Emsal Mahkeme Kararı Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/3724 E. 2022/756 K. 28.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
DİYARBAKIR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO: 2021/3724
KARAR NO : 2022/756

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : DİYARBAKIR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVANIN KONUSU : Kıymetli Evrak (Çek) İptali

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ :28/03/2022

Taraflar arasında görülen davada Mahkemece verilen görevsizlik kararının istinaf incelemesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup incelendikten sonra, gereği görüşülüp düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili; müvekkili şirketin lehtar olduğu ve **** Bankası *** Şubesine hitaben keşide edilen, keşidecisi ***. olan *** seri numaralı, *** keşide tarihli ve *** TL meblağlı çekin zayi olduğunu belirterek çekin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarihli 608 sayılı kararı ile Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesi yönünden yargı çevresinin Diyarbakır ilinin mülki sınırları olarak belirlendiği, ancak kararda, derdest davaların yeni yargı çevresinde yetkili hale gelen Asliye Ticaret Mahkemesine devredileceğine ilişkin bir düzenleme bulunmadığı, yargı çevresini yeniden belirleyen kararın yürürlük tarihi olan 01/09/2021 tarihinden önce açılmış davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile mahkememize gönderilmesine olanak olmadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
İstinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili; dava konusu uyuşmazlıkta Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebepler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesinde;
Dava, 6102 sayılı TTK m. 818(1)-s atfıyla aynı Kanun’un m. 757(1) hükmü gereğince iradesi dışında kambiyo senedi elinden çıkan kişi tarafından açılan zayi nedeniyle çek iptali talebine ilişkindir.
Dosyanın incelenmesinden, davanın başlangıçta Ergani ***. Asliye Hukuk Mahkemesinin *** E. sırasına kayden *** tarihinde açıldığı, Mahkemenin *** tarihli ve *** E., *** K. sayılı kararıyla Hâkimler ve Savcılar Kurulunun *** tarihli ve 608 sayılı kararı nedeniyle dosyanın gönderildiği Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesince yukarıda yazılı gerekçe ile görevsizlik kararı verildiği anlaşılmaktadır.

(i) Davanın Ticarî Dava Olup Olmadığı Hususunun Değerlendirilmesi:
6102 sayılı TTK m. 4 hükmünde, bir davanın ticarî dava niteliğinde olup olmadığının tespiti bakımından üç ayrı kıstas kabul edilmiştir:
(i) Bunlardan ilki, tarafların sıfatına ve işin ticarî işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ve başka hiçbir şart aranmaksızın TTK veya diğer kanunlarda ticarî sayılan davalardır (mutlak ticarî davalar). Mutlak ticarî davalar herhangi bir unsurun, bağlama noktasının veya sebebin davanın ticarî niteliğini değiştirmediği, mahkemenin kanaatinin rol oynamadığı davalardan olup; TTK m. 4(1) hükmünde (a) ilâ (f) bentlerinde sayılmıştır.
(ii) İkincisi ise, yalnızca bir ticarî işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticarî nitelikte kabul edilen davalardır. TTK m. 4(1)-son cümle hükmü uyarınca ikinci grup ticarî davalar, yalnızca bir tarafın ticarî işletmesini ilgilendiren havale, vedia (saklama) sözleşmesi ile fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalardır. Bu nevi davaların ticarî nitelikte sayılması için yalnızca bir tarafın ticarî işletmesiyle ilgili olması TTK’da gerekli ve yeterli görülmüştür.
(iii) Üçüncü grup ise, nispî ticarî davalar olup, TTK m. 4(1) hükmü uyarınca her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticarî dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticarî dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticarî işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticarî iş niteliğinde olması veya ticarî iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticarî sayılması davanın ticarî dava olması için yeterli değildir. TTK m. 19/2 hükmü uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş niteliğindeki bir sözleşmenin diğer taraf için de ticarî sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira TTK, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı “ticarî iş” esasına göre değil, “ticarî işletme” esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticarî nitelikte olması tek başına davayı ticarî dava haline getirmez.
Yukarıda anılan ilke ve esaslar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; davacının davaya konu çekin zayi nedeniyle iptalini talep ettiği, 6102 sayılı TTK m. 4(1)-a hükmünde “TTK’da öngörülen” hususlardan kaynaklanan hukuk davalarının, mutlak ticari davalar arasında sayıldığı, kambiyo senetlerinin 6102 sayılı TTK’nın 670 ve devamı maddelerinde düzenlendiği, bu nedenle, TTK’da düzenlenmiş olan kambiyo senedinden kaynaklanan hukuk davalarının mutlak ticari dava olduğu konusunda duraksama bulunmamaktadır.

