Emsal Mahkeme Kararı Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/1968 E. 2022/1391 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
DİYARBAKIR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1968
KARAR NO : 2022/1391

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :DİYARBAKIR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVANIN KONUSU :Alacak (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan Sebepsiz İktisap Nedeniyle)

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ :16/06/2022

Taraflar arasında görülen davada Mahkemece verilen kararın istinaf incelemesi davalı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup incelendikten sonra, gereği görüşülüp düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili; müvekkili bankanın … Şubesi ile dava dışı …. arasında akdedilen …. tarihli kredi genel sözleşmesine istinaden adı geçen şirkete kredi kullandırıldığını, …’nin cirosunun bulunduğu …. Bankası …/…. Şubesine ait …. çek nolu, …. keşide tarihli … TL bedelli olup davalı tarafından keşide edilen çekin, kredi müşterisi …. tarafından müvekkili bankaya bedeli tahsil edilerek kredi borcundan mahsup edilmek üzere temlik cirosu ile teslim edildiğini, davaya konu çekin keşide tarihinin …. olarak belirtildiğini ancak bu tarihin üzeri çizilerek altına … tarihinin yazılarak paraflandığını, çeki elinde bulunduran müvekkili banka tarafından çekin keşide tarihinin …. olduğu dikkate alınarak …. tarihinde takas yoluyla işleme alındığını, ancak muhatap Banka tarafından imza uyuşmazlığı nedeniyle çekin işleme alınmamasının bildirildiğini, müvekkili Banka Şubesi tarafından da çekin arkasına “imza uyuşmazlığı nedeniyle işlem yapılamamıştır” şeklinde şerh düşüldüğünü, çekin keşide tarihinde yapılan düzeltmenin yanında atılı bulunan imza ile keşideci firma yetkilisi imzasının ilk bakışta birbirine benzediği görülse de, muhatap Banka tarafından imza uyuşmazlığına dayanak olarak keşideci firma yetkilisi …. tarafından …. tarihinde verilen dilekçenin bulunduğu ve bu dilekçe içeriğinde de çekin keşide tarihinde kendisi tarafından herhangi bir düzeltme veya oynama yapılmadığının ve çekin keşide tarihinin ….. olduğunun beyan edildiğini, davalı firma yetkilisinin çekin keşide tarihinin …. olduğu ve keşide tarihinde herhangi bir düzeltme yapılmadığı beyanı ve buna bağlı olarak da muhatap Bankanın imza uyuşmazlığından dolayı çekin işleme alınmaması talimatı nedeniyle çekin keşide tarihinin …. tarihi olduğunun kabulü gerektiği sonucunun çıktığını, ancak bu durumda da çekin süresinde Bankaya ibraz edilememesi ve çekle ilgili süresinde yapılmış geçerli bir ibraz işlemi olmaması nedeniyle müvekkili bankanın kambiyo hukukundan doğan müracaat ve yasal takip hakkını kullanamadığını, müvekkili bankanın, 6102 sayılı TTK’nın 790. maddesi gereğince iyiniyetli yetkili hâmil konumunda olduğunu, yetkili hâmil konumunda bulunan müvekkili bankanın 6102 sayılı TTK’nın 730. maddesinde belirtilen müracaat haklarını kullanamaması nedeniyle m. 732 hükmünde düzenlenen sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğinde dava konusu çek bedelinin çeki keşide eden davalı firmadan faiziyle birlikte tahsili için işbu davayı açma zarureti doğduğunu beyan ederek … Bankası …./….. Şubesine ait … çek nolu, …. keşide tarihli … TL bedelli çekten dolayı oluşan … TL banka alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek %10,5 reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkili bankaya verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı taraf yargılama aşamasındaki beyanlarında davanın reddini savunmuştur.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece yapılan yargılama neticesinde davanın kabulü ile, …. TL alacağın dava tarihi olan ……. tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, …. TL alacağın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
İstinaf kanun yoluna başvuran davalı vekili; gerekçeli kararda usule ve esasa ilişkin olarak yargılama süresince yapmış oldukları savunmalar ile sunulan delillerin değerlendirilmediğini, ihtilaf konusu olan çekin aslının bulunmadığını, davalı müvekkilinden istenen …. yılı ticari defter ve belgeleri ibraz edilmiş olmasına karşı bu hususun nazara alınmadığını, dava dışı …. tarafından herhangi bir belge, defter, fatura sunulmadığı halde bu durumun müvekkili şirket aleyhine değerlendirilerek karar verilmesinin doğru olmadığını, müvekkili davalının kendi aleyhine sebepsiz zenginleştiğini ispat etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, dava konusu çekte tahrifat bulunduğundan çekin kambiyo niteliğinin bulunmadığı ve bu çerçevede TTK’daki kıymetli evraka ilişkin hükümlerin uygulanamayacağını, müvekkilin söz konusu çekten kaynaklı herhangi bir borcu bulunmadığını, sebepsiz zenginleşmenin koşullarının oluşmadığını beyan ederek istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda;
Dava, 6102 sayılı TTK m. 732 hükmüne dayalı sebepsiz zenginleşmeden kaynaklı alacağın tahsili istemine ilişkindir.
