılan eldeki menfi tespit davasında takibin durdurulmasını talep etmişse de bunun hukuken mümkün olmadığı, ancak icra veznesine girecek paranın tedbiren ödenmemesini de talep ettiği, davacının telafisi güç zararlarının önüne geçilmesi gerektiği ve davacının haklarının korunması maksadıyla tedbir talebinin kabulüne, 2004 sayılı İİK m. 72/4 hükmüne göre davanın reddine karar verilmesi halinde alacaklının uğradığı zararlar için dava değerinin %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesi gerektiği nazara alınarak, icra takibine konu …. TL’nin %20’si olan … TL teminatı nakit olarak mahkeme veznesine yatırdığı veya kesin ve süresiz teminat mektubunu mahkemeye ibraz ettiği takdirde Diyarbakır İcra Müdürlüğünün …. E. sayılı takip dosyasında icra veznesine girecek paranın davalı alacaklıya ödenmesinin İİK 72/3 maddesi gereğince tedbiren durdurulmasına, takibin durdurulmasına yönelik talebin ise reddine karar verilmiştir.
Söz konusu karara, davalı vekili tarafından itiraz edilmesi üzerine Mahkemece 6100 sayılı HMK m. 394/4 hükmü uyarınca itiraz duruşmalı olarak incelenerek … tarihli duruşmada alınan ek karar ile ihtiyati tedbir kararına itirazın reddine karar verilmiş ve bu hususta daha sonra …. tarihinde gerekçeli ara kararı yazılmıştır.
…. tarihli duruşmada alınan ve gerekçesi ….. tarihinde yazılan ek karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
İstinaf kanun yoluna başvuran davalı vekili; huzurdaki davanın … tarihli ara kararında 2004 sayılı İİK m. 72/3 hükmü uyarınca icra veznesine girecek paranın davalı alacaklı müvekkiline ödenmesinin tedbiren durdurulmasına karar verildiğini, karara karşı mahkemeye itirazda bulunduklarını fakat itirazın reddedildiğini, söz konusu kararın davanın esası mahiyeti ile ağırlaştırılmış bir karar olduğunu, mevcut ekonomik koşullarda müvekkilinin giderilmesi mümkün olmayan zararlara uğrayacağını, davacı aleyhine başlatılan icra takibinde, davacının söz konusu borca süresi içinde itiraz edilmeyerek borcun kesinleştiğini, davacının dava dilekçesinde tedbir kararının nedenlerine dair herhangi bir açıklamada bulunmamasına, gerekçe ve sebep göstermemesine rağmen tedbir uygulanmasının hukuka aykırı olduğunu, borcun olmadığına dair herhangi bir delil sunmadıklarını, cevap dilekçesinde ayrıntısıyla açıklandığı üzere kredi borcu ile söz konusu senetlerin herhangi bir ilgisi bulunmadığını, davacının dosyaya yalnızca kredi ödemelerine ilişkin, banka dökümü olmayan, el ile hazırlanmış bir tablo sunduğunu, tedbir kararının bu tablo ve soyut iddialara dayanılarak verildiğini beyan ederek istinaf isteminde bulunmuştur.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda;
Dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (“İİK”) m. 72 hükmü uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit istemine ilişkindir.
Davacı tarafından varlığı inkâr edilen bir hukukî ilişkinin mevcut olmadığının tespiti için açılan davaya menfi (olumsuz) tespit davası denir (Kuru, Baki: İcra ve İflâs Hukuku El Kitabı, İstanbul 2013, s. 346).
Menfi tespit davası 2004 sayılı İİK’nın 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ise ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesini isteyebilir.
Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfî tespit davasında amaç, bir hukukî ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir.
Ayrıca, 6100 sayılı HMK m. 389 vd. hükümlerinde geçici hukukî himayenin bir türü olan ihtiyatî tedbirlere ilişkin düzenleme genel nitelikte olup; 2004 sayılı İİK m. 72 hükmünde menfî tespit davaları hakkındaki tedbirlerin özel olarak düzenlenmiş olması, bu davada, 6100 sayılı HMK m. 389 vd. hükümlerinin uygulanmasına engel teşkil etmeyecektir.
