Emsal Mahkeme Kararı Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/808 E. 2023/989 K. 29.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
DİYARBAKIR
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :

HAKİM :
KATİP :
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/08/2023
KARAR TARİHİ :

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, …… İli … İlçesi … Mahallesi …ada … parselde kayıtlı taşınmaz üzerinde bulunan …. . …. isimli sitenin yapımı devam etmekte iken davalı şirketin 15 adedi asansör işine karşılık, 15 adedi de müteahhit firmadan satın alınmak üzere toplam 30(otuz) adet daire edindiğini, edinmiş olduğu dairelerden 24 adedinin mülkiyetini tapudan devrettiğini, devirler sonrası davalı firmanın elinde anılan sitenin C Bloğunda bulunan 6 adet daire kaldığını, bu arada, müteahhit firma inşaatı bitiremeyince, dairelerin eksiklerinin satın alan daire sahipleri tarafından tamamlanmaya başlandığını, site yönetimi belirlendiğini ve site yönetim kurulu başkanlığına …nın, başkan yardımcılığına ise müvekkilinin getirildiğini, müvekkilin da ticari amaçla edindiği bu sitenin C Bloğunda 72 adet dairesi bulunmakta olduğunu, C bloğun toplam 144 adet daireden oluşmakta olduğunu, davalı şirkete ait olan 30 adet dairenin, müvekkile ait 72 adet daire içinde olmadığını, C Bloktaki 144 adet daireden, müvekkile düşen 72 adet daire dışında kalan diğer 72 adet daire arasında bulunan 30 adet dairenin davalı şirkete ait olduğunu, müvekkilinin de, diğer daire sahipleri gibi eksik kalan kendi dairelerini yaptırdığını, müvekkilin kendi dairelerini yaptırırken C Bloktaki diğer maliklerinde müvekkilden kendi dairelerinin yaptırılmasını talep ettiğini, zira müvekkilin aynı zamanda bu sitenin yönetim kurulunda olduğu gibi, bu sitenin tamamlanması halinde, sitenin işlerlik kazanarak kendine ait ciddi sayıdaki dairelerin de satışı/kiralanmasının kolaylaşacağını, C bloktaki birçok kişinin müvekkili vasıtasıyla bu dairelerin eksik kalan işlerini tamamladığını, müvekkil C bloktaki toplam 144 adet daireden 72 adedinin sahibi olduğu için, site sakinlerinin müvekkil ile birlikte hareket ederek, müvekkil ve site yönetim kurulu başkanı … öncülüğünde dairelerinin eksik kalan kısımlarını tamamladıklarını, öte yandan, davalı şirkete ait 30 adet dairenin abone ücretlerinin (elektrik, su, trafo proje masrafları ve sair giderlerinin) davalı şirket tarafından ödenmesi gerektiğini, diğer daire sahiplerinin de benzer şekilde bu ücretleri ve sair giderleri karşıladıklarını, davalı şirketin C bloğun asansörlerinin yapımı sırasında, irşaatı yarım bırakan müteahhit ile aralarındaki anlaşmazlıktan kaynaklı olarak asansör işini bitiremeyeceğini site yönetimine sözlü olarak bildirdiğini, tüm bu işlemler ve bildirimlerin davalı şirketi temsilen …… isimli şahıs tarafından yapıldığını, anılan sorunu çözmek adına davalı şirketin o tarihlerde resmi sahibi olmayan ancak sonradan davalı şirketin ortakları arasına dahil olan (Ticaret Sicil Gazetesi 7 Aralık … tarih ve … sayılı ilanımın … inci sayfası), ayrıca bu firmanın ilk kuruluşunda sahipleri arasında olan …… ile müvekkili arasında .. tarihinde sözleşme imzalandığını, bu sözleşmede … Grup olarak belirtilen ibarenin davalı şirkete ait olduğunu, imza atan kişinindef . . … isimli kişi olduğunu, bu sözleşme uyarınca, davalı fşirkete ait olup, sonradan bir kısmı satılan toplam 30 adet büronun abone bedellerinin davalı şirket tarafından ödenmesi karşılığında davalı