Emsal Mahkeme Kararı Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/3670 E. 2021/2002 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. DİYARBAKIR BAM 6. HUKUK DAİRESİ
T.C.
DİYARBAKIR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO: 2021/3670
KARAR NO : 2021/2002

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : DİYARBAKIR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVANIN KONUSU : Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan Tazminat

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ :23/12/2021

Taraflar arasında görülen davada Mahkemece verilen kararın istinaf incelemesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra, gereği görüşülüp düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili; müvekkiline ait olup dava dilekçesinde ada ve parsel numaraları bildirilen taşınmazların davalı sigorta şirketince Tarsim Devlet destekli bitkisel ürün sigorta poliçesi kapsamında “köy bazlı kuraklık verim sigortası” poliçeleri ile sigortalandığını, müvekkillerinin, sigortalı tarlalara ektiği ürünlerden kuraklık nedeniyle yeterli düzeyde verim alamadığını, bunun üzerine ilgili sigorta şirketine ve davalı kuruma başvuruda bulunulduğunu, dava konusu parseller için ödeme yapılmış ise de, yapılan bu ödemelerin yetersiz bulunması üzerine davalı şirkete karşı arabuluculuk başvurusunda bulunulduğunu, ancak yapılan arabuluculuk başvurusunun anlaşmazlık ile sonuçlanması nedeniyle eldeki davanın açıldığını, davalı şirket tarafından zarar hesabının hatalı ve eksik olarak yapıldığını, davda ticaret mahkemesinin görevli olduğunu, davalı tarafın pasif husumet ehliyeti bulunduğunu, usul ekonomisi gereği davacılar yönünden davanın birlikte açıldığını beyan ederek; HMK m. 107 hükmü uyarınca belirsiz alacak davasına ilişkin hükümler kapsamında ve fazlaya dair haklar saklı kalmak üzere, davacı *** yönünden 30,00 TL’nin, davacı *** yönünden 120,00 TL’nin poliçede hasat tarihi olarak belirtilen 28.07.2021 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, dava dilekçesi davalı tarafa tebliğ edilmeden dosya üzerinden yapılan incelemede, taraflar arasındaki uyuşmazlık bakımından görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
İstinaf talebinde bulunan davacı vekili, müvekkilleri davacıların çiftçi olduğunu, bunun sigorta poliçelerinde açıkça yazılı olduğu gibi istinaf dilekçesi ekinde sunulan Çiftçi Kayıt Sistemi belgelerinden de anlaşıldığını, davacıların çiftçi olmaması haline bu poliçelerin imzalanmasının mümkün olamayacağını, davaya konu edilen alanın yaklaşık 613 dönüm olduğunu ve bu denli büyük bir alanda yapılan ekimin, kişisel tüketim amacıyla yapılmadığının çok açık bir şekilde belli olduğunu, müvekkillerinin mesleki amaçla hareket ettiklerini, tüketici olmadıklarını, somut olayda aradaki ilişkinin sigorta ilişkisi olduğunu ve TTK’da düzenlendiğini, bu nedenle davanın ticari dava olduğunu asliye ticaret mahkemelerinde görüleceğini beyan ederek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda;
Dava, bitkisel ürün sigortası poliçesinden kaynaklanan hasar tazminatı istemine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacılar ile davalı Tarım Sigortaları Havuzu’nun (TARSİM) acentesi arasında toplam 15 parça taşınmaz için Devlet destekli bitkisel ürün sigortası kapsamında “köy bazlı kuraklık verim sigortası” poliçeleri düzenlendiği, davacılar tarafından sigorta kapsamındaki taşınmazlardan kuraklık nedeniyle yeterli düzeyde verim alınamadığı iddia edilerek sigorta hasar tazminatının tahsili talebiyle eldeki davanın açıldığı, Mahkemece davanın görev dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine dair verilen kararın davacı tarafça istinaf edildiği anlaşılmıştır.
TTK m. 4 hükmünde, bir davanın ticarî dava niteliğinde olup olmadığının tespiti bakımından üç ayrı kıstas kabul edilmiştir. Bunlardan ilki, tarafların sıfatına ve işin ticarî işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ve başka hiçbir şart aranmaksızın TTK veya diğer kanunlarda ticarî sayılan davalardır (mutlak ticarî davalar). Mutlak ticarî davalar herhangi bir unsurun, bağlama noktasının veya sebebin davanın ticarî niteliğini değiştirmediği, mahkemenin kanaatinin rol oynamadığı davalardan olup; TTK m. 4(1) hükmünde (a) ilâ (f) bentlerinde sayılmıştır. İkincisi ise, yalnızca bir ticarî işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticarî nitelikte kabul edilen davalardır. TTK m. 4(1)-son cümle hükmü uyarınca ikinci grup ticarî davalar, yalnızca bir tarafın ticarî işletmesini ilgilendiren havale, vedia (saklama) sözleşmesi ile fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalardır. Bu nevi davaların ticarî nitelikte sayılması için yalnızca bir tarafın ticarî işletmesiyle ilgili