Emsal Mahkeme Kararı Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/2038 E. 2022/1408 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
DİYARBAKIR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO: 2022/2038
KARAR NO: 2022/1408

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : DİYARBAKIR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVANIN KONUSU :Finansal Kiralamaya Konu Malın İadesi

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 23/06/2022

Taraflar arasında görülen davada Mahkemece verilen kararın istinaf incelemesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup incelendikten sonra, gereği görüşülüp düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili; taraflar arasında finansal kiralama sözleşmeleri akdedildiğini, dilekçede listesi yer alan sözleşmeye konu menkul malların, müvekkili banka tarafından satın alınarak, finansal kiralama sözleşmesi kapsamında davalıya teslim edildiğini, taraflar arasındaki finansal kiralama sözleşmesinden kaynaklanan 06/04/2021 tarihi itibarı ile toplam 167.630,92 TL kira+masraf+sigorta borcu, 5.379,64 TL gecikme tutarı borçlarını ödemeyerek temerrüde düştüğünü ve müvekkili bankaca davalıya …. Noterliği’nden … tarih ve .. yevmiye numaralı ihtarname gönderilerek, borçların 60 gün içinde ödenmesi ve ödenmediği taktirde sözleşmenin feshedileceği ihtar edildiğini, ihtarnameye rağmen kanuni süre içinde ihtarnamede belirtilen borç ödenmediğinden sözleşmenin feshedildiğini beyan ederek finansal kiralama sözleşmelerine konu ve mülkiyeti müvekkil bankaya ait olan ve dava dilekçesinde listesi yer alan menkullerin müvekkil bankaya aynen teslimine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı taraf, davaya cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece yapılan yargılama neticesinde, davanın finansal kiralama sözleşmesine konu malların iadesi talebine ilişkin olduğu, 6102 sayılı TTK m. 5/A hükmü uyarınca arabulucuya başvurunun, ticari davalar için dava şartı olduğu ve dava dilekçesi içeriğinden arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşıldığı gerekçesiyle, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuruşmuştur.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
İstinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili; finansal kiralama sözleşmesine konu malların iadesi talebi bakımından arabulucuya başvurmanın dava şartı olmadığını, davanın konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak veya tazminat talebini içermediğini, ilk derece mahkemesi tarafından eldeki davada arabulucuya başvurulmasının dava şartı olarak kabul edilmesinin usule aykırı olduğunu beyan ederek istinaf isteminde bulunmuştur.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebepler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesinde;
Dava, finansal kiralama sözleşmesine konu menkul malın aynen iadesi talebine ilişkindir. Mahkemece davanın 6102 sayılı TTK m. 5/A, 6235 sayılı HUAK m. 18/A(2) ve 6100 sayılı HMK m. 114(2) ve 115(2) hükümleri gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
7155 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile 6102 sayılı TTK’ya eklenen dava şartı olarak arabuluculuk başlıklı 5/A maddesinde; “(1) Bu kanunun 4’üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” düzenlemesi getirilmiştir.
Ticarî davalarda arabulucuya başvuru zorunluluğu getiren 6102 sayılı TTK m. 5/A(1) hükmünde ticarî davalardan “konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri” bakımından dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş olup, düzenlemede zorunluğu arabuluculuğun kapsamının belirlenmesi bakımından “dava konusu” ön plana çıkarıldığından, bu hususa kısaca değinilmesinde yarar vardır.
Dava konusu, davaya konu edilmiş hak, yani dava ile elde edilmek istenen sonuç olarak tanımlanmaktadır. (Baki Kuru: Medenî Usul Hukuku El Kitabı, C. II, Ankara 2020, s. 1488; Yargıtay HGK, 12/11/2019, E. 2017/21-434, K. 2019/1173). Dava konusunun belirlenmesi yöntemine ilişkin olarak hukukumuzda taraftar bulan iki görüş olduğu ifade edilebilir: Bunlardan ilki, “iki unsurlu dava konusu teorisi” olup bu teori, dava konusunun belirlenmesinde vakıalar ile talep sonucunun birlikte ele alınması gerektiğini, bu kapsamda dava konusunun belirlenmesinde her iki unsurun da eşit öneme sahip olduğunu savunur. Diğeri ise “tek unsurlu dava konusu teorisi” olup buna göre, dava konusunu belirleyebilmek için davacının talebi önemlidir. Başka bir ifadeyle, dava konusu yalnızca talep sonucu esas alınmak suretiyle belirlenmelidir; vakıalar talep sonucunun yorumlanmasında kullanılabilir. (Levent Börü: Dava Konusu Kavramı ve Teorileri, Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, Cilt 28, Sayı 2, 2012, s.263-265). Hukukumuzda, Yargıtay uygulamasında da dava konusunun belirlenmesinde talep sonucu dikkate alınmaktadır. Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre, istem sonucu, dava konusunu belirleyen tek ve asıl ögedir. İstem sonucu mahkemeden istenilen şey olup davanın mevzuunu teşkil eder ve mahkemenin davayı kabul etmesi halinde kararında neyi hüküm altına alacağı hususunun açıkça beyan edilmesi keyfiyeti olarak anlaşılmaktadır. Dava konusunun ne olduğu istem sonucu ile belirlenir. (Yargıtay HGK, 15/02/2017, E. 2015/7-917, K. 2017/265).
Kanun metninde açıkça “konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri olan ticari davalar” zorunlu arabuluculuk kapsamına alınmıştır. Ticari davaların tamamı, temelinde bir para alacağına dayanan davalardır. Kanunda belirtilen “alacak” ve “tazminat” talepleri, istem sonucunu ifade etmektedir. Eldeki davada davacının talebi bir miktar paranın ödenmesi, alacak veya tazminat değil; finansal kiralama sözleşmesine konu menkul malların aynen iadesidir. Bu itibarla finansal kiralama sözleşmesinin feshi nedeniyle sözleşmeye konu menkul malın aynen iadesi davasında arabulucuya başvurmak dava şartı değildir.
Açıklanan gerekçelerle, finansal kiralama sözleşmesinden kaynaklanan dava, 6102 sayılı TTK m. 4(1)-f uyarınca mutlak ticarî dava niteliğinde olmakla birlikte, davacının istem sonucu itibarıyla aynı Kanun’un m. 5/A uyarınca dava şartı olan arabuluculuk kapsamında olmadığı dikkate alınarak, ilk derece mahkemesince işin esasına girilip bir karar verilmesi gerekirken, açık kanun hükmüne yanlış anlam yüklenerek yazılı şekilde karar verilmesi usûl ve yasaya aykırı olmuştur. Bu nedenle, davacı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 sayılı HMK m. 353(1)-a-4 ve 355 hükümleri uyarınca mahkeme kararının kaldırılmasına ve işin esasına girilerek davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İlk Derece Mahkemesinin yukarıda anılan kararının 6100 sayılı HMK’nın m. 353/1-a-4 ve 355 hükümleri uyarınca KALDIRILMASINA,
2-)Gerekçede belirtilen eksikliklerin giderilmesi amacıyla davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-)492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince, peşin alınan 80,70 TL istinaf karar ve ilâm harcının davacıya İADESİNE,
4-)İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince hükümle birlikte DEĞERLENDİRİLMESİNE,
5-)İstinaf incelemesi duruşma açılmadan yapıldığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
6-)6100 sayılı HMK’nın 7035 sayılı Kanun ile değişik m. 359(4) hükmü uyarınca Dairemiz kararının ilk derece mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın m. 353(1)-a ve 362(1)-g hükümleri gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 23/06/2022