Emsal Mahkeme Kararı Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/1655 E. 2022/1480 K. 05.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
DİYARBAKIR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1655
KARAR NO : 2022/1480

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :DİYARBAKIR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVANIN KONUSU :İtirazın İptali

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ :05/09/2022

Taraflar arasında görülen davada Mahkemece davanın reddine dair verilen kararın istinaf incelemesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup incelendikten sonra, gereği görüşülüp düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili; müvekkilinin kendisine ait olan araçlar ile yük taşımacılığı işinde faaliyet gösterdiğini, davalıya ait karton kutu olarak adlandırılan yüklerin farklı zamanlarda …. Bölgesinden … taşıma işleminin müvekkili tarafından gerçekleştirildiğini, bu taşıma işlemi nedeniyle müvekkili tarafından davalıya kesilen faturaların bedellerinin bir kısmının davalı tarafından müvekkiline ödenmediğini, dava konusu edilen faturalar toplamından …. TL’lik kısmın ödendiğini, davalı borçlu ile yapılan tüm görüşmelere rağmen ödenmesi gereken bakiye fatura bedellerinin ödenmediğini, bunun üzerine Diyarbakır İcra Müdürlüğünün …. E. dosyasında ilâmsız icra takibi başlatıldığını, davalının borca itiraz etmesi nedeniyle takibin durduğunu beyan ederek itirazın iptaline, takibin devamına ve alacağın % ..’sindan az olmamak üzere tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; müvekkili şirketin adresi itibarıyla uyuşmazlığa bakmaya yetkili mahkemenin Bakırköy Mahkemeleri olduğunu, mahkemenin yetkisiz olduğunu, davacının kendisine ödenmediğini iddia ettiği faturaların müvekkiline tebliğ edilmediği gibi davacı tarafça dilekçe ekinde de sunulmadığını, davacının … TL tutarındaki alacak iddiasının tamamen asılsız olduğunu, davacı ile müvekkili arasındaki taşıma faaliyeti sonunda davacıya iş ve emeğinin tüm karşılığının ödendiğini, müvekkil şirketin basiretli bir tacir olarak üzerine düşen her türlü sorumluluğu yerine getirdiğini, müvekkili şirketin kayıtlarının incelenmesi neticesinde alacaklı olduğunu iddia eden davacının müvekkilinden hiçbir hak ve alacağının bulunmadığının da tespit edileceğini, müvekkili şirketin davacıya karşı bahse konu fatura veyahut başkaca bir borcu bulunmadığını beyan ederek davanın reddini savunmuştur.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; taraflar arasındaki uyuşmazlığın taşıma sözleşmesinden kaynaklandığı, dava dilekçesinde belirtildiği ve tarafların da kabulünde olduğu üzere malın Adana’dan teslim alındığı ve Elazığ’a taşındığı, 6102 sayılı TTK’nın 890. maddesine göre taşımadan doğan hukuki uyuşmazlıklarda, malın teslim alındığı veya teslim için öngörülen yer mahkemesinin yetkili olduğunun düzenlendiği, dolayısıyla icra takibinin de belirtilen yerlerde yapılması gerektiği (Yargıtay 11. HD’nin 13/12/2021 tarih ve 2020/6953 E., 2021/7103 K. sayılı ilamı), takibin davacının yerleşim yeri olan Diyarbakır’da yapıldığı, itirazın iptali davalarında yetkili icra dairesinde yapılmış bir takibin bulunmasının dava şartı olduğu, yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir takip bulunmadığı gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
İstinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili; davaya konu icra takibindeki talebin taşıma işinden kaynaklı hizmet bedeli alacağının tahsili olduğunu, dava konusu olayda para borcunun söz konusu olduğunu, para borçları bakımından alacaklının ikametgahı mahkemesi ve icra dairelerinin de yetkili olduğunu, mahkemece verilen kararın usûl ve yasaya aykırı olduğunu beyan ederek istinaf isteminde bulunmuştur.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olmak üzere yapılan inceleme sonunda;
Dava, 2004 sayılı İİK’nın 67. maddesi gereğince faturadan kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan ilâmsız icra takibine davalı tarafça yapılan itirazın iptali ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Uyuşmazlık, taraflar arasında akdi ilişki bulunup bulunmadığı, bunun sonucuna göre icra dairesinin yetkili olup olmadığı, buna göre itirazın iptali davasına özgü “yetkili icra dairesinde yapılmış bir icra takibi bulunması” şeklindeki özel dava şartının dava konusu uyuşmazlıkta gerçekleşip gerçekleşmediği hususlarında toplanmaktadır.
