Emsal Mahkeme Kararı Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/621 E. 2022/360 K. 15.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
DİYARBAKIR
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI : 1-
VEKİLİ :
DAVALI : 2-
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/01/2021
KARAR TARİHİ : 15/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 30.12.2018 tarihinde………… plakalı davacıya ait araç ile………….. sevk ve idaresindeki …………. plakalı araç arasında yaşanan kaza ile hatalı ve kanuna aykırı tutulan kaza tespit tutanağının iptalini, kazada kusur oranlarının tespitini, davacının aracında meydana gelen 83.890,92 TL’nin ödenmeyen 41.945,46 TL’sinin davalılardan olay tarihi itibari ile işleyecek faiziyle birlikte tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde özetle: Uyuşmazlık konusu 30.12.2018 tarihli trafik kazası nedeni ile davalı şirket hakkında açılan dava da, davacı tarafın araç için onarım bedelinin tazmini talebinde bulunulduğunu, Bilindiği üzere tazminat taleplerinde zamanaşımı süresi alacağın muaccel olduğu yani kaza tarihinden itibaren 2 yıl olduğunu, bu talep hakkının 30.12.2020 tarihinden sonra biteceğini. davanın ise 19.01.2021 tarihinde açılmış olduğu hususu dikkate alındığında, talep edilen alacağın zamanaşımına uğramış olduğunu, bu nedenlerle davanın zamanaşımı nedeni ile reddini talep ve dava etmiştir.İlgili kazaya karışan ………….. plakalı araç davalı …………… A.Ş. tarafından 22/04/2018-2019 tarihlerini kapsayan ………….. numaralı Karayolları Mali Sorumluluk Sigortası ile sigortalanmış olduğunu, davalı sigorta şirketinin sorumluluğu iş bu sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında poliçe limitleri olan 33.000,00-TL ile sınırlı olduğunu, davalı şirket tarafından yapılan ödeme sonucu alınan ibraname ile sorumluluğu kalmadığını, Tazminat bedelinin ödenmesi koşulu ile söz konusu zararın tamamen tazmin edilmiş olduğunu, bu hasar dolayısıyla davalı şirketin her türlü hak, alacak ve davadan kayıtsız şartsız ibra ettiğini beyan ve taahhüt ederek imzaladığının görüldüğü, buna göre, kaza sonrasında davalı şirket ve davacı tüm bedeller üzerinden anlaşılarak kendisine ödeme yapılan tarafın, aynı zamanda taraflarını ibra etmiş olup; davalı yanca her hangi bir hak ve alacak talep edememesi gerektiğini, Bu durumda mahkemece, borcu söndüren sebeplerden olan ödeme ve ibraname uyarınca davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, haksız fiillerden kaynaklanan tazminat talepleri, özünde, haksız fiilden kaynaklanan zararların giderilmesinin karşılığını oluşturmakta olduğunu, diğer bir ifade ile tazminat ile amaç aslında zarar nedeniyle bozulan dengeyi tekrar kurmak ve fiilden önceki duruma kavuşulmasını sağlamakta olduğunu, bu bakımdan, tazminat taleplerinde en önemli noktayı zarar miktarının tespiti oluşturmakta olduğunu, bu durumun sebebinin ise, yukarıda da ifade edildiği üzere, tazminat miktarının zarar miktarından fazla olamaması gerektiğini, zarar en genel ifadesi ile kişinin iradesi dışında malvarlığında meydana gelen azalma olduğunu, malvarlığının aktifinin azalmasından kasıt uyuşmazlık konusu olayda olduğu gibi zarar görenin aracının onarımı yapıldığında servise ödenen ücret olduğunu, zararın hesabının ise fark teorisi kullanılmak suretiyle yapılması gerektiğini, buna göre haksız fiil işlenmeseydi malvarlığının içinde bulunacağı durum ile haksız fiil işlendikten sonra malvarlığının içinde bulunduğu durum arasındaki fark zararı ifade etmekte olduğunu, Anlaşılacağı üzere zarar gören malvarlığındaki azalma servise ödenen ücret olacağını, davacı tarafın aracını yaptırması için gerekli paranın belirlenmesi gerekmekte olduğunu, haksız fiil hükümleri dayanak gösterilerek açılan bu dava sonucu almış olduğu parayı eksiksiz bir şekilde onarımı için harcaması gerektiğini, eğer aracın onarımı daha uygun bir bedele denk geliyor ve onarımdan sonra davacı tarafın cebinde para kalıyor ise burada davacı taraf sebepsiz zenginleşiyor demek olduğunu, Sigortanın sebepsiz zenginleşme aracı olmadığını, davacı tarafından aracın onarımına ilişkin somut bir delil dosyaya sunmadığını, Taraflar arasında yapılan Mutabakatname ile oluşan hasarın tam eksiksiz garantili “aslına uygun” olarak 24.500,00-TL olmak üzere anahtar teslim onarım yapılacağı hususunda anlaşma yapıldığı ve imza altına alındığını, davalı şirket tarafından da bu tutarın davacı tarafa ödenmiş olduğunu, başvuran tarafın aracının 24.500,00-TL’ye onarımının sağlanabileceğinin tespit edildiği ve kusur durumu dikkate alınarak 12.250,00-TL davacı tarafa ödenmiş olduğunu, yapılan bu ödeme ile davalı şirket trafik sigortası genel şartları gereği sorumluluğunu yerine getirmiş olup fazlaya ilişkin taleplerin reddi gerekmekte olduğunu, davanın reddini, faiz oranlarının reddini ve yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini istemiştir.
