Emsal Mahkeme Kararı Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/3479 E. 2022/2506 K. 23.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
DİYARBAKIR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/3479
KARAR NO : 2022/2506

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :DİYARBAKIR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVANIN KONUSU :Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 23/12/2022

Taraflar arasında görülen davada Mahkemece davanın kabulüne dair verilen kararın istinaf incelemesi davalı tarafından istenmiş, 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup incelendikten sonra, gereği görüşülüp düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili; müvekkili şirket ile davalı …. arasında demir alım- satımına ilişkin sözlü olarak anlaşıldığını, yapılan anlaşmaya göre davalı ….’ne toplam … TL’lik çek keşide edildiğini, söz konusu çeklerin davalıya teslim edildikten sonra ilgili çeklere istinaden davalı tarafın edimini kısmen yerine getirdiğini ve çeklerin bir kısım karşılığı olan toplam … TL bedelli demiri müvekkili şirkete teslim ettiğini, yine sevk irsaliyesi ile müvekkiline teslim edilen ancak henüz davalı tarafından fatura edilmemiş …. TL lik alım-satım ilişkisine konu demir bulunduğunu, söz konusu teslim alınan bu demirler de nazara alınarak bugün itibariyle davalı ….. şirketinin teslim etmediği toplam …. TL’lik demir alacaklarının bulunduğunu, davalının her türlü yapılan ihtara rağmen söz konusu meblağa denk gelen demiri müvekkiline teslim etmediğini ve davalı tarafa ulaşılamadığını, dava konusu çeklerin diğer davalı şirketlerin elinde bulunduğunu beyan ederek; … … Şubesi’ne ait …. tarih, … nolu … TL meblağlı, … Bankası …. Şubesi’ne ait … tarih, …. nolu … TL meblağlı, … tarih, …. nolu …. TL meblağlı, … tarih, …. nolu … TL meblağlı, … tarih; …. nolu …. TL meblağlı, … tarih, … nolu …. TL meblağlı, … … Şubesi’ne ait …. tarih, …. nolu … TL meblağlı, … tarih, … nolu … TL meblağlı, … tarih, …. nolu …. TL meblağlı, …. tarih, …. nolu … TL meblağlı, … tarih, … nolu … TL meblağlı, ….. Bankası ….. Şubesine ait …. tarih …. nolu … TL meblağlı çekler yönünden müvekkilinin davalı taraflara borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ….. vekili; davacı dışında hiçbir yanın ticari faaliyetlerini ….. ilinde yürütmediğini, bu nedenle davanın öncelikle yetkisizlik nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili şirket ile davalı ….. arasında faktoring sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme kapsamında dava konusu edilen çeklerden üç tanesinin ciro edilerek müvekkili şirkete teslim edildiğini, çeklerin ciro yolu ile müvekkilinin eline geçmesinden ötürü müvekkiline yönelik menfi tespit isteminde bulunulamayacağını, müvekkilinin iyi niyetli hamil konumunda bulunduğunu beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
Davalı …… vekili; dava konusu çeklerin müvekkili şirkete yönelik doğmuş fatura konusu alacakların ödenmesi için temlik yolu ile usulüne uygun olarak devredildiğini, müvekkili şirket aleyhine menfi tespit davasının yöneltilemeyeceğini beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ……. vekili; müvekkili şirketin faktoring firması olduğunu, müvekkilinin dava konusu çekleri iyi niyetli hamil olarak elinde bulundurduğunu, müvekkili şirket aleyhine menfi tespit davasının yöneltilemeyeceğini beyan ederek davanın reddini savunmuştur.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; taraflar arasında demir alımına ilişkin sözlü anlaşma yapıldığı, anlaşma uyarınca davalı tarafa toplam ….. TL çek keşide edildiği, ürünlerin bir kısmının teslim edildiği, ancak geri kalan kısmın teslim edilmediği, mahkemece aldırılan bilirkişi raporları ile davalı tarafından düzenlenen faturaların davacı ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, ispat yükü kendisinde olan davalının faturaya konu malların teslimini ispata yarar herhangi bir bilgi ve belgeyi dosyaya sunmadığı, bu suretle faturaya konu malların davacıya teslim edildiği hususunun ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davacı tarafın dava konusu ettiği çekler yönünden davalı taraflara borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili ve bir kısım davalılar vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
İstinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili; Mahkemece verilen tefrik kararlarının usul ve yasaya aykırı olduğunu, somut uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte görevli mahkemenin Diyarbakır Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, dosya derdest durumda iken yeni bir mahkeme kurulması durumunda, kurulan yeni mahkemenin bakacağı uyuşmazlıklarla ilgili özel bir düzenlemenin bulunmaması halinde; dosyanın, uyuşmazlığın meydana geldiği tarihteki görevli olan mahkemede yargılamasına devam edilmesi gerektiğini, bu nedenle tefrik edilen dosyalar hakkında birleştirme kararı verilerek davalarının ve tüm taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İstinaf kanun yoluna başvuran … vekili; Mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu çeklerin kayıt tarihi ve sonrasında gerçekleşen işlemlere göre değerlendirme yapılması gerektiğini, çeklerin kayıt tarihinden sonra da davacı şirketin davalı ….’nden hizmet almaya devam ettiğini, mücerretlik ilkesine bağlı olarak temel ilişkiden doğan def’ilerin iyi niyetli hamile karşı ileri sürülemeyeceğini, bu nedenle yerel mahkemece verilen kararın kaldırılarak müvekkili yönünden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İstinaf kanun yoluna başvuran ….. vekili; Mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, temel ilişkiden doğan def’ilerin iyi niyetli hamile karşı ileri sürülemeyeceğini, bu nedenle yerel mahkemece verilen kararın kaldırılarak müvekkili yönünden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İstinaf kanun yoluna başvuran …. vekili; müvekkilinin dava konusu çekler yönünden iyiniyetli üçüncü şahıs durumunda olduğunu, ciro silsilesinde bulunanlardan ve keşideciden alacaklı duruma geldiğini, davacının açtığı Menfi tespit davavasının tarihi …. …. iken, çeklerin müvekkil firmaya teslim edildiği ve müşterisi firmaya faktoring işlemi yapıldığı tarihin ise … tarihi olduğunu, davacı ile davalı ciranta …. arasında arasında bu tarihte herhangi bir nizanın olmadığını, bu nedenle yerel mahkemece verilen kararın kaldırılarak müvekkili yönünden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda;
Dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (“İİK”) m. 72 hükmü uyarınca menfî tespit talebine ilişkindir.
Dosyanın incelenmesinden, davanın başlangıçta Diyarbakır .. Asliye Hukuk Mahkemesinin …. E. sırasına kayden …. tarihinde açıldığı, Mahkemenin …. tarihli ve …. E. , …. K. sayılı kararıyla Hâkimler ve Savcılar Kurulunun 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararı nedeniyle dosyanın gönderildiği Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesince yukarıda yazılı gerekçe ile davanın esası hakkında karar verildiği anlaşılmaktadır.

(i) Davanın Ticarî Dava Olup Olmadığı Hususunun Değerlendirilmesi:
6102 sayılı TTK m. 4 hükmünde, bir davanın ticarî dava niteliğinde olup olmadığının tespiti bakımından üç ayrı kıstas kabul edilmiştir:
(i) Bunlardan ilki, tarafların sıfatına ve işin ticarî işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ve başka hiçbir şart aranmaksızın TTK veya diğer kanunlarda ticarî sayılan davalardır (mutlak ticarî davalar). Mutlak ticarî davalar herhangi bir unsurun, bağlama noktasının veya sebebin davanın ticarî niteliğini değiştirmediği, mahkemenin kanaatinin rol oynamadığı davalardan olup; TTK m. 4(1) hükmünde (a) ilâ (f) bentlerinde sayılmıştır.
