Emsal Mahkeme Kararı Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/956 E. 2022/2708 K. 16.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
DİYARBAKIR
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO :
KARAR NO :

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :

MAHKEMEMİZİN BİRLEŞEN ….. ESAS SAYILI DOSYASI:

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :

MAHKEMEMİZİN BİRLEŞEN ….. ESAS SAYILI DOSYASI:

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :

DAVA : Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
DAVA TARİHİ : 06/08/2022
KARAR TARİHİ : 16/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, müvekkili şirket tarafından ….. nolu kasko sigorta poliçesi ile sigortalanan ….. plakalı römorkun ….. tarihinde ….. plakalı çekiciye bağlı olarak ….. ili istikametinden ….. istikametine seyir halinde iken ….. İlçesi ….. mevkiine geldiğinde, sürücüsü ….. olan ….. plakalı biçerdöverin sola doğru ani manevra yapması neticesinde sol şeritten ve arkadan gelen sigortalı araca çarparak hasarlanmasına neden olduğunu, kaza sonucunda hasarlanan sigortalı araç nedeniyle müvekkili sigorta şirketi tarafından ….. TL hasar bedeli, ….. TL de KDV tevkifatı olmak üzere toplam …..TL ödeme yapmak zorunda kaldığını, düzenlenen kaza tespit tutanağına göre davalı sürücünün %100 kusurlu olduğunu, yapılan ödeme ile birlikte müvekkilinin sigortalının haklarına halef olduğunu ileri sürerek fazlası saklı….. TL’nın ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsilini istemiştir.
Mahkememizin birleşen ….. esas sayılı dosyasında davacı vekili, asıl davada gerçekleşen trafik kazasına bağlı ve aynı hukuki nedenlere dayalı olarak, kaza sonrası düzenlenen eksper raporuna göre oluşan ….. TL hasar bedelini sigortalıya ödemek zorunda kaldığını ileri sürerek bu bedelin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline ve dava dosyasının mahkememizin ….. esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkememizin birleşen….. esas sayılı dosyasında davacı vekili, asıl davada gerçekleşen trafik kazasına bağlı ve aynı hukuki nedenlere dayalı olarak, hasarlanan sigortalı araç nedeniyle müvekkili sigorta şirketi tarafından ….. TL hasar bedeli, ….. TL de KDV tevkifatı olmak üzere toplam ….. TL ödeme yapmak zorunda kaldıklarını ileri sürerek ödenen bedelin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline ve dava dosyasının mahkememizin ….. esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini istemiştir.
Usulüne uygun tebligat yapılmasına rağmen davalılar davaya cevap vermemiş, duruşmalara katılmamıştır.
Dava, davalı sigorta şirketi tarafından kasko sigorta poliçesi düzenlenen aracın tek taraflı karışmış olduğu trafik kazası sonucu oluşan hasar nedeniyle sigortacı tarafından ödenen hasar bedelinin, yolun bakım ve onarımının yapılmaması nedeniyle kazanın meydana gelmesinde kusurlu olduğu ileri sürülen davalıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle görevli mahkemenin belirlenmesi gerekir.
Elde ki asıl ve birleşen davalarda, davacı davasını açarken kasko poliçesi kapsamında sigortalının aracında oluştuğu ileri sürülen hasar bedelini ödeyerek sigortalının haklarına halef olduğunu ileri sürmüş ve yapılan ödemelerin kazaya sebebiyet verdiği iddia edilen biçerdöverin sürücüsü ve malikinden rücuen tahsilini istemiştir.
Halefiyet, bir kişinin hukuken diğerinin yerine geçmesi anlamına gelir. TTK m. 1472(1) hükmünde sigorta tazminatını ödeyen sigortacının, hukuken sigorta ettirenin (başkası hesabına sigortada sigortalının) yerine geçeceği ifade edilmiştir. Bu nedenle hukukumuzda yasal halefiyete ilişkin olarak tazminat alacağının yasa uyarınca sigortacıya geçmesi ilkesi benimsenmiştir. Yasal halefiyet zarar sigortalarında söz konusu olup, mal sigortaları bakımından TTK m. 1472 hükmünde, sorumluluk sigortaları bakımından TTK m. 1481 hükmünde düzenlenmiştir. Bu madde uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve dava, tazmin ettiği bedel nispetinde sigortacıya intikal eder. Bu şekilde sigortalısının haklarına halef olan sigorta şirketinin, ödediği tazminat miktarınca hukuken sigortalı yerine geçerek açtığı rücu davası, aslında bir tazminat davası olup, bu niteliği itibariyle aynı zamanda şahsî nitelikte bir eda davasıdır. Burada sigortacı, sigorta ettiren yerine geçtiği için şahsî ve rücu ödediği bedelle sınırlı olduğundan dolayı da cüz’î haleftir (Yargıtay HGK, 05.02.2019, E. 2017/17-1088, K. 2019/65 tarih ve sayılı kararı).
