Emsal Mahkeme Kararı Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/1325 E. 2022/951 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
DİYARBAKIR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO: 2022/1325
KARAR NO : 2022/951

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :DİYARBAKIR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2021/499 Esas, 2021/172 Karar

DAVANIN KONUSU :İtirazın İptali

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ :21/04/2022

Taraflar arasında görülen davada Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın istinaf incelemesi davacı vekili ve davalı vekili tarafından ayrı ayrı istenmiş, 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup incelendikten sonra, gereği görüşülüp düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili; davalı şirketin … Bölge Müdürlüğünce ihale edilen “… Arası Toprak Tesviye, Sanat Yapıları, Bitümlü Temel, Binder ve Aşınma Tabakası Yapılması Yapım ve Onarım İkmal İşi” ihalesininin yüklenicisi olan dava dışı iş ortaklığının taşeronu olduğunu, müvekkili ile davalı şirket arasında bu iş kapsamında bitümlü sıcak karışım alım satımı konusunda anlaşma yapıldığını, davalı şirketin bitümlü karışım alımı için 21/08/2013 tarihinde 400.000,00 TL, 04/09/2013 tarihinde 250.000,00 TL, 11/09/2013 tarihinde 500.000,00 TL kapora verdiğini, müvekkili şirket tarafından davalı şirkete 2.796.505,60 TL değerinde 28.000 ton bitümlü sicak karışım teslim edildiğini ve bunun için davalı şirkete 10/10/2013 tarihinde 2.796.505,60 TL bedelli fatura kesildiğini, davalı şirket tarafından faturaya herhangi bir itirazda bulunulmadığını, herhangi bir vade öngörülmemiş olduğundan borçlu şirketin 10/11/2013 tarihinde temerrüde düştüğünü, davalı şirket tarafından 31/01/2014 tarihinde 400.000,00 TL, 31/03/2014 tarihinde 170.000,00 TL şeklinde kısmi ödemeler yapıldığını, devam eden süreçte müvekkili şirket tarafından 369.036,15 TL değerinde 3.381 ton bitümlü sıcak karışım teslim edildiğini ve bunun için de 15/06/2014 tarihinde 369.036,15 TL bedelli fatura kesildiğini, davalı şirket tarafından faturaya herhangi bir itirazda bulunmadığını, 15/07/2014 tarihinde temerrüde düştüğünü, müvekkili şirkete davalı şirket tarafından 23/06/2014 tarihinde 200.000,00 TL ödeme yapıldığını, dava konusu malların teslim edildiğini, davalı şirket tarafından bir kısım ödemelerin yapıldığını ve 23/06/2014 tarihinden bu yana müvekkil şirkete herhangi bir ödeme yapılmadığını, bu sebeple davalı aleyhine Diyarbakır …. İcra Müdürlüğünün …. E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı şirket tarafından borca itirazda bulunulduğunu, davalı şirketin yapmış olduğu itirazın taraflarına tebliğ edilmediğini, borca itiraz edildiğinin 28/06/2019 tarihinde öğrenildiğini ve 01/07/2019 tarihinde … Arabulucuk Bürosuna başvurulduğunu, 08/07/2019 tarihinde gerçekleşen oturumda anlaşmama tutanağının düzenlendiğini beyan ederek; davalı şirket tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; davacının işbu davayı, yasal 1 yıllık dava açma süresi geçtikten sonra 03/02/2020 tarihinde açtığını, davanın süre açısından reddinin gerektiğini, icra dosyasında son yapılan işlemin 08/11/2018 tarihli itiraz üzerine verilen takibin durdurulması kararı olduğunu, anılan bu tarihten sonra icra dosyasında hiçbir işlemin yapılmadığını, 1 yılı aşkın süreyle icra dosyasında işlem yapılmaması nedeniyle takip dosyasının işlemden kaldırıldığını, işlemden kaldırılan takip dosyası esas alınarak itirazın iptali davası açılamayacağını, dava değerinin icra dosyasındaki takip toplamından farklı olarak, 2.400.000,00 TL olarak gösterildiğini, davanın kısmi dava olarak açıldığını, itirazın iptali davasında dava değerinin itiraza uğrayan takip tutarı olduğunu, davacının takip tutarının altındaki bir meblağ için dava açması mümkün ise de, bu talebini bölerek kısmi dava açmasına hukuken olanak bulunmadığını, davacının icra inkar tazminatı talep etmesine imkan bulunmadığını, esasa ilişkin olarak her ne kadar müvekkiline 31.381 kg. bitümlü sıcak karışım teslim edildiği iddia edilmiş ve bu miktar üzerinden fatura düzenlenmiş ise de, müvekkiline bu miktarda bir mal teslimi yapılmadığını, müvekkilinin davacı yandan almış olduğu ve kendisine teslim edilen bitümlü sıcak karışım miktarına karşılık gelen bedeli ödediğini, yapılan ödemelerin, davacının da kabul ettiği hususlar olduğunu, davacının aldığını beyan ettiği ödeme tutarının 1.920.000,00TL olduğunu, ancak davacı tarafın kendisine bu amaçla yapılmış 600.000,00 TL’lik ödemeden ise hiç bahsetmediğini, müvekkiline herhangi bir ihtar yapılmadığından müvekkilinin temerrüde düşmediğini beyan ederek davanın reddini savunmuştur.