(ii) İkincisi ise, yalnızca bir ticarî işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticarî nitelikte kabul edilen davalardır. TTK m. 4(1)-son cümle hükmü uyarınca ikinci grup ticarî davalar, yalnızca bir tarafın ticarî işletmesini ilgilendiren havale, vedia (saklama) sözleşmesi ile fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalardır. Bu nevi davaların ticarî nitelikte sayılması için yalnızca bir tarafın ticarî işletmesiyle ilgili olması TTK’da gerekli ve yeterli görülmüştür.
(iii) Üçüncü grup ise, nispî ticarî davalar olup, TTK m. 4(1) hükmü uyarınca her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticarî dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticarî dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticarî işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticarî iş niteliğinde olması veya ticarî iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticarî sayılması davanın ticarî dava olması için yeterli değildir. TTK m. 19/2 hükmü uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş niteliğindeki bir sözleşmenin diğer taraf için de ticarî sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira TTK, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı “ticarî iş” esasına göre değil, “ticarî işletme” esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticarî nitelikte olması tek başına davayı ticarî dava haline getirmez.
Yukarıda anılan ilke ve esaslar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; davacının dava konusu edilen çekler nedeniyle borçlu olmadığının tespitini talep ettiği, 6102 sayılı TTK m. 4(1)-a hükmünde “TTK’da öngörülen” hususlardan kaynaklanan hukuk davalarının, mutlak ticari davalar arasında sayıldığı, kambiyo senetlerinin 6102 sayılı TTK’nın 670 ve devamı maddelerinde düzenlendiği, bu nedenle, TTK’da düzenlenmiş olan kambiyo senedinden kaynaklanan hukuk davaları mutlak ticari dava niteliğindedir. Öte yandan, tarafların ticaret şirketi olması nedeniyle, 6102 sayılı TTK m. 124(1) hükmü uyarınca tüzel kişi tacir olduğu ve uyuşmazlığın tarafların ticarî işletmesi ile ilgili olması nedeniyle aynı zamanda nispî ticarî dava söz konusudur.

(ii) Davanın HSK’nın Ticaret Mahkemelerinin Yargı Çevresini Belirleme Kararı Kapsamında Değerlendirilmesi:
5325 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun
un m. 5/1 ve m. 7 hükümleri ile 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanununun m. 4(1)-a ve 7(2)-f hükümleri çerçevesinde HSK 1. Dairesinin 08/07/2021 tarihli ve 568 sayılı kararı ile Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesinin 01/09/2021 tarihi itibarıyla faaliyete geçirilmesine karar verilmiştir.
HSK’nın 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararında (RG-08/07/2021-31535) Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin Diyarbakır ilinin mülki sınırları olarak belirlenmesine ve kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiştir. Bu nedenlerle, 01/09/2021 tarihinden itibaren Diyarbakır il merkezi ve ilçelerinin yer itibariyle yetkili olduğu bütün ticarî davalar, adı geçen mahkemede görülecektir.
HSK’nın yukarıda anılan yargı çevresi belirleme kararında, 01/09/2021 tarihinde önce açılan davaların yeni kurulan mahkemelere devredilip devredilmeyeceği konusunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır.
Ancak, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi ve 5. Hukuk Dairesi tarafından 5235 sayılı Kanun’un 35. maddesi kapsamında verilen uyuşmazlığın giderilmesi kararlarında; davanın açıldığı tarih itibariyle görevli olan asliye hukuk mahkemelerinin, derdest dava dosyalarını HSK’nın 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararıyla yeni kurulan veya yetki çevresi genişletilen ticaret mahkemelerine devir ya da görevsizlik kararı ile gönderemeyeceği, HSK’nın söz konusu kararı öncesinde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların görülmeye devam edilmesi gerektiği kabul edilmiştir (Bkz. Yargıtay 11. HD’nin 25/03/2022 tarihli ve 2022/509 E., 2022/2410 K. sayılı; Yargıtay 5. HD’nin 21/02/2022 tarihli ve 2022/1073 E., 2022/2686 K. sayılı uyuşmazlığın giderilmesi kararları).
