Emsal Mahkeme Kararı Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/4 E. 2022/1794 K. 19.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
DİYARBAKIR
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVA : Alacak (Cari Hesap Veya Ticari Kredi Sözleşmesi Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 02/09/2021
KARAR TARİHİ : 19/04/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Cari Hesap Veya Ticari Kredi Sözleşmesi Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil ve ailesinin ……………. ilinde ticaret ile uğraşmakta olduklarını, pek çok şehre toptan ürün göndermekte olduklarını, müvekkil ile birlikte …………….. ve …………… ile de aktif olarak birlikte çalışmakta olduklarını, toptan sakatat işi yapmakta olduklarını, ruhsat ve vergi levhası müvekkilin abisi olan ……………… adına olduğunu, Davalı taraf …………İlinin …………… ilçesinde bilinen bir esnaf olduğunu, ticaret ile uğraşmakta olduğunu, Oğlu …………… ve yeğeni …………. ile birlikte ticaret ile uğraşmakta olduklarını, ……………… ilçesinde Çiftlik sahibi olup sakatat işi ile de uğraştıklarını, davacının abisi olan ………………. ile ………………’un kardeşi …………..Turhal’da sakatat işinde ortaklık yaptıklarını, tarafların birbirini bu sebeple geçmişten bu yana tanıdıklarını, taraflar arasınca cari hesap açılmış ve müvekkile çek ile vadeli ödemeler yapıldığını, davacı adına ödemeler genel anlamda …………… adına gönderilmiş olup, bunun sebebi ifade edildiği üzere yapılan işin aile işi olması ve hesap işinin …………… tarafından takip edilmesi olduğu, davacının gönderdiği sakatata karşılık verilen çeklerin meblağ itibari ile birbirini karşılamaması sebebiyle aradaki fark davalıya para olarak eft/havale yapılmış olduğunu, Ticari geçmişin ……………… ile olması nedeniyle açıklama kısmana ………….yazılmış olup, davacıya davalı tarafından 3 adet çek verilmiş olduğu, bunlar; ………….Keşide tarihli 40.000,00TL meblağlı …………. Çek seri numaralı ………../………. çeki, 06.06.2020 Keşide Tarihli 75.000,00TL meblağlı …………….. Çek seri numaralı…………../………… ve 26.11.2019 Keşide tarihli 85.000,00TL meblağlı ………… Çek Seri Nolu……………/……….. çekleri olduğunu, bu çeklerin mal karşılığı müşterilere verilmiş olduğunu ve günü geldiğinde bu çekler bankadan tahsil edilmiş olduğunu, bu çeklerin ödemesinde herhangi bir sorun olmadığını, davacı iş yaptığı ………. Sakatat İnş. Malz. İnş. Tar. Taşımacılık San. Ve Tic Ltdi. Şti. Tarafından 15.02.2020 Keşide tarihli, 50.000,00TL meblağlı …………… Çek Seri Numaralı …………../ ………………-…………. çekini de davalıya becaiş olarak kullanması için vermiş olup, davalının da bu çeki kullanmış olduğunu, İş bu davaya konu iki adet çekin ödemesinin ise yapılmamış olduğunu, bunlardan ilki 01.05.2020 Keşide tarihli 75.000,00TL meblağlı…………… Çek Seri Numaralı …………çek, bu çekin davacı tarafından ciro edilerek piyasaya sürülmüş ancak çekin vadesi geldiğinde davalının imza yönünden bankaya itiraz etmesi ve banka kayıtlarında imzasının farklı olması sebebiyle çek bankadan kaşelenmeden davacıya geri gelmiş ve davacı tarafından ödenmiş olduğunu, davacının çeki işleme koymamış olduğunu, çeke herhangi bir kaşe vurulmadığını, ikincisi ise 18.07.2020 Keşide tarihli 75.000,00TL meblağlı…………. Çek Seri numaralı Vakıfbank çekidir. cirantanın ısrarı üzerine çekteki imza ile bankada imzanın bir birini tutmadığına ilişkin kaşe vurulmuş olduğunu, bunun üzerine son ciranta tarafından çek müvekkile ibraz edilerek müvekkile çekin geri dönmüş olduğunu, Müvekkil davalı ile görüştüğünde sıkıntıların yakında biteceği ifade edilip çekin yanlarında kalmasını zaten ticaretlerinin devam ettiği ve ürün alınarak cari hesaptan kapatılacağı ifade edilmiş olduğunu, müvekkilin de ticarete binaen davalı tarafı idare etmiş olduğunu, çekin