Emsal Mahkeme Kararı Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/1547 E. 2023/209 K. 13.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
DİYARBAKIR
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : Bankalarca Kullandırılan Ticari Kredilerden Ve Ticari Kredili Mevduatlardan Kaynaklanan Davalar (İtirazın İptali)
DAVA TARİHİ : 27/12/2022
KARAR TARİHİ :

Mahkememizde görülmekte olan Bankalarca Kullandırılan Ticari Kredilerden Ve Ticari Kredili Mevduatlardan Kaynaklanan Davalar (İtirazın İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, davalının müteselsil kefil olduğu dava dışı …’in müvekkil bankanın … … Şubesi ile imzalamış olduğu ticari nitelikli bankacılık kredi sözleşmesi gereğince da dışı asıl borçluya müvekkil bankadan farklı ürün kredi/krediler kullandırıldığını, kullanılan kredilere ilişkin borcun ödenmemesi üzerine dava dışı asıl borçlu ve davalı kefile ihtarnameler gönderildiğini, ihtara rağmen herhangi bir ödeme yapılmaması üzerine kredi alacaklarının tahsili için … İcra Dairesinin ….., … ve ….. esas sayılı dosyaları üzerinden başlatılan icra takiplerinin davalının itirazları üzerine durduğunu, davalının kefaletle sorumlu olduğu miktar …. TL olup, yapılan itirazların haksız olduğunu ileri sürerek davalının kefalet tutarı olan …. TL ile sınırlı olmak ve icra dosyaları açısından tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla davalının icra takip dosyalarına yapmış olduğu itirazın iptali ve takibin devamı ile davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin …. tarihinde …’in …. genel kredi sözleşmesi ile bankadan çekmiş olduğu krediye kefil olduğunu ve bu krediye ilişkin borcun ödendiğini ve kefalet sözleşmesinin sona erdiğini, bu krediye ilişkin bonç ödendikten sonra asıl borçlu tarafından kefaletin devam edip etmediğinin banka görevlisine sorulması üzerine kefaletin sona erdiğinin belirtildiğini, …’in daha sonra kullanmış olduğu kredilere yönelik herhangi bir kefaletinin bulunmadığını, takip ve dava konusu yapılan kredi borcunun … tarafından mobil bankacılık üzerinden çekilen krediler olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davacı tarafından müvekkil aleyhine başlatılan her üç takipte toplam ana para borç miktarının ….. TL olduğu ve faiz ve diğer ferileri ile birlikte toplamda …. TL olarak üç takibe de devam edildiğini ve müvekkilin toplam borçtan sorumlu tutulduğunu, müvekkile gönderilen ödeme emirlerinin ana para borç miktarı üzerinden gönderildiğini ve sonrasında faiz ve diğer ferilerinin de eklendiğini, bu durumun davacı tarafın açıkça kötüniyetli olduğunun göstergesi olduğunu beyan ederek davanın reddi gerektiğini savunmuş ve davalının kötüniyetli takip başlattığından bahisle dava değerinin %20’sinden az olmamak üzere davacı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Taraflarca dosyaya sunulan deliller incelenmiş, davalı bankadan genel kredi sözleşmesi ile kefalet sözleşmesi celp edilerek dosya arasına kazandırılmış, davaya konu edilen icra takip dosyaları UYAP sistemi üzerinden mahkememiz dosya arasına eklenmiştir.