Dosyanın incelenmesinden, davanın başlangıçta Diyarbakır .. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) …… E. sırasına kayden …. tarihinde açıldığı, Mahkemenin …… tarihli ve …..E., …..K. sayılı kararıyla Hâkimler ve Savcılar Kurulunun 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararı nedeniyle dosyanın gönderildiği Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesince yukarıda yazılı gerekçe ile davanın esası hakkında karar verildiği anlaşılmaktadır.
(i) Davanın Ticarî Dava Olup Olmadığı Hususunun Değerlendirilmesi:
6102 sayılı TTK m. 4 hükmünde, bir davanın ticarî dava niteliğinde olup olmadığının tespiti bakımından üç ayrı kıstas kabul edilmiştir:
(i) Bunlardan ilki, tarafların sıfatına ve işin ticarî işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ve başka hiçbir şart aranmaksızın TTK veya diğer kanunlarda ticarî sayılan davalardır (mutlak ticarî davalar). Mutlak ticarî davalar herhangi bir unsurun, bağlama noktasının veya sebebin davanın ticarî niteliğini değiştirmediği, mahkemenin kanaatinin rol oynamadığı davalardan olup; TTK m. 4(1) hükmünde (a) ilâ (f) bentlerinde sayılmıştır.
(ii) İkincisi ise, yalnızca bir ticarî işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticarî nitelikte kabul edilen davalardır. TTK m. 4(1)-son cümle hükmü uyarınca ikinci grup ticarî davalar, yalnızca bir tarafın ticarî işletmesini ilgilendiren havale, vedia (saklama) sözleşmesi ile fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalardır. Bu nevi davaların ticarî nitelikte sayılması için yalnızca bir tarafın ticarî işletmesiyle ilgili olması TTK’da gerekli ve yeterli görülmüştür.
(iii) Üçüncü grup ise, nispî ticarî davalar olup, TTK m. 4(1) hükmü uyarınca her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticarî dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticarî dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticarî işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticarî iş niteliğinde olması veya ticarî iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticarî sayılması davanın ticarî dava olması için yeterli değildir. TTK m. 19/2 hükmü uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş niteliğindeki bir sözleşmenin diğer taraf için de ticarî sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira TTK, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı “ticarî iş” esasına göre değil, “ticarî işletme” esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticarî nitelikte olması tek başına davayı ticarî dava haline getirmez.
Bir kambiyo senedinin bu vasfını yitirmesi durumunda hâmil, 6102 Sayılı TTK m. 732 (mülga 6762 sayılı TTK m. 644) hükmüne dayalı olarak ya hakkında sebepsiz zenginleşme nedeniyle keşideci aleyhine ya da temel ilişkiye dayalı olarak kendi cirantası aleyhine alacak davası açabilir. Zamanaşımına uğramış kambiyo senedi nedeniyle düzenleyen aleyhine TTK hükümleri uyarınca sebepsiz zenginleşme nedeniyle açılacak tazminat davası mutlak ticarî dava niteliğindedir. Zira kambiyo senetlerinden doğan sebepsiz zenginleşme davası gerek TTK m. 732 ve gerekse mülga 6762 sayılı TTK m. 644 hükümlerinde özel olarak düzenlenmiştir. Söz konusu hüküm uyarınca zamanaşımı sebebiyle veya poliçeden (çekten) doğan hakların korunması için gerekli olan işlemlerin yapılmasının ihmal edilmiş olması dolayısıyla, düzenleyenin veya kabul edenin poliçeden doğan yükümlülükleri düşmüş bile olsa, bunlar poliçenin hamiline karşı, onun zararına zenginleşmiş olabilecekleri kadar borçlu kalırlar; ispat yükü, sebepsiz zenginleşmediğini iddia edene (keşideciye) aittir. 6102 sayılı TTK m. 4(1)-a hükmü uyarınca TTK m. 732 hükmünde düzenlenen dava, mutlak ticarî dava niteliğindedir (Yargıtay 11. HD, 15/11/2016, E. 2015/11852, K. 2016/8837). Bu nedenle, eldeki davanın mutlak ticarî dava olduğunda tereddüt bulunmamaktadır.

(ii) Davanın HSK’nın Ticaret Mahkemelerinin Yargı Çevresini Belirleme Kararı Kapsamında Değerlendirilmesi:
5325 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun
un m. 5/1 ve m. 7 hükümleri ile 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanununun m. 4(1)-a ve 7(2)-f hükümleri çerçevesinde HSK 1. Dairesinin 08/07/2021 tarihli ve 568 sayılı kararı ile Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesinin 01/09/2021 tarihi itibarıyla faaliyete geçirilmesine karar verilmiştir.
