Emsal Mahkeme Kararı Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/3521 E. 2022/2598 K. 31.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
DİYARBAKIR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/3521
KARAR NO : 2022/2598

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
DAVANIN KONUSU :Sigorta Tazminatı

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ :31/12/2022

Taraflar arasında görülen davada Mahkemece verilen kararın istinaf incelemesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup incelendikten sonra, gereği görüşülüp düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili; müvekkiline ait … plaka sayılı aracın … nezdinde … numaralı kara taşıtları kasko poliçesi ile sigorta kapsamında olduğunu, … tarihinde aracın müvekkilinin sevk ve idaresinde iken tek taraflı, maddi hasarlı trafik kazasına karıştığını, davalı sigorta şirketince hasar tespiti için eksper görevlendirildiğini, hazırlanan raporda araçta meydana gelen hasarın … TL olarak hesaplandığını, bu meblağın eksik ve hatalı değerlendirme sonucu elde edilmiş olduğunu, müvekkilinin atamış olduğu eksper incelemesinde ise hasarın … TL olarak tespit edildiğini, aradaki farktan da anlaşılacağı üzere aracın ayıplı olarak onarıldığını beyan ederek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla … TL alacağa sigorta şirketine başvuru tarihinden itibaren işletilecek reeskont faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece; davaya konu aracın, tescil ve trafik belgelerinde cinsinin otomobil, kullanım amacanın hususi olarak yazılı olduğu, bu durumda taraflar arasındaki temel ilişkinin hususi araç için yapılan kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklandığı, dava konusu uyuşmazlıkta tüketici mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle, davalı tarafa tebligat yapılmaksızın dosya üzerinden görevsizlik kararı verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
İstinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili; müvekkilinin araç kiralama hizmeti veren bir işletmeye sahip olduğunu, davaya konu aracın müvekkilinin işletmesine bağlı olup ticari amaçla kullanıldığını, taraflar arasında düzenlenen poliçede aracın faaliyet alanının …..” olarak belirlendiğini, görevsizlik kararının usule aykırı olduğunu, görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemeleri olduğunu beyan ederek istinaf isteminde bulunmuştur.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda;
Dava, taraflar arasındaki “filo plus genişletilmiş kasko sigorta poliçesi” nedeniyle tazminat istemine ilişkin olup; uyuşmazlık, öncelikle mahkemenin görevli olup olmadığı hakkındadır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; davacı … ile davalı … arasında davacıya ait … plaka sayılı otomobil için … tarihleri arasını kapsayacak şekilde … numaralı genişletilmiş kasko sigorta poliçesi düzenlendiği, poliçede sigortalı aracın faaliyet alanının “rent a car” olarak yazıldığı, davacı tarafça … tarihinde aracın hasarlandığı iddiasıyla sigorta şirketine başvurarak akabinde eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
6102 sayılı TTK m. 4 hükmünde, bir davanın ticarî dava niteliğinde olup olmadığının tespiti bakımından üç ayrı kıstas kabul edilmiştir:
(i) Bunlardan ilki, tarafların sıfatına ve işin ticarî işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ve başka hiçbir şart aranmaksızın TTK veya diğer kanunlarda ticarî sayılan davalardır (mutlak ticarî davalar). Mutlak ticarî davalar herhangi bir unsurun, bağlama noktasının veya sebebin davanın ticarî niteliğini değiştirmediği, mahkemenin kanaatinin rol oynamadığı davalardan olup; TTK m. 4(1) hükmünde (a) ilâ (f) bentlerinde sayılmıştır.
(ii) İkincisi ise, yalnızca bir ticarî işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticarî nitelikte kabul edilen davalardır. TTK m. 4(1)-son cümle hükmü uyarınca ikinci grup ticarî davalar, yalnızca bir tarafın ticarî işletmesini ilgilendiren havale, vedia (saklama) sözleşmesi ile fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalardır. Bu nevi davaların ticarî nitelikte sayılması için yalnızca bir tarafın ticarî işletmesiyle ilgili olması TTK’da gerekli ve yeterli görülmüştür.
(iii) Üçüncü grup ise, nispî ticarî davalar olup, TTK m. 4(1) hükmü uyarınca her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticarî dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticarî dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticarî işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticarî iş niteliğinde olması veya ticarî iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticarî sayılması davanın ticarî dava olması için yeterli değildir. TTK m. 19/2 hükmü uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş niteliğindeki bir sözleşmenin diğer taraf için de ticarî sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira TTK, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı “ticarî iş” esasına göre değil, “ticarî işletme” esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticarî nitelikte olması tek başına davayı ticarî dava haline getirmez.
