Emsal Mahkeme Kararı Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/153 E. 2021/76 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
DİYARBAKIR
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

DAVACILAR : 1-
2-
3-
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : Kayyımlık (Kayyım Atanması)
DAVA TARİHİ : 16/03/2020
KARAR TARİHİ : 04/11/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :
Mahkememizde görülmekte olan Kayyımlık (Kayyım Atanması) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacılar dava dilekçesinde özetle: S.S. K… …. Yapı Kooperatifi … Sicil Müdürlüğü’nde 5… numara ile kurulmuş ve halen üyeleri ile birlikte aktif olan ancak kooperatifin … …. Bakanlığının 21/06/1990 tarih … sayılı onayına binaen yapılmış ana sözleşmesinin 5. Maddesinine göre 20 yıllık sürenin … tarihinde sona erdiğini, kendilerinin 31/05/2009 tarihinde olağan genel kurul toplantısında yönetime seçildiklerini ve 3 yıllık görev süresi ile yetkili kılındıklarını, çoğunluk sağlanamadığı ve genel kurula gidilmediğinden münfesih kılındığını, bu durumlarda TMK 75. Maddesi gereğince yönetim kurulunun talebi veya beşte bir üyelerinin talebi ile genel kurulun olağanüstü çağrılabileceğini, kendilerinin münfesih olduğu için yasa gereğince kayyımın olağan genel kurula götürebileceği için mahkemeden 3 kişilik kayyım atanmasını talep ve dava etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Dava, TMK’nun 75. maddesi gereğince Kooperatifin olağan genel kurul toplantısının yapılması için kayyım atama istemine ilişkindir.
Mahkememizce …. …. Sicil Müdürlüğü’nden S.S …. … Yapı Kooperatifi’ne ait sicil kayıtlarının celbi talep edilmiş, … … Sicil Müdürlüğü tarafından 30.09.2021 tarihinde kooperatife ilişkin sicil gazeteleri örnekleri mahkememize gönderilmiştir. Sicil kayıtları incelendiğinde dava dışı S.S. … … Yapı Koop. … sicil numarası ile 10/10/1979 tarihinde ticaret siciline kaydedildiği, 22/01/2014 tarihinde ise 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. Maddesi kapsamında münfesif duruma düşerek sicilden resen terkin edildiği anlaşılmıştır.
Öncelikle davacılar tarafından kayyım atanması talepli iş bu dava … … …. Bakanlığı ‘na karşı açılmış olup 13.06.2010 tarih ve 27610 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5983 sayılı Kanun ile 1163 sayılı Kooperatifler Kanununa eklenen geçici 3. Madde ve ayrıca 10/07/2018 tarih ve 30474 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı … Nolu Kararname’nin 107/k maddesi ile yapı kooperatiflerinin ve üst birliklerinin kurulması, işleyişi ve denetlenmesine ilişkin iş ve işlemleri yürütmek, kuruluş kayıtlarının ve sicillerinin tutulmasını sağlamak ve uygulamaları denetlemek yetki ve görevleri … … İl Müdürlükleri aracılığı ile yerine getirilecek ise de terkin işleminin Ticaret Sicil müdürlüğü tarafından yapıldığı ve talebin içeriği gözetildiğinde davalıya husumet yöneltilemeyeceğinden … …. Bakanlığı’na karşı açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
Bir şirket veya kooperatifte, organ yokluğundan bahsedebilmek için, şirket organlarından, genel kurul, yönetim kurulu veya denetim kurulunun oluşamaması veya görevlerini yapmaması veya yapamaması gerekir. Bu durumda şirket faaliyetinin devamının ve faaliyetinin sağlanabilmesi amacıyla kayyum atanır. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun 98. maddesinde, bu kanunda aksine açıklama olmayan hususlarda TTK’nun Anonim Şirketlere ilişkin hükümlerin uygulanacağı belirtilmiştir. 6102 sayılı TTK’nun 530 . maddede ise, uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli olan organlarından birinin mevcut olmaması veya genel kurulun toplanamaması durumunda pay sahipleri, şirket alacaklıları veya gümrük ve ticaret bakanlığının istemi üzerine, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yönetim kurulunu da dinleyerek şirketin durumunu kanuna uygun hale getirmesi için bir süre belirleyeceği, bu süre içerisinde durumun düzeltilmemesi halinde, mahkemenin şirketin feshine karar vereceği ve davanın açılması halinde mahkemenin taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabileceği düzenlenmiştir. Yasada açıkça ifade edilmese dahi, böyle bir durumda mahkemenin alabileceği gerekli önlemlerin başında kayyum tayinine ilişkin tedbir gelir. Atanan kayyım, bir yandan şirket organ eksikliğinin giderilmesi için gerekli işlemleri yaparken bir yandan da bu süre içerisinde şirketin faaliyetinin devamını sağlayacaktır. Kayyımlık ve yasal temsilcilik ise, TMK’nun ikinci kitabında 426 ve devamı maddelerde düzenlenmiştir. Somut olayda talep edilen kayyımlık ise aynı yasanın 427. maddesinde düzenlenmiş, 427/4 bentte bir tüzel kişinin gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa yönetim kayyımı atanacağı belirtilmiştir. Tüm yasal düzenlemeler dikkate alındığında dava dışı kooperatifin 22/01/2014 tarihinde 6102 sayılı TTK’nın geçici 7 maddesi kapsamından sicilden terkin edildiği bu suretle hukuken ver olmadığı yukarıda kayyım atanabileceği hallerin açıklandığı, hukuken var olmayan bir şirket veya kooperatife kayyım atanmasına olanak bulunmadığı anlaşıldığından kayyım atanması talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Her ne kadar davacılar tarafından 04/11/2021 tarihli duruşmada mahkeme isterse davanın ihya davasına dönüştürülebileceği dolayısıyla ıslah edilebileceği belirtilmiş isede;
Islah kavram olarak; taraflardan birinin yapmış olduğu usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesine denir (HMK m. 176) (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, C: IV, İstanbul 2001, s. 3965). Islah müessesesi, davayı değiştirme, başka deyişle iddia ve müdafaanın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağını bertaraf eden bir imkandır. Zira bu suretle, aslında yasal itiraz ile karşılaşılabilecek olan herhangi bir taraf muamelesi, ıslah kurumu yardımı ile artık bu itirazı davet etmeksizin yapabilmektedir (Üstündağ, S.: Medeni Yargılama Hukuku, Cilt: I-II, 5. Baskı, İstanbul 1992, s. 534).