şirkete ait olan 5 adet büronun eksik kalan işlerinin müvekkili tarafından tamamlanması konusunda anlaşma sağlandığını, bu arada, 30 adet dairenin 2 adedinin abone ücretlerinin, satın alan maliklerce doğrudan müvekkiline ödendiğini, bu suretle davalı şirketin abone ücretlerini karşılaması gereken daire sayısının 28’e düştüğünü, sonrasında davalı şirketin anılan sitede C Blok dışında, A ve B isimli diğer blokların ve spor salonunun da asarsör işini üstlenmiş olduğundan ve kapsamlı olması sebebiyle anlaşma yaptığı diğer tarafları da içine alacak şekilde yukarıda belirtilen …. tarihli sözleşme esas alınarak, .. tarihli protokol düzenlendiğini, bu protokole göre her bir daire için … TL olmak üzere 28 adet dairenin abone ücretlerine davalı şirket tarafından .. TL eklenmek suretiyle davalı şirket tarafından … TL ödeme yapılması karşılığında, davalı şirkete ait olan 6 adet dairenin eksiklerinin tamamlanması ve aboneliklerinin yapılması konusunda anlaşma sağlandığını, sonrasında site yönetim kurulu başkanı … ile müvekkili arasında, 28 adet daire nedeniyle yukarıda belirtilen .. TL tutarında davalı firmada olan abonelik ücretlerine ilişkin alacağın müvekkile temlik edildiğine dair temlik sözleşmesi düzenlendiğini ve davalı şirketin bilgilendirildiğini, akabinde, davalı firma müvekkilim …’un banka hesabına 28 adet tapu abonelik bedeli açıklamasıyla … tarihinde … (yüzkırkbin) TL ödeme yaptığını, bu ödemenin davalı şirket adına …. ile müvekkili ve diğer şahıslar arasında yapılan .. tarihli sözleşme ve .. tarihli protokole dayanmakta olduğunu, davalı şirketin bu ödemeyi yaparak .. tarafından yapılan anlaşmaları onayladığını ve bu anlaşmalara muvafakat ettiğini, ayrıca alacağın temliki sözleşmesi nedeniyle bilgilendirildiğinin bu ödeme ile açıklığa kavuştuğunu, davalı şirketin yapmış olduğu … TL ödeme ile tüm borcunu ödediğini düşünüyorsa, (…..= … TL) davalı şirketin iddiasına göre, kabul etmemekle birlikte daire başı … TL abonelik ücretinin söz konusu olacağını, ancak, whatshapp üzerinden yapılan anlaşmaya göre düzenlenen ve ıslak imzalı hali davalı şirkette bulunan … tarihli protokole göre davalı şirketin daire başı .. TL abonelik ücreti ve ek olarak … TL fazladan katkı olmak üzere toplam … TL ödeme yapması gerektiğini, davalı şirketten daire satın alan kimi alıcıların davalı şirketi temsilen …. isimli kişiye yapmış oldukları bir kısım ödemeye bakılacak olursa, .. isimli alıcının iki adet daire için toplam .. TL abonelik bedeli ödediğini, daire başı … TL’ye tekabül ettiğini, … Nakliyat isimli alıcının bir daire için .. TL, . … isimli alacının ise bir daire için .. TL abonelik bedeli ödediğini, bu tutarlardan anlaşılacağı üzere, fiilen ödenen abonelik bedelleri daire başı .. TL’nin çok üzerinde olup, fiilen ödenen en düşük bedelin bile … tarihli protokolde belirtildiği kadar olduğunu, kısmi ödeme tutarı olan .. TL mahsup edildiğinde, anlaşma tutarı olan .. TL’nın .. TL tutarındaki kısmının ödenmediğini, yapılan işler ve ödenmesi gereken tutarların ödenme zamanı enflasyonun hızla yükseldiği, döviz ve altının çok hızlı ve yüksek oranda yükseldiği döneme denk geldiğini, tüm bunlara rağmen, müvekkilin kendi cebinden ödeme yapmak suretiyle 6 adet dairenin inşaatını ve eksiklerini tamamladığını, müvekkilin bu dairelerin (çelik kapı ve işçilik- tavan ve alçıpan işçilik- balkon, camekarı ve doğrama işlerinin işçilik bedeli- cam balkon- tavan ve seten işçiliği- tavan malzemesi ve parke tutarı – dezgah