ödenmesini kendisi yapmış olduğu, davacının bu iki çeki kendisinin ödemiş olduğunu, Müvekkil ile davalının devam eden ticari ilişkisi sebebiyle yaptığı cari hesap inlemesinde 84.500,00TL alacağı olduğu görüldüğü, bu sebeple her ne kadar çek bedelleri 150.000,00TL ise de gerçek alacağı 84.500,00TL olduğu için bu meblağı talep ettiklerini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile davalıdan 84.500,00TL alacağımızın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte tahsili ile taraflarına ödenmesini, Yargılama gideri ve ücreti vekaletin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili 13/12/2021 tarihli dilekçesinde özetle; Davacı dava dilekçesi ile davalı ile aralarında bir ticari ilişki olduğunu iddia etmiş olduğunu ancak bu ticari ilişkinin nasıl bir ticari ilişki olduğunu açık bir şekilde davacı taraf ifade edemediğini, Bu nedenle sayın mahkemece davacıya dava dilekçesini açıklaması için süre verilmesi gerektiğini, yasal süre içinde dava dilekçesi açıklanmadığı takdirde davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Müvekkilinin oto galericilik, oto kiralama ve taksicilik işinde faaliyet gösterdiğini, dava dilekçesinde iddia edildiği gibi sakatat işi ile uğraşmadığını, tüm hususların sadece iddiadan ibaret olduğunu, dava dilekçesinde iddia edilen şekilde bir ticari ilişkinin olup olmadığının ticari kayıtlar incelendiği takdirde görüleceğinin, davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
DELİLLER:
…………..Limited Şirketi adına 11.03.2020 tarihli 75.000,18 TL’lik fatura,
…………../ ……………-………….., ……………. İnş. Malz. İnş. Tar. Taşımacılık San. Ve Tic Ltdi. Şti. Tarafından 15.02.2020 Keşide tarihli, 50.000,00TL meblağlı…….. Çek Seri Numaralı çek sureti
……………/…………………… Şubesi, 01/05/2020 Keşide tarihli 75.000,00TL meblağlı……………. Çek seri numaralı çeki,
………………/………………. Şubesi, 06/06/2020 Keşide tarihli 75.000,00TL meblağlı……………. Çek seri numaralı çeki,
……………../………………Şubesi, 18/09/2020 Keşide Tarihli 75.000,00TL meblağlı …………..Çek seri numaralı çeki,
……………../……………. Şubesi, 26.11.2019 Keşide tarihli 85.000,00TL meblağlı ……….. Çek Seri nolu çek suretleri dosyamız arasına sunulmuştur.
…………….. 06/10/2021 tarihli müzekkeresi ile ödenmiş olan çek bilgilerinin belirtildiği müzekkere dosyamız arasına alınmıştır.
…………….. 28/09/2021 tarihli müzekkeresi ile ödenmiş olan çek bilgilerinin belirtildiği müzekkere dosyamız arasına alınmıştır.
SMMM bilirkişisinden 28/01/2022 tarihli bilirkişi raporu aldırılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasında sakatat alımı neticesinde doğan alacağın tahsili istemine ilişkindir.
Mahkememizce uyuşmazlık konusu belirlenerek ön inceleme duruşması yapıldıktan sonra tarafların ticari defterlerini sunması ve bu doğrultuda inceleme yapmak üzere dosyanın bilirkişiye tevdi edildiği, bilirkişi raporunun 28/01/2022 tarihinde rapor tanzim etmiş olduğu raporun taraflara tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
Dosyada mevcut olan belgeler be bilirkişi raporu incelendiğinde; davacı asilin vergi kaydının bulunmadığı, ………… yılında vergi mükellefi olmadığı; davalının ise …………… yılında işletme hesabına göre defter tutmuş olduğu anlaşılmıştır.
Bu kapsamda yapılan değerlendirmede;
Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Mahkeme duruşma yapmadan, yani taraflara tebligat yapıp onları dinlemeden dosya üzerinden de görevsizlik kararı verebilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmış ise veya yapılmamış olsa bile re’sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip, karara bağlamalıdır.
TTK m. 4 hükmünde, bir davanın ticarî dava niteliğinde olup olmadığının tespiti bakımından üç ayrı kıstas kabul edilmiştir.
