Emsal Mahkeme Kararı Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/278 E. 2022/2582 K. 23.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
DİYARBAKIR
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO :
KARAR NO :

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : Alacak (Adi Ortaklıktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/02/2022
KARAR TARİHİ : 23/11/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Adi Ortaklıktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, Diyarbakır’da faaliyet gösteren ….. %….. hissesinin müvekkil …..’a, %…..’sinin ise davalı şirkete ait olduğuna yönelik taraflar arasında porotol bulunduğunu, …..’in ilk olarak ….. yılının ….. ayında müvekkili tarafından kurulduğunu ve bu tarihte dava dışı …..’nın eğitim almak amacıyla torununu kliniğe getirdiğini, ….. yılında ise …..’nın teklifi üzerine davaya konu protokolün imzalandığını, davalı şirketin temsilcisi ….. iken ….. yılı ….. ayında yetkilerinin iptal edilerek oğlu …..’ya devredildiğini ancak …..’nın ….. Merkezi üzerindeki yetkisinin gayrı resmi şekilde devam ettiğini, ….. tarihinde…..’nın yetkisi olmamasına rağmen müvekkilini yapılan iş dolayısıyla tehdit ettiğini, bunun üzerine müvekkilinin 6284 Sayılı Yasa kapsamında önleyici koruma ve uzaklaştırma talebinde bulunduğunu ve Diyarbakır ….. Aile Mahkemesinin ….. gün, ….. sayılı dosyasında verilen karar ile müvekkil lehine koruyucu ve önleyici tedbirin uygulanmasına hükmedildiğini, gerek kendisinin ve gerekse ailesinin can ve mal güvenliği bulunmayan müvekkilinin gelişen olumsuz olaylar sebebiyle Diyarbakır’ı ailesi ile birlikte terk etmek zorunda kaldığını ve tayin ile …..’ya gittiğini, protokolün müvekkili tarafından tek taraflı ve haklı nedenle feshedildiğini, fesihten sonra ikili ilişkiler ile gerek kar payı ve gerekse ….. demirbaşları ile özellikle …..’in ruhsat hakkı için talepte bulunulmasına rağmen davalı şirket tarafından oyalandığını, kurulduğu ….. yılı….. ayından protokolün haklı nedenle ve tek taraflı olarak feshedildiği tarihe kadar kurum hiç kar etmediğini ve müvekkilinin aylık en az ….. otizmli öğrenciye ekstra burs verdiğini, yaklaşık …..ay boyunca maaş almadan çalıştığı gibi bu süre zarfında kendi parasını dahi kullandığını, son gelinen noktada kliniğin kar etmeye başladığı aşamada yaşanan olaylar nedeniyle müvekkilinin protokolü feshetmek zorunda kaldığını, yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesi ve dinlenecek tanıkların anlatımlarıyla da saptanacağı üzere kurumun inşaatı dışındaki bütün iş ve işlemlerin müvekkili tarafından yapıldığını, demirbaşlarında müvekkile ait olduğunu, müvekkili tarafından kurulan ve marka değeri haline gelen merkezin ruhsat değeri, kar payı ve demirbaşları toplamından oluşan bedelin ödenmesi gerektiğini ileri sürerek fazlası saklı ….. TL’nın tahsilini istemiştir.
Usulüne uygun tebligata rağmen davalı taraf davaya süresinde cevap dilekçesi sunmamıştır.
Dava, davacının emek ve sermaye ile davalının sermaye koyduğu, tarafların kar ve zarara katılımının bulunduğu, davalıya denetim yetkisinin tanındığı adi ortaklık sözleşmesine dayalı alacak istemine ilişkindir.
Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle görevli mahkememin belirlenmesi gerekir.
Davanın, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra, ….. tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın 1.maddesi uyarınca mahkemelerin görevi, kanunla düzenlenir ve göreve ilişkin kurallar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, mahkemelerce ve istinaf incelemesi aşamasında istinaf mahkemeleri tarafından da res’en incelenir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesine göre, bir davanın ticarî dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin, tarafların her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması (mutlak ticari dava olması) gerekir.
