Emsal Mahkeme Kararı Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/1516 E. 2023/142 K. 03.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
DİYARBAKIR
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/12/2022
KARAR TARİHİ : 03/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, mülkiyeti müvekkiline ait olan … plaka sayılı aracın … sevk ve idaresinde iken davalı sigorta şirketince sigortalanan ve …’ın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın çarpması sonucu maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini kazada sigortalı araç sürücüsünün asli kusurlu olduğunu, bu durumun kaza tespit tutanağı, tanık, keşif ve sair hususlarla ispatlanacağını, müvekkil tarafından aracında oluşan değer kaybının tazmini için davalı sigorta şirketine mail yolu ile başvuru yapmasına rağmen herhangi bir ödeme yapılmadığını, değer kaybı ve tamir süresince müvekkilin maruz kaldığı kar kaybının karşılanması gerektiğini ileri sürerek fazlası saklı 100,00 TL’nın davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, usul ve esas yönünden davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
6102 sayılı TTK’nın 4. maddesine göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğmuş bulunması veya anılan yasa maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan sayılması gerekir. Aynı Kanunun 5. maddesi uyarınca ticari davalarda görevli mahkeme ise Asliye Ticaret Mahkemesidir.
Dava, trafik kazası nedeniyle davacının aracın da oluştuğu iddia edilen değer kaybının kazaya sebebiyet verdiği ileri sürülen aracın zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesini düzenleyen davalı sigorta şirketinden tahsili istemine ilişkin olup, sigorta hukukundan kaynaklı mutlak ticari dava niteliğindedir.
01.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7155 sayılı yasanın 20. Maddesi ile değişik 6102 sayılı yasanın 5/a. maddesinde; “bu kanunun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalarda konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” hükmü ile aynı kanunun 6325 sayılı kanunda değişiklik yapan 23. Maddesinde “(2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir.Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın , dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” hükmü yer almaktadır.
Bu hükümlerden anlaşılacağı üzere, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talebi içeren ticari davalarda arabuluculuk başvurusunun dava şartı olduğu ve başvuru sonucunda düzenlenen son tutanağın dava dilekesine eklenmesinin zorunlu olduğu, son tutanak eklenmediği takdirde 1 haftalık kesin süre verilerek son tutanağın mahkemeye sunulmasının istenilebileceği, arabulucuya başvuru yapılmadan dava açıldığının anlaşılması halinde ise herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın dava şartı yokluğundan usulden reddedileceği öngörülmüştür.
Eldeki davada; davacı vekili tarafından dava açılırken sunulan son tutanağın fotokopi olduğu anlaşılmakla aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış suretinin sunulması için 1 haftalık kesin süre verilmesine rağmen, verilen kesin sürede arabuluculuk son tutanağının aslı veya arabulucu tarafından onaylanmış sureti sunulmadığı gibi ön inceleme duruşmasının yapıldığı ana kadar da bu eksikliğin yerine getirilmediği anlaşılmakla 6325 sayılı Kanunun 18/A-2 ve 6100 sayılı HMK.’nun 114 ile 115. maddeleri gereğince davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
5-Davacı yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda, davanın değeri itibariyle kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip Hakim