Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
DİYARBAKIR
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :
HAKİM :
KATİP :
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : 3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 01/02/2023
KARAR TARİHİ : 11/09/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :
Diyarbakır ….. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen …..tarih ve ….. Esas …..Karar sayılı görevsizlik kararı ile dosyanın mahkememize gönderildiği anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkiline, davalı kurum tarafından …..tarih …..Fatura nolu …..TL bedelli fatura gönderildiğini, söz konusu faturanın not …..kısmında kaçak elektrik kullanımdan düzenlenmiştir şeklinde ibare yer aldığını, ancak müvekkiline kaçak elektrik kullandığı iddiasıyla gönderilen faturanın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, müvekkili tarafından kullanılan …..abone nolu işyeri ile ilgili olarak müvekkilinin aboneliğine tahakkuk edilen faturaların eksiksiz şekilde yatırıldığını, kaçak kullanıldığı iddia edilen miktarların işyerinin kapasitesini aşacak şekilde olduğunu, müvekkiline ait işyerinde davalı kurum görevlileri tarafından hiçbir kontrol yapılmadan ve müvekkilinin bilgisi dışında, tutanak tutulmadan müvekkiline …..bedelli kaçak kullanım bedelli fatura gönderildiğini, davalı kurumun özel sektöre devredilmesi ile elektrik tüketicilerinden, haksız ve hukuka aykırı şekilde para tahsil etmek için her türlü hukuk dışı yollara başvurulduğunu, davalı kurum tarafından, soyut ve hiçbir gerekçeye dayanılmadan, gerçek dışı rakamlara dayanan kaçak cezası oluşturulduğunu, müvekkilinin düzenli olarak fatura ödemelerini yaptığını, söz konusu faturalardan ve yapılacak keşifle de açıkça ortaya çıkacağı şekilde, kaçak elektrik kullanılmadığını, tutanağın gerçek dışı ve taraflı tutulduğunu, değirmenin kapasitesinin kesilen ceza miktarının çok altında olduğunu ve kapasiteyi aşacak şekilde hukuka aykırı ve gerçeklikten uzak cezanın kesilmiş olduğunun ortaya çıkacak mahiyette olduğunu, tüm bu nedenlerle müvekkilinin tacir olması ve elektrik kesintisinin telafisinin imkansız zararlar doğuracağından yargılama süresince elektrik kesintisinin yapılmamasını ve usulsüz faturaların (faturaların katlamalı olarak gelmemesi)ı için teminatsız veya teminatlı olarak TEDBIR kararının verilmesi ile yargılama süresi göz önüne alınarak, yargılama sırasında resen göz önünde bulundurulacak nedenler karşısında ; müvekkilinin …..abone nolu abonelikte kaçak elektrik kullanmadığının tespiti ile aleyhine haksız ve hukuka aykırı olarak kesilen cezanın iptalini, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın ticarethane olup davanın görülmesi gereken mahkemenin Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, bu sebeple de görev yönünden itirazının olduğunu, ayrıca arabuluculuk müessesine başvurmadığından davanın reddi gerektiğini, davalı müvekkili şirket aleyhine ikame edilen davada taraflarına tebliğ edilen dava dilekçesine karşı esasa ilişkin cevaplarını sunduklarını, öncelikle davacı tarafından müvekkili kurum aleyhine ikame edilen davanın haksız olup; davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacı tarafa ait abonede yapılan incelemelerde kaçak kullandığının tespit edilmiş olup tutanak ve görüntüler ile kayıt altına alındığını, bilindiği üzere Yargıtay kararları gereği, kaçak elektrik tespit tutanaklarının, aksi ispat edilinceye kadar resmi belge niteliğinde olduğunu, dolayısıyla ortada bir kaçak kullanımının olduğunun resmi belgeyle ispat edildiğini ve bu kaçak kullanım oranında davacıya kaçak elektrik tahakkuku yapıldığını, söz konusu tahakkukun EPDK ‘nın belirlemiş olduğu tarifeler çerçevesinde ve Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliğinde düzenlenen oranlar üzerinden yapıldığını, dava hukuki dayanaktan yoksun olduğu gibi sayaca müdahale olmadığı yönündeki iddiaların da gerçeği yansıtmadığını, hal böyle iken kaçak elektrik tüketimi nedeniyle kendisine tahakkuk ettirilen kaçak tahakkuku ile ek tahakkuk bedelleri yönünden davacı tarafından dava açılmış olması davacının kötü niyetli olduğunun ispatı olduğunu, , davacı tarafından haksız ve hukuka aykırı olarak açılan davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, kaçak elektrik tüketiminden kaynaklı menfi tespit istemine ilişkindir.
Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınması gerekir.
Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi …..Hukuk Dairesinin …..tarih, …..Esas, …..Karar sayılı kararında da ayrıntılı olarak açıklandığı ve Mahkememizce de anılan karara atıf yapılmak suretiyle iştirak edildiği üzere;
Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Mahkeme duruşma yapmadan, yani taraflara tebligat yapıp onları dinlemeden dosya üzerinden de görevsizlik kararı verebilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmış ise veya yapılmamış olsa bile re’sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip, karara bağlamalıdır.