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece yapılan yargılama neticesinde, davanın kısmen kabulü ile davalının Diyarbakır …. İcra Müdürlüğünün 2018/72871 E. sayılı takip dosyasına vaki itirazının kısmen iptaline, takibin 1.245.541,75 TL asıl alacak üzerinden takip talebindeki koşullar ile devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, alacağın likit olması nedeniyle asıl alacak tutarı olan 1.245.541,75 TL’nin %20’si oranında hesaplanacak icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili ve davalı vekili tarafından ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
İstinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili; ilk derece mahkemesinin kararının kısmen reddine ilişkin kısmının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılarak kısmen redde ilişkin kısım yönünden de davanın kabulüne, aksi kabulde kısmen redde ilişkin kısım yönünden yeniden inceleme yapılması için kararın kaldırılarak dosyanın yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle istinaf isteminde bulunmuştur.
İstinaf kanun yoluna başvuran davalı vekili; usule ilişkin olarak davanın yasal hak düşürücü sürede açılmadığını, davacının talebini bölerek kısmi dava açmasına hukuken olanak bulunmadığını, her ne kadar müvekkiline 31.381 kg. bitümlü sıcak karışım teslim edildiği iddia edilmiş ve bu miktar üzerinden fatura düzenlenmiş ise de, müvekkiline bu miktarda bir mal teslimi yapılmadığını, müvekkilinin davacı yandan almış olduğu ve kendisine teslim edilen bitümlü sıcak karışım miktarına karşılık gelen bedeli ödediğini, yapılan ödemelerin davacının da kabul ettiği hususlar olduğunu, davacının aldığını beyan ettiği ödeme tutarının 1.920.000,00 TL olduğunu, ancak davacının kendisine bu amaçla yapılmış 600.000,00TL’lik ödemeden ise hiç bahsetmediğini, takip tutarı ile dava dilekçesinde yapılan açıklamaların da tutarsız olduğunu, zira davacının dava dilekçesinde 2.796.505,60 TL ve 369.036,15 TL’lik iki adet fatura nedeniyle toplam 3.165.541,75TL alacaklı olduğunu, borçlu müvekkilin ise kendisine 1.920.000,00TL ödeme yaptığını belirttiğini, bu haliyle 1.245.541,75TL bakiye alacak kalması gerekirken, alacaklı/davacının 1.358.887,57 TL asıl alacak üzerinden takip yaparak 113.345,82 TL fazladan alacak talebinde bulunduğunu, müvekkiline herhangi bir ihtar yapılmadığından temerrüt olgusunun gerçekleşmediğini, ana paraya takip öncesi faiz işletilmesinin hukuka aykırı olduğunu, alacak likit olmadığının davacının icra inkar tazminatı talep etmesinin mümkün olmadığını beyan ederek istinaf isteminde bulunmuştur.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebepler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesinde;
Dava, 2004 sayılı İİK’nın 67. maddesi uyarınca, faturadan kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine davalı tarafça yapılan itirazın iptali ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Dosyanın incelenmesinden, davanın başlangıçta Diyarbakır …. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) … E. sırasına kayden 03/02/2020 tarihinde açıldığı, Mahkemenin 07/09/2021 tarihli ve … E., …. K. sayılı kararıyla Hâkimler ve Savcılar Kurulunun 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararı nedeniyle dosyanın gönderildiği Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesince yukarıda yazılı gerekçe ile davanın esası hakkında karar verildiği anlaşılmaktadır.

(i) Davanın Ticarî Dava Olup Olmadığı Hususunun Değerlendirilmesi:
6102 sayılı TTK m. 4 hükmünde, bir davanın ticarî dava niteliğinde olup olmadığının tespiti bakımından üç ayrı kıstas kabul edilmiştir:
(i) Bunlardan ilki, tarafların sıfatına ve işin ticarî işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ve başka hiçbir şart aranmaksızın TTK veya diğer kanunlarda ticarî sayılan davalardır (mutlak ticarî davalar). Mutlak ticarî davalar herhangi bir unsurun, bağlama noktasının veya sebebin davanın ticarî niteliğini değiştirmediği, mahkemenin kanaatinin rol oynamadığı davalardan olup; TTK m. 4(1) hükmünde (a) ilâ (f) bentlerinde sayılmıştır.
