Emsal Mahkeme Kararı Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/731 E. 2022/801 K. 30.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
DİYARBAKIR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/731
KARAR NO : 2022/801

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : DİYARBAKIR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 30/03/2022

Taraflar arasında görülen davada Mahkemece geçici hukukî koruma talebinin reddine dair verilen ara kararının istinaf incelemesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup incelendikten sonra, gereği görüşülüp düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili; müvekkili ile davalı şirket arasında ticari ilişki mevcut olduğunu, bu ticari ilişkiye göre davalı şirketin yaklaşık 1.000 ton 50/70 bitüm asfaltın müvekkili şirkete satışı, nakliyesi ve teslimi edimini yüklendiğini, müvekkili şirketin de bahse konu sözleşme gereği karşı edim olarak bedel ödeme borcu altına girdiğini, sözleşme gereği 01/06/2021 ve 31/10/2021 tarihleri arasında davalı şirketin müvekkili şirketin *** ili *** ilçesinde bulunan şantiyenin boşaltılması hususunda anlaştıklarını, 01/09/2021 tarihinde teslim borcunun muaccel hale geldiğini, davalı şirketin ifa zamanı gelmesine rağmen edimini yerine getirmeyerek müvekkilini oyaladığını, müvekkili şirketin davalı şirket ile yapılan anlaşmaya ve güven ilişkisine istinaden henüz bitüm asfalt teslimi yapılmadan 01/09/2021 tarihinde *** adet çeki davalı şirkete verdiğini, müvekkili şirket davalı şirketten defaatle mal tesliminin yapılmasını aksi halde çeklerin iadesini istemişse de davalı şirketin çekleri iade etmediğini, bahse konu çeklerin bankaya ibraz edilmesi halinde tahsil edilebilirliğinin söz konusu olacağını, bahse konu çeklerin tahsil edilmesi halinde davalı şirketin haksız kazanç elde edeceğini, davalı şirketin çekleri ciro etmiş olması halinde de cirodaki kaşenin davalı şirkete ait olduğunu, imzanın davalı şirket yetkilisine ait olmadığını, müvekkili yönünden telafisi imkansız zararlar doğmaması ve hak kaybı yaşanmaması açıklayarak müvekkili şirketin davalı şirkete vermiş olduğu; *** *** Şubesi’ne ait, *** seri numaralı, *** keşide tarihli ve *** TL bedelli çekin ödenmemesi ve açılması muhtemel icra takiplerinin durdurulması için teminatsız veya uygun görülecek teminat karşılığına ihtiyati tedbir kararı verilmesini, dava konusu çekler nedeniyle müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, *** tarihli ara kararı ile, davacı tarafından taraflar arasında imzalanan 01/09/2021 tarihli *** asfalt ürünleri satış sözleşmesi kapsamında davalıya çeklerin verildiği, buna mukabil davalı tarafından sözleşme konusu işin yapılmadığı, sözleşme konusu ürünlerin teslim edilmediği, ayrıca sahte fatura düzenlediğini belirterek söz konusu çekler yönünden çeklerin ödenmemesi amacıyla ihtiyati tedbir talep edilmiş ve her ne kadar çeklerin sözleşme kapsamında verildiği sabit ise de, dava dilekçesi ekinde bir kısım çek fotokopileri ile sözleşme suretinin sunulduğu, davalı tarafından sözleşme kapsamında söz konusu işin yapılmadığının davacı tarafından yaklaşık olarak ispat edilemediği, talebin yargılamayı gerektirdiği, yalnızca davacı tarafın beyanlarının yaklaşık ispat olarak kabul edilemeyeceği gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
**** tarihli ara karara karşı, davacı (ihtiyatî tedbir isteyen) vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
İstinaf kanun yoluna başvuran davacı (ihtiyatî tedbir isteyen) vekili; ihtiyati tedbir talebinin reddi kararının müvekkili şirket aleyhine hakkın elde edilmesini önemli ölçüde zorlaştırmasının ötesinde müvekkilinin hakkını tamamen imkansız hale getireceğini, müvekkili şirketin borçlu taraf konumunda olduğundan dolayı kanunen ihtiyati haciz talebinde bulunamadığını, ancak dava konusu çeklerin son cirantalarca ilgili bankalara takasa sunulması neticesinde tahsil işleminin yapılması durumunda müvekkili şirket açısından telafisi imkansız hak kayıplarının yaşanacağını, menfi tespit davası, tespit davası niteliğine haiz olduğundan ihtiyati tedbir talebinin kabulü halinde davalılar aleyhine herhangi bir hak kaybı olmayacağını, gerekçeli kararda sözleşme konusu ürünlerin teslimatının yapılmadığının davacı tarafından ispat edilemediği gerekçesiyle yaklaşık ispatın sağlanamadığı belirtilmiş ise de, bu gerekçenin olağan yaşam koşullarına aykırı olduğunu, sözleşme konu ürünlerin teslim edildiğine ilişkin ispat yükünün davalı taraf üzerinde olduğunu, dosya kapsamından sözleşme konusu ürünlerin müvekkili şirkete teslim edildiğine dair davalı tarafça mahkemeye herhangi bir sevk irsaliyesi veya kantar fişi sunulmadığını, mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu beyan ederek istinaf isteminde bulunmuştur.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda;
Dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (“İİK”) m. 72 hükmü uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, avans çeki olarak verildiği iddia edilen çekin karşılığı malların teslim edilmemesi nedeniyle bedelsiz kaldığı iddia edilen çek nedeniyle açılan menfî tespit davasında, çekin bankaya ibrazı halinde ödenmemesi ve açılması muhtemel icra takiplerinin durdurulması yönünde ihtiyatî tedbir kararı verilip verilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Davacı tarafından varlığı inkâr edilen bir hukukî ilişkinin mevcut olmadığının tespiti için açılan davaya menfi (olumsuz) tespit davası denir (Kuru, Baki: İcra ve İflâs Hukuku El Kitabı, İstanbul 2013, s. 346).