Davacı sigorta şirketi, bu davayı sigortalısının halefi olarak açtığına göre, görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 22.03.1944 tarihli 37 Esas ve 9 Karar sayılı ilamında bu husus “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır. Öte yandan, TTK’nun “Halefiyet” başlığı altındaki 1472. maddesinde; “sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder” hükmüne yer verilmiştir. (Yar. 17. HD., 09.06.2020 tarih, 2019/1635E.- 2020/3293 K.)
6100 sayılı HMK’nın 2. maddesinde “dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça Asliye Hukuk Mahkemesidir. Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, Asliye Hukuk Mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir” düzenlemesine; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde, “her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın, bu kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı” düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut olayda; kasko sigortalı aracın kara yolunda seyir halinde iken meydana gelen çift taraflı maddi hasarlı trafik kazası sonucu meydana gelen hasar nedeniyle, davacı sigortacı, sigortalısına ödeme yapmış; yaptığı ödeme ile sigortalının haklarına halef olmuştur. Davacı sigortacı, sigortalısına yaptığı ödemeyle kazandığı halefiyet hakkına dayalı olarak kazaya sebebiyet verdiği iddia edilen biçerdöverin sürücüsü ve malikine rücu amacıyla eldeki davayı açmıştır. Bu durum karşısında; davaya konu istemin, davacının sigortalısı ile davalılar arasındaki haksız fiil ilişkisine dayandığının kabulü gerekir.
Kazaya sebebiyet verdiği iddia edilen biçerdöver, niteliği itibarıyle tarımsal faaliyette kullanılan araç türüdür. Davalıların esnaf mı yoksa tacir mi olduğunun tespiti amacıyla Esnaf ve Sanatkarlar Odası ile Ticaret Sicil Müdürlüğüne ve Vergi Dairesine yazılan müzekkere cevaplarından, davalı sürücü …..’ın esnaf odasında “nakliyatçılık” kaydının bulunduğu, Ticaret Sicil Müdürlüğünde şirket müdürü olarak kaydının bulunduğu, bireysel olarak tacir olduğuna ilişkin herhangi bir kaydının bulunmadığı ve ….. yılında vergi dairesindeki faaliyetini sonlandırdığı, biçerdöverin maliki olduğu iddia edilen davalı …..’nin ise, ticaret sicilde kaydının bulunmadığı ve avukat olduğu anlaşılmaktadır. Davacı tarafından kasko sigorta poliçesi düzenlenen araç tüzel kişi tacir nezdinde ticari nitelikte araç ise de, biçerdöverin tarımsal amaçlı kullanılan araç niteliğinde olmasına, davalıların tacir olduğuna ilişkin dosyaya yansıyan herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığının ve uyuşmazlığın haksız fiilden kaynaklandığının anlaşılmasına göre, uyuşmazlığın çözümünde Asliye Hukuk Mahkemeleri görevlidir. Açıklanan nedenlerle, asıl ve birleşen davalar yönünden Asliye Hukuk Mahkemelerine görevsizlik kararı verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniyle HMK.’nun 114/1-c maddesi ve 115/2. maddeleri gereğince davanın dava şartı yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2-Görevli mahkemenin Diyarbakır Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna,
3-6100 Sayılı HMK’nın 20.maddesi gereği kararın kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmesi halinde kesinleşme tarihinden itibaren, kanun yoluna başvurulması halinde bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize veya bulunulan yer mahkemesine başvurularak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmesi halinde dosyanın görevli DİYARBAKIR NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE gönderilmesine, aksi takdirde dosyanın resen ele alınarak davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
4-H.M.K.’nın 331/2. maddesi uyarınca harç, vekalet ücreti ve diğer yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalıların yokluğunda, kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip Hakim