Emsal Mahkeme Kararı Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/400 E. 2023/796 K. 26.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
DİYARBAKIR
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO :
KARAR NO :

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVALI :

DAVA : 3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 02/05/2023
KARAR TARİHİ : 26/09/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Mahkememizde görülmekte olan 3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; …. İcra Müdürlüğü’nün ….2 E. sayılı dosyası ile alacaklı …, borçlu … aleyhine icra takibi başlatıldığını, başlatılan Takip neticesi ile vekil edene haciz ihbarnamesi gönderildiğini, daha sonrasında haciz ihbarnamesi gönderildiğini, müvekkilinin 67 yaşında olup okuma yazması olmadığını, borçlu oğlu olduğunu, alacaklı tarafından hiç bir vesikaya dayanmadan gönderilen haciz ihbarnameleri usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin uzun zamandır oğlunu görmediğini alacaklı ile aralarında ne gibi bir alacak verecek ilişkisi olduğunun da bilmediğini, usulen izlenen prosedür nedeni ile müvekkiline borçlu sıfatı aldırılmaya çalışıldığını, müvekkilinin borçlu olan oğluna nezdinde doğmuş ve doğacak herhangi bir hak, kira ve alacağı bulunmadığını, vekil edenin takip borçlusu …’e borcu olmadığının tespit edilmesini, davalının haksız ve kötüniyetli icra takibi yapmış olması nedeni ile dava değerinin %20’sinden aşağı olmamak üzere; kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin kırmızı et sektöründe çalışmakta olduğunu, diğer davalı … ile ticari ilişkileri bulunduğunu, bu ticari ilişkiler esnasında vadeli borçlar bakımından senet imzalanmak suretiyle bir süre ticari ilişkilerini sürdürdüklerini, bu ticari ilişki sürerken diğer davalı … zaman zaman borçlarını ödeyememiş olup bunun sonucunda müvekkili hakkında icra takibine girişildiğini, nitekim davaya konu icra takibinin konusu da bu olup, davaya konu alacak haklı bir sebepten kaynaklandığını, davaya konu icra dosyasındaki borçlu … aleyhine bir başka borcundan kaynaklı olarak şuan ki yeni esası olan Diyarbakır İcra Dairesi’nin … E. Sayılı dosyasından da takip yapıldığını ve ilgili dosya borcu ortaklığın giderilmesi yoluna gidilip iştirak halindeki borçlu adına kayıtlı taşınmazın satışı yoluna gidilerek tahsil edildiğini, davaya konu Diyarbakır İcra Dairesi’nin … E. Sayılı dosyasından sunulan kambiyo senedi de vadesinde ödenmeyince borçlu … aleyhine icra takibi yoluna gidildiğini, buna istinaden her ne kadar davacı taraf dava dilekçesinde haksız ve kötü niyetli takipten kaynaklı olarak %20 kötü niyet tazminatı istemişse de mevcut bulunan takip haklı bir alacaktan kaynaklanmakta olup bu istemin reddi gerektiğini, davacının icra dosyasına borçlu olarak ekletilmesi ve davacının mevcut bulunan mallarına ihtiyati tedbir ve haciz konulmasını, dosyaya banka, tapu, Noterler birliği ve SGK kayıtlarının celbini, davacının %20 oranından az olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini, müvekkili davanın açılmasına sebebiyet vermediğinden tam aksine davanın açılmasına sebebiyet veren davacı taraf olduğundan yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerine bırakılmasını talep ve beyan etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, İİK 89 uyarınca açılan menfi tespit davasıdır.
Mahkemelerin görevi kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir. 6100 Sayılı HMK’nun 114/c maddesi gereğince mahkemelerin görevi dava şartı olup, yasanın 115. maddesi gereğince mahkeme dava şartının bulunup bulunmadığını res’en araştırmakla yükümlüdür.