(ii) İkincisi ise, yalnızca bir ticarî işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticarî nitelikte kabul edilen davalardır. TTK m. 4(1)-son cümle hükmü uyarınca ikinci grup ticarî davalar, yalnızca bir tarafın ticarî işletmesini ilgilendiren havale, vedia (saklama) sözleşmesi ile fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalardır. Bu nevi davaların ticarî nitelikte sayılması için yalnızca bir tarafın ticarî işletmesiyle ilgili olması TTK’da gerekli ve yeterli görülmüştür.
(iii) Üçüncü grup ise, nispî ticarî davalar olup, TTK m. 4(1) hükmü uyarınca her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticarî dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticarî dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticarî işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticarî iş niteliğinde olması veya ticarî iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticarî sayılması davanın ticarî dava olması için yeterli değildir. TTK m. 19/2 hükmü uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş niteliğindeki bir sözleşmenin diğer taraf için de ticarî sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira TTK, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı “ticarî iş” esasına göre değil, “ticarî işletme” esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticarî nitelikte olması tek başına davayı ticarî dava haline getirmez.
Yukarıda anılan ilke ve esaslar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; dava konusu uyuşmazlık, 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesinde tahdidi olarak sayılan mutlak ticarî davalardan değildir. Dolayısıyla, taraflar arasındaki faturadan kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan ilâmsız icra takibine itirazın iptaline talepli uyuşmazlığın ticari dava sayılabilmesi ve ticaret mahkemesinde görülebilmesi için tarafların her ikisinin de tacir ve dava konusunun tarafların ticari işletmeleriyle ilgili olması gerekir. Tarafların ticaret şirketi olması nedeniyle, 6102 sayılı TTK m. 124(1) hükmü uyarınca tüzel kişi tacir olduğu ve uyuşmazlığın her iki tarafın da ticarî işletmesi ile ilgili olması nedeniyle nispî ticarî dava olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır.

(ii) Davanın HSK’nın Ticaret Mahkemelerinin Yargı Çevresini Belirleme Kararı Kapsamında Değerlendirilmesi:
5325 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun
un m. 5/1 ve m. 7 hükümleri ile 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanununun m. 4(1)-a ve 7(2)-f hükümleri çerçevesinde HSK’nın 25/05/2021 tarihli ve 411 sayılı atama kararnamesi ile Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesine hâkim atamaları yapılmış; HSK 1. Dairesinin 08/07/2021 tarihli ve 568 sayılı kararı ile de Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesinin 01/09/2021 tarihi itibarıyla faaliyete geçirilmesine karar verilmiştir.
HSK’nın 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararında (RG-08/07/2021-31535) Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünün, yeni kurulan asliye ticaret mahkemeleri ile mevcut bulunan asliye ticaret mahkemelerinin yargı çevrelerinin belirlenmesi teklifine ilişkin 30/06/2021 tarihli ve E. 21646783-668/13369 sayılı yazısı görüşülerek Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin Diyarbakır ilinin mülki sınırları olarak belirlenmesine ve kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiştir. Bu nedenlerle, 01/09/2021 tarihinden itibaren Diyarbakır il merkezi ve ilçelerinin yer itibariyle yetkili olduğu bütün ticarî davalar, adı geçen mahkemede görülecektir.
HSK’nın yukarıda anılan yargı çevresi belirleme kararında, 01/09/2021 tarihinde önce açılan davaların yeni kurulan mahkemelere devredilip devredilmeyeceği konusunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır.
Ancak, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 5235 sayılı Kanun’un 35. maddesi kapsamında verdiği 21/02/2022 tarihli ve 2022/1073 E., 2022/2686 K. sayılı uyuşmazlığın giderilmesi kararında özetle; HSK’nın 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile müstakil asliye ticaret mahkemelerinin görev sınırlarının belirlenmesi kararı sonrası asliye ticaret mahkemesi olmayan yerlerde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların devredilerek, asliye ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiğine ilişkin kararının usul ve yasaya uygun bulunmadığı, HSK’nın söz konusu kararı ile müstakil asliye ticaret mahkemelerinin görev sınırlarının belirlenmesi kararı öncesinde asliye ticaret mahkemesi olmayan yerlerde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların görülmeye devam edilmesi gerektiğine karar verilmiş; Daire uygulaması 21/03/2022 tarihli ve 2022/4258 E., 2022/5003 K. sayılı; 07/03/2022 tarihli ve 2022/3152 E., 2022/3715 K. sayılı merci tayini (yargı yeri belirlenmesi) kararları ile sürdürülmüştür.