olması TTK’da gerekli ve yeterli görülmüştür. Üçüncü grup ise, nispî ticarî davalar olup, TTK m. 4(1) hükmü uyarınca her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticarî dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticarî dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticarî işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticarî iş niteliğinde olması veya ticarî iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticarî sayılması davanın ticarî dava olması için yeterli değildir. TTK m. 19/2 hükmü uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş niteliğindeki bir sözleşmenin diğer taraf için de ticarî sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira TTK, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı “ticarî iş” esasına göre değil, “ticarî işletme” esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticarî nitelikte olması tek başına davayı ticarî dava haline getirmez.
Öte yandan, 28/11/2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan ve 28/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun (TKHK) “tanımlar” başlıklı 3. maddesinin (l) bendinde tüketici işlemi “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder” biçiminde; (k) bendinde ise tüketici “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi” olarak tanımlanmıştır.
Somut olayda, her ne kadar mahkemece davacıların çiftçi olduklarına dair dosyada herhangi bir bilgi bulunmadığı ve davacıların tüketici olduğu olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş ise de, varılan bu sonuç, dosya kapsamındaki deliller ve yukarıda anılan yasal mevzuat hükümleriyle uyuşmamaktadır. Zira, dava dilekçesi ekinde sunulan sigorta poliçeleri incelendiğinde, söz konusu poliçelerin sigortalılara (davacılara) ait Çiftçi Kayıt Sistemi kayıtları doğrultusunda hazırlandığı açıkça ifade edildiği gibi, istinaf dilekçesi ekinde sunulan belgelere göre de davacıların Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesindeki Çiftçi Kayıt Sistemi’ne dahil oldukları anlaşılmaktadır. Şu hale göre, davacıların dava konusu sigorta sözleşmesi ilişkisinde 6502 sayılı TKHK m. 3(1)-k hükmü kapsamında mesleki amaçlarla hareket etmediklerini söyleme olanağı bulunmamaktadır. Çiftçi oldukları aşikar olan davacıların, sigorta sözleşmesini akdederken mesleki amaçla hareket ettikleri sabittir. Taraflar arasında düzenlenen sigorta sözleşmesi davacıların üreteceği ziraat ürünlerine ilişkin olarak düzenlenmiş olup, davacılar tarafından kuraklık nedeniyle uğranılan ve sigorta poliçelerinde teminat altına alınan hasar bedeli tazminatı talep edilmektedir. Davacılar dava konusu olayda tüketici konumunda değildir. Dava konusu mal sigortaları 6102 sayılı TTK m. 1453 ilâ 1486 hükümlerinde düzenlendiği için, bu şekilde bitkisel ürün sigorta poliçelerinden doğan tazminat talepleri TTK m. 4(1)-a hükmü uyarınca mutlak ticarî dava niteliğindedir. (Bkz. Yargıtay 11. HD, 18/01/2016, E. 2015/14953, K. 2016/344; 18/01/2016, E. 2015/14949, K. 2016/343; 18/01/2016, E. 2015/14957, K. 2016/342; 12/01/2016, E. 2015/14956, K. 2016/145; Dairemizin 18/11/2021, E. 2021/3099, K. 2021/1585 tarih ve sayılı kararları) Bu nedenlerle, mutlak ticarî dava niteliğini haiz eldeki davada asliye ticaret mahkemesinin görevli olması nedeniyle, mahkemece, davaya devam edilerek esas hakkında bir karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamındaki talep ve delillerle örtüşmeyecek şekilde, hatalı değerlendirme ve yanılgılı gerekçe ile tüketici mahkemesine görevsizlik kararı verilmesi isabetsiz bulunmuştur.
Yukarıda belirtilen sebeplerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın m. 353(1)-a-3 hükmü uyarınca kabulü ile, mahkemenin görevli olması nedeniyle işin esasına girilerek taraf iddia ve savunmaları ile toplanacak deliller çerçevesinde davanın esası hakkında bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın kararı veren yerel mahkemeye gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜNE, İlk Derece Mahkemesinin yukarıda anılan kararının 6100 sayılı HMK’nın m. 353(1)-a-3 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-)Gerekçede belirtilen eksikliklerin giderilmesi amacıyla davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-)492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince, peşin alınan istinaf karar ve ilam harcının davacı tarafa İADESİNE,
4-)İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince hükümle birlikte DEĞERLENDİRİLMESİNE,
5-)6100 sayılı HMK’nın 7035 sayılı Kanun ile değişik m. 359(4) maddesi uyarınca Dairemiz kararının İlk Derece Mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın m. 353(1)-a ve m. 362(1)-g hükümleri gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 23/12/2021