(ii) Davanın HSK’nın Ticaret Mahkemelerinin Yargı Çevresini Belirleme Kararı Kapsamında Değerlendirilmesi:
5325 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun
un m. 5/1 ve m. 7 hükümleri ile 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanununun m. 4(1)-a ve 7(2)-f hükümleri çerçevesinde HSK’nın 25/05/2021 tarihli ve 411 sayılı atama kararnamesi ile Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesine hâkim atamaları yapılmış; HSK 1. Dairesinin 08/07/2021 tarihli ve 568 sayılı kararı ile de Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesinin 01/09/2021 tarihi itibarıyla faaliyete geçirilmesine karar verilmiştir.
HSK’nın 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararında (RG-08/07/2021-31535) Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünün, yeni kurulan asliye ticaret mahkemeleri ile mevcut bulunan asliye ticaret mahkemelerinin yargı çevrelerinin belirlenmesi teklifine ilişkin 30/06/2021 tarihli ve E. 21646783-668/13369 sayılı yazısı görüşülerek Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin Diyarbakır ilinin mülki sınırları olarak belirlenmesine ve kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiştir. Bu nedenlerle, 01/09/2021 tarihinden itibaren Diyarbakır il merkezi ve ilçelerinin yer itibariyle yetkili olduğu bütün ticarî davalar, adı geçen mahkemede görülecektir.
HSK’nın yukarıda anılan yargı çevresi belirleme kararında, 01/09/2021 tarihinde önce açılan davaların yeni kurulan mahkemelere devredilip devredilmeyeceği konusunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır.
Ancak, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 5235 sayılı Kanun’un 35. maddesi kapsamında verdiği 21/02/2022 tarihli ve 2022/1073 E., 2022/2686 K. sayılı uyuşmazlığın giderilmesi kararında özetle; HSK’nın 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile müstakil asliye ticaret mahkemelerinin görev sınırlarının belirlenmesi kararı sonrası asliye ticaret mahkemesi olmayan yerlerde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların devredilerek, asliye ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiğine ilişkin kararının usul ve yasaya uygun bulunmadığı, HSK’nın söz konusu kararı ile müstakil asliye ticaret mahkemelerinin görev sınırlarının belirlenmesi kararı öncesinde asliye ticaret mahkemesi olmayan yerlerde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların görülmeye devam edilmesi gerektiğine karar verilmiş; Daire uygulaması 21/02/2022 tarihli ve 2022/1760 E., 2022/2689 K. sayılı; 21/02/2022 tarihli ve 2022/1181 E., 2022/2687 K. sayılı; 07/03/2022 tarihli ve 2022/3152 E., 2022/3715 K. sayılı merci tayini (yargı yeri belirlenmesi) kararları ile sürdürülmüştür.
Bölge adliye mahkemelerinin kararları arasındaki “uyuşmazlığın giderilmesi” olarak adlandırılan bu prosedür, Yargıtay tarafından verilen içtihadı birleştirme kararlarından farklıdır. Gerek konu, gerek usûl ve gerekse sonuçları bakımından “içtihatların birleştirilmesi” ile “uyuşmazlığın giderilmesi” kararları birbirinden farklıdır (Bkz. Pekcanıtez, Hakan: Yargıtay Yönünden Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Değerlendirilmesi, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Yıl: 32, Eylül/Ekim 2019, Sayı: 144, s. 397). Uyuşmazlığın giderilmesi bölge adliye mahkemesinin daireleri ile başka bir bölge adliye mahkemesinin daire arasındaki farklı kararları bakımından istenir. Yargıtay Kanunu’nun 45. maddesine göre “İçtihadı birleştirme kararları benzer hukukî konularda Yargıtay Genel Kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar”. Söz konusu hüküm ile içtihadı birleştirme kararlarının bağlayıcı olduğu kabul edilmiş iken, bölge adliye mahkemelerinin kararları yönünden verilen “uyuşmazlığın giderilmesi” kararının böyle genel bir bağlayıcı etkisi bulunmamaktadır. Ancak 6100 sayılı HMK m. 22 hükmü uyarınca Yargıtay’ın yargı yeri belirleme hususunda yüksek görevli merci olması nedeniyle, yukarıda anılan uyuşmazlığın giderilmesi kararındaki çözüm çerçevesinde uygulama birliğinin sağlanması gerekli olmuştur.
Sonuç olarak, HSK Genel Kurulunun 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararıyla 01/09/2021 tarihi itibariyle Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesinin faaliyete geçirildiği, davanın 25/03/2021 tarihinde açıldığı, HSK’nın yukarıda anılan kararında derdest dosyaların devredileceği yönünde bir ibare bulunmadığı anlaşıldığından, dosyanın Ergani **. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görülerek sonuçlandırılması gerekmektedir.
