Emsal Mahkeme Kararı Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/787 E. 2022/2431 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
DİYARBAKIR
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : Tazminat (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç))
DAVA TARİHİ : 13/06/2022
KARAR TARİHİ : 12/10/2022
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ :

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili Mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; … tarihinde …, …., …. ve …. sayıları ile … ili … İlçesi …. Köyü Mevkii … Nolu Parsel adresinde … kurulu gücünde lisanssız elektrik üretimi yapılması amacıyla güneş enerji santrali kurmak için … A.Ş. ye ilgili mevzuat gereğince müvekkil şirket tarafından başvuru yapıldığını, lisanssız elektrik üretimi yönetmeliği kapsamında sunulması gereken tüm belgeler eksiksiz olarak sunulmuş ve başvuru ücreti de yatırıldığını, başvuru için belirtilen diğer tüm yasal prosedürlere uyulduğunu, 12.10.2015 tarihli ve … sayılı GES başvurularının (yaklaşık 1 MW) 25.01.2016 tarihli ve…. sayı ile olumlu sonuçlandığını, ancak … tarihli ve .., …. ve … sayıları ile yapılan GES başvurularımız (yaklaşık 3 MW) olumsuz sonuçlandığını, …. tarihinde GES başvurularımız ile … İli …. İlçesi … Köyü Mevkii … Nolu Parsel adresinde Güneş Enerji Santralinin kurulması amacı ile taşınmaz üzerinde aplikasyonlar yapılmış ve yeri sabitlendiğini, … Valiliği İl Gıda, Tarım V e Hayvancılık Müdürlüğü …. tarihli ve ….-… sayılı yazısı ile … İli … İlçesi … Köyü Mevkii …. Nolu Parselin tamamının; mutlak tarım arazisi, özel ürün arazisi, dikili tarım arazisi, sulu tarım arazisi olmayıp “Marjinal Tarım Arazisi” sınıfındadır tespiti yapıldığını, …. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü yazısı ile “… tarafından yapılması planlanan Güneş Enerji Elektrik Üretim Tesisi(996 KW) Projesi, 25.11.2014 tarih ve 29186 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ÇED yönetmeliği listelerindeki eşik değerden az olduğu için kapsam dışı olarak değerlendirilmiştir.” şeklinde görüş verildiğini, Lisanssız Elektrik Üretim Yönetmeliğinin 8. maddesinde belirtilen adımların hiçbiri hukuka uygun olarak uygulanmayıp, mevzuata uygun olarak aranan tüm başvuru koşulları taşıması, hiçbir bilgi ve belge eksikliği olmamasına rağmen dağıtım şirketi başvuruyu reddederek bağlantı anlaşması öncesi hiçbir sorumluluğunu yerine getirmediğini belirtmiş, bu nedenle kapasite tablosuna göre ilgili trafo merkezinde yeterli kapasite bulunmadığı gerekçesiyle hukuka aykırı şekilde GES başvuru dosyalarının reddine ilişkin 26.07.2016 tarihli ve …-….. sayılı yazıya istinaden başvurularının kabul edilmemesi sebebiyle ret kararının hukuka aykırı olduğunun tespiti ve müvekkilin mahrum kaldığı tüm gelirin ve kendilerince yapılan masrafların faizi ile birlikte şimdilik 1000 TL (Fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere)’nin kendilerine ödenmesine karar verilmesini Mahkememizden talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili Şirketin …. tarihli ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununa dayanılarak hazırlanan Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliği ve bu yönetmelikteki hükümlere göre düzenlenen Perakende Satış Sözleşmesine göre elektrik dağıtım faaliyetini yürüttüğünü, davacı tarafından Müvekkili Şirket aleyhine ikame edilen davanın usul ve yasaya aykırı, hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, haksız ve hukuki mesnetten yoksun davanın reddi gerektiğini belirtmiştir.
DELİLLER : Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, GES başvurusuna ilişkin dilekçe, Tapu senedi ve kroki, … GES red yazısı, ÇED Görüşü Yazısı, Vergi Levhası, .. Ticaret Ve Sanayi Odası Oda Sicil Kayıt Sureti, … Valiliği İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürllüğü GES hakkındaki görüş yazısı, Lisanssız Üretim Bağlantı Başvuru Formu, GES Üretim Tesisine İlişkin Teknik Değerlendirme Formu, Fatura, Makbuz, Dekont ve İlgili Diğer Belgeler, vs…
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Uyuşmazlığın, davacının güneş enerji santrali kurmak amacıyla davalıya yapmış olduğu başvurunun davalı tarafından reddedilmesinin hukuka aykırı olup olmadığının tespiti ile hukuka aykırı olduğunun tespiti halinde uğradığı maddi zararın ödenmesi talebine ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
Davalı süresinde vermiş olduğu cevap dilekçesinde zamanaşımı itirazında bulunmuştur.