işçiliği – elektrik ve tesisat işçilikleri – seramik, yapıştırıcı ve işçilik bedelleri – tesisat, temiz su ve kirli su boruları, kalorifer petekleri, malzeme alımı ve işçilik) işlerini yaptırdığını ve anılan işlerin karşılığında tüm ödemeler ve masrafların müvekkili tarafından karşılandığını, öte yandan, müvekkili tarafından yapılan tüm ödeme ve masrafın toplam tutarının 622.607,20 TL olduğunu, abonelik masraflarının ödenmesi yönünde bir anlaşma söz konusu olmasa veya bu anlaşma geçersiz olsa, davalı şirketin müvekkiline (…. TL tutarında kısmi ödeme mahsup edildiğinde) … TL tutarında borçlu olacağını, davalı şirketin 28 dairenin abonelik bedellerini tam olarak ödemediği için öncelikle müvekkili tarafından fiilen yapılan ve kısmi ödeme sonrası kalar tutarın ödenmesini talep ettiklerini, öte yandan, müvekkilin …’e ulaşamadığı için, davalı firmanın işleriyle ilgilenen bir diğer kişi olan Önal İsmail Öner’in kardeşi Umut Öner ile de iletişim halinde olduğunu, taraflar arasında whatshapp yazışmalarının söz konusu olduğunu, yazışmaların içeriğine bakıldığında, dairelerin tamamlanmasına rağmen, ödemenin bir türlü yapılmadığı ve müvekkilin oyalandığının sabit olduğunu, ekte sunulan flashbellekte dairelerin yapılmadan önceki hallerine ilişkin 26 adet fotoğraf, yapılan 6 adet daireye ilişkin yapıldıktan sonraki video kayıtları ( 6 adet), karşılaştırma yapmak için 6 adet daire içerisinde bulunmayan yapılmamış herhangi bir daireye ait video kaydının bulunduğunu, davalı şirket bakiye borç tutarını ödemek istemediği için bir türlü anılan 6 adet daireyi fiilen teslim almadığını, sonrasında bu daireleri tapudan sattığını, satın alan firma yetkilisi . … tanıklar huzurunda bu daireleri …. itibariyle teslim aldığını ve tutanak tutulduğunu, müvekkili tarafından 6 adet dairenin işlerinin 2021 yılı sonu itibariyle bitirildiğini, ancak, müvekkile yukarıda anılan … TL tutarındaki kısmi ödeme dışında herhangi bir ödeme yapılmadığını ileri sürerek; müvekkili tarafından yapılan somut masraf tutarına ilişkin kısmi ödeme sonrası kalan bakiye tutar olan … TL’nın .. tarihindeki değerinin döviz ve altın fiyatlarındaki yükselme, inşaat maliyetlerindeki artış, asgari ücret artış oranları gözetilerek) dava tarihindeki güncel değerinin belirlenerek fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla, şimdilik .. TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile müvekkile ödenmesine karar verilmesini, mümkün olmaz ise, .. TL’nin … tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile müvekkile ödenmesine karar verilmesini, bu talebin kabulü mümkün olmayacak ise, abone ücretleri açısından davalı yanca ödenmesi gereken bakiye tutar olan .. TL’nin (.. tarihindeki değerinin döviz ve altın fiyatlarındaki yükselme, inşaat maliyetlerindeki artış, asgari ücret artış oranları gözetilerek) dava tarihindeki güncel değerinin belirlenerek fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla, şimdilik … TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birtikte davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini, mümkün olmaz ise, .. TL’nin .. tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Usulüne uygun tebligata rağmen davalı davaya cevap vermemiş, davalı vekili duruşmada davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle görevli mahkemenin belirlenmesi gerekir.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir. Buna göre, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz.
Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMK’nın 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nun 5/4. maddesinde düzenlenmiş olup yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.
TTK m. 4 hükmünde, bir davanın ticarî dava niteliğinde olup olmadığının tespiti bakımından üç ayrı kıstas kabul edilmiştir. Bunlardan ilki, tarafların sıfatına ve işin ticarî işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ve başka hiçbir şart aranmaksızın TTK veya diğer kanunlarda ticarî sayılan davalardır (mutlak ticarî davalar). Mutlak ticarî davalar herhangi bir unsurun, bağlama noktasının veya sebebin davanın ticarî niteliğini değiştirmediği, mahkemenin kanaatinin rol oynamadığı davalardan olup; TTK m. 4(1) hükmünde (a) ilâ (f) bentlerinde sayılmıştır. İkincisi ise, yalnızca bir ticarî işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticarî nitelikte kabul edilen davalardır. TTK m. 4(1)-son cümle hükmü uyarınca ikinci grup ticarî davalar, yalnızca bir tarafın ticarî işletmesini ilgilendiren havale, vedia (saklama) sözleşmesi ile fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalardır. Bu nevi davaların ticarî nitelikte sayılması için yalnızca bir tarafın ticarî işletmesiyle ilgili olması TTK’da gerekli ve yeterli görülmüştür. Üçüncü grup ise, nispî ticarî davalar olup, TTK m. 4(1) hükmü uyarınca her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticarî dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticarî dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticarî işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticarî iş niteliğinde olması veya ticarî iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticarî sayılması davanın ticarî dava olması için yeterli değildir. TTK m. 19/2 hükmü uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş niteliğindeki bir sözleşmenin diğer taraf için de ticarî sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira TTK, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı “ticarî iş” esasına göre değil, “ticarî işletme” esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticarî nitelikte olması tek başına davayı ticarî dava haline getirmez.
Öte yandan, 507 sayılı Kanun’un 2. maddesinde ”İster gezici olsun ister bir dükkan veya bir sokağın belli yerinde sabit bulunsunlar ticari sermayesi ile birlikte vücut çalışmalarına dayanan ve geliri o yer ve gelenek ve teamülüne nazaran tacir niteliğini kazanmasını icap ettirmeyecek miktarda sınırlı olan ve bu bakımdan ticaret sicili ve dolayısıyla ticaret ve sanayi odasına kayıtları gerekmeyen, ayni niteliğe (sermaye unsuru olsun olmasına) sahip olmakla beraber, ayrıca çalıştığı sanat, meslek ve hizmet kolunda bilgi, görgü ve ihtisasını değerlendiren hizmet, meslek ve küçük sanat sahipleriyle bunların yanında çalışanlar ve geçimini sınırlı olarak kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlükle temin eden kimselerin 1. maddede belirtilen amaçlarla kuracakları dernekler bu kanun hükümlerine tabidir” denilmektedir.
507 sayılı Kanun, 21/06/2005 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5362 Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 76. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış ve maddenin 2. cümlesi ile diğer yasaların 507 sayılı Yasaya yaptıkları atıfların 5362 sayılı yasaya yapılmış sayılacağı belirtilmiştir. Yeni yasal düzenlemede esnaf ve sanatkar tanımı değiştirilmiş olup Yasa’nın 3. maddesine göre esnaf ve sanatkar, ister gezici ister sabit bir mekanda bulunsun, Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkar meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseleri olarak belirtilmiştir.
Diğer yandan, TTK’nın 12. maddesinde “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.” hükmü ile anılan Yasa’nın 11. maddesinde “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.” düzenlemesi yine TTK’nin 15. maddesinde de “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez.
Mülga 6762 sayılı TTK’nın 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulunca 18/06/2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21/07/2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf-tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiştir.
6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtildiğinden Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekecektir. (Diyarbakır B.A.M. 6. H.D.’nin 2021/2976 E.-2021/1442 K. ve İzmir B.A.M. 13. H.D.’nin 2022/828 E.-2022/559 K.)