TTK’nın 4.maddesine göre; ticarî davaların iki grup altında incelenmesi mümkündür. Bunlar; tarafların sıfatına ve işin ticarî işletmeyle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ticarî sayılan davalar (mutlak ticari davalar) ile ticari sayılması için en azından bir ticari işletmeyi ilgilendirmesi gereken davalar ve her iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğan davalar nispi ticari davalardır. Mutlak Ticari Dava; tarafların tacir olup olmadıklarına ve dava konusu edilen işin ticari nitelikte olup olmadığına bakılmaksızın ticari dava olarak sayılan davalar olup, TTK’nın 4/1. maddesinde a ve f bentlerinde 6 bent halinde sayılan dava türleri mutlak ticari davadır. Örneğin; acentelikle ilgili davalar, deniz ticaretine ilişkin davalar, sigorta hukuku ile ilgili davalar, taşınır rehni karşılığında ödünç verme işlerinden kaynaklanan uyuşmazlıklar, rekabet yasağından kaynaklanan davalar, yayım sözleşmesine ilişkin davalar, kredi mektubu ve kredi emrinden doğan davalar, alım satım komisyonuyla ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalar, fikri mülkiyet hukukundan kaynaklanan davalar, borsa, sergi, pazarlar ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalar ve nihayet bankalara ilişkin uyuşmazlıklardan kaynaklanan davalar mutlak ticari davalardır. Bundan başka; özel kanun hükümleri gereği ticari sayılan davalar da bulunmaktadır. Örneğin; Kooperatifler Kanunu’nun 99.maddesi gereğince bu kanundan kaynaklanan davalar İcra İflas Kanunu’ndan kaynaklanan iflasa ilişkin tüm davalar da mutlak ticari dava sayılmaktadır. Nispi ticari dava ise; tarafları tacir olan ve tarafların ticari işletmesi ile ilgili olan uyuşmazlıklar nispi ticari dava olarak adlandırılmaktadır. Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş sayılan işin diğeri için de ticarî iş sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı ticarî iş esasına göre değil, ticarî işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticarî nitelikte olması veya sayılması davayı ticarî dava haline getirmez.
6335 sayılı Kanun’un 2.maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca, ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir.
Adi ortaklık 6098 sayılı TBK’nun 620 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. Adi ortaklık, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) kapsamında yer alan ortaklıklardan farklı olarak tüzel kişiliğe haiz değildir.
Elde ki davada, davacının esnaf mı yoksa tacir mi olduğunun tespiti amacıyla gerekli müzekkereler yazılmış olup, gelen cevabı yazılardan; davacının, esnaf ve sanatkarlar odası ile ticaret sicilinde kaydı bulumadığı gibi vergi mükellefiyet kaydının da bulunmadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan, davacı vekili duruşmada müvekkilinin Milli Eğitim Bakanlığında kadrolu öğretmenlik yaptığını beyan ettiği gözetildiğinde, davacının tacir olmadığının kabulü gerekir. Bu durumda, davanın ticari dava olmaması nedeniyle uyuşmazlığın çözümünde Asliye Hukuk Mahkemeleri görevlidir. Nitekim, Ankara 24. Hukuk Dairesinin 2022/927 E.- 2022/2517 karar sayılı ilamında da, adi ortaklıkta görevli mahkemenin belirlenmesinde aynı hususlara vurgu yapılmıştır.
Açıklanan nedenlerle Asliye Hukuk Mahkemesine görevsizlik kararı verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniyle HMK.’nun 114/1-c maddesi ve 115/2. maddeleri gereğince davanın dava şartı yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2-Görevli mahkemenin Diyarbakır Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna,
3-6100 Sayılı HMK’nın 20.maddesi gereği kararın kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmesi halinde kesinleşme tarihinden itibaren, kanun yoluna başvurulması halinde bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize veya bulunulan yer mahkemesine başvurularak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmesi halinde dosyanın görevli DİYARBAKIR NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE gönderilmesine, aksi takdirde dosyanın resen ele alınarak davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
4-H.M.K.’nın 331/2. maddesi uyarınca harç, vekalet ücreti ve diğer yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip Hakim