Uyuşmazlığın çözümüne yönelik olarak, öncelikle borç doğurucu sorumluluk kaynakları üzerinde durulmasında yarar vardır. Bu husus belirlendiği takdirde zamanaşımı itirazının yerinde olup olmadığı aydınlığa kavuşacaktır.
Hukukumuzda; toplumsal hayatın hızla gelişmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik olay ve problemlerin çözümünü, klasik borç doğurucu sorumluluk kaynakları olarak nitelendirilen, haksız fiil, sözleşme ve sebepsiz zenginleşme içerisinde bulabilme ve aynı unsurları bu yeni olay ve problemlere uygulayabilme hemen hemen imkansız hale gelmiştir. Kanunların çözüm öngöremediği bu tip durumlara, 19. yüzyılın sonlarına doğru doktrin kayıtsız kalınamayacağını anlamış, özü ve niteliği farklı yeni hukuki müessese ve sorumluluk türlerini belirleme yoluna gitmiştir. (Süleyman Yalman, Türk-İsviçre Hukukunda Sözleşme Görüşmelerinden Doğan Sorumluluk, Ankara 2006, s. 37). Bu yeni belirlenen sorumluluk türlerinden olan sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluğu (culpa in contrahendo) genel bir ifadeyle belirtmek gerekirse, sözleşme görüşmeleri aşamasında taraflardan birinin diğerine veya onun koruması altında bulunan kişilere, aralarında dürüstlük kuralı (MK. m. 2) gereğince ortaya çıkan güven ilişkisinin ihlali sonucu meydana gelen sorumluluktur (Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt. III, Ankara 1990, s. 1083.; İlhan Ulusan, Culpa in Contrahendo Üstüne, Prof. Dr. Ümit Yaşar Doğanay Anısına Armağan, İstanbul 1982, s. 287). Başka bir ifadeyle sözleşme görüşmelerinde taraflardan birinin diğerine dürüstlük kuralına aykırı davranma sonucu verdiği zararlarla ilgili sorumluluktur (Süleyman Yalman, a.g.e., s. 38).
Culpa in contrahendo sorumluluğun kaynakları yönünden somut olay değerlendirildiğinde; olaya “sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluk” kurallarıyla bakılması gerektiğinde kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır. Gerçekte de; sözleşme bir süreçtir. Bir anda kurulup meydana gelen hukuki bir işlem değildir. Sözleşme kurulmadan önce taraflar sözleşmenin muhtevası, şartları, içerdiği hak ve yükümlülükler üzerinde görüşmeler yaparlar; bu görüşmeler kısa veya uzun sürebilir. Görüşmelerin başlamasıyla görüşmeciler arasında hukuki bir ilişki kurulur. Bu ilişki sözleşme benzeri bir güven ilişkisidir. Güven ilişkisi MK. m.2/1’de düzenlenmiş bulunan dürüstlük kuralına dayanır. Buna göre, görüşmeler esnasında görüşmecilerin sözleşmenin muhtevası ve şartları hakkında birbirlerini aydınlatması, dürüstlük kuralına uygun davranması, birbirlerinin kişilik ve mal varlığı değerlerine zarar vermemek için gerekli özeni göstermesi, koruma yükümlülüklerine uyması gerekir. Görüşmeciler bu yükümlülüklere kusurlu olarak aykırı davranıp, görüşmelerin başlamasıyla aralarında kurulmuş bulunan güven ilişkisini ihlal ettikleri takdirde bundan doğan zarardan sorumludurlar (Fikret Eren, age., s. 1084, 306 vd.; İlhan Ulusan, age., s.286). O halde, sözleşme görüşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlığın; haksız fiil kurallarına göre değil, sözleşme hukuku çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği kuşkusuzdur( bu yönde karar için bknz. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2012/13-1220 E., 2013/239 K.; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2010/13-519 sayılı kararı).
