Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
DİYARBAKIR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2022/1505
KARAR NO : 2022/1135
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :DİYARBAKIR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVANIN KONUSU :İstirdat (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ :12/05/2022
Taraflar arasında görülen davada Mahkemece verilen kararın istinaf incelemesi davacılar vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup incelendikten sonra, gereği görüşülüp düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacılar vekili; müvekkillerinin “…” adresinde ikamet etmekte olduğunu, burada çiftçilik işiyle iştigal ettiklerini, müvekkillerinin uzaktan akrabası olan davalının ise tefecilik yaptığını, davalının müvekkillerinin takip konusu senedi ödemelerine rağmen, ödedikleri senedin üzerinde eklemeler ve tahrifatlar yaptığını, düzenleme yeri olmadığı için geçersiz olan senedin geçerli hale getirilmeye çalışıldığını, müvekkillerine ait hiçbir yazı ve parafın olmadığını, miktar, düzenleme tarihi ve yerine dair yapılan eklemelerin müvekkilleri tarafından yapılmadığını, bu nedenle takip konusu bononun, kambiyo senedi vasfını yitirdiğini, senet üzerinde bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini, ayrıca davalı alacaklı hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının … soruşturma sayılı dosyası ile tefecilik ve bedelsiz senedi kullanma suçundan dolayı suç duyurusunda bulunduklarını beyan ederek; müvekkillerinin dava ve takip konusu senet nedeniyle davalı tarafa borcu olmadığının tespitine, takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiş; … tarihli dilekçesi ile dava konusu borcun ödenmiş olması nedeniyle davaya 2004 sayılı İİK m. 72/son hükmü uyarınca istirdat davası olarak devam edilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; yargılama aşamasındaki beyanlarında davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece yapılan yargılama neticesinde; davanın kambiyo senedine dayalı menfi tespit ve istirdat davası olduğu, davacılar tarafından savcılığa yapılan şikayet üzerine kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, bu kararın itiraz edilmeksizin kesinleştiği, icra mahkemesinde açılan davanın reddine karar verildiği ve istinaf incelemesinden geçerek kesinleştiği, dava dilekçesinde tanık ya da yemin deliline dayanılmadığı, kambiyo senetleri sebepten mücerret olduğundan borçlu olmadığını ispat yükünün davacı borçluya ait olduğu, kovuşturmaya yer olmadığı kararının hukuk hâkimi yönünden bağlayıcı olmadığı, kambiyo senedi niteliğindeki bononun tefecilik sebebiyle düzenlenip, karşı tarafa verildiğini ispat edebilmek için, yasal deliller (ikrar, yazılı delil), bulunmalı veya 18/03/1959 gün ve 18/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararındaki şartlar dairesinde diğer bir ifade ile; ancak, yazılı sözleşmeye veya duruşma tutanağındaki ikrar ile anlaşılabilen açık bir muvafakat bulunması halinde dinlenebilen belli tanık beyanları veya eldeki davada bunların da mevcut olmaması halinde tefecilik yaptığı iddia olunan kişi hakkında açılmış ve mahkumiyetiyle sonuçlanmış bir ceza mahkemesi kararı bulunması gerektiği, davalının kollukta verdiği beyanların içeriğine göre ispat yükünün yer değiştirmediği, 6100 sayılı HMK m. 200 hükmüne göre davacının borcu olmadığı iddiasını yazılı delille ispat etmesi gerektiği, mevcut delil durumuna göre davacıların davasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
İstinaf kanun yoluna başvuran davacılar vekili; yargılama sırasında icra tehdidi altında ödeme yapılması nedeniyle menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğünü, menfi tespit istemi ile istirdat istemi arasındaki farkın tespit edilmeden ve davacı yana harcı tamamlamasına izin dahi verilmeden mahkemece karar verildiğini, dava konusu bononun geçersiz olduğundan dolayı davalı alacaklı hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının … soruşturma sayılı dosyası ile tefecilik ve bedelsiz senedi kullanma suçundan dolayı suç duyurusunda bulunduklarını, müvekkillerinin alacaklıya ödeme yapmış olmalarına