Dosya kapsamında bulunan evraklar:
Davacı vekilinin aynı uyuşmazlık konusuna ilişkin Diyarbakır 2 Asliye Hukuk Mahkemesinde …………. Değişik İş numaralı dosyada hasar bedelinin tespiti noktasında bilirkişi raporunun düzenlendiği görülmüş dosya evrakları işbu dosya arasına alınmıştır.
Davacı vekilinin aynı uyuşmazlık konusuna ilişkin Diyarbakır 6. AHM mahkemesinde dava açıldığı davanın mahkemenin 24/12/2019 T., …………. E., …………… K. Numaralı kararı ile arabuluculuğa başvurulmadığından usulden reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Uyuşmazlık konusu davanın 30/12/2018 tarihinde meydana gelen kaza nedeniyle davacıya ait …………. plakalı araçta meydana gelen zarar ve hasar bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesini süresinde sunduğu ve zamanaşımı itirazında bulunduğu anlaşılmıştır.
2918 sayılı KTK.nun 109/1. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmü, yine aynı kanunun 109/2. maddesinde ise “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir.
Zararın öğrenilmesi, onun kapsamının değil, varlığının öğrenilmesi anlamındadır, zararın varlığı, niteliği ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, o davayı ciddi ve objektif bir şekilde desteklemeye, gerekçelerini göstermeye elverişli yeterli hal ve şartların öğrenilmesi, zararın öğrenilmiş sayılması için yeterlidir.
Doktrinde ve Yargıtay kararlarında da bu husus kabul edilmiş olup, “Zarar görenin zararı öğrenmesi demek, kural olarak zararın kapsamına değil varlığına taalluk eder. Yoksa tazminatın hesabına yarayacak bütün ayrıntıların (zararın miktarının) bilinmesi aranmaz. Zararın varlığı, niteliği ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, davayı ciddi ve objektif şekilde desteklemeye ve davanın gereçlerini göstermeye elverişli yeterli hal ve şartların öğrenilmesi, zararın öğrenilmesi için yeterlidir.” denilmektedir. (Turgut Uygur, Türk Borçlar Kanunu Şerhi,2013,C:1 sh:528, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.05.2017 tarih ve 2016/21-1600 Esas – 2017/937 Karar sayılı ilamı)
Buna göre somut olayda davalının yasal süresi içerisinde zamanaşımı def’inde bulunmuş olmasına göre; davacının, kaza tarihi itibariyle zararı öğrendiğinin kabulü gerektiğinden, sırf maddi hasarla sonuçlanan trafik kazası nedeniyle (bu nedenle uzamış ceza zamanaşımı süresinin uygulanmasını gerektirir bir durum bulunmamaktadır.); kazanın 30/12/2018 tarihinde meydana gelmesi işbu davanın ise 19/01/2021 tarihinde açılmış olması nazara alınarak davaya konu talep yönünden 2 yıllık zamanaşımı süresi geçerli olup, dava da 2 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açılmadığı kanaati ile davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. (bakınız aynı yönde :Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/1866 E., 2021/2290 K.)
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
1-Dosyanın Zamanaşımı nedeniyle REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL maktu harcın dava açılırken peşin alındığı anlaşıldığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
3-Davacının karşıladığı harç ve yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, artan avansın davacıya iadesine,
4- Davalı taraf kendisini vekille temsil ettiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesince belirlenen 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5- 6325 sayılı yasanın 18/A maddesi gereği Adalet Bakanlığı tarafından karşılanan ve yargılama giderinden sayılan Arabuluculuk Ücret Tarifesinde belirtilen iki taraf için iki saatlik ücret tutarı karşılığı olan 1.320,00-TL arabulucu ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Dair davacı vekili yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda verilen karara karşı, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 15/02/2022

Katip Hakim