Dava, genel kredi sözleşmesine dayalı kefil aleyhine başlatılan icra takiplerine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Dava dışı asıl borçlu ile davacı banka şubesi arasında imzalanan ….. tarihli genel kredi sözleşmesini davalının ….. TL kefalet miktarı ile sınırlı olmak üzere müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, davacı banka tarafından kredi alacağının tahsili açıklamasıyla dava dışı asıl borçlu ve davalı kefil aleyhine … İcra Dairesinin …. esas sayılı dosyası üzerinden asıl alacak ve ferileri dahil toplamda ….. TL,…… esas sayılı dosyası üzerinden asıl alacak ve ferileri dahil toplamda …. TL ve … İcra Dairesinin …. esas sayılı dosyası üzerinden asıl alacak ve ferileri dahil toplamda …. TL’nın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı-borçlunun gönderilen ödeme emirlerine süresinde itiraz ettiği, her üç takip dosyası yönünden elde ki itirazın iptali davasının 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı yönünden geçerli bir kefalet ilişkisinin kurulup kurulmadığı, kefalet ilişkisinin kurulduğunun kabulü halinde kefaletin takibe konu borcu kapsayıp kapsamadığı, kapsadığının kabulü halinde kefile başvuru şartlarının oluşup oluşmadığı, temerrüdün gerçekleşip gerçekleşmediği, buradan varılarak sonuca göre davalının takibe konu borçtan sorumlu olup olmadığı, sorumlu ise miktarına ilişkindir.
Elde ki itirazın iptali davasına konu alacağın dayanağı genel kredi sözleşmesi …. tarihli olup, davalının sözleşmede müteselsil kefil sıfatıyla imzası bulunmaktadır. Sözleşme tarihi gözetildiğinde kefaletin TBK’nun 583. ve 584. maddelerindeki şekil koşullarına uygun olarak düzenlenmiş olması gerekmektedir.
UYAP’ta yer alan nüfus kayıt örneğine göre davalı kefalet tarihi olan …. tarihinde evlidir.
Davalının kefaletinde el yazısı ile kefalet limiti, müteselsil ibaresi ve kefalet tarihi yazılı ise de, kefalete ilişkin eş rızası bulunmamaktadır.
TBK’nun 584/1. maddesi uyarınca eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir. Anılan maddeye …. tarihinde 6455 sayılı Kanunun 77. maddesi ile eklenen 3. Fıkra ile, ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak yada yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkarlar siciline kayıtlı esnaf ve sanatkarlar tarafından verilecek kefaletler, 27.12.2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkarlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eş rızası aranmayacağına ilişkin düzenleme getirilmiştir. Davalının kefaletinin yer aldığı sözleşme tarihi …. tarihli olup, anılan yasal değişiklikten sonradır. Taraflar gerçek kişi olup, kullanılan kredinin dayanağı genel kredi sözleşmesidir. Tarafların sıfatı ile imzalanan kredi sözleşmesinin niteliği gözetildiğinde davalı tarafından verilen kefalet TBK’nun 584/3. maddesi kapsamında değildir. Bu durumda, davalının …. tarihli sözleşmedeki kefaletinin geçerli olabilmesi için en geç kefaletin kurulması anında eşinin yazılı rızasının alınmış olması gerekir. Dosyaya sunulan kefalet sözleşmesinde eş rızasına ilişkin imza bulunmadığından davalının imzalamış olduğu kefalet sözleşmesi geçersizdir.
Her ne kadar davalı ödeme emrine itiraz dilekçesinde ve yargılama aşamasında kefalete ilişkin şekle aykırılığı ileri sürmemiş ise de, borçtan şahsi sorumluluğu bulunmadığını bildirmiştir. Öte yandan, kefilin şekle aykırı kefalet sözleşmesini yaptığı sırada üstlendiği rizikonun bilincinde olması ve samimi olarak kefil olma iradesini taşıması, şekle aykırılığın re’sen gözetilmesine engel değildir. Basiretli tacir olan banka, kefalet akdinin şekil şartlarını bilerek akdin bu şartlara göre düzenlenmesini sağlayacak konumdadır.