6102 Sayılı T.T.K.’nun 4. maddesinin 1. fıkrası 6335 Sayılı Yasanın 1. maddesi ile değiştirilerek ticari davalar her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları, T.T.K.’nun 4. maddesinin a bendi gereğince T.T.K.’nun dan kaynaklanan davalar, T.T.K.’nun 4. maddesinin b, c, d, e, f bentlerinde sayılan davalar ve diğer özel kanunlarda Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu kararlaştırılan davalar ticari dava olarak Ticaret Mahkemelerinde görülecektir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5.maddesinde ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve hangi mahkemelerin ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
“…Davada takip dosyasında, davalı takip alacaklısı tarafından dava dışı takip borçlusunun borcundan dolayı, davacıya İİK’nun 89/1 ve 89/2 maddeleri uyarınca haciz ihbarnamelerinin gönderildiği, davacının borçlu olmadığı iddiasıyla İİK’nun 89/3 maddesi uyarınca menfi tespit davası açıldığı, davanın tarafları arasında doğrudan bir ticari ilişki bulunmadığı, TTK’nın 4.maddesinde belirtilen mutlak ya da nispi ticari davadan söz edilemeyeceği, davanın HMK’nın 2.maddesi gereğince genel görevli asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği kanaatine varılmakla…” (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 20/11/2020 tarih ve 2020/1973 Esas 2020/1988 Karar sayılı kararı), “…Davada taraflar arasında doğrudan bir ticari ilişki bulunmadığı gibi, uyuşmazlıkta, davalı alacaklı tarafından başlatılan icra takibinde, takip borçlusuna borçlu olduğu gerekçesiyle çıkarılan haciz ihbarnamelerine itiraz edilmemesi nedeniyle yedinde sayılan borçtan dolayı borçlu olmadığının tespiti istenmektedir. İİK’nin 89/3. maddesinin üçüncü cümlesinde, hükümde belirtilen mahkemenin hangi mahkeme olduğu konusunda bir açıklık bulunmamakla birlikte, bu mahkemenin HMK 2 maddesi gereğince Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunun kabulü gerekir. Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 12.04.2016 tarih ve 3568 E., 6425 K. ve 17.12.2015 tarih ve 7065 E., 17162 K., sayılı ilamları da bu yöndedir…” (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 16/10/2020 tarih ve 2020/1852 Esas 2020/1733 Karar sayılı kararı).,”……… İİK 89/3 haciz ihbarnamesi üzerine 3. şahıs tarafından açılan menfi tespit davasında tarafların tacir olmasının veya temel ilişkinin ticari nitelikte bulunmasının veya borcun temelini oluşturan senedin kambiyo senedi niteliğinde olmasının görevin belirlenmesinde bir etkisi bulunmadığından genel görevli asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği kanaatine varılmakla…”……”, (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin 44. Hukuk dairesi 19/02/2021 tarih ve 2021/172E.2021/170K.) ) Benzer yönde başkaca kararlar için bakınız: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin 8. Hukuk dairesi 2023/402 E.2023/367K., Ankara Bölge Adliye Mahkemesinin 23. Hukuk dairesi 2023/497 E.2023/443K., Sakarya Bölge Adliye Mahkemesinin 7. Hukuk dairesi 2023/62 E.2023/248K., İzmir Bölge Adliye Mahkemesinin 22. Hukuk dairesi 2023/153 E.2023/434K . Sayılı kararları.
Somut olayda talebin İİK’nın 89/3. maddesine dayalı olarak açılan menfi tespit istemine ilişkin olduğu, her ne kadar İİK 89/3 maddesinde görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmemiş ise de iddianın ileri sürülüş biçimi, dava dilekçesindeki anlatım, konuya ilişkin yasal düzenleme ile içtihatlar dikkate alındığında uyuşmazlığın çözümünde Mahkememizin görevli olmadığı ,İİK 89/3 haciz ihbarnamesi üzerine 3. şahıs tarafından açılan menfi tespit davasında tarafların tacir olmasının veya temel ilişkinin ticari nitelikte bulunmasının görevin belirlenmesinde bir etkisi bulunmadığından ,Türk Ticaret Kanunu hükümlerinin uygulanmasını gerektirecek bir durumun söz konusu olmadığı, davanın Asliye Ticaret Mahkemelerinde görülmesini gerektirir nitelikte ticari bir dava da olmadığı, uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği, Asliye Hukuk Mahkemesi ile Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişkinin TTK’ nun 5/3. maddesi uyarınca görev ilişkisi olduğu, göreve ilişkin usul kurallarının HMK’nun 114/1-c maddesi uyarınca dava şartı olduğu, dava şartlarının ise kamu düzeninden olup kamu düzenine ilişkin hususların da resen dikkate alınacak hususlardan olması sebebiyle dava şartı yokluğundan HMK’nun115/2. maddesi gereğince davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM:Nedenleri yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeni ile HMK’nın 114. ve 115. mad. gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden REDDİNE,
2-Tarafların görevsizlik kararının kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulması halinde ise bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde mahkememize müracaatı halinde dava dosyasının görevli DİYARBAKIR NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE gönderilmesine,
3-Yargılama giderlerinin HMK’nın 331/2 maddesi gereğince görevli mahkemece nazara alınmasına,
Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yokluğunda, verilen karara karşı , 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip Hakim