2004 sayılı İİK m. 67/1 hükmüne göre; takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
UYAP üzerinde örneği bulunan Diyarbakır İcra Müdürlüğünün … E. sayılı icra takip dosyasının incelenmesinden, davacı/takip alacaklısı tarafından davalı/takip borçlusu aleyhine toplam … TL para alacağı için Örnek No: 7 ilamsız icra takibi yapıldığı, ödeme emrinin davalı/takip borçlusuna … tarihinde tebliğ edildiği, davalı/takip borçlusu vekili tarafından da …. tarihli dilekçe ile icra dairesinin yetkisine ve borca itiraz edildiği, itirazın yasal (7) günlük sürede olduğu; borçlunun yasal (7) günlük süresi içerisindeki itirazı üzerine takibin 2004 sayılı İİK m. 66 hükmü uyarınca kendiliğinden durduğu, davanın da yasal (1) yıllık sürede açıldığı anlaşılmıştır.
Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulamasına göre, itirazın iptali davasını gören mahkemenin, icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı öncelikle incelemesi gerekir. Mahkemenin yetkisine yönelik bir itirazın var olup olmaması, bu sonuca etkili değildir. Eş söyleyişle, itirazın iptali davasında, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın, mahkeme öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyerek kesin olarak sonuçlandırmalıdır (Yargıtay HGK’nın, 28/03/2001, E. 2001/19-267, K. 2001/311; 20/03/2002, E. 2002/13-241, K. 2002/208 tarih ve sayılı kararları).
Yine Yargıtay kararlarına göre, itirazın iptali davası için yetkili icra dairesinde başlatılmış geçerli bir icra takibinin bulunması, dava ön şartı niteliğindedir (Yargıtay 11. HD’nin, 17/02/2016, E. 2015/14964, K. 2016/1643; 17/02/2016, E. 2015/14588, K. 2016/1642; Yargıtay 19. HD, 13/05/2015, E. 2014/19860, K. 2015/7141; 21/04/2010, E. 2009/6453, K. 2010/4868 tarih ve sayılı kararları). Şayet icra takibi yetkili icra dairesinde yapılmamış ve icra dairesinin yetkisine usulüne uygun olarak itiraz edilmiş ise, itirazın iptali davasının bu davaya özgü ve özel dava şartı yokluğu (icra takibinin yetkili icra dairesinde yapılmamış olması) nedeniyle davanın usulden reddine karar verilir.
2004 sayılı İİK’nın 50/1. maddesine göre “para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur.” 6100 sayılı HMK’nın 447/2 maddesi uyarınca mevzuatta yürürlükten kaldırılan 1086 sayılı HUMK’a yapılan yollamalar 6100 sayılı HMK’nın bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır. Bu nedenle 6100 sayılı HMK’daki yetki kuralları ilâmsız icra takiplerinde kıyasen uygulanır. İtirazın iptali davalarında icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkisine yönelik itirazlar da öncelikle incelenmelidir. 6100 sayılı HMK’nın 6. maddesine göre ilâmsız icrada genel yetkili icra dairesi borçlunun yerleşim yerindeki icra dairesi iken, aynı Kanunun m. 10 hükmünde sözleşmeden doğan para borçlarının takibi için başlatılan takipte sözleşmenin ifa edileceği yer icra dairesi de yetkili kılınmıştır. Takibin konusu sözleşmeden kaynaklı para borcu olduğunda sözleşmede aksine bir şart konulmamış ise para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ödeneceğinden, ifa yeri de alacaklının yerleşim yeri olacaktır. Böyle bir durumda alacaklı, TBK m. 89 hükmü uyarınca kendi yerleşim yerinde bulunan icra dairesinde de takip yapabilecektir (Yargıtay HGK’nın, 25/04/2018, E. 2017/19-902, K. 2018/973 tarih ve sayılı kararı).
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davacı fatura konusu edilen taşıma hizmetinin ifa edildiği hâlde bedelinin ödenmediğini belirterek, iddia ettiği alacağı için takip başlatmıştır. Davalıya ilâmsız icra takibine dayanak Örnek: 7 ödeme emri gönderilmiştir. İlâmsız icra takibi yalnız para alacakları için geçerli olacağından, davanın dayanağı icra takibinin de para alacağına ilişkin olduğuna kuşku bulunmamaktadır. Davalı tarafça icra dairesine sunulan …. tarihli itiraz dilekçesinde davalı/takip borçlusunun yerleşim yerinin “Bakırköy/İstanbul” olduğu gerekçesiyle yetki itirazında bulunulmuş ve borca itirazla birlikte akdi ilişki konusunda açık bir beyanda bulunulmamıştır. Ancak davalı taraf davaya cevap dilekçesinde bu kez mahkemenin yetkisine de itiraz ile birlikte “davacı ile müvekkili arasındaki taşıma faaliyeti sonunda davacıya iş ve emeğinin tüm karşılığının ödendiğini, müvekkilinin üzerine düşen her türlü sorumluluğu yerine getirdiği” beyan edilerek taraflar arasında taşıma sözleşmesi olduğu kabul edilerek akdi ilişki ikrar edilmiştir.
Yukarıda ifade edildiği ve Yargıtay kararlarında kabul edildiği üzere; taraflar arasında akdi ilişki bulunması şartıyla, 6098 sayılı TBK m. 89 (818 sayılı BK. m. 73) uyarınca bir para alacağının tahsili için başlatılan ilamsız icra takibinde, alacaklının ikametgahının bulunduğu yer icra dairesi takipte yetkilidir (Yargıtay 11. HD’nin 26/04/2022 tarihli ve 2022/1921 E., 2022/3415 K. sayılı; 19. HD’nin 13/05/2015, E. 2014/19860, K. 2015/7141 tarih ve sayılı kararı).
