Emsal Mahkeme Kararı Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/1436 E. 2023/236 K. 26.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
DİYARBAKIR
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/12/2022
KARAR TARİHİ :

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, davalı şirketin müvekkil şirketten ….. tarihinde …. TL’lik filimli …., …. TL’lik çam kereste ve …. TL’lik … satın aldığını, söz konusu bedellere KDV de eklenince toplam bedelin …. TL olduğunu, söz konusu malların davalıya teslim edildiğini ancak düzenlenen faturalara konu borcun bakiyesi ödenmesi gerekirken herhangi bir ödeme yapılmadığını, davalı tarafından takibin dayanağı olan faturalara yasal süre içinde itiraz etmemek suretiyle faturaların münderecatını kabul ettiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla bilirkişi tarafından net tutar belirlendiğinde arttırılmak üzere şimdilik …. TL tutarındaki fatura alacağının davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, zamanaşımının dolduğu, davaya konu edilen fatura içeriğindeki malzemelerin müvekkil şirkete teslim edilmediği, teslime ilişkin ispat yükünün davacıda olduğunu, haricen öğrenilen bilgilere göre davacının fatura konusu malları başkasına sattığını, sattığı kişiden bedelini alamayınca müvekkil şirkete karşı fatura tanzim ederek iş bu alacak davasını açtığı beyan ederek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Dava, satış sözleşmesi gereğince düzenlenen fauraya dayalı alacak istemine ilişkindir.
Davacı taraf, faturaya konu ürünler davalıya teslim edildiği halde bedelinin ödenmediğini iddia etmiş, davalı taraf ise faturaya konu ürünlerin müvekkiline teslim edilmediğini savunmuştur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık,davaya konu edilen faturada yazılı ürünlerin davalıya teslim edilip edilmediği, buradan varılacak sonuca göre davacının faturada yazılı bedeli talep edip edemeyeceğine, zamanaşamı süresi içerisinde talepte bulunulup bulunulmadığına ilişkindir.
Davaya konu faturanın satış sözleşmesine dayalı olarak düzenlenmesine, fatura tarihi ile davanın açıldığı tarih gözetildiğinde davanın zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı anlaşılmakla işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
6100 sayılı HMK’nun 190. maddesi gereğince, ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
6102 sayılı TTK.’nun 21/2. Maddesi gereğince, bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 64/1. maddesinde ise: her tacirin, ticarî defterleri tutmak ve defterlerinde, ticarî işlemleriyle ticarî işletmesinin iktisadi ve malî durumunu, borç ve alacak ilişkilerini ve her hesap dönemi içinde elde edilen neticeleri, bu Kanun’a göre açıkça görülebilir bir şekilde ortaya koymak zorunda olduğu düzenlenmiş, aynı Kanun’un 64/3. maddesinde de, tacirlerin tuttuğu yevmiye defteri, defteri kebir ve envanter defterinin açılış onaylarının, kuruluş sırasında ve kullanılmaya başlanmadan önce yapılacağı, yevmiye defterinin kapanış onayının ise, izleyen faaliyet döneminin altıncı ayının sonuna kadar yaptırılması gerektiği belirtilmiştir. Yine TTK’nın 82. maddesinde de her tacirin ticarî defterlerini 10 yıl süre ile saklamak zorunda olduğu düzenlenmiştir.
Ticarî defterlerin ibrazına ilişkin olarak Türk Ticaret Kanunu’nun 83. maddesi;
“(1) Ticari uyuşmazlıklarda mahkeme, yabancı gerçek veya tüzel kişi bile olsalar, tarafların ticari defterlerinin ibrazına, resen veya taraflardan birinin istemi üzerine karar verebilir.
(2) Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun, yargılamayı gerektiren davalarda hazırlık işlemlerine ilişkin hükümleriyle senetlerin ibrazı zorunluluğuna dair olan hükümleri ticari işlerde de uygulanır.” hükmünü haiz olup TTK’da, belirtilen düzenlemenin ikinci fıkrasındaki HMK’ya yapılan atıf dışında ibraz edilmemenin sonuçları hakkında herhangi bir düzenleme ihdas edilmemiştir. Buradan hareketle HMK’daki ticarî defterlerin ibrazına ilişkin düzenlemeler üzerinde durulması da önem arz etmektedir.
Ticarî defterlerin ibrazı ve delil niteliği, HMK’nın 222. maddesinde düzenlenmiş olup maddenin 1. fıkrasında mahkemenin, ticarî davalarda tarafların ticarî defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebileceği ve aynı maddenin 2. fıkrasında ise ticarî defterlerin, ticarî davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması gerektiği düzenlenmiştir. Ticarî defter kayıtları ikinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan tarafın, ticarî defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticarî defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticarî defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir (HMK m. 222/3). Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticarî defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olurlar. (HMK m. 222/4).
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222/5. maddesi uyarınca taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticarî defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır. Bu hüküm, taraflardan birinin ileri sürdüğü hususun ispatında münhasıran karşı tarafın defterlerine delil olarak dayandığı hâllerde uygulanacaktır. Ayrıca ticarî defterlerin ibraz edilmemesi durumunda ibrazı isteyen tarafın iddiasını ispatladığı kabul edilecek olup bu hususta hâkime takdir yetkisi tanınmamıştır.
Somut olayda, faturalara konu malın teslim edildiğinin ispat yükü davacı tarafta olup, teslime ilişkin herhangi bir yazılı belge sunulmamıştır. Öte yandan … tarihli celsede her iki tarafın ticari defterleri üzerinde inceleme yapılarak bilirkişi raporu alınmasına yönelik ara karar kurulmuş, taraflara ticari defterlerin sunulması veya bulunduğu yerlerin bildirilmesi ihtar edilmiştir. Davacı vekili … tarihli dilekçe ile bilirkişi ücretini yatırdığını beyan ederek ara karar gereğinin yapılmasını talep etmiş ise de, taraf vekillerince, verilen kesin süre içerisinde ticari defterler sunulmadığı gibi bulunduğu yerlerde bildirilmemiştir. Taraflar ticari defterleri sunmamakla ve bulunduğu yeri bildirmemekle artık bu delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılmıştır. Her ne kadar davacı vekili …. tarihli celsede münhasıran davalının ticari defterlerine dayandıklarını beyan etmiş ise de, dava dilekçesinin deliller kısmında ticari defterler yanında diğer delillere de dayanmış, münhasıran davalının ticari defterlerine dayanmamıştır. Bu durumda, davacının HMK.’nun 225. Maddesinin 5. Fıkrasında düzenlenen husustan faydalanma imkanı bulunmamaktadır. Dosyadaki mevcut delil durumu itibarıyle değerlendirme yapıldığında davacı tarafın faturaya konu ürünleri davalıya teslim ettiğini ispatlayamadığı anlaşılmakla, açılan davanın reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcının, başlangıçta yatırılan 181,03 TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 100,33 TL’nın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan 16.901,76 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Arabuluculuk aşaması görüşme sonucunda anlaşamama ile sonuçlandığından, 6325 Sayılı HUAK’nun 18/A-13 maddesi ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.560,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak Hazineye irad kaydına,
6-Davacı tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip Hakim