Emsal Mahkeme Kararı Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/2033 E. 2022/384 K. 18.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
DİYARBAKIR
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Tespit (Sicil Kayıtları İle İlgili)
DAVA TARİHİ : 21/06/2021
KARAR TARİHİ : 18/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :
Mahkememizde görülmekte olan Tespit (Sicil Kayıtları İle İlgili) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava dilekçesinde özetle:Müvekkil Şirketin, Davalı idaresi altında faaliyet gösteren Diyarbakır ili,………….. İlçesi, ……………Mahallesi sınırları içerisindeki …………………. nolu parsellerdeki hak sahipliğine istinaden, ilgili taşınmazlar OSB Uygulama Yönetmeliği’nin 41.maddesi uyarınca tevhid işlemi uygulanmış olduğunu ve …………… Ada……………. nolu parsel olarak tevhid işleminin tamamlanmış olduğunu, Akabinde, davacı şirketin ilgili tevhid yapıldıktan sonra ………….Ada……………. nolu parsel olarak kayıtlanan taşınmazında gerekli yatırım ve inşaat işlemlerine başlamak amacıyla, Davalıya yapmış olduğu 20.05.2021 tarihli ………….. kayıt nolu başvurusu ile bu yeni parsel numarasına göreTahsis yazısı ve imar durum belgesinin verilmesine ilişkin talepte bulunulduğu, ancak, Davalı idare tarafından, herhangi bir hukuki temeli bulunmayan ve hiçbir kanuni gerekçeye de dayanamayan 21.05.2021 tarih ve ……………. sayılı cevabi yazı ile Tahsis yazısı ve imar durum belgesinin “07.01.2021 tarih ve 2021/01 sayılı Müteşebbis Heyet Başkanlığı’nın almış olduğu karar gereğince borcundan dolayı verilmediği” davacıya iletilmiş olduğunu, davacı kurum, söz konusu Tahsis yazısı ve imar durum belgesi bulunmadan inşaat faaliyetlerine ve yatırıma başlayamamakta olduğunu, davalının, 21.05.2021 tarih ve ………… sayılı cevabi yazısında Müvekkilin borcu olduğundan bahisle talep edilen evrakları vermemesinin kanuni hiçbir dayanağı bulunmadığı, bu karar ve davranışın keyfi olduğu izahtan varest olduğunu, zira, aidat veya sair bir borcun bulunmasıyla talep edilen belgelerin verilmemesi arasında hiçbir yasal veya mantıksal illiyet bağı da bulunmadığını, davacıya atfedilen aidat borcunun meşru zemini de oluşmadığını, zira, davacının tahsisli alanında boyahane ve iplik fabrikaları kurulacak ve işletileceğini, bu fabrikaların bir arıtma tesisi olmadan çalışması ve işlemesi mümkün olmadığını, Oysa ki, “ilgili kanun gereği Davalının yapmak zorunda olduğu endüstriyel biyolojik ve kimyasal atıksu arıtma tesisi” Davalı tarafından bugüne değin yapılmamış olduğunu, dolayısıyla, davacının tüm tesisini tamamlamış olması ihtimalinde bile ilgili arıtma tesisi olmadan faaliyetine başlayamayacağı düşünüldüğünde, söz konusu aidat borçlarının da kanuni ve meşru olmadığı açıkça görüleceğini, söz konusu belgelerin haksız, hukuka aykırı ve keyfi uygulamalar sonucunda verilmemesi suretiyle davacı, fabrika yatırımına başlayamadığından ağır mali zararlara da uğramakta olduğunu, Sonuç olarak, davacı şirketin, Davalı idaresi altında faaliyet gösteren Diyarbakır ili, …………. İlçesi, müvekkil şirketin, davalı idaresi altında faaliyet gösteren Diyarbakır ili, …………..İlçesi, ……………… Mahallesi sınırları içerisindeki …………Ada …………Parsel (eski 27-28-29-30 nolu parsellerdeki) taşınmaza ilişkin tahsis yazısı ve imar durum belgesinin verilmesine yönelik talebinin Davalı tarafından reddinin hukuka aykırı olduğunun tespitini, ilgili taşınmaza ilişkin tahsis yazısı ve imar durum belgelerinin davacıya derhal verilmesini ve yargılama masrafı ile vekâlet ücretinin davalı tarafa tahmiline,
Karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR: Davaya konu davalı OSB tarafından; davacı tarafça tahsis ve imar durum belgesi talebine karşı verilen red kararının iptali gerekip gerekmediği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, Organize Sanayi Bölgesi tahsis ve imar durum belgesi talebinin reddine yönelik kararının iptali istemine ilişkindir.
