Emsal Mahkeme Kararı Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/1618 E. 2022/1170 K. 25.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
DİYARBAKIR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1618
KARAR NO : 2022/1170

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :DİYARBAKIR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TALEP KONUSU :İhtiyati Haciz

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ :25/05/2022

Geçici hukukî koruma talebinin reddine dair verilen kararın istinaf incelemesi ihtiyatî haciz isteyen tarafından istenmiş, 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra, gereği görüşülüp düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
İhtiyati haciz isteyen vekili; müvekkili ….’nın …. ve …tarihleri arasında banka hesabından borçlu ….’in banka hesabına toplam … TL’lik borç para transferi yaptığını, borçlu …’in borcunu ödememekte ısrar etmesi nedeniyle Diyarbakır İcra Dairesinin ….. E. numaralı dosyası ile takip başlatıldığını, takip işlemi kesinleşmeden borçlunun mal kaçırma ihtimalinin bulunduğunu beyan ederek ihtiyatî haciz isteminde bulunmuştur.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece yapılan yargılama neticesinde; ihtiyati haciz isteyenin dava dilekçesine eklediği hesap özeti olarak sunulan belgeden alacağın varlığı ve miktarının yaklaşık olarak ispat edilemediği, mal varlığını ne şekilde kaçırdığına ilişkin bilgi ve belge sunulmadığı gerekçesiyle ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, ihtiyatî haciz isteyen vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
İstinaf kanun yoluna başvuran ihtiyatî haciz isteyen vekili; ihtiyati haciz kararı verilmesinin koşullarının oluştuğunu, mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu beyan ederek istinaf isteminde bulunmuştur.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE
6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebepler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesinde;
Talep, 2004 sayılı İİK m. 257 vd. hükümleri uyarınca ihtiyati haciz kararı verilmesi istemine ilişkindir.
İhtiyati haciz, alacaklının bir para alacağının zamanında ödenmesini garanti altına almak için mahkeme kararıyla borçlunun mallarına önceden geçici olarak el konulmasıdır. İhtiyati hacze ilişkin yasal düzenleme 2004 sayılı İİK’nın 257 ila 268. maddesinde yer almaktadır. Bilindiği gibi ihtiyati haciz talep edebilme koşulları 2004 sayılı İİK’nın 257. maddesinde gösterilmiş olup, maddede hem vadesi gelen hem de henüz vadesi gelmemiş para alacakları için ihtiyati haciz şartları düzenlenmiştir. Bunlar muaccel alacaklarda alacağın vadesinin gelmiş olması ve alacağın rehinle temin edilmemiş olmasıdır. Müeccel alacaklarda kural ihtiyati haciz istenemeyeceği ise de; borçlunun belli bir adresinin olmaması veya borçlunun taahhütlerinden kurtulmak amacıyla mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanır yahut kaçar ya da bu amaçla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunursa vadesi gelmemiş alacaklarda da ihtiyati haciz kararı verilebilir. Sözü edilen maddede bunun dışında herhangi bir koşul öngörülmemiştir.
2004 sayılı İİK’nın 258. maddesi “İhtiyati hacze 50 nci maddeye göre yetkili mahkeme tarafından karar verilir” hükmünü içermektedir. Görüldüğü üzere, söz konusu hükümde yetkili mahkeme gösterildiği halde, görevli mahkeme konusunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır. İhtiyati hacizde hangi mahkemenin görevli olduğu 2004 sayılı İİK’nun 258’inci maddesinde açıkça belirtilmemiştir. Bu maddede sadece genel olarak mahkemeden söz edildiğine göre, görev konusunda 6100 sayılı HMK’nın göreve ilişkin hükümleri uygulanacaktır (Yargıtay 11. HD’nin 23.09.2013 tarihli ve 2013/11461 E., 2013/16263 K. sayılı; 19. HD’nin 24.06.2015 tarihli ve 2014/19016 E., 2015/9335 K. sayılı; 17. HD’nin 18/04/2019 tarihli, 2016/8787 E., 2019/5040 K. sayılı kararları). 2004 sayılı İİK m. 265/1 hükmü uyarınca mahkemenin yetkisi bir itiraz sebebi ise de; 6100 HMK’nın m. 1 hükmü uyarınca göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir ve m. 114(1)-c hükmüne göre de mahkemenin görevli olması bir dava şartıdır. Aynı Kanun’un m. 115 hükmüne göre ise, dava şartlarının mevcut olup olmadığı, taraflarca ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilir.
6102 sayılı TTK m. 4 hükmünde, bir davanın ticarî dava (veya ticarî nitelikte çekişmesiz yargı işi) niteliğinde olup olmadığının tespiti bakımından üç ayrı kıstas kabul edilmiştir:
