Emsal Mahkeme Kararı Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/1280 E. 2023/92 K. 25.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
DİYARBAKIR
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : Menfi Tespit (Abone Sözleşmesi)
DAVA TARİHİ : 28/10/2022
KARAR TARİHİ : 25/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Abone Sözleşmesi) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili Mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin kaçak elektrik kullanmamasına rağmen müvekkil aleyhine kaçak elektrik kullandığı iddiasıyla Diyarbakır İcra Dairesi … esas sayılı dosyasıyla … TL tutarında icra takibi başlatılarak kaçak elektrik cezası tahakkuk edildiğini, müvekkilinin bu faturalara istinaden davalı kuruma ödeme yaptığını, sayacı okumaya gelen DEDAŞ görevlisinin tamamen şüphe üzerine tutanak tuttuğunu, çünkü müvekkilinin kaçak elektrik kullanmamakla birlikte her ay kullandığı elektriğin faturalarını düzenli olarak ödediğini, tamamen tahmin, bilimsellikten uzak, yapılan işin uzmanı olmayan DEDAŞ görevlisinin tutanağının hukuki dayanaktan yoksun olduğunun, kabul etmek anlamına gelmemekle birlikte bir an için müvekkilin kaçak elektrik kullandığını kabul etseler bile kesilen cezanın miktarının oldukça yüksek olduğunu, ceza miktarı da usul ve yasaya aykırı olduğunu, kaçak elektrik kullanımı iddiası ile dağıtım şirketi tarafından düzenlenen ve tüketici tarafından ödenen bedelin iadesi talebi taraflar arasında abonelik sözleşmesi olması sebebi ile TBK 146.maddesi gereğince 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunu, davacı ve davalı arasında uyuşmazlık elektrik aboneliğinden kaynaklandığını, davacının fazla ödeme yaptığını iddia ederek ödediği bu fazla kısmın iadesini talep ettiğini, tüketici hukuku kapsamında tüketici mahkemelerinde görülen uyuşmazlıklarda dava şartı olan arabuluculuk başvurusu yapıldığını belirtmiş, bu nedenle şimdilik … TL’lik cezanın iptaline ve ödedikleri bu meblağın ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı cevap dilekçesinde özetle; davanın kısmi alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gerektiğini, oysaki mevcut davada davacı taraf zaten dava dilekçesinin içeriğinde uyuşmazlık konusu miktarı belirleyebilmiş ve buna rağmen kısmi alacak davası olarak davasını açtığını, bu sebeple öncelikli olarak davacı tarafça eksik yatırılan harcın tamamlatılmasını talep ettiklerini, sırf taraflar arasında alacak miktarı bakımından uyuşmazlık bulunması, talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olması anlamına gelmediğini, önemli olan objektif olarak talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olması olduğunu, sadece alacak miktarının taraflar arasında uyuşmazlık bulunması ya da tartışmalı olmasının kısmi alacak davası açılması için yeterli sayılması halinde, neredeyse tüm davaların kısmi alacak davası olarak kabulü gerekir ki, bu da kanunun amacına aykırı olduğunu, bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesinin kısmi alacak davasının açılabilmesi için yeterli olmadığını, bir davada bilirkişiye başvurulmasına rağmen davacı dava açarken alacak miktarını belirleyebiliyorsa, kısmi alacak davasının açılamayacağını, bu sebeple davacı tarafın bilirkişi incelemesinden sonra davasını ıslah etmesinin hukuken mümkün olmadığını, davalı müvekkil şirket aleyhine ikame edilen davada kendilerine edilen dava dilekçesine karşı esasa ilişkin cevaplarını sunduklarını, öncelikle davacı tarafından müvekkil kurum aleyhine ikame edilen davanın haksız olup dava hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacının dava dilekçesi hukuki dayanaktan yoksun olduğu gibi mahkemeyi yanıltmaya yönelik ifadelerle dolu olduğunu, müvekkil şirketten celp edilecek olan belgelerden anlaşılacağı üzere davacının sözleşmesiz enerji kullanmak suretiyle kaçak elektrik kullandığının tespit edildiğini, hal böyle iken kaçak elektrik tüketimi nedeniyle kendisine tahakkuk ettirilen kaçak tahakkuku ile ek tahakkuk bedelleri yönünden davacı tarafından dava açılmış olması davacının kötü niyetli olduğunun ispatı olduğunu, bu nedenle esasa ilişkin cevapları, karşı delil sunma hakları bu aşamada saklı tutmak kaydıyla, izaha çalışılan nedenlerle davacı tarafından haksız ve hukuka aykırı olarak açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : Elektrik abonelik sözleşmesi ve dava konusu aboneliğe ilişkin belgeler, EPDK mevzuatı, Enerji piyasası Tarifeler Yönetmeliği, tutanaklar , kaçak/usulsüz elektrik kullanım tespit tutanağı, tüketim ekstreleri, vs….