rağmen davalının aynı senedi tekrar icraya koyduğunu, soruşturma kapsamında davalı …’nın alınan şüpheli ifadesinde tefecilik yaptığını üstü örtülü olarak kabul ettiğini, yine kardeşi …’nın kuzenleri … ve …’nın alınan ifadelerinde, müvekkillerinin takip dayanağı bonoya dair ödemeyi kendilerine yaptıklarını ve bu parayı da bizzat davalıya verdiklerini beyan ettiklerini, davalı tarafından kolluk ifadesinde ikrar ettiği … TL’lik ödemeyi başka bir bono için aldığını iddia eddia ettiğini, taraflar arasında düzenlenmiş ikinci bir bono olmadığını, bu iddiada bulunan davalı ve vekilinin delil olarak ikinci bir bonoya dayanmadıklarını ve böyle bir belgeyi de mahkemeye sunmadıklarını, Diyarbakır İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile müvekkilleri hakkında başlatılan takibin, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının … soruşturma numarası ile yapılan suç duyurusu üzerine başlatılan bedelsiz senedin kullanılması ve tefecilik soruşturma kapsamındaki davalı ve tanık beyanlarından takip konusu bononun bedelsiz olduğunun anlaşılması nedeniyle 2004 sayılı İİK m. 170/a hükmü uyarınca takibin iptaline veya davalıya ödenen paranın ödeme tarihi itibariyle işleyecek işlemiş faizleriyle davalıdan istirdadına, borçlunun talebi üzerine takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesine karar verilmesi gerektiğini beyan ederek istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda;
Dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (“İİK”) m. 72 hükmü uyarınca icra takibinden sonra açılan menfî tespit davasından dönüşen istirdat talebine ilişkindir.
Dosyanın incelenmesinden, davanın başlangıçta Diyarbakır … Asliye Hukuk Mahkemesinin (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) … E. sırasına kayden … tarihinde açıldığı, Mahkemenin … tarihli ve … E., … K. sayılı kararıyla Hâkimler ve Savcılar Kurulunun … tarihli ve 608 sayılı kararı nedeniyle dosyanın gönderildiği Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesince yukarıda yazılı gerekçe ile davanın esası hakkında karar verildiği anlaşılmaktadır.
(i) Davanın Ticarî Dava Olup Olmadığı Hususunun Değerlendirilmesi:
6102 sayılı TTK m. 4 hükmünde, bir davanın ticarî dava niteliğinde olup olmadığının tespiti bakımından üç ayrı kıstas kabul edilmiştir:
(i) Bunlardan ilki, tarafların sıfatına ve işin ticarî işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ve başka hiçbir şart aranmaksızın TTK veya diğer kanunlarda ticarî sayılan davalardır (mutlak ticarî davalar). Mutlak ticarî davalar herhangi bir unsurun, bağlama noktasının veya sebebin davanın ticarî niteliğini değiştirmediği, mahkemenin kanaatinin rol oynamadığı davalardan olup; TTK m. 4(1) hükmünde (a) ilâ (f) bentlerinde sayılmıştır.
(ii) İkincisi ise, yalnızca bir ticarî işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticarî nitelikte kabul edilen davalardır. TTK m. 4(1)-son cümle hükmü uyarınca ikinci grup ticarî davalar, yalnızca bir tarafın ticarî işletmesini ilgilendiren havale, vedia (saklama) sözleşmesi ile fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalardır. Bu nevi davaların ticarî nitelikte sayılması için yalnızca bir tarafın ticarî işletmesiyle ilgili olması TTK’da gerekli ve yeterli görülmüştür.
(iii) Üçüncü grup ise, nispî ticarî davalar olup, TTK m. 4(1) hükmü uyarınca her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticarî dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticarî dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticarî işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticarî iş niteliğinde olması veya ticarî iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticarî sayılması davanın ticarî dava olması için yeterli değildir. TTK m. 19/2 hükmü uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş niteliğindeki bir sözleşmenin diğer taraf için de ticarî sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira TTK, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı “ticarî iş” esasına göre değil, “ticarî işletme” esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticarî nitelikte olması tek başına davayı ticarî dava haline getirmez.
