Emsal Mahkeme Kararı Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/690 E. 2022/2158 K. 28.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
DİYARBAKIR
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
DAVALILAR :

İLGİLİ :
VEKİLİ .

İLGİLİ :

DAVA : Tapu İptali Ve Tescil (Satın Almaya Dayalı)
DAVA TARİHİ : 27/12/2021
KARAR TARİHİ : 28/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Mahkememizde görülmekte olan Tapu İptali Ve Tescil (Satın Almaya Dayalı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında barter sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme uyarınca müvekkilinin …. dairenin Malzemeli alçı, …. ve Mermer İşlerinin malzeme onarım, montaj ve diğer işçilik dahil tüm işlemlerini yaptığını, bunun karşılığı olarak da sözleşme gereğince kendisine 4 adet dairenin verileceğinin kararlaştırıldığını, müvekkilinin sözleşme uyarınca uyarınca üstlendiği hizmeti yerine getirdiğini, fakat kendisine dairelerin devredilmediğini, davacı müvekkili adına tapuda tescil edilmesi gereken ….. Konaklarında bulunan … Blok … cephesi zemin kattaki daire, …. blok Kuzeybatı cephesi ….kattaki … daire, ….blok Kuzeydoğu cephesi ….kat …. daire ve … blok Kuzeydoğu cephesi …..kat ….dairenin tapusunun iptali ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmesini, bunun mümkün olmaması durumunda taşınmazların değerinin tespit edilerek davalılar tarafından davacıya verilmesini, dava konusu taşınmazların kimin adına tapuda kayıtlı olduğu açıkça net bir şekilde beli olmadığından dava konusu taşınmazlara teminatsız veya mahkemece uygun görüleceği bir teminat karşılığında dava sonuçlanıncaya kadar ihtiyati tedbir konulmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı …. vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkiline karşı açılmış bulunan davanın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, …. Noterliği’nin …. Tarih …. Yevmiye numaralı düzenleme şeklinde yapılan taşınmaz satış vaadi ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde , inşaatın bitmesi ve dairelerin teslim edilmesi sonucu hangi dairelerin müvekkiline verileceğinin tek tek tespit edilerek belirleneceği, Dava konusu dairelerden olan … Blok Kuzeydoğu cephesi ….Kat … daire (… numaralı daire ), müteahhit şirketin Kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca müvekkiline vermesi gereken daire olan … Blok Güneybatı cephesi ….Katta bulunan … numaralı daireyi 3.bir kişiye satması sonucu, yani edimini ifa etmemesi sonucu ,müvekkilinin söz konusu edime mukabil olarak mütahitten devir aldığı olduğu daire olduğunu, Müvekkili dava konusu olan diğer daireler ; .. Blok Kuzeybatı cephesi Zemin kattaki … daire(1 numaralı daire),…. Blok Kuzeybatı cephesi … kattaki … daire (… numaralı daire) ve …Blok Kuzeydoğu Cephesi …. Kat ….Daire (… numaralı daire) ile yakından ve uzaktan alakası olmadığını ve kime ait olduklarını da bilmediği ayrıca müvekkilinin davacı ….. isimli şahsı tanımadığını, Dava konusu olayda davacı tarafın taşınmaz devir sözleşmesini müteahhit şirket olan ruhat yapı inşaat emlak nakliye taşımacılık gıda otomotiv sanayi ve ticaret limited şirket ile akdettiğini müvekkilinin herhangi bir şekilde söz konusu bu adi yazılı satış işleminden haberi olmadığını, Satılan yerin( …. Blok Kuzeydoğu cephesi …Kat …. daire (…. numaralı dairenin)) mülkiyeti müvekkiline ait olduğunu, Müteahhit şirketin hileli hareketleri sonucu söz konusu taşınmazın, Davacı tarafa adi yazılı bir sözleşme ile sözde satıldığını, Davacı tarafın açık ve bariz bir şekilde müteahhit şirket ile birlikte kötüniyetli olduğunu yaptığı hareketler ile beyan ettiğinden davacı taraf bazı hukuki gerçekleri tam araştırmadığını, gerekli incelemeleri yapmadan dava konusu taşınmazı sözde satın almaya kalkıştığını, başkasına ait bir malı kendince sahiplenmeye çalıştığını beyanla davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, tapu iptal ve tescil davasıdır.
Ergani 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin …. Esas, …. Karar sayılı görevsizlik kararıyla dosya Mahkememize gönderilmiştir.
Bu noktada öncelikle çözümlenmesi gereken husus davaya bakma görevinin hangi mahkemeye ait olduğudur.
Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Mahkeme duruşma yapmadan, yani taraflara tebligat yapıp onları dinlemeden dosya üzerinden de görevsizlik kararı verebilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmış ise veya yapılmamış olsa bile re’sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip, karara bağlamalıdır.
TTK m. 4 hükmünde, bir davanın ticarî dava niteliğinde olup olmadığının tespiti bakımından üç ayrı kıstas kabul edilmiştir.