HSK’nın 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararında (RG-08/07/2021-31535) Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin Diyarbakır ilinin mülki sınırları olarak belirlenmesine ve kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiştir. Bu nedenlerle, 01/09/2021 tarihinden itibaren Diyarbakır il merkezi ve ilçelerinin yer itibariyle yetkili olduğu bütün ticarî davalar, adı geçen mahkemede görülecektir.
HSK’nın yukarıda anılan yargı çevresi belirleme kararında, 01/09/2021 tarihinde önce açılan davaların yeni kurulan mahkemelere devredilip devredilmeyeceği konusunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır.
Ancak, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi ve 5. Hukuk Dairesi tarafından 5235 sayılı Kanun’un 35. maddesi kapsamında verilen uyuşmazlığın giderilmesi kararlarında; davanın açıldığı tarih itibariyle görevli olan asliye hukuk mahkemelerinin, derdest dava dosyalarını HSK’nın 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararıyla yeni kurulan veya yetki çevresi genişletilen ticaret mahkemelerine devir ya da görevsizlik kararı ile gönderemeyeceği, HSK’nın söz konusu kararı öncesinde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların görülmeye devam edilmesi gerektiği kabul edilmiştir (Bkz. Yargıtay 11. HD’nin 25/03/2022 tarihli ve 2022/509 E., 2022/2410 K. sayılı; Yargıtay 5. HD’nin 21/02/2022 tarihli ve 2022/1073 E., 2022/2686 K. sayılı uyuşmazlığın giderilmesi kararları).
Yine Yargıtay’ın ilgili hukuk dairelerinin içtihatları da, uyuşmazlığın giderilmesi kararına benzer gerekçelerle, davaların ilk açıldığı asliye hukuk mahkemelerinde asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla görülmesi gerektiği yönündedir (Bkz. Yargıtay 11. HD’nin 14/03/2022, 2022/500 E., 2022/1830 K.; Yargıtay 4. HD’nin 11/04/2022, 2022/2384 E., 2022/7144 K.; Yargıtay 5. HD”nin 21/03/2022, 2022/4258 E., 2022/5003 K. tarih ve sayılı kararları). 6100 sayılı HMK m. 22 hükmü uyarınca Yargıtay’ın yargı yeri belirleme hususunda yüksek görevli merci olması nedeniyle, yukarıda anılan uyuşmazlığın giderilmesi kararlarındaki ve diğer özel daire içtihatlarındaki çözüm çerçevesinde uygulama birliğinin sağlanması gerekli olmuştur.
Sonuç olarak, HSK Genel Kurulunun 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararıyla 01/09/2021 tarihi itibariyle Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesinin faaliyete geçirildiği, davanın 30/06/2016 tarihinde açıldığı, HSK’nın yukarıda anılan kararında derdest dosyaların devredileceği yönünde bir ibare bulunmadığı anlaşıldığından, dosyanın Diyarbakır .. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görülerek sonuçlandırılması gerekmektedir.
Göreve dair kurallar kamu düzenine ilişkin olup 6100 HMK’nın m. 1 hükmü uyarınca mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir; m. 114(1)-c hükmüne göre de mahkemenin görevli olması bir dava şartıdır. Aynı Kanun’un m. 115 hükmüne göre ise, dava şartlarının mevcut olup olmadığı, taraflarca ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilir. Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukuki ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukuki nitelemenin yapılması ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin usulden reddine karar verilmelidir.
Yukarıda belirtilen sebeplerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın m. 353(1)-a-3 ve m. 355 hükümleri uyarınca esasa ilişkin istinaf sebepleri incelenmeksizin kamu düzeni ilkesi uyarınca re’sen gözetilen sebeplerle kabulü ile, ilk derece mahkemesince davanın görev yönünden reddi ile 6100 sayılı HMK m. 20(1) hükmündeki usûl izlenerek dosyanın görevli Diyarbakır .. Asliye Hukuk Mahkemesine (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) gönderilmesine karar verilmesi için ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın kararı veren yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-)Davalı vekilinin istinaf isteminin, esasa ilişkin istinaf sebepleri incelenmeksizin kamu düzeni ilkesi yönünden re’sen KABULÜNE, İlk Derece Mahkemesinin yukarıda anılan kararının 6100 sayılı HMK’nın 353(1)-a-3 ve 355 maddeleri uyarınca esası incelenmeksizin KALDIRILMASINA,
2-)Gerekçede belirtilen eksikliklerin giderilmesi amacıyla davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-)Kararın kaldırılma nedenine göre davalı vekilinin istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine YER OLMADIĞINA,
4-)492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince, peşin alınan istinaf karar ve ilâm harcının istinaf eden davalıya İADESİNE,
5-)İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yeniden yapılacak yargılamada verilecek hükümle birlikte DEĞERLENDİRİLMESİNE,
6-)İstinaf incelemesi duruşma açılmadan yapıldığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
7-)6100 sayılı HMK’nın 7035 sayılı Kanun ile değişik m. 359(4) maddesi uyarınca Dairemiz kararının İlk Derece Mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın m. 353(1)-a ve 362(1)-c-g hükümleri gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 16/06/2022