Emsal Mahkeme Kararı Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/14 E. 2023/899 K. 24.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
DİYARBAKIR
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO :
KARAR NO :

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLLERİ :

DAVALILAR :

VEKİLİ :

DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtirazın İptali)
DAVA TARİHİ : 05/09/2022
KARAR TARİHİ : 24/10/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Mahkememizde görülmekte olan Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtirazın İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili banka ile davalılar arasında Tarım Ve Köy İşleri Bakanlığı İle sosyal Yardımlaşma Ve Dayanışma Teşvik Fonu İşbirliği İle uygulanan Kırsal Alanda Sosyla Destek Projesinden yararlanan Kooperatif Ortaklarından Alınacak Taahütfname ve Borçlanma Sözleşmesi ….. tarihinde karşılıklı olarak akdedildiğini, davalılardan cahit sargül asıl borçlu diğer davalılarda müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak sözleşmede yer aldığını, davalılar iş bu sözleşme uyarınca kullandıkları kredilerin vadesi geçtiği halde ödemeyince müvekkili bankaca kredi borcunun ödenmesi hususunda davalılara muceliyel ihtarnamesi gönderilmiş borçlular buna rağmen borcu ödemekten imtina edince de aleyhlerine ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı borçluların icra takibi dosyasına yapmış olduğu haksız ve kötü niyetli itirazının iplali ile takibinin devamını, alacağın %20 ‘sinden aşağı olmamak üzere icra inkar lazminatının davalılardan tahsilini yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı tarafından açılan itirazın iptali davası açılması gerektiğini, bir yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açılmış olduğunu, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davaya konu sözleşmeye dayanan borcun zamanaşımına uğradığını, müvekkillerinden …..,cebeli …..ve …..müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduğunun dava dilekçesinde belirtilmiş olduğunu, müteselsil kefalette sorumluluk 10 yıllık hak düşürücü süreye bağlı olduğunu, bu dava 10 yıılık süreden sonra açıldığından davanın dava şartı yokluğundan reddinin gerektiğini, dava dilekçesinde müvekkil …..,cebeli …..ve …..hakkında müteselsil kefil olduğu iddiası bulunmakta olup, kefalet sözleşmessinin kanunun aradığı şekli şartlara uygun yapılıp yapılmadığının tespitinin gerektiğini, davacının bu davayı açmakla esasen dürüstlük kuralına aykırı hareket ettiğinden davanın reddini yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, kredi sözleşmesi nedeniyle ödenmeyen bedellerin tahsili istemine ilişkindir.
Öncelikle davanın hakdüşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığının tespiti gerekmektedir.
Hak düşürücü sürelerin kanunla düzenlenmesi asıldır. Tarafların sözleşme ile hak düşürücü süreleri belirlemeleri, bu süreleri değiştirmeleri veya ortadan kaldırmaları mümkün değildir. Hak düşürücü süreler hakkı tamamen sona erdiren, yok eden, düşüren sürelerdir. Hak sahibi alacaklı kanunla veya sözleşme ile belirlenen süre içerisinde öngörülen eylem veya işlemleri yapmadığı takdirde o hak tamamen ortadan kalkmakta, silinmekte ve düşmektedir. Artık o hakkın istenmesi, dava ve takip edilmesi mümkün değildir.
Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 487. maddesi müteselsil kefaleti düzenlemiş, 492 vd. maddelerinde ise kefaletin ne zaman son bulacağını düzenlemiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda ise kefaletin sona ermesine ilişkin hükümler 598 vd. maddelerinde düzenlenmiştir.
Kanun gereğince sona ermenin düzenlendiği TBK’nın 598 maddesine göre; “Hangi sebeple olursa olsun, asıl borç sona erince, kefil de borcundan kurtulur. Borçlu ve kefil sıfatı aynı kişide birleşmiş olursa, alacaklı için kefaletten doğan özel yararlar saklı kalır. Bir gerçek kişi tarafından verilmiş olan her türlü kefalet, buna ilişkin sözleşmenin kurulmasından başlayarak on yılın geçmesiyle kendiliğinden ortadan kalkar. Kefalet, on yıldan fazla bir süre için verilmiş olsa bile, uzatılmış veya yeni bir kefalet verilmiş olmadıkça kefil, ancak on yıllık süre doluncaya kadar takip edilebilir. Kefalet süresi, en erken kefaletin sona ermesinden bir yıl önce yapılmak kaydıyla, kefilin kefalet sözleşmesinin şekline uygun yazılı açıklamasıyla, azamî on yıllık yeni bir dönem için uzatılabilir. “Mülga Borçlar Kanunu’nda kefilin sorumluluğu için bir süre öngörülmemiş olduğu halde yeni Türk Borçlar Kanunu gerçek kişi kefilin sorumluluğunu on yıl ile sınırlı tutmuştur. Kefilin sorumlu tutulabileceği on yıllık süre, kefalet sözleşmesinin meydana geldiği andan itibaren işlemeye başlayacaktır. On yıllık sürenin işlemeye başlaması bakımından esas borcun doğduğu veya muaccel olduğu anın bir önemi yoktur. On yıllık süre bir zamanaşımı süresi olmadığı için de kesilme ve durma da söz konusu olmaz. On yıllık sürenin tamamlanmasıyla birlikte kefilin yükümlülüğü kendiliğinden (yasa gereği) ortadan kalkar. Sürenin tamamlanmasıyla birlikte kefilin sorumluluğu ortadan kalkınca artık kendisinden talepte bulunulamaz. Türk Borçlar Kanunun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca ise Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir. Dolayısı ile sona ermeye ilişkin hükümlerde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun uygulanması söz konusu olacaktır.
Yargıtay kararlarında, 6098 sayılı TBK m. 598/3 hükmünde öngörülen, kefalet sözleşmesinden doğan alacağa ilişkin sürenin hak düşürücü süre olduğu kabul edilmektedir (Bkz. …..K. sayılı; Kapatılan 19. HD’nin …..tarihli ve …..E., …..K. sayılı kararları).
Bu sebeplerle somut olayda, davaya konu …..ve …..tarihli ortaklar sözleşmelerinde kefil sıfatıyla imzaları bulunan davalıların sorumluluğunun 6098 sayılı TBK’nın 598. maddesi uyarınca 10 yılı geçmekle kendiliğinden ortadan kalkmış olması nedeniyle asıl davaya konu kredi sözleşmelerinde müteselsil kefil olan davacılar yönünden davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE nedeniyle reddine,
2-Davacının dava açarken toplamda 157,20 TL harç yatırdığı anlaşıldığından peşin alınması gereken harçtan mahsubu ile bakiye kalan 22,70 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı taraf kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince …..TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
5-Arabuluculuk aşaması görüşme sonucunda anlaşamama ile sonuçlandığından 6325 Sayılı HUAK’nun 18/A-13 maddesi ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen …..-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydedilmesine,
6-Davacı tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, karar davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda, miktar itibari ile istinaf sınırının altında kalması nedeniyle kesin olarak karar verildi.

Katip Hakim