Yine Yargıtay’ın ilgili hukuk dairelerinin içtihatları da, uyuşmazlığın giderilmesi kararına benzer gerekçelerle, davaların ilk açıldığı asliye hukuk mahkemelerinde asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla görülmesi gerektiği yönündedir (Bkz. Yargıtay 11. HD’nin 14/03/2022, 2022/500 E., 2022/1830 K.; Yargıtay 4. HD’nin 11/04/2022, 2022/2384 E., 2022/7144 K.; Yargıtay 5. HD’nin 21/03/2022, 2022/4258 E., 2022/5003 K. tarih ve sayılı kararları). 6100 sayılı HMK m. 22 hükmü uyarınca Yargıtay’ın yargı yeri belirleme hususunda yüksek görevli merci olması nedeniyle, yukarıda anılan uyuşmazlığın giderilmesi kararlarındaki ve diğer özel daire içtihatlarında benimsenen çözüm çerçevesinde uygulama birliğinin sağlanması gerekli olmuştur.
Sonuç olarak, HSK Genel Kurulunun 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararıyla 01/09/2021 tarihi itibariyle Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesinin faaliyete geçirildiği, davanın … tarihinde açıldığı, HSK’nın yukarıda anılan kararında derdest dosyaların devredileceği yönünde bir ibare bulunmadığı anlaşıldığından, dosyanın Diyarbakır .. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görülerek sonuçlandırılması gerekmektedir.
Göreve dair kurallar kamu düzenine ilişkin olup 6100 HMK’nın m. 1 hükmü uyarınca mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir; m. 114(1)-c hükmüne göre de mahkemenin görevli olması bir dava şartıdır. Aynı Kanun’un m. 115 hükmüne göre ise, dava şartlarının mevcut olup olmadığı, taraflarca ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilir. Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukuki ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukuki nitelemenin yapılması ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin usulden reddine karar verilmelidir.
Yukarıda belirtilen sebeplerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın m. 353(1)-a-3 ve m. 355 hükümleri uyarınca esasa ilişkin istinaf sebepleri incelenmeksizin kamu düzeni ilkesi uyarınca re’sen gözetilen sebeplerle kabulü ile, ilk derece mahkemesince davanın görev yönünden reddi ile 6100 sayılı HMK m. 20(1) hükmündeki usûl izlenerek dosyanın görevli Diyarbakır .. Asliye Hukuk Mahkemesine (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) gönderilmesine karar verilmesi için ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın kararı veren yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davacı vekilinin ve davalılar vekillerinin istinaf istemlerinin, esasa ilişkin istinaf sebepleri incelenmeksizin kamu düzeni ilkesi yönünden re’sen KABULÜNE, İlk Derece Mahkemesinin yukarıda anılan kararının 6100 sayılı HMK’nın 353(1)-a-3 ve 355 maddeleri uyarınca esası incelenmeksizin KALDIRILMASINA,
2-)Gerekçede belirtilen eksikliklerin giderilmesi amacıyla davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-)Kararın kaldırılma nedenine göre davacı vekilinin ve davalılar vekillerinin istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine YER OLMADIĞINA,
4-)492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince, peşin alınan istinaf karar ve ilâm harçlarının ayrı ayrı istinaf eden taraflara İADESİNE,
5-)İstinaf kanun yoluna başvuran davacı ve davalılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yeniden yapılacak yargılamada verilecek hükümle birlikte DEĞERLENDİRİLMESİNE,
6-)İstinaf incelemesi duruşma açılmadan yapıldığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
7-)6100 sayılı HMK’nın 7035 sayılı Kanun ile değişik m. 359(4) maddesi uyarınca Dairemiz kararının İlk Derece Mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın m. 353(1)-a ve 362(1)-g hükümleri gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 23/12/2022