Menfi tespit davası 2004 sayılı İİK’nın 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ise ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesini isteyebilir.
Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfî tespit davasında amaç, bir hukukî ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir.
Keşideci temel ilişkide borçlu olmadığını, örneğin satılan malın teslim edilmediğini ya da aldatıldığını öne sürerek muhatap bankanın lehtara çek bedelini ödemesini engelleyemez. Muhatap banka keşideci ile lehtar arasındaki temel borç ilişkisini araştırmak zorunda olmadığı gibi, çekin bedelsiz olduğunu bilse bile kendiliğinden ödemeyi durdurma yetkisini haiz değildir. Keşideci de çekle işleyen hesabındaki parasını çekerek hukuken kendisini koruma olanağına sahip bulunmamaktadır. Çünkü, bu durumda kendisi karşılıksız çek çekmenin bütün sonuçlarına maruz kalır. Keşidecinin yapacağı yegane şey, çekin bankaya ibrazından önce mahkemeye başvurarak muhatap banka tarafından çek bedelinin lehtara ödenmesini önleme hususunda ihtiyatî tedbir kararı verilmesini istemek ve bu taleple birlikte, ya da tedbir kararından sonra ihtiyatî tedbiri tamamlayan merasime ilişkin süre içinde menfî tespit davası açmaktır (Bkz. Türk, Ahmet: Kambiyo Senedi Borçlusu Tarafından Açılan Bedelsizliğe ve Hükümsüzlüğe Dayalı Menfi Tespit Davalarının Gösterdiği Özellikler, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 7 Özel Sayı, 2005, s. 327). Aksi takdirde bedelsiz olduğu iddia edilen çek banka tarafından lehtara ödenecek ve keşideci bundan zarar görecektir. Başka bir koruma yolu da bulunmadığına göre, bu hususta ihtiyatî tedbir kararı verilebileceği kuşkusuzdur (Reisoğlu, Seza: Türk Hukukunda ve Bankacılık Uygulamasında Çek, 2. Bası, Ankara 1998, s. 97).
Ayrıca, 6100 sayılı HMK m. 389 vd. hükümlerinde geçici hukukî himayenin bir türü olan ihtiyatî tedbirlere ilişkin düzenleme genel nitelikte olup; 2004 sayılı İİK m. 72 hükmünde menfî tespit davaları hakkındaki tedbirlerin özel olarak düzenlenmiş olması, bu davada, 6100 sayılı HMK m. 389 vd. hükümlerinin uygulanmasına engel teşkil etmeyecektir.
Geçiçi hukuki koruma yargılamasını, asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri, ispat ölçüsüdür. Kanunda açıkça öngörülmemişse ya da işin niteliği gerekli kılmıyorsa, bir davada yaklaşık ispat değil, tam ispat aranır. Çünkü hâkim, mevcut ispat ve delil kuralları çerçevesinde, tarafların iddia ettiği bir vakıa konusunda tam bir kanaate varmadan o vakıayı doğru kabul edemez. Oysa, 6100 sayılı HMK m. 390(3) hükmünde, ihtiyati tedbire karar verebilmek için yaklaşık ispat gerekli ve yeterli görülmüştür. Madde gerekçesinde ise, HMK m. 390(3) hükmündeki düşürülmüş ispat ölçüsü çerçevesinde, tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel, yaklaşık bir kanaat yeterli görülmektedir.
Yukarıda anılan ilke ve esaslar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde;
(i) Davalı *** Aleyhine İhtiyatî Tedbir Kararı Verilip Verilmeyeceği Yönünden:
Yukarıda detaylı olarak ifade edildiği üzere; keşidecici, temel ilişkide borçlu olmadığını, örneğin satılan malın teslim edilmediğini öne sürerek muhatap bankanın lehtara çek bedelini ödemesini engelleyemez; bu konuda yapabileceği yegane şey, çekin bankaya ibrazından önce mahkemeye başvurarak muhatap banka tarafından çek bedelinin lehtara ödenmesini önleme hususunda ihtiyatî tedbir kararı verilmesini istemektir.