Bunlardan ilki, tarafların sıfatına ve işin ticarî işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ve başka hiçbir şart aranmaksızın TTK veya diğer kanunlarda ticarî sayılan davalardır (mutlak ticarî davalar). Mutlak ticarî davalar herhangi bir unsurun, bağlama noktasının veya sebebin davanın ticarî niteliğini değiştirmediği, mahkemenin kanaatinin rol oynamadığı davalardan olup; TTK m. 4(1) hükmünde (a) ilâ (f) bentlerinde sayılmıştır.
İkincisi ise, yalnızca bir ticarî işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticarî nitelikte kabul edilen davalardır. TTK m. 4(1)-son cümle hükmü uyarınca ikinci grup ticarî davalar, yalnızca bir tarafın ticarî işletmesini ilgilendiren havale, vedia (saklama) sözleşmesi ile fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalardır. Bu nevi davaların ticarî nitelikte sayılması için yalnızca bir tarafın ticarî işletmesiyle ilgili olması TTK’da gerekli ve yeterli görülmüştür.
Üçüncü grup ise, nispî ticarî davalar olup, TTK m. 4(1) hükmü uyarınca her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticarî dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticarî dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticarî işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticarî iş niteliğinde olması veya ticarî iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticarî sayılması davanın ticarî dava olması için yeterli değildir. TTK m. 19/2 hükmü uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş niteliğindeki bir sözleşmenin diğer taraf için de ticarî sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira TTK, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı “ticarî iş” esasına göre değil, “ticarî işletme” esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticarî nitelikte olması tek başına davayı ticarî dava haline getirmez.
Öte yandan, 507 sayılı Kanun’un 2. maddesinde ”İster gezici olsun ister bir dükkan veya bir sokağın belli yerinde sabit bulunsunlar ticari sermayesi ile birlikte vücut çalışmalarına dayanan ve geliri o yer ve gelenek ve teamülüne nazaran tacir niteliğini kazanmasını icap ettirmeyecek miktarda sınırlı olan ve bu bakımdan ticaret sicili ve dolayısıyla ticaret ve sanayi odasına kayıtları gerekmeyen, ayni niteliğe (sermaye unsuru olsun olmasına) sahip olmakla beraber, ayrıca çalıştığı sanat, meslek ve hizmet kolunda bilgi, görgü ve ihtisasını değerlendiren hizmet, meslek ve küçük sanat sahipleriyle bunların yanında çalışanlar ve geçimini sınırlı olarak kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlükle temin eden kimselerin 1. maddede belirtilen amaçlarla kuracakları dernekler bu kanun hükümlerine tabidir” denilmektedir.
507 sayılı Kanun, 21/06/2005 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5362 Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 76. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış ve maddenin 2. cümlesi ile diğer yasaların 507 sayılı Yasaya yaptıkları atıfların 5362 sayılı yasaya yapılmış sayılacağı belirtilmiştir. Yeni yasal düzenlemede esnaf ve sanatkar tanımı değiştirilmiş olup Yasa’nın 3. maddesine göre esnaf ve sanatkar, ister gezici ister sabit bir mekanda bulunsun, Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkar meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseleri olarak belirtilmiştir.
Diğer yandan, TTK’nın 12. maddesinde “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.” hükmü ile anılan Yasa’nın 11. maddesinde “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.” düzenlemesi yine TTK’nin 15. maddesinde de “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez.
Mülga 6762 sayılı TTK’nın 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulunca 18/06/2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21/07/2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf-tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiştir.
6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtildiğinden Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekecektir.
Eldeki davanın mutlak ticari dava olmadığı açıktır.
Yukarıda açıklandığı üzere, somut olayda her ne kadar mahkememize dava açılmış ise de davacının davaya konu 2020 döneminde vergi kaydının bulunmadığı, vergi mükelefi olmadığı; davalının ise işletme hesabına göre defter tuttuğu anlaşılmakla nisbi ticari dava kriteri olan her iki tarafın ticarî işletmesini ilgilendirme ve hem de iki tarafın tacir olması şartının somut olayda bulunmadığı anlaşılmakla; görevli mahkemenin genel mahkeme olan asliye hukuk mahkemesi olduğu görülmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi ve Ayrıntısı yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeni ile HMK’nın 114. ve 115. mad. gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden REDDİNE,
2-Tarafların görevsizlik kararının kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulması halinde ise bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde mahkememize müracaatı halinde dava dosyasının görevli DİYARBAKIR NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE gönderilmesine,
3-Yargılama giderlerinin HMK’nın 331/2 maddesi gereğince görevli mahkemece nazara alınmasına,
Dair tarafların yüzüne karşı, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı.19/04/2022

Katip Hakim