Ne var ki, Mahkemece davanın ilk açıldığı Ergani ***. Asliye Hukuk Mahkemesine hitaben görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, Ergani Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine hitaben görevsizlik kararı verilmesi hatalı olmuştur. Zira, bu şekilde genel olarak görevsizlik kararı verilmesi halinde dosyanın tevzi bürosundan başka bir mahkemeye tevzi edilmesi ihtimalinde, dosyanın tevzi edildiği başka numaralı asliye hukuk mahkemesince davaya bakılması halinde yine davanın ilk açıldığı mahkemeden başka bir mahkeme davaya bakmış olacak, bu durumda yukarıda anılan uyuşmazlığın giderilmesi kararında benimsenen ilke ve esaslar ihlal edilmiş, yine davaya davanın ilk açıldığı mahkemeden başka bir asliye hukuk mahkemesi bakmış olacaktır. Dosyanın tevzi edildiği başka numaralı asliye hukuk mahkemesinin, “davanın ilk açıldığı mahkeme” olmaması nedeniyle kendisini görevsiz kabul etmek suretiyle davanın ilk açıldığı mahkemeye vermesi muhtemel bir görevsizlik kararı da yargılamanın uzamasına sebebiyet verecektir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilince ileri sürülen istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden davacı vekilinin istinaf itirazlarının reddine, re’sen görülen kamu düzeni aykırılık yönünden yapılan incelemede mahkeme kararının gerekçesi değiştirilmek ve görevsizlik kararına ilişkin hatalı hüküm fıkrası düzeltilmek suretiyle 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararının re’sen kaldırılarak yeniden esas hakkında aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
I-) Davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesinin yukarıda anılan kararına yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden REDDİNE,
II-) 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesinin birinci fıkrası ikinci cümlesi gereği re’sen görülen kamu düzenine aykırılık nedeniyle İlk Derece Mahkemesinin yukarıda anılan kararın KALDIRILMASINA, HMK m. 353(1)-b-2 hükmü gereğince YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA, Buna göre;
1-)Davacı tarafından açılan davanın 6100 sayılı HMK m. 114(1)-c ve 115(2) hükümleri uyarınca dava şartı yokluğu (mahkemenin görevli olmaması) nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2-)Görevli mahkemenin Ergani ***. Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) OLDUĞUNA,
3-)6100 sayılı HMK m. 20(1) hükmü uyarınca, Dairemiz kararının verildiği anda kesin nitelikte olması nedeniyle Dairemiz kararının tebliğ tarihinden 2 (iki) hafta içerisinde İlk Derece Mahkemesine taraflardan birinin başvurusu ve talebi halinde dosyanın görevli Ergani ***. Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) GÖNDERİLMESİNE,
4-) Yukarıda (II-3) numaralı bentte belirtilen süre içerisinde dosyanın Ergani ***. Asliye Hukuk Mahkemesine (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) gönderilmesi için İlk Derece Mahkemesine talepte bulunulmadığı taktirde 6100 sayılı HMK m. 20(1) hükmü uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin taraflara İHTARINA (Dairemiz kararının tebliğinin ihtar yerine kaim olmasına),
5-) 6100 sayılı HMK m. 331(2) hükmü gözetilerek; dosyanın görevli Ergani ***. Asliye Hukuk Mahkemesine (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) gönderilmesi halinde, yargılama harç ve giderleri hususunda görevli Mahkemece KARAR VERİLMESİNE,
III-) İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının Hazineye GELİR KAYDINA, 80,70 TL peşin istinaf karar ve ilâm harcının talep halinde İlk Derece Mahkemesince istinaf kanun yoluna başvuran davacıya İADESİNE,
IV-) İstinaf başvurusunun re’sen gözetilen sebeplerle kabul edildiği dikkate alınarak, istinaf başvurusu nedeniyle davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin takdiren kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
V-) İstinaf incelemesi duruşma açılmadan yapıldığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
VI-) 6100 sayılı HMK’nın 7035 sayılı Kanun ile değişik m. 359(4) maddesi uyarınca Dairemiz kararının İlk Derece Mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK m. 362(1)-c-ç hükümleri uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 28/03/2022