Geçiçi hukuki koruma yargılamasını, asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri, ispat ölçüsüdür. Kanunda açıkça öngörülmemişse ya da işin niteliği gerekli kılmıyorsa, bir davada yaklaşık ispat değil, tam ispat aranır. Çünkü hâkim, mevcut ispat ve delil kuralları çerçevesinde, tarafların iddia ettiği bir vakıa konusunda tam bir kanaate varmadan o vakıayı doğru kabul edemez. Oysa, 6100 sayılı HMK m. 390(3) hükmünde, ihtiyati tedbire karar verebilmek için yaklaşık ispat gerekli ve yeterli görülmüştür. Madde gerekçesinde ise, HMK m. 390(3) hükmündeki düşürülmüş ispat ölçüsü çerçevesinde, tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel, yaklaşık bir kanaat yeterli görülmektedir.
Ancak, yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez. Bir taraf iddiasını mahkeme önüne ne kadar inandırıcı şekilde getirirse getirsin, bu sadece bir iddiadan ibarettir. İddia edilen vakıanın sabit yani doğru kabul edilebilmesi için, ispat yükü üzerine düşen tarafın, bunu kanundaki delil sistemi içinde yine kanunun aradığı ispat ölçüsü çerçevesinde ispat etmesi gerekir.
Yukarıda anılan ilke ve esaslar çerçevesinde somut olayın değerlendirilmesinde; Mahkemece … ara kararının gerekçesinde, menfi tespit istemi istemiyle dava açan borçlunun icra veznesine girecek paranın alacaklıya ödenmemesine ilişkin ihtiyati tedbir isteminde bulunmasının yeterli olduğu ifade edilmiş ise de, bu değerlendirme hatalıdır. Zira geçici hukuki korumalar hakkında genel nitelikteki 6100 sayılı HMK m. 390(3) hükmündeki yaklaşık ispat olgusunun 2004 sayılı İİK m. 72 kapsamında hükmedilecek tedbirler bakımından da aranması gerekir. Davaya konu icra takibine dayanak kambiyo senetleri incelendiğinde, keşidecisinin …., lehtarının … olduğu, senetlerin “malen” kaydı içerdiği görülmektedir. Kural olarak menfi tespit davalarında ispat yükü davalı alacaklıda ise de, davalı alacaklı taraf imzası inkar edilmeyen kambiyo senedine dayandığından ispat yükü davacıdadır. Öte yandan, senetlerde “malen” kaydı bulunmakta olup davacı keşideci senetler tanzim edilirken teminat maksadıyla “malen” yazıldığını, fakat davalı ile müvekkili arasında hiç bir zaman mal alışverişi olmadığını beyan ederek senedi talil etmiştir. Bu durumda davadaki ispat yükü nazara alındığında, 2004 sayılı İİK m. 72/3 hükmü uyarınca icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesi yönündeki tedbir talebi yönünden uyuşmazlıkta yaklaşık ispat olgusunun gerçekleşmediği, davacı tarafından sunulan delillerin bu aşamada yaklaşık ispata elverişli olmadığı anlaşılmaktadır.
Bu itibarla; Mahkemece yukarıdaki gerekçelerle davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin reddine ve aynı gerekçelerle ihtiyati tedbire itirazın kabulü ile tedbirin kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ve yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Bu sebeplerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 sayılı HMK m. 353(1)-b-2 hükmü uyarınca mahkemece verilen ara kararın kaldırılarak yeniden esas hakkında aşağıdaki şekilde hüküm kurulmasına karar vermek gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
I-) Aleyhine ihtiyati tedbir verilen davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İlk Derece Mahkemesinin …. E. sayılı dosyasında …. tarihli duruşmada verilen ve gerekçesi … tarihinde yazılan ara kararının KALDIRILMASINA, 6100 sayılı HMK m. 353(1)-b-2 hükmü gereğince YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA, Buna göre;
1-)Davalı vekilinin ihtiyati tedbir kararına itirazının KABULÜNE, İlk Derece Mahkemesinin … E. sayılı dosyasında verilen …. tarihli İHTİYATİ TEDBİR KARARININ KALDIRILMASINA,
2-) Kararın taraflara tebliği ve müteakip işlemlerin İlk Derece Mahkemesince İCRASINA,
II-) İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 492,00 TL istinaf başvuru harcının Hazineye GELİR KAYDINA; 179,90 TL istinaf peşin harcının talep halinde istinafa başvuran davalıya İADESİNE,
III-) İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafından yapılan istinaf başvuru harcından ibaret 492,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak istinaf eden davalıya VERİLMESİNE,
IV-) İstinaf incelemesi duruşma açılmadan yapıldığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
V-) 6100 sayılı HMK’nın 7035 sayılı Kanun ile değişik m. 359(4) hükmü uyarınca Dairemiz kararının İlk Derece Mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın m. 362(1)-f hükmü uyarınca KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 16/05/2023