Öte yandan, 28/11/2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan ve 28/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun (TKHK) 2. maddesinde kanunun kapsamı “Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar” şeklinde açıklanmıştır. Kanun’un “tanımlar” başlıklı 3. maddesinin (ı) bendinde sağlayıcı “kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişi”, (k) bendinde tüketici “ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi”, (l) bendinde ise tüketici işlemi “mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder” biçiminde tanımlanmıştır.
6502 sayılı TKHK’nın 73. maddesi uyarınca tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğacak uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemesi görevli kılınmıştır. Bunun yanında Kanun’un 83. maddesinde de taraflardan birinin tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanun’un görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtilmiştir.
Bir hukuki işlemin sadece 6502 sayılı kanunda düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Uyuşmazlığın 6502 sayılı Kanun kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin “tüketici” diğer tarafın “satıcı/sağlayıcı/hizmet sunan” olması gerekir.
Somut olayda; her ne kadar sigorta aracın trafik sicilinde kullanım amacı “yolcu nakli-hususi” şeklinde ise de; sigorta poliçesinde sigortalı aracın faaliyet alanının “rent a car” olarak yazılmış olması nedeniyle, taraflar arasında düzenlenen kasko poliçesinden kaynaklı ilişki, 6502 sayılı TKHK kapsamında tüketici işlemi sayılamaz. Zira kasko sigortalı aracın “rent a car” aracı olduğu ve mesleki amaçla kullanıldığı gözetildiğinde, davacının tüketici olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Davacı ile davalı sigorta şirketi arasında mesleki amaçla kullanılan araca ilişkin kasko sigorta sözleşmesi yapılmış olup, davacı bu sözleşmeye dayalı olarak sigortacısı olan davalıdan tazminat talep etmiştir. Sigorta hukuku, 6102 sayılı TTK’nın 6. kitabında 1401 ve devamı maddelerinde düzenlendiğinden, davacı taraf da tüketici konumunda olmadığından, aynı Kanun’un m. 4(1)-a hükmü gereği eldeki dava bir mutlak ticarî dava olup aynı Kanun’un 5/1 maddesi gereğince bu davalarda asliye ticaret mahkemeleri görevlidir. Bu durumda taraflar arasındaki uyuşmazlığın 6502 sayılı TKHK hükümleri kapsamında değerlendirilemeyeceği, davaya bakmakla görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olmadığı ve davanın yukarıda anılan yasal düzenlemelere göre mutlak ticarî dava olması nedeniyle davaya asliye ticaret mahkemesinde bakılması gerektiği halde, yasal ve yerinde olmayan, dosyadaki delillerle örtüşmeyen gerekçelerle tüketici mahkemesine görevsizlik kararı verilmesi hatalı olmuştur.
Göreve dair kurallar kamu düzenine ilişkin olup 6100 HMK’nın m. 1 hükmü uyarınca mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir; m. 114(1)-c hükmüne göre de mahkemenin görevli olması bir dava şartıdır. Aynı Kanun’un m. 115 hükmüne göre ise, dava şartlarının mevcut olup olmadığı, taraflarca ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilir.
Yukarıda belirtilen sebeplerle, mahkemenin görevli olduğu gözetilerek, işin esasına girilmek suretiyle taraf iddia ve savunmaları ile toplanan ve toplanacak delillerin değerlendirilmesi sonucunda davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, hatalı gerekçe ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz görüldüğünden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın m. 353(1)-a-3 hükmü uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, yargılamaya devam edilerek uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmesi için dosyanın kararı veren yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-)Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜNE, İlk Derece Mahkemesinin yukarıda anılan kararının 6100 sayılı HMK’nın m. 353(1)-a-3 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-)Gerekçede belirtilen eksikliklerin giderilmesi amacıyla davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-)492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince, peşin alınan 80,70 TL istinaf karar ve ilâm harcının istinaf eden davacı tarafa İADESİNE,
4-)İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yeniden yapılacak yargılamada verilecek hükümle birlikte DEĞERLENDİRİLMESİNE,
5-)İstinaf incelemesi duruşma açılmadan yapıldığından davacı yararına vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
6-)6100 sayılı HMK’nın 7035 sayılı Kanun ile değişik m. 359(4) maddesi uyarınca Dairemiz kararının İlk Derece Mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın m. 353(1)-a ve 362(1)-c-g hükümleri gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 31/12/2022