Davacının 24/02/2021 tarihli dilekçesinde Diyarbakır ili, …………. İlçesi, müvekkil şirketin, davalı idaresi altında faaliyet gösteren Diyarbakır ili, ……….. İlçesi, …………Mahallesi sınırları içerisindeki ……….. Ada ……….Parsel (eski 27-28-29-30 nolu parsellerdeki) taşınmaza ilişkin tevhidi yapılarak, …………. ada ………… parsel olarak tescil edilen arsanın yeni haline göre tahsisinin düzenlenerek kendisine verilmesi talebinde bulunduğu buna binaen; davalı OSB’nın 21/05/2021 tarihli yazı cevabında tahsis ve imar durum belgesinin 07/01/2021 tarih 2021/01 sayılı müteşebbis heyet başkanlığının almış olduğu karar gereği borcundan dolayı verilemediğini belirtmiştir. Kararın davacıya elden tebliğ edildiği, işbu davanın da 21/06/2021 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’nun 7. maddesinin 7. fıkrasında, “Müteşebbis heyet; OSB’nin kuruluş amacını gerçekleştirmek için gerekli kararları ve tedbirleri almak, yer seçimi raporunda belirtilen hususları yerine getirmek, kanun, yönetmelik, kuruluş protokolü ve benzeri düzenlemelerle verilen görevleri yapmak, yönetim ve denetim kurulu çalışmalarını ve hesaplarını ibra etmek, OSB’ye ait para ve diğer kaynakları kuruluş amacına uygun kullanmakla yükümlü ve görevlidir.” hükmüne yer verilmiş; aynı Kanunun 2009 tarihli Uygulama Yönetmeliğinin 23 maddesinin (f) bendinde ise, “imar ve parselasyon planları ve değişiklikleri ile ruhsat ve izinlerin verilmesine ilişkin prensipleri belirlemek” müteşebbis heyetin görevleri arasında sayılmıştır.
Danıştay 10. Dairenin 2016/414 Esas, 2018/2707 Karar sayılı ilamında “…Yukarıda anılan mevzuat uyarınca organize sanayi bölgelerinde faaliyet gösteren işletmelere işyeri açma ve çalışma ruhsatlarının Organize Sanayi Bölgesi tarafından verileceği, buna ilişkin yetkinin de yönetim kurulu başkanı veya vekili ile birlikte bir diğer yönetim kurulu üyesi veya yetkilendirilmiş OSB bölge müdürü tarafından kullanılacağı, işyeri açma ve çalışma ruhsatı alınmadan açılan işyerlerinin yetkili idareler tarafından kapatılacağı ve organize sanayi bölgesi sınırları içinde organize sanayi bölgesi tüzel kişiliğinin yetkili idare olduğu öngörülmüştür.
İdari yargının görev alanı, idare hukuku kuralları içinde, kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla, kamu gücü kullanılarak tesis edilen idari işlemler, idari eylemler ve idari sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklar nedeniyle açılan davaların görüm ve çözümüyle sınırlıdır.
İşyerlerinin açılıp faaliyet göstermesi bu konuda çıkarılan mevzuat hükümleri uyarınca idarenin iznine tabi olduğundan, idarenin kamu gücünü kullanarak tesis ettiği bu işlemlerden kaynaklanan iş ve işlemlerin idari işlem olarak nitelendirilmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Bu kapsamda, Organize Sanayi Bölgesi Müdürlükleri özel hukuk tüzel kişisi olmakla birlikte, kendi yetki sınırları dahilindeki işyerleri için işyeri açma ve çalışma ruhsatlarına ilişkin işlemlerinin, kamu hizmeti niteliğinde olması nedeniyle, bu amaçla tesis edilen iş ve işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargı yerlerinde görülmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Bu durumda İdare Mahkemesince; yukarıda özetlenen gerekçeyle uyuşmazlığın görüm ve çözümünün idari yargının görevinde olduğu hususu gözetilerek işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar verilmesinde hukuka uygunluk bulunmamaktadır…” şeklinde karar verildiği anlaşılmıştır.
Somut işbu uyuşmazlık bakımından da Organize Sanayi Bölgesi Müdürlüklerinin kendi yetki sınırları dahilindeki imar ve parselasyon planları ve değişiklikleri ile ruhsat ve izinlerin verilmesine ilişkin işlemlerinin, kamu hizmeti niteliğinde olması nedeniyle, bu amaçla tesis edilen iş ve işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargı yerlerinde görülmesi kanaatine varılmıştır.
6100 sayılı HMK’nun 114/1-b maddesinde, yargı yolunun caiz olmasının dava şartı olduğu ve 115. maddede, dava şartlarının davanın her aşamasında ve resen incelenebileceği belirtilmiştir. Bu durumda da; davalı OSB tarafından kamu hizmeti/idari işlem niteliğindeki işleminin işbu davada idari yargının görevli olduğu sonucuna varıldığından ilk derece mahkemesi tarafından yargı yolu caiz olmadığından davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, davanın esası incelenerek karar verilmesi doğru değildir(aynı doğrultuda karar için bakınız: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. HUKUK DAİRESİ 22/06/2021 T., 2020/759 Esas, 2021/1101 Karar sayılı kararı).
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
1-Davanın HMK 114/1-b maddesi uyarınca yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle davanın usulden REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu’na göre alınması gerekli 59,30 TL dava açılırken alınmış olduğundan tekrar alınmasına yer olmadığına,
3-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nun 333. maddesi uyarınca yatırılan avanstan kullanılmayan gider avansının kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
5-Davalı, vekil ile temsil edildiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 5.100TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karara karşı, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 18/02/2022

Katip Hakim