Bunlardan ilki, tarafların sıfatına ve işin ticarî işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ve başka hiçbir şart aranmaksızın TTK veya diğer kanunlarda ticarî sayılan davalardır (mutlak ticarî davalar). Mutlak ticarî davalar herhangi bir unsurun, bağlama noktasının veya sebebin davanın ticarî niteliğini değiştirmediği, mahkemenin kanaatinin rol oynamadığı davalardan olup; TTK m. 4(1) hükmünde (a) ilâ (f) bentlerinde sayılmıştır.
İkincisi ise, yalnızca bir ticarî işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticarî nitelikte kabul edilen davalardır. TTK m. 4(1)-son cümle hükmü uyarınca ikinci grup ticarî davalar, yalnızca bir tarafın ticarî işletmesini ilgilendiren havale, vedia (saklama) sözleşmesi ile fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalardır. Bu nevi davaların ticarî nitelikte sayılması için yalnızca bir tarafın ticarî işletmesiyle ilgili olması TTK’da gerekli ve yeterli görülmüştür.
Üçüncü grup ise, nispî ticarî davalar olup, TTK m. 4(1) hükmü uyarınca her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticarî dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticarî dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticarî işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticarî iş niteliğinde olması veya ticarî iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticarî sayılması davanın ticarî dava olması için yeterli değildir. TTK m. 19/2 hükmü uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş niteliğindeki bir sözleşmenin diğer taraf için de ticarî sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira TTK, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı “ticarî iş” esasına göre değil, “ticarî işletme” esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticarî nitelikte olması tek başına davayı ticarî dava haline getirmez.
Öte yandan, 507 sayılı Kanun’un 2. maddesinde ”İster gezici olsun ister bir dükkan veya bir sokağın belli yerinde sabit bulunsunlar ticari sermayesi ile birlikte vücut çalışmalarına dayanan ve geliri o yer ve gelenek ve teamülüne nazaran tacir niteliğini kazanmasını icap ettirmeyecek miktarda sınırlı olan ve bu bakımdan ticaret sicili ve dolayısıyla ticaret ve sanayi odasına kayıtları gerekmeyen, ayni niteliğe (sermaye unsuru olsun olmasına) sahip olmakla beraber, ayrıca çalıştığı sanat, meslek ve hizmet kolunda bilgi, görgü ve ihtisasını değerlendiren hizmet, meslek ve küçük sanat sahipleriyle bunların yanında çalışanlar ve geçimini sınırlı olarak kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlükle temin eden kimselerin 1. maddede belirtilen amaçlarla kuracakları dernekler bu kanun hükümlerine tabidir” denilmektedir.
507 sayılı Kanun, 21/06/2005 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5362 Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 76. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış ve maddenin 2. cümlesi ile diğer yasaların 507 sayılı Yasaya yaptıkları atıfların 5362 sayılı yasaya yapılmış sayılacağı belirtilmiştir. Yeni yasal düzenlemede esnaf ve sanatkar tanımı değiştirilmiş olup Yasa’nın 3. maddesine göre esnaf ve sanatkar, ister gezici ister sabit bir mekanda bulunsun, Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkar meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseleri olarak belirtilmiştir.
Diğer yandan, TTK’nın 12. maddesinde “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.” hükmü ile anılan Yasa’nın 11. maddesinde “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.” düzenlemesi yine TTK’nin 15. maddesinde de “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez.
Mülga 6762 sayılı TTK’nın 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulunca 18/06/2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21/07/2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf-tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiştir.
6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtildiğinden Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekecektir.
Ergani 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin ….. Esas, ….. Karar sayılı kararıyla Mahkememizin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilerek dosya Mahkememize gönderilmişse de;
Eldeki davanın mutlak ticari dava olmadığı, bu nedenle tarafların sıfatlarının araştırıldığı ve Diyarbakır Vergi Dairesi Müdürlüğüne yazılan müzekkere cevabından anlaşıldığı üzere davacının ve davalı …..’un tacir olmadığı, dolayısıyla görevli mahkemenin Ergani 1. Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu görülmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davaya bakma görevinin Ergani 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde olduğundan mahkememizin karşı görevsizliğine ve davanın usulden reddine,
2-Kararın istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesi halinde RESEN YARGI YERİNİN BELİRLENMESİ İÇİN ilgili istinaf dairesine gönderilmesine,
3-Harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi.

Katip Hakim