(i) Bunlardan ilki, tarafların sıfatına ve işin ticarî işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ve başka hiçbir şart aranmaksızın TTK veya diğer kanunlarda ticarî sayılan davalar ve çekişmesiz yargı işleridir (mutlak ticarî davalar). Mutlak ticarî davalar (çekişmesiz yargı işleri) herhangi bir unsurun, bağlama noktasının veya sebebin davanın ticarî niteliğini değiştirmediği, mahkemenin kanaatinin rol oynamadığı davalardan olup; TTK m. 4(1) hükmünde (a) ilâ (f) bentlerinde sayılmıştır.
(ii) İkincisi ise, yalnızca bir ticarî işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticarî nitelikte kabul edilen davalar ve çekişmesiz yargı işleridir. TTK m. 4(1)-son cümle hükmü uyarınca ikinci grup ticarî davalar (çekişmesiz yargı işleri), yalnızca bir tarafın ticarî işletmesini ilgilendiren havale, vedia (saklama) sözleşmesi ile fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalardır. Bu nevi davaların (çekişmesiz yargı işlerinin) ticarî nitelikte sayılması için yalnızca bir tarafın ticarî işletmesiyle ilgili olması TTK’da gerekli ve yeterli görülmüştür.
(iii) Üçüncü grup ise, nispî ticarî davalar olup, TTK m. 4(1) hükmü uyarınca her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları (çekişmesiz yargı işleri) ticarî dava (çekişmesiz yargı işi) sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticarî dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticarî işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticarî iş niteliğinde olması veya ticarî iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticarî sayılması davanın ticarî dava olması için yeterli değildir. TTK m. 19/2 hükmü uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş niteliğindeki bir sözleşmenin diğer taraf için de ticarî sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira TTK, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı “ticarî iş” esasına göre değil, “ticarî işletme” esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticarî nitelikte olması tek başına davayı ticarî dava haline getirmez.
Yukarıda anılan ilke ve esaslar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; dava konusu uyuşmazlığın 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesinde tahdidi olarak sayılan mutlak ticari davalardan (çekişmesiz yargı işlerinden) olmadığı, dolayısıyla taraflar arasındaki iddia edilen karz (ödünç) sözleşmesinden kaynaklanan bu türden uyuşmazlığın ticari dava sayılabilmesi ve ticaret mahkemesinde görülebilmesi için tarafların her ikisinin de tacir ve dava konusunun tarafların ticari işletmeleriyle ilgili olması gerektiği, gerek ihtiyati haciz isteyen tarafın ve gerekse aleyhine ihtiyati haciz istenen tarafın tacir olduğuna dair dosyada herhangi bir iddia ve delil bulunmadığı, her ne kadar işlem aynı zamanda havaleden kaynaklanmakta ise de, TTK m. 4(1)-son cümle hükmü uyarınca havaleden kaynaklanan davaların (çekişmesiz yargı işlerinin) ticarî nitelikte sayılması için en azından bir tarafın ticarî işletmesiyle ilgili olması gerektiği, somut olayda bu durumun da söz konusu olmadığı, hâl böyle olunca eldeki talep bakımından 6100 sayılı HMK m. 2 hükmü uyarınca asliye hukuk mahkemesi görevli olduğundan, mahkemece talebin dava şartı yokluğu (görevsizlik) nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bu husus 6100 sayılı HMK m. 355 hükmü uyarınca kamu düzeninden ve re’sen nazara alınması gerekli bir durumdur.
Yukarıda belirtilen sebeplerle, ihtiyati haciz isteyen vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın m. 353(1)-a-3 ve m. 355 hükümleri uyarınca istinaf sebepleri incelenmeksizin kamu düzeni ilkesi uyarınca re’sen gözetilen sebeplerle kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın kararı veren yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-)İhtiyati haciz isteyen vekilinin istinaf isteminin, istinaf sebepleri incelenmeksizin göreve ilişkin res’en gözetilen nedenler yönünden KABULÜNE, İlk Derece Mahkemesinin yukarıda anılan kararının 6100 sayılı HMK’nın 353(1)-a-3-6 ve 355. maddeleri uyarınca esası incelenmeksizin KALDIRILMASINA,
2-)Gerekçede belirtilen eksikliklerin giderilmesi amacıyla davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-)Kararın kaldırılma nedenine göre ihtiyati haciz isteyen vekilinin istinaf sebeplerinin incelenmesine şimdilik YER OLMADIĞINA,
4-)492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince, peşin alınan istinaf karar ve ilam harcının ihtiyati haciz isteyene İADESİNE,
5-)İstinaf kanun yoluna başvuran tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince hükümle birlikte DEĞERLENDİRİLMESİNE,
6-)6100 sayılı HMK’nın 7035 sayılı Kanun ile değişik m 359(4) hükmü uyarınca Dairemiz kararının İlk Derece Mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın m. 353(1)-a ve 362(1)-f-g hükümleri gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 25/05/2022