Kefalet sözleşmesinin şekle aykırılık nedeniyle hükümsüzlüğünü hakimin resen göz önünde tutması gerekir (Prof. Dr. Haluk Tandoğan, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, C. II, B.4, sh. 741). Alacaklı kesin hükümsüz bir kefalet sözleşmesine dayanarak kefilden ifa talebinde bulunamayacağı gibi, kefilin yapacağı ifanın hükümsüzlüğü düzeltici etkisi de olmaz. Alacaklı ifa talebini dava yolu ile ileri sürerse, hakim kefil tarafından ileri sürülmese bile şekle aykırılığı görevi gereği göz önünde tutar. Hatta kefil, kefalet sözleşmesinin şekle aykırılığına dayanmak istemediğini açıkça söylese ve savunmasını esas borcun geçerli olmadığı olgusu üzerine kursa bile, hakim kefalet sözleşmesinin şekle aykırılığını yine de dikkate alabilecektir. Öyle ki, şekle aykırılığı tespit ettikten sonra esas borcun geçerli olup olmadığını ayrıca araştırması gerekmez. Aksi halin kabulü, şekil zorunluluğu getiren kuralın tarafların anlaşması ile devre dışı bırakılabileceğini kabul etmek anlamına gelir. Böyle bir sonuç, şekil zorunluluğu getiren kuralın emredici niteliği ile bağdaşmaz. Diğer taraftan, hakim, tarafların anlaşması ile görevi gereği yapması gereken bir denetimi yapmaktan alıkonamaz (Doç.Dr. Burak Özen, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Çerçevesinde Kefalet Sözleşmesi, İstanbul 2012, sh. 229).
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 12/04/1944 gün ve 14 esas 13 karar sayıl ilamında da “.. Mahkemelerden ancak mevcut ve bir kanun hükmü ile himaye edilen haklar için karar istenebileceği cihetle davanın esaslı şartlarından olan hak vücut bulmamış ve kanun tarafından himaye edilmemiş ise, diğer tarafın talebi beklenmeksizin hâkimin bu davayı dinlememesi ve red etmesi icap eder. Aksi takdirde hâkimin dava edileni borçlu olmadığı ve davacının talebe hakkı bulunmadığı bir şeyle mahkûm etmesi gibi batıl bir netice husule gelir ” gerekçesiyle kefaletin geçerlilik şartının mahkemece re’sen dikkat alınması gerektiği vurgulanmıştır.
Hal böyle olunca, davacı banka ile dava dışı asıl borçlu … arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinde davalının …. TL limitle müteselsil kefil sıfatıyla imzasının yer aldığı, davalı kefilin sorumlu olduğu azami miktar ile müteselsil kefil ibaresi ve kefalet tarihinin el yazısı ile yazılı bulunduğu, anılan davalının el yazısına ve imzaya yönelik herhangi bir itirazının bulunmadığı görülmüş ise de, kefalet sözleşmesinde eş rızasının bulunmadığı, kefalet tarihi itibarıyla evli olan davalının eş rızasının zorunlu olduğu, kanundan kaynaklanan geçerlilik koşullarının tarafların bu yönde herhangi bir itirazı bulunup bulunmadığına bakılmaksızın, yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmesi gerekeceği, kefalet sözleşmesine ilişkin geçerlilik koşulunun gerçekleşmediği, davalının kefil olarak borçtan sorumlu tutulamayacağı gözetilerek açılan davanın reddine karar verilmesi gerekmiş, davacı banka davalı aleyhine icra takibi başlatmakta haksız ise de, kötüniyetli olduğuna ilişkin herhangi bir iddia ileri sürülmediği gibi, bu yönde bir bilgi ve belgede bulunmadığından davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur..
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Koşulları oluşmadığından davalının kötü niyet tazminatı talebinin REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL peşin harcın, başlangıçta yatırılan 954,58 TL harçtan mahsubu ile bakiye kalan 853,88 TL harcın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Arabuluculuk aşaması görüşme sonucunda anlaşamama ile sonuçlandığından, 6325 Sayılı HUAK’nun 18/A-13 maddesi ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen … TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak Hazineye irad kaydına,
7-Davacı yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Diyarbakır Bölge Adliye Mankemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip Hakim