Ancak, davacı keşideci, dava konusu çekin avans çeki olarak verildiğini, çek karşılığı malların teslim edilmediğini, bu sebeple çeklerin bedelsiz kaldığını iddia ederek eldeki çek lehtarı ile birlikte çek hâmiline de husumet yöneltmiştir.
Borçlunun, temel borç ilişkisinden dolayı herhangi bir nedenle sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek açtığı menfi tespit davası, bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası olarak adlandırılmaktadır. Bedelsizlik iddiası, 6102 sayılı TTK m. 687 anlamında bir kişisel def’idir. Bedelsizlik bir kişisel def’i olduğundan keşideci (düzenleyen) tarafından, kural olarak, ancak senet lehtarına karşı ileri sürülebilir. Ancak borçlu, hâmilin senedi bilerek kendi zararına devraldığını kanıtlamak şartıyla hamile karşı da bedelsizlik def’ini ileri sürebilir. Bu maddede öngörülen borçlunun zararına bile bile hareket ve kötü niyetin ise yasa koyucu herhangi bir yazılı ispat şeklinden söz etmediğinden, tanık dâhil her türlü delille ispat edilebileceğinin kabulü gerekir. Dosya arasındaki bilgi ve belgelere göre, dava konusu çekin lehtar *** tarafından *** ‘ye, bu kişi tarafından da *** ‘e ciro edildiği, buna göre davalı …’in çekleri temlik cirosu ile iktisap ettiği, dosyaya sunulan evraklardan hâmil …’in dava konusu çeki iktisap ederken bile bile davacının (borçlunun= keşidecinin) zararına hareket ettiğine dair yaklaşık ispat olgusunun gerçekleşmediği anlaşılmakla, adı geçen davalı yönünden ihtiyatî tedbir talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
(ii) Çeklerin Bankaya İbrazı Halinde Ödenmemesine İlişkin Tedbir Talebi Yönünden:
Davacı tarafça **** keşide tarihli çek yönünden ödeme yasağı talep edildiği, söz konusu çekin keşide yerinin *** olduğu, çeklerin muhatap *** Şubesine hitaben keşide edildiği, ödeme yerinin çeklere gösterilmemesi nedeniyle muhatap bankanın bulunduğu yer olan ***’ın ödeme yeri olduğu, bu nedenle çekin düzenleme ve ödeme yeri aynı olduğundan, ibraz süresinin 6102 sayılı TTK m. 796 hükmü uyarınca 10 gün olduğu, çekin *** tarihinde hâmil … tarafından bankaya ibraz edilmesi üzerine Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesinin *** E. Sayılı dosyasından verilen ödeme yasağı kararı nedeniyle herhangi bir işlem yapılmadığı, eldeki davanın ise 21/12/2021 tarihinde açıldığı, dava tarihinden önce zaten bankaya ibraz edilmiş olan bir çek yönünden ödeme yasağı yönünde tedbir kararının verilemeyeceği anlaşılmakla, çeklerin bankaya ibrazı halinde ödenmemesi yönündeki tedbirin reddine karar verilmesinde de bir isabetsizlik görülmemiştir.
(iii) İcra Takibinin Durdurulmasına İlişkin Tedbir Talebi Yönünden:
2004 sayılı İİK’nın 72. maddesi uyarınca, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesini isteyebilir.
Dosya içeriğine göre, davaya konu çek nedeniyle Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesinin *** D. İş sayılı dosyasından alınan *** tarihli ihtiyatî haciz kararı üzerine *** tarihinde Diyarbakır İcra Dairesinin *** E. sayılı dosyasında alacaklı … tarafından borçlular ***., *** ve *** aleyhine kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibi yapıldığı, eldeki davanın ise 21/12/2021 tarihinde açıldığı, bu nedenle davanın icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası olması nedeniyle ihtiyati tedbir yolu ile icra takibinin durdurulmasına karar verilemeyeceği, davacı tarafın icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde açık bir tedbir talebinin de bulunmamasına göre, takibin durdurulması yönünde tedbir kararı verilmesi de açık kanun hükmü gereği usulen mümkün değildir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede; ilk derece mahkemesinin ara kararında usûl ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmadığı, davacı vekilinin istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşıldığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın m. 353(1)-b-1 hükmü gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-) Davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesinin yukarıda anılan ara kararına yönelik istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın m. 353(1)-b-1 hükmü uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-) 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL karar ve ilâm harcından davacı tarafça yatırılan 59,30 TL peşin harcın MAHSUBUNA, bakiye 21,40 TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye GELİR KAYDINA,
3-) İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-) İstinaf incelemesi duruşma açılmadan yapıldığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
5-) 6100 sayılı HMK’nın 7035 sayılı Kanun ile değişik m. 359(4) hükmü uyarınca Dairemiz kararının İlk Derece Mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın m. 362(1)-f hükmü gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 30/03/2022