Yukarıda anılan ilke ve esaslar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; davacıların davaya ve icra takibine konu bono nedeniyle borçlu olmadığının tespitini talep ettikleri, akabinde ödeme nedeniyle davanın istirdada dönüştüğü, 6102 sayılı TTK m. 4(1)-a hükmünde “TTK’da öngörülen” hususlardan kaynaklanan hukuk davalarının, mutlak ticari davalar arasında sayıldığı, kambiyo senetlerinin 6102 sayılı TTK’nın 670 ve devamı maddelerinde düzenlendiği, bu nedenle, TTK’da düzenlenmiş olan kambiyo senedinden kaynaklanan hukuk davalarının mutlak ticari dava olduğu konusunda duraksama bulunmamaktadır. Nitekim doktrinde de tacir olmayan iki kişi arasında bir poliçe nedeniyle çıkan anlaşmazlığın ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiği ifade edilmiştir (Bkz. Poroy, Reha/Yasaman, Hamdi: Ticari İşletme Hukuku, 17. Bası, İstanbul 2018, s. 115). Bu nedenle, eldeki davanın mutlak ticarî dava olduğunda tereddüt bulunmamaktadır.
(ii) Davanın HSK’nın Ticaret Mahkemelerinin Yargı Çevresini Belirleme Kararı Kapsamında Değerlendirilmesi:
5325 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun
un m. 5/1 ve m. 7 hükümleri ile 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanununun m. 4(1)-a ve 7(2)-f hükümleri çerçevesinde HSK’nın 25/05/2021 tarihli ve 411 sayılı atama kararnamesi ile Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesine hâkim atamaları yapılmış; HSK 1. Dairesinin 08/07/2021 tarihli ve 568 sayılı kararı ile de Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesinin 01/09/2021 tarihi itibarıyla faaliyete geçirilmesine karar verilmiştir.
HSK’nın 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararında (RG-08/07/2021-31535) Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünün, yeni kurulan asliye ticaret mahkemeleri ile mevcut bulunan asliye ticaret mahkemelerinin yargı çevrelerinin belirlenmesi teklifine ilişkin 30/06/2021 tarihli ve E. 21646783-668/13369 sayılı yazısı görüşülerek Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin Diyarbakır ilinin mülki sınırları olarak belirlenmesine ve kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiştir. Bu nedenlerle, 01/09/2021 tarihinden itibaren Diyarbakır il merkezi ve ilçelerinin yer itibariyle yetkili olduğu bütün ticarî davalar, adı geçen mahkemede görülecektir.
HSK’nın yukarıda anılan yargı çevresi belirleme kararında, 01/09/2021 tarihinde önce açılan davaların yeni kurulan mahkemelere devredilip devredilmeyeceği konusunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır.
Ancak, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 5235 sayılı Kanun’un 35. maddesi kapsamında verdiği 21/02/2022 tarihli ve 2022/1073 E., 2022/2686 K. sayılı uyuşmazlığın giderilmesi kararında özetle; HSK’nın 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile müstakil asliye ticaret mahkemelerinin görev sınırlarının belirlenmesi kararı sonrası asliye ticaret mahkemesi olmayan yerlerde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların devredilerek, asliye ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiğine ilişkin kararının usul ve yasaya uygun bulunmadığı, HSK’nın söz konusu kararı ile müstakil asliye ticaret mahkemelerinin görev sınırlarının belirlenmesi kararı öncesinde asliye ticaret mahkemesi olmayan yerlerde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların görülmeye devam edilmesi gerektiğine karar verilmiş; Daire uygulaması 21/03/2022 tarihli ve 2022/4258 E., 2022/5003 K. sayılı; 07/03/2022 tarihli ve 2022/3152 E., 2022/3715 K. sayılı merci tayini (yargı yeri belirlenmesi) kararları ile sürdürülmüştür.