Sözleşme öncesi görüşmeler, bu görüşmelere başlanılması ile birlikte görüşmeciler arasında hukuki bir ilişkinin kurulması anlamına geldiğinden, bu ilişkinin sözleşme benzeri ve TMK 2. maddesinde anlamını bulan bir güven ve dürüstlük kuralına dayandığına ve görüşmeler esnasında görüşmecilerin sözleşmenin muhtevası ve şartları hakkında birbirlerini aydınlatması, dürüstlük kuralına uygun davranması, birbirlerine kişilik ve mal varlığı değerlerine zarar vermemek için gerekli özeni göstermesi ve koruma yükümlülüklerine uyması gerekmektedir. Her ne kadar sözleşemeye dair yükümlülükler ugulansa da Culpa in Contrahendo sorumluluğunda henüz taraflar arasında bir sözleşme ilişkisinin kurulmamış olması nedeniyle tarafın tam sorumluluğu söz konusu değilidir. Bunu haksız fiil sorumluluğundan ayıran nokta ise, taraflar arasında sözleşme görüşmelerine girişilmekle somutlaşan bir işlem temasının başlamış bulunmasıdır. Bu bakımdan sözleşme öncesi sorumluluk klasik sorumluluk türlerinin dışında kalan bir sorumluluk hali olarak ortaya çıkmakta, söz konusu sorumluluğun kaynağı farklı kurum ve esaslar çerçevesinde araştırılmasını kaçınılmaz kılmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında da somut olay değerlendirildiğinde davacı şirket her ne kadar davalı taraf lisanssız elektrik üretimi hususunda davalı şirkete başvuru yapmış ise de, somutlaşan karşılıklı bir iletişim temasının bulunmadığı, tarafların bir araya gelmek ya da yazışma yolu ile iletişim kurarak görüşme sağlanmadığı dolayısı ile de sözleşme yapma hususunda bir irade ortaya koymadıkları anlaşılmıştır. Sözleşme öncesi sorumluluktan bahsedilebilmesi için zarar gördüğünü iddia eden tarafın; ulaşılmak istenen ortak amaca güvenilerek başlayan, tehlike alanına giren bu süreçte karşısındaki kişiden özel nitelikte bir zarardan uzak tutma yükümünü beklemekte hakkı olmalıdır. Bu kapsamda, dava konusu olayımıza baktığımızda, davalı şirketin sözleşme yapma hususunda herhangi bir vaatte bulunmadığı, karşı taraf ile iletişim sağlamadığı dolayısı ile de davacı nezdinde güven tesisi olgusunun kurulmuş olacağından bahsedilemeyeceği kanaat edilmiştir.
Sonuç olarak da mahkememizce somut olay nezdinde ”sözleşme öncesi” sorumluluk şartlarının somut olay bazında oluşmadığına kanaat edildiğinden, iş bu somut olaya sözleşmeye uygulanan zamanaşımı süresinin değil ancak haksız fiile uygulanan zamanaşımı sürelerinin uygulanabileceği öngörülmüştür. Çünkü haksız fiil sorumluğunda taraflar arasında sözleşmesel bir ilişkiden bahsedilemeyecektir. Haksız fiil Türk Borçlar Kanunu’nun md.49/1 hükmünde ” Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar verenin, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde düzenmiş olup, kanun maddesinin devamı hükümlerinde de ayrıntılı kaleme alınmıştır. Somut olay nezdinde de taraflar arasındaki ihtilaf konusunda sözleşmesel bir ilişkiden bahsedilemeyeceğini dolayısı ile de sözleşme öncesi sorumluluk şartlarının oluşmadığı, dolayısı ile de davacının davalı nezdinde yapılan başvurunun reddi hususu ancak “haksız fiil sorumluluğu” nezdinde değerlendirilebilecektir. Davalının zamanaşımı itirazı da bu kapsamda ele alınacak olup; haksız fiillerde zamanaşımı Türk Borçlar Kanunu’nun 72. maddesi hükmüne göre: “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar” şeklinde düzenlenmiştir. Dosyanın incelemesinde 12.10.2015 tarihli davacının davalı kuruma başvurusu üzerine 26.07.2016 tarihli yazıyla davalı tarafça başvurunun reddedildiği, bu yazının davacıya bildirildiğine dair bir delilin olmadığı, davacı tarafa davalı tarafından cevap verilmediğinin kabulü gerektiği, zamanaşımı süresinin bu haliyle de idare hukukunda ön görülen sürelere kıyasen zımni red süresiyle başlayacağı, davanın 13.06.2022 tarihinde mahkememizde açıldığı göz önünde bulundurulduğunda makul sürenin her halükarda geçmiş olduğuna kanaat edinilmiş dolayısıyla da 2 yıllık zamanaşımı geçtikten sonra işbu dava açılmış olduğundan davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın zamanaşımı nedeniyle REDDİNE,
2-Davacının dava açarken toplamda 161,40 TL harç yatırdığı anlaşıldığından peşin alınan harcın mahsubu ile bakiye kalan 80,70 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
3-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı taraf kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 1.000 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
5-Arabulucuk gideri olarak sarf edilen 1560,00 TL Arabulucululuk ücretinin davacıdan alınarak Hazineye irad kaydına,
6-Dosyada mevcut gider avansının bakiye kalan kısmının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip Hakim