Elde ki davada, davacı vekili …. adlı sitede müvekkilinin 72, davalının ise 30 adet dairesi bulunmakta iken davalının 24 adedinin mülkiyetini devrettiğini ve geriye 6 dairesi kaldığını, müteahhitin işi yarım bırakması nedeniyle eksik kalan işlerin daire sakinleri tarafından tamamlanmaya başlandığını, site yönetimi oluşturulduğunu, sitenin işlerlik kazanarak satışının ve kiralanmasının kolaylaşması için eksik kalan işlerin tamamlanması gerektiğini, bu kapsamda davalıya ait 6 adet dairenin eksik kalan işlerinin tamamlanması ve davalının da 30 adet dairenin abonelik ücretlerinin ödenmesi hususunda protokoller imzalandığını, imzalanan protokoller gereğince müvekkili tarafından … TL masraf yapılarak davalıya ait 6 adet dairenin eksiklikleri tamamlanmasına rağmen davalının sadece .. TL ödeme yaptığını, yapılan ödemenin eksik olduğunu ileri sürmüştür. Protokollere göre, davacı tarafın edimi davalıya ait 6 adet dairenin eksik kalan işlerinin tamamlanması ve karşılığında davalının 30 adet dairenin abonelik bedellerinin davacıya ve site yönetimine ödenmesine ilişkindir. Bu haliyle davacının edimi yapım işini konu aldığından uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır.
Davacının esnaf mı yoksa tacir mi olduğunun tespiti amacıyla gerekli müzekkereler yazılmış olup, gelen cevabı yazılardan; davacının gerçek kişi sıfatıyla ticaret sicilinde kaydı bulunmadığı, esnaf odasında nakliyeci mesleği sıfatı ile kaydının bulunduğu, … tarihi itibarıyle vergi mükellefiyet kaydının bulunduğu ve işletme hesabına göre defter tuttuğu anlaşılmaktadır. Davaya konu edilen protokollerde davacının yapımını üstlendiği iş ile davacının esnaf odasında kaydı bulunan meslek sınıfı ile arasında bir bağlantı bulunmamaktadır. Öte yandan protokollerin imzalandığı ve davacı tarafından işin tamamlandığı iddia edilen 2021 yılı itibarıyle davacının vergi mükellefiyet kaydı bulunmadığından faaliyet alınına ilişkin gelirinin VUK.’nun 177. maddesinde düzenlenen esnaf işletme sınırının üzerinde olduğuna ilişkin dosyaya yansıyan herhangi bir bilgi ve belgede bulunmamaktadır. Davacının dava dilekçesinde bahsi geçen sitede 72 adet dairenin maliki olması da bu yönden sonuca etkili değildir. Bu durumda davacı tacir olmadığından nispi ticari davanın koşulları oluşmadığı gibi uyuşmazlıkta 6102 sayılı TTK.’nun 4. maddesinde düzenlenen mutlak ticari davalardan olmadığından uyuşmazlığın çözümünde Ticaret Mahkemeleri görevli değildir. Malvarlığı haklarına ilişkin uyuşmazlıktan kaynaklanan davanın çözümünde Asliye Hukuk Mahkemeleri görevlidir. Açıklanan nedenlerle Asliye Hukuk Mahkemelerine görevsizlik kararı verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hukum kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniyle HMK.’nun 114/1-c maddesi ve 115/2. maddeleri gereğince davanın dava şartı yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2-Görevli mahkemenin DİYARBAKIR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ olduğuna,
3-6100 Sayılı HMK’nın 20.maddesi gereği kararın kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmesi halinde kesinleşme tarihinden itibaren, kanun yoluna başvurulması halinde bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize veya bulunulan yer mahkemesine başvurularak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmesi halinde dosyanın görevli DİYARBAKIR NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE gönderilmesine, aksi takdirde dosyanın resen ele alınarak davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
4-H.M.K.’nın 331/2. maddesi uyarınca harç, vekalet ücreti ve diğer yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip Hakim