Bölge adliye mahkemelerinin kararları arasındaki “uyuşmazlığın giderilmesi” olarak adlandırılan bu prosedür, Yargıtay tarafından verilen içtihadı birleştirme kararlarından farklıdır. Gerek konu, gerek usûl ve gerekse sonuçları bakımından “içtihatların birleştirilmesi” ile “uyuşmazlığın giderilmesi” kararları birbirinden farklıdır (Bkz. Pekcanıtez, Hakan: Yargıtay Yönünden Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Değerlendirilmesi, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Yıl: 32, Eylül/Ekim 2019, Sayı: 144, s. 397). Uyuşmazlığın giderilmesi bölge adliye mahkemesinin daireleri ile başka bir bölge adliye mahkemesinin daire arasındaki farklı kararları bakımından istenir. Yargıtay Kanunu’nun 45. maddesine göre “İçtihadı birleştirme kararları benzer hukukî konularda Yargıtay Genel Kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar”. Söz konusu hüküm ile içtihadı birleştirme kararlarının bağlayıcı olduğu kabul edilmiş iken, bölge adliye mahkemelerinin kararları yönünden verilen “uyuşmazlığın giderilmesi” kararının böyle genel bir bağlayıcı etkisi bulunmamaktadır. Ancak 6100 sayılı HMK m. 22 hükmü uyarınca Yargıtay’ın yargı yeri belirleme hususunda yüksek görevli merci olması nedeniyle, yukarıda anılan uyuşmazlığın giderilmesi kararındaki çözüm çerçevesinde uygulama birliğinin sağlanması gerekli olmuştur.
Sonuç olarak, HSK Genel Kurulunun 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararıyla 01/09/2021 tarihi itibariyle Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesinin faaliyete geçirildiği, davanın 10/12/2020 tarihinde açıldığı, HSK’nın yukarıda anılan kararında derdest dosyaların devredileceği yönünde bir ibare bulunmadığı anlaşıldığından, dosyanın Diyarbakır … Asliye Hukuk Mahkemesi’nce Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görülerek sonuçlandırılması gerekmektedir.
Göreve dair kurallar kamu düzenine ilişkin olup 6100 HMK’nın m. 1 hükmü uyarınca mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir; m. 114(1)-c hükmüne göre de mahkemenin görevli olması bir dava şartıdır. Aynı Kanun’un m. 115 hükmüne göre ise, dava şartlarının mevcut olup olmadığı, taraflarca ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilir. Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukuki ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukuki nitelemenin yapılması ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin usulden reddine karar verilmelidir.
Yukarıda belirtilen sebeplerle, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın m. 353(1)-a-3 ve m. 355 hükümleri uyarınca esasa ilişkin istinaf sebepleri incelenmeksizin kamu düzeni ilkesi uyarınca re’sen gözetilen sebeplerle kabulü ile, ilk derece mahkemesince davanın görev yönünden reddi ile 6100 sayılı HMK m. 20(1) hükmündeki usûl izlenerek dosyanın görevli Diyarbakır … Asliye Hukuk Mahkemesine (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) gönderilmesine karar verilmesi için ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın kararı veren yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davacılar vekilinin istinaf isteminin, esasa ilişkin istinaf sebepleri incelenmeksizin kamu düzeni ilkesi yönünden re’sen KABULÜNE, İlk Derece Mahkemesinin yukarıda anılan kararının 6100 sayılı HMK’nın 353(1)-a-3 ve 355 maddeleri uyarınca esası incelenmeksizin KALDIRILMASINA,
2-)Gerekçede belirtilen eksikliklerin giderilmesi amacıyla davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-)Kararın kaldırılma nedenine göre davacılar vekilinin istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine YER OLMADIĞINA,
4-)492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince, peşin alınan 80,70 TL istinaf karar ve ilâm harcının istinaf eden davacılara İADESİNE,
5-)İstinaf kanun yoluna başvuran davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yeniden yapılacak yargılamada verilecek hükümle birlikte DEĞERLENDİRİLMESİNE,
6-)İstinaf incelemesi duruşma açılmadan yapıldığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
7-)6100 sayılı HMK’nın 7035 sayılı Kanun ile değişik m. 359(4) maddesi uyarınca Dairemiz kararının İlk Derece Mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın m. 353(1)-a ve 362(1)-g hükümleri gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 12/05/2022