Emsal Mahkeme Kararı Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/3091 E. 2022/2068 K. 03.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
DİYARBAKIR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/3091
KARAR NO : 2022/2068

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :DİYARBAKIR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVANIN KONUSU :Menfi Tespit
KARAR TARİHİ :03/11/2022

Taraflar arasında görülen davada Mahkemece geçici hukukî koruma talebinin reddine dair verilen ara kararının istinaf incelemesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup incelendikten sonra, gereği görüşülüp düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili; müvekkili ile ….. arasında ticari ilişki mevcut olduğunu, bu ticari ilişkiye göre …’nin yaklaşık …. ton 50/70 bitüm asfaltın müvekkili şirkete satışı, nakliyesi ve teslimi edimini yüklendiğini, müvekkili şirketin de bahse konu sözleşme gereği karşı edim olarak bedel ödeme borcu altına girdiğini, sözleşme gereği … ve …. tarihleri arasında ….’nin müvekkili şirketin …. ili …. ilçesinde bulunan şantiyenin boşaltılması hususunda anlaştıklarını, …. tarihinde teslim borcunun muaccel hale geldiğini, …..’nin ifa zamanı gelmesine rağmen edimini yerine getirmediğini, müvekkili şirketin ….. ile yapılan anlaşmaya ve güven ilişkisine istinaden henüz bitüm asfalt teslimi yapılmadan …. tarihinde . adet çeki teslim ettiğini, müvekkili şirketin …..’den defaatle mal teslimi borcunu yerine getirmesini, bunun mümkün olmaması halinde çeklerin iadesini istemişse de ….’nin çekleri iade etmediğini, davaya konu …. … Şubesi’ne ait …. seri numaralı, …. keşide tarihli ve …. TL bedelli çekin …. . tarafından davalı …. isimli kişiye ciro edildiğini, bu kişinin Diyarbakır İcra Müdürlüğünün …. E. sayılı dosyada icra takibi başlattığını, cirolardaki kaşe şirkete ait ise de, imzanın ….’nin yetkilisine ait olmadığını, …..’nin sahte fatura düzenlediğini beyan ederek, başlatılan icra takibine karşı çekin ödenmemesi için çekin üzerine ihtiyati tedbir kararı verilmesini, dava konusu çek nedeniyle müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine ve dosyanın Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesinin …. E. sayılı dosya ile birleştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, … tarihli ara kararı ile, davacı ile dava dışı şirket arasındaki temel ilişkiden kaynaklı borcun ifa edilmemesi yönündeki savunmanın çeki lehtardan ciro yoluyla teslim alan davalıya karşı ileri sürülemeyeceği dikkate alındığında davacının takibin tedbiren durdurulması ve çek üzerine tedbir konulması yönündeki taleplerinin yerinde olmadığı gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
…. tarihli ara karara karşı, davacı (ihtiyatî tedbir isteyen) vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
İstinaf kanun yoluna başvuran davacı (ihtiyatî tedbir isteyen) vekili; ihtiyati tedbir talebinin reddi kararının müvekkili şirket aleyhine hakkın elde edilmesini önemli ölçüde zorlaştırmasının ötesinde müvekkilinin hakkını tamamen imkansız hale getireceğini, müvekkili şirketin borçlu taraf konumunda olduğundan dolayı kanunen ihtiyati haciz talebinde bulunamadığını, ancak dava konusu çeklerin son cirantalarca ilgili bankalara takasa sunulması neticesinde tahsil işleminin yapılması durumunda müvekkili şirket açısından telafisi imkansız hak kayıplarının yaşanacağını, menfi tespit davası, tespit davası niteliğine haiz olduğundan ihtiyati tedbir talebinin kabulü halinde davalılar aleyhine herhangi bir hak kaybı olmayacağını, müvekkilinin çekleri teslim etmesine rağmen …….’nin edimini ifa etmediğinin açıkça ortada olduğunu edimini ifa etmeyip kayıplara karışan …….’nin bu süreçte diğer davalılar ile iş yaptığı iddiasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, dolayısıyla davalının kötü niyetli olduğunu, mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu beyan ederek istinaf isteminde bulunmuştur.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda;
Dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (“İİK”) m. 72 hükmü uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, keşideci tarafından hâmil aleyhine, icra takibinden sonra açılan menfî tespit davasında, çekin ödenmemesi yönünde ihtiyatî tedbir kararı verilip verilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Davacı tarafından varlığı inkâr edilen bir hukukî ilişkinin mevcut olmadığının tespiti için açılan davaya menfi (olumsuz) tespit davası denir (Kuru, Baki: İcra ve İflâs Hukuku El Kitabı, İstanbul 2013, s. 346).
