Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
DİYARBAKIR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
2. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1139
KARAR NO : 2023/984
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: DİYARBAKIR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVANIN KONUSU : Merci Tayini
KARAR TARİHİ : 03/11/2023
Bismil bb. Asliye Hukuk Mahkemesi ve Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için Dairemize gönderilen dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili, müvekkilinin …. tesisat numaralı aboneliğine ilişkin ….TL kaçak elektrik cezası kesildiğini, söz konusu kesilen cezanın gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin bu miktarda borcunun bulunmadığını, davalı tarafça usulsüz kullanıma ilişkin herhangi bir delilinin bulunmadığını, kesilen elektriğin müvekkilini mağdur ettiğini beyan ederek, teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesini, müvekkilinin borçlu olmadığının tespitini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Bismil …. Asliye Hukuk Mahkemesi, “Eldeki davanın, TTK’nın 4. ve devamı maddeleri gereğince ticari dava niteliğinde olduğu, Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararıyla ( 08/07/2021 tarih ve 31535 sayılı RG) Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesinin kurululduğu, söz konusu mahkemenin yargı çevresinin Diyarbakır ili mülki sınırları olarak belirlenmesine karar verildiği, dava tarihi itibariyle Diyarbakır yargı çevresinde müstakil ticaret mahkemesi bulunduğu” gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir.
Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesi, “Eldeki davanın mutlak ticari dava olmadığı, davacının sıfatı hakkında yapılan araştırma neticesinde; Diyarbakır Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan müzekkere cevabından anlaşıldığı üzere davacının Ticaret Sicilinde şahıs kaydı veya şirket ortaklığının bulunmadığı, Diyarbakır Vergi Dairesine yazılan müzekkere cevabından anlaşıldığı üzere davacının … yılları arasında faal olduğu, mükellefin faaliyetinin esnaf olarak değerlendirilmesi gerektiğinin belirtildiği, neticeten davacının tacir olmadığı, görevli mahkemenin genel mahkeme olan asliye hukuk mahkemesi olduğu” gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir.
Karşılıklı iki mahkemenin aynı dava hakkında göreve veya yetkiye ilişkin olarak verdikleri kararlar, kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleştiği takdirde görevli veya yetkili mahkeme, ilgisine göre bölge adliye mahkemesince veya Yargıtayca belirlenir (HMK md.22/2).
Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde, bir davanın ticarî dava niteliğinde olup olmadığının tespiti bakımından üç ayrı kıstas kabul edilmiştir. Bunlardan ilki; tarafların sıfatına ve işin ticarî işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ve başka hiçbir şart aranmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda ticarî sayılan davalardır (mutlak ticarî davalar). Mutlak ticarî davalar herhangi bir unsurun, bağlama noktasının veya sebebin davanın ticarî niteliğini değiştirmediği, mahkemenin kanaatinin rol oynamadığı davalardan olup; Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinin (a) ve (f) bentlerinde sayılmıştır. İkincisi ise; yalnızca bir ticarî işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticarî nitelikte kabul edilen davalardır. Türk Ticaret Kanunu 4/1. maddesi son cümle hükmü uyarınca ikinci grup ticarî davalar, yalnızca bir tarafın ticarî işletmesini ilgilendiren havale, vedia (saklama) sözleşmesi ile fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalardır. Bu nevi davaların ticarî nitelikte sayılması için yalnızca bir tarafın ticarî işletmesiyle ilgili olması Türk Ticaret Kanunu’nda gerekli ve yeterli görülmüştür. Üçüncü grup ise; nispî ticarî davalar olup, Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesi hükmü uyarınca her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticarî dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticarî dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticarî işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticarî iş niteliğinde olması veya ticarî iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticarî sayılması davanın ticarî dava olması için yeterli değildir. Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş niteliğindeki bir sözleşmenin diğer taraf için de ticarî sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira Türk Ticaret Kanunu, ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı “ticarî iş” esasına göre değil, “ticarî işletme” esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticarî nitelikte olması tek başına davayı ticarî dava haline getirmez.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 3. maddesine göre “esnaf ve sanatkar, ister gezici ister sabit bir mekanda bulunsun, Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkar meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler” olarak belirtilmiştir.
Türk Ticaret Kanunu’nun 15. maddesinde “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır.
Bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, Türk Ticaret Kanunu yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez.
Somut olayda ise; davacının Ticaret Sicilinde şahıs kaydı veya şirket ortaklığının bulunmadığı, Diyarbakır Vergi Dairesine yazılan müzekkere cevabında davacının …. yılları arasında faal olduğu, mükellefin faaliyetinin esnaf olarak değerlendirilmesi gerektiğinin belirtildiği, davacının tacir olmadığı, bu nedenle uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemelerinde çözümlenmesi gerektiği anlaşılmıştır. Bu sebeple, Bismil 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin yargı yeri olarak belirlenmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 21. ve 22. maddeleri gereğince Bismil 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE.
2-Dosyanın merci tayini isteminde bulunan mahkemeye gönderilmesine.
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 22/2 ve 362/1-c maddeleri gereğince KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi.03/11/2023