GEREKÇE :
Dava, kaçak elektrik tüketiminden kaynaklı menfi tespit istemine ilişkindir.
Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınması gerekir.
TTK m. 4 hükmünde, bir davanın ticarî dava niteliğinde olup olmadığının tespiti bakımından üç ayrı kıstas kabul edilmiştir.
Bunlardan ilki, tarafların sıfatına ve işin ticarî işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ve başka hiçbir şart aranmaksızın TTK veya diğer kanunlarda ticarî sayılan davalardır (mutlak ticarî davalar). Mutlak ticarî davalar herhangi bir unsurun, bağlama noktasının veya sebebin davanın ticarî niteliğini değiştirmediği, mahkemenin kanaatinin rol oynamadığı davalardan olup; TTK m. 4(1) hükmünde (a) ilâ (f) bentlerinde sayılmıştır.
İkincisi ise, yalnızca bir ticarî işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticarî nitelikte kabul edilen davalardır. TTK m. 4(1)-son cümle hükmü uyarınca ikinci grup ticarî davalar, yalnızca bir tarafın ticarî işletmesini ilgilendiren havale, vedia (saklama) sözleşmesi ile fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalardır. Bu nevi davaların ticarî nitelikte sayılması için yalnızca bir tarafın ticarî işletmesiyle ilgili olması TTK’da gerekli ve yeterli görülmüştür.
Üçüncü grup ise, nispî ticarî davalar olup, TTK m. 4(1) hükmü uyarınca her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticarî dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticarî dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticarî işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticarî iş niteliğinde olması veya ticarî iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticarî sayılması davanın ticarî dava olması için yeterli değildir. TTK m. 19/2 hükmü uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş niteliğindeki bir sözleşmenin diğer taraf için de ticarî sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira TTK, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı “ticarî iş” esasına göre değil, “ticarî işletme” esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticarî nitelikte olması tek başına davayı ticarî dava haline getirmez.
Somut olay hakkında yapılan değerlendirmede;
-Diyarbakır Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan müzekkere cevabından anlaşıldığı üzere davacının Ticaret Sicilinde şahıs kaydı veya şirket ortaklığının bulunmadığı,
-Esnaf ve Sanaatkarlar Odasına yazılan müzekkere cevabından anlaşıldığı üzere davacının kaydının bulunduğu görülmekle,
Neticeten davacının tacir olmadığı, dolayısıyla görevli mahkemenin genel mahkeme olan asliye hukuk mahkemesi olduğu görülmekle aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeni ile HMK’nın 114. ve 115. mad. gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden REDDİNE,
2-Tarafların görevsizlik kararının kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulması halinde ise bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde mahkememize müracaatı halinde dava dosyasının görevli DİYARBAKIR NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE gönderilmesine,
3-Yargılama giderlerinin HMK’nın 331/2 maddesi gereğince görevli mahkemece nazara alınmasına,
Dair davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karara karşı , 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip Hakim