TTK m. 4 hükmünde, bir davanın ticarî dava niteliğinde olup olmadığının tespiti bakımından üç ayrı kıstas kabul edilmiştir.
Bunlardan ilki, tarafların sıfatına ve işin ticarî işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ve başka hiçbir şart aranmaksızın TTK veya diğer kanunlarda ticarî sayılan davalardır (mutlak ticarî davalar). Mutlak ticarî davalar herhangi bir unsurun, bağlama noktasının veya sebebin davanın ticarî niteliğini değiştirmediği, mahkemenin kanaatinin rol oynamadığı davalardan olup; TTK m. 4(1) hükmünde (a) ilâ (f) bentlerinde sayılmıştır.
İkincisi ise, yalnızca bir ticarî işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticarî nitelikte kabul edilen davalardır. TTK m. 4(1)-son cümle hükmü uyarınca ikinci grup ticarî davalar, yalnızca bir tarafın ticarî işletmesini ilgilendiren havale, vedia (saklama) sözleşmesi ile fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalardır. Bu nevi davaların ticarî nitelikte sayılması için yalnızca bir tarafın ticarî işletmesiyle ilgili olması TTK’da gerekli ve yeterli görülmüştür.
Üçüncü grup ise, nispî ticarî davalar olup, TTK m. 4(1) hükmü uyarınca her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticarî dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticarî dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticarî işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticarî iş niteliğinde olması veya ticarî iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticarî sayılması davanın ticarî dava olması için yeterli değildir. TTK m. 19/2 hükmü uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş niteliğindeki bir sözleşmenin diğer taraf için de ticarî sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira TTK, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı “ticarî iş” esasına göre değil, “ticarî işletme” esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticarî nitelikte olması tek başına davayı ticarî dava haline getirmez.
Öte yandan, 507 sayılı Kanun’un 2. maddesinde ”İster gezici olsun ister bir dükkan veya bir sokağın belli yerinde sabit bulunsunlar ticari sermayesi ile birlikte vücut çalışmalarına dayanan ve geliri o yer ve gelenek ve teamülüne nazaran tacir niteliğini kazanmasını icap ettirmeyecek miktarda sınırlı olan ve bu bakımdan ticaret sicili ve dolayısıyla ticaret ve sanayi odasına kayıtları gerekmeyen, ayni niteliğe (sermaye unsuru olsun olmasına) sahip olmakla beraber, ayrıca çalıştığı sanat, meslek ve hizmet kolunda bilgi, görgü ve ihtisasını değerlendiren hizmet, meslek ve küçük sanat sahipleriyle bunların yanında çalışanlar ve geçimini sınırlı olarak kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlükle temin eden kimselerin 1. maddede belirtilen amaçlarla kuracakları dernekler bu kanun hükümlerine tabidir” denilmektedir.
507 sayılı Kanun, …..tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren …..Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 76. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış ve maddenin 2. cümlesi ile diğer yasaların 507 sayılı Yasaya yaptıkları atıfların 5362 sayılı yasaya yapılmış sayılacağı belirtilmiştir. Yeni yasal düzenlemede esnaf ve sanatkar tanımı değiştirilmiş olup Yasa’nın 3. maddesine göre esnaf ve sanatkar, ister gezici ister sabit bir mekanda bulunsun, Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkar meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseleri olarak belirtilmiştir.
Diğer yandan, TTK’nın 12. maddesinde “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.” hükmü ile anılan Yasa’nın 11. maddesinde “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.” düzenlemesi yine TTK’nin 15. maddesinde de “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez.
Mülga 6762 sayılı TTK’nın 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulunca …..tarihinde kararlaştırılıp, …..tarih ve …..sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, …..sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf-tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiştir.
6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtildiğinden Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekecektir.
Somut olay hakkında yapılan değerlendirmede; eldeki davanın mutlak ticari dava olmadığı, davacının sıfatı hakkında yapılan araştırma neticesinde;
-Diyarbakır Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan müzekkere cevabından anlaşıldığı üzere davacının Ticaret Sicilinde şahıs kaydının bulunmadığı, şirket ortaklığının bulunduğu ancak bunun tek başına tacir sıfatı kazandırmayacağı,
-Diyarbakır Vergi Dairesi …..Vergi Dairesi Müdürlüğüne yazılan müzekkere cevabının eklerinden anlaşıldığı üzere en son 2003 tarihinde yıllık basit usulde ticari kazanç elde ettiği, bunun dışında kira geliri yönünden vergi mükellefiyetinin bulunduğunun bildirildiği,
Neticeten davacının tacir olmadığı, dolayısıyla görevli mahkemenin genel mahkeme olan asliye hukuk mahkemesi olduğu görülmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davaya bakma görevi Diyarbakır …..Asliye Hukuk Mahkemesinde olduğundan mahkememizin karşı görevsizliğine ve davanın usulden reddine,
2-Kararın istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesi halinde RESEN YARGI YERİNİN BELİRLENMESİ İÇİN ilgili istinaf dairesine gönderilmesine,
3-Harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi.
Katip Hakim