Öte yandan, İlk Derece Mahkemesinin kararına gerekçe yaptığı 6102 sayılı TTK m. 890 hükmü uyarınca; taşımadan doğan hukuki uyuşmazlıklarda, malın teslim alındığı veya teslim için öngörülen yer mahkemesi de yetkilidir. Kanun metnindeki “de” bağlacından da açıkça anlaşılacağı üzere, söz konusu hükümdeki yetki kuralı kesin yetki kuralı olmayıp seçimlik yetki niteliğindedir. Nitekim Yargıtay 11. HD’nin 20/12/2017 tarihli ve 2016/13112 E., 2017/7425 K. sayılı kararında, 6102 sayılı TTK m. 890 hükmünün seçimlik yetki kuralı içerdiği içtihat edilmiştir. Bu nedenle, dava konusu uyuşmazlıkta 2004 sayılı İİK m. 50/1 hükmünün atfıyla genel yetki kuralları ile birlikte TTK m. 890 hükmünde öngörülen yerlerden birinde de icra takibi yapılması mümkündür.
Tüm bu gerekçelerle, dava konusu uyuşmazlığın taşıma sözleşmesinden kaynaklanan fatura alacağının tahsili istemiyle açılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin olduğu, davalı tarafın cevap dilekçesinde akdi ilişkiyi ikrar ettiği, bu nedenle taraflar arasında akdi ilişki bulunduğu konusunda uyuşmazlık olmadığından sözleşmeden kaynaklanan para alacağı bakımından 6098 sayılı TBK m. 89 hükmü uyarınca alacaklının yerleşim yeri icra daireleri ve mahkemelerinin de yetkili olduğu konusunda tereddüt bulunmamaktadır. Dava açarken ve icra takibi başlatılırken seçimlik yetki kapsamında birden fazla mahkeme ve icra dairesinin yetkili olması hâlinde, seçim hakkı davacı alacaklıdadır. Yapılan incelemede, davacı tarafın Diyarbakır Ticaret Sicili Müdürlüğü nezdinde …. numarası ile gerçek kişi tacir olarak faaliyette bulunduğu, yerleşim yerinin Diyarbakır olduğu, bu nedenle Diyarbakır İcra Müdürlüğünün de yetkili olduğu, davacı alacakının seçim hakkını kendi yerleşim yeri yönünden kullandığı ve icra takibinin yetkili icra dairesinde yapıldığı anlaşılmaktadır.
Nitekim Yargıtay 11. HD’nin 05/03/2018 tarihli ve 2016/8168 E., 2018/1661 K. sayılı kararında aynen “Akdi ilişkiden kaynaklanan taşıma ücretinin talep edildiği konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık yoktur. 6102 s. TTK’nin 890. maddesi gereğince taşımadan doğan hukuki uyuşmazlıklarda malın teslim alındığı veya teslim için öngörülen yer mahkemesi yetkili olduğu gibi taşıma ücreti alacağı, bir miktar para alacağı olduğundan, BK’nin 73/1 maddesi uyarınca bu tür davalara alacaklının ikametgahının bulunduğu yer mahkemesinde de bakılabileceği dikkate alınarak yetki itirazının reddine karar verilip yargılamaya devam edilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddine kararı verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde içtihat edilmiştir.
Açıklanan nedenlerle, icra takibinin yetkili icra dairesinde yapılmış olması nedeniyle dava ön şartı sağlanmış olduğundan, Mahkemece taraf iddia ve savunmaları ile toplanan ve toplanacak deliller çerçevesinde uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, 6102 sayılı TTK m. 890 hükmündeki yetki kuralına yanlış anlam yüklenerek, dosya kapsamı ile uyuşmayan hatalı gerekçelerle yazılı şekilde davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi isabetsiz olmuştur. Bu gerekçelerle, davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile Mahkemece, yukarıda belirtilen hususlar çerçevesinde davanın yeniden görülüp sonucuna göre bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesine ait kararın 6100 sayılı HMK’nın m. 353(1)-a-4 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İlk Derece Mahkemesinin kararının 6100 sayılı HMK’nın m. 353(1)-a-4 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-)Gerekçede belirtilen eksikliklerin giderilmesi amacıyla davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-)Davacı tarafça yatırılan istinaf karar harcının talep halinde İlk Derece Mahkemesince davacıya İADESİNE,
4-)İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince hükümle birlikte DEĞERLENDİRİLMESİNE,
5-)İstinaf incelemesi duruşma açılmadan yapıldığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
6-)Dairemiz kararının 6100 sayılı HMK’nın m. 359(4) hükmü uyarınca İlk Derece Mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın m. 353(1)-a ve 362(1)-g hükümleri gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 05/09/2022