Bölge adliye mahkemelerinin kararları arasındaki “uyuşmazlığın giderilmesi” olarak adlandırılan bu prosedür, Yargıtay tarafından verilen içtihadı birleştirme kararlarından farklıdır. Gerek konu, gerek usûl ve gerekse sonuçları bakımından “içtihatların birleştirilmesi” ile “uyuşmazlığın giderilmesi” kararları birbirinden farklıdır (Bkz. Pekcanıtez, Hakan: Yargıtay Yönünden Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Değerlendirilmesi, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Yıl: 32, Eylül/Ekim 2019, Sayı: 144, s. 397). Uyuşmazlığın giderilmesi bölge adliye mahkemesinin daireleri ile başka bir bölge adliye mahkemesinin daire arasındaki farklı kararları bakımından istenir. Yargıtay Kanunu’nun 45. maddesine göre “İçtihadı birleştirme kararları benzer hukukî konularda Yargıtay Genel Kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar”. Söz konusu hüküm ile içtihadı birleştirme kararlarının bağlayıcı olduğu kabul edilmiş iken, bölge adliye mahkemelerinin kararları yönünden verilen “uyuşmazlığın giderilmesi” kararının böyle genel bir bağlayıcı etkisi bulunmamaktadır. Ancak 6100 sayılı HMK m. 22 hükmü uyarınca Yargıtay’ın yargı yeri belirleme hususunda yüksek görevli merci olması nedeniyle, yukarıda anılan uyuşmazlığın giderilmesi kararındaki çözüm çerçevesinde uygulama birliğinin sağlanması gerekli olmuştur.
Sonuç olarak, HSK Genel Kurulunun 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararıyla 01/09/2021 tarihi itibariyle Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesinin faaliyete geçirildiği, davanın 03/02/2020 tarihinde açıldığı, HSK’nın yukarıda anılan kararında derdest dosyaların devredileceği yönünde bir ibare bulunmadığı anlaşıldığından, dosyanın Diyarbakır …. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görülerek sonuçlandırılması gerekmektedir.
Göreve dair kurallar kamu düzenine ilişkin olup 6100 HMK’nın m. 1 hükmü uyarınca mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir; m. 114(1)-c hükmüne göre de mahkemenin görevli olması bir dava şartıdır. Aynı Kanun’un m. 115 hükmüne göre ise, dava şartlarının mevcut olup olmadığı, taraflarca ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilir. Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukuki ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukuki nitelemenin yapılması ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin usulden reddine karar verilmelidir.
Yukarıda belirtilen sebeplerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın m. 353(1)-a-3 ve m. 355 hükümleri uyarınca esasa ilişkin istinaf sebepleri incelenmeksizin kamu düzeni ilkesi uyarınca re’sen gözetilen sebeplerle kabulü ile, ilk derece mahkemesince davanın görev yönünden reddi ile 6100 sayılı HMK m. 20(1) hükmündeki usûl izlenerek dosyanın görevli Diyarbakır … Asliye Hukuk Mahkemesine (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) gönderilmesine karar verilmesi için ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın kararı veren yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-)Davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf istemlerinin, esasa ilişkin istinaf sebepleri incelenmeksizin kamu düzeni ilkesi yönünden re’sen KABULÜNE, İlk Derece Mahkemesinin yukarıda anılan kararının 6100 sayılı HMK’nın 353(1)-a-3 ve 355 maddeleri uyarınca esası incelenmeksizin KALDIRILMASINA,
2-)Gerekçede belirtilen eksikliklerin giderilmesi amacıyla davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-)Kararın kaldırılması nedenine göre davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine YER OLMADIĞINA,
4-)492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince, peşin alınan 80,70 TL istinaf karar ve ilâm harcının istinaf eden davacı tarafa İADESİNE,
5-)492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince, peşin alınan 80,70 TL ve 21.190,03 TL istinaf karar ve ilâm harçlarının istinaf eden davalı tarafa İADESİNE,
6-)İstinaf kanun yoluna başvuran davacı ve davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yeniden yapılacak yargılamada verilecek hükümle birlikte DEĞERLENDİRİLMESİNE,
7-)İstinaf incelemesi duruşma açılmadan yapıldığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
8-)6100 sayılı HMK’nın 7035 sayılı Kanun ile değişik m. 359(4) maddesi uyarınca Dairemiz kararının İlk Derece Mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
9-)Kararın niteliğine göre 2004 sayılı İİK’nın 36/5. maddesi uyarınca davacı (takip borçlusu) tarafından icranın geri bırakılması talebi kapsamında teminat olarak … İcra Dairesinin… E. sayılı icra dosyasına sunulan teminat mektubunun icra dosyasına depo edene İADESİNE,
dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın m. 353(1)-a ve 362(1)-g hükümleri gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 21/04/2022