Menfi tespit davası 2004 sayılı İİK’nın 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ise ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesini isteyebilir.
Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfî tespit davasında amaç, bir hukukî ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir.
Ayrıca, 6100 sayılı HMK m. 389 vd. hükümlerinde geçici hukukî himayenin bir türü olan ihtiyatî tedbirlere ilişkin düzenleme genel nitelikte olup; 2004 sayılı İİK m. 72 hükmünde menfî tespit davaları hakkındaki tedbirlerin özel olarak düzenlenmiş olması, bu davada, 6100 sayılı HMK m. 389 vd. hükümlerinin uygulanmasına engel teşkil etmeyecektir.
Geçiçi hukuki koruma yargılamasını, asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri, ispat ölçüsüdür. Kanunda açıkça öngörülmemişse ya da işin niteliği gerekli kılmıyorsa, bir davada yaklaşık ispat değil, tam ispat aranır. Çünkü hâkim, mevcut ispat ve delil kuralları çerçevesinde, tarafların iddia ettiği bir vakıa konusunda tam bir kanaate varmadan o vakıayı doğru kabul edemez. Oysa, 6100 sayılı HMK m. 390(3) hükmünde, ihtiyati tedbire karar verebilmek için yaklaşık ispat gerekli ve yeterli görülmüştür. Madde gerekçesinde ise, HMK m. 390(3) hükmündeki düşürülmüş ispat ölçüsü çerçevesinde, tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel, yaklaşık bir kanaat yeterli görülmektedir.
Yukarıda anılan ilke ve esaslar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde;
Somut uyuşmazlıkta, davaya konu … ….. Şubesi’ne ait … seri numaralı, … keşide tarihli ve …. TL bedelli çekin keşidecisinin ……, lehtarının …. olduğu, çekin lehtar tarafından ….’a ciro edildiği, ilk cironun lehtar tarafından yapılması nedeniyle görünüşe göre ciro silsilesinin düzgün olduğu, çekin hâmil …. tarafından bankaya ibrazını müteakip ödeme yapılmaması nedeniyle Diyarbakır İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasında kambiyo senetlerine mahsus icra takibine konu edildiği anlaşılmaktadır.
Borçlunun, temel borç ilişkisinden dolayı herhangi bir nedenle sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek açtığı menfi tespit davası, bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası olarak adlandırılmaktadır. Bedelsizlik iddiası, 6102 sayılı TTK m. 687 anlamında bir kişisel def’idir. Bedelsizlik bir kişisel def’i olduğundan keşideci (düzenleyen) tarafından, kural olarak, ancak senet lehtarına karşı ileri sürülebilir. Ancak borçlu, hâmilin senedi bilerek kendi zararına devraldığını kanıtlamak şartıyla hamile karşı da bedelsizlik def’ini ileri sürebilir. Bu maddede öngörülen borçlunun zararına bile bile hareket ve kötü niyetin ise yasa koyucu herhangi bir yazılı ispat şeklinden söz etmediğinden, tanık dâhil her türlü delille ispat edilebileceğinin kabulü gerekir. UYAP üzerinden dosyaya eklenen icra takip evrakları arasında yer alan çekin incelenmesinden, davalı …’ın çeki temlik cirosu ile iktisap ettiği, dosyaya sunulan evraklardan adı geçen hâmilin (davalının) dava konusu çeki iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket ettiğine dair yaklaşık ispat olgusunun gerçekleşmediği anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle, kambiyo senetlerindeki bedelsizlik def’inin şahsi def’i olması nedeniyle üçüncü kişi olan hâmile ileri sürülebilmesinin koşulu olan hâmilin borçlunun zararına bile bile hareket ve kötü niyetinin yaklaşık düzeyde de olsa bu aşmada ispat edilemediği anlaşılmaktadır.

Yukarıda belirtilen sebeplerle, Dairemizce yapılan değerlendirmede; ilk derece mahkemesinin ara kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, incelemenin istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmadığı, ihtiyati tedbir isteyen davacı tarafın istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşıldığından, istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın m. 353(1)-b-1 hükmü gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesinin yukarıda anılan ara kararına yönelik istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353(1)-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-)492 sayılı Haçlar Kanunu uyarınca yeteri kadar istinaf harcı peşin alındığından, başkaca harç alınmasına YER OLMADIĞINA,
3-)İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
4-)6100 sayılı HMK’nın 7035 sayılı Kanun ile değişik m. 359(4) hükmü uyarınca Dairemiz kararının İlk Derece Mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın m. 362(1)-f hükmü gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 03/11/2022