Islahın konusu tarafların yapmış oldukları usul işlemleri olduğu için, ıslahla düzeltilecek usul işlemlerinin neler olduğundan da söz etmek gerekir. Gerek öğreti, gerekse Yargıtay uygulaması davanın değiştirebileceğini ve genişletilebileceğini aynı şekilde savunmanın genişletilebileceğini ilke olarak kabul etmektedir. Yine müddeabihin artırılıp artırılmayacağı hususu da bir usul işlemi olup, ıslahın konusudur (Kuru, s. 4035).
6100 sayılı HMK’nın 176. maddesine göre ıslah tamamen (kamilen) veya kısmen olmak üzere iki şekilde yapılabilmektedir. Tamamen ıslahta davacı, davasını baştan (dava dilekçesinden) itibaren ıslah eder ve bir hafta içerisinde yeni bir dava dilekçesi verir (HMK m. 180). Davanın tamamen ıslahı yoluna, dava dilekçesinden (dava dilekçesi dahil) itibaren (HMK m. 179/2 de sayılanlar hariç) bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılması için başvurulur (HMK m. 179/1). Bu hâlde dava dilekçesinden itibaren yapılmış olan usul işlemlerinin (HMK m. 179/2 de sayılanlar hariç) tamamının yapılmamış sayılması (ıslah edilmesi, düzeltilmesi) söz konusu olduğu için buna davanın tamamen ıslahı denir (Kuru, B.: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, Ankara 2019, s. 424). Başka bir anlatımla davacı tamamen ıslah ile yeni bir dilekçe vererek davasını baştan itibaren usule müteallik bütün işlemlerini değiştirebilir. Yani davacı bu yolla dava sebebini ve talep sonucunu tamamen değiştirip genişletebileceği gibi, davalı da tam ıslah ile savunmasını tamamen değiştirip genişletebilecektir. Bunun doğal sonucu olarak, dava dilekçesinde yer alan ilk talep içeriği değil, ıslah yoluyla açıklanan talep içeriği nazara alınarak araştırma ve inceleme yapılması ve mahkemece verilecek hükümde de ıslahla ileri sürülen istemin karşılanması gerekecektir. Davanın kısmen ıslahında ise; davada yapılmış olan belli bir usul işlemi ıslah edilir (HMK m. 181) (düzeltilir) ve bundan sonraki usul işlemlerinin (ıslah edilen usul işlemi ile ilgili oldukları ölçüde) yapılmamış sayılması sağlanır (Kuru, s. 4014). Davacının talep sonucunu (müddeabihi) arttırması, talep sonucunu terditli dava hâline dönüştürmesi ve talep sonucunun daraltılması gibi işlemler kısmen ıslaha örnek olarak sayılabilecek usule müteallik işlemlerdir.
Hemen belirtilmelidir ki kısmi bir dava açılmışsa, bu davanın kalan kısmı bir takım ilkeler çerçevesinde ıslaha konu olabilecektir. Ancak bir dava konusu, bizatihi kendisi davayı oluşturuyor ise, burada kısmi dava bulunmadığından ıslah edilebilecek bir dava da bulunmamaktadır (Örn. Bir taşınmazın tamamı hakkında iptal ve tescil istemiyle açılan davada, davanın konusunu bu taşınmazın bizatihi kendisi teşkil etmekle, bu taşınmazdan başka bir taşınmaz davaya dahil edilmek istenirse bu halde ıslah söz konusu olamayacaktır). Eğer bir davanın konusunu teşkil eden taleplerden sadece bir bölümü istenmiş ve kısmi davaya konu edilmişse daha sonra kalan bölümü için ıslah söz konusu olabilecektir (Örn. Bir taşınmaza el atma nedeniyle istenen tazminat miktarının kısmen talep edilip, daha sonra ıslaha konu edilmesi, bir taşınmazın bir bölümü dava edilmişken diğer bölümünün de ıslahen dava edilmesi gibi). Kural olarak dava açıldıktan sonra sebebinde, konusunda, delillerde ve diğer hususlarda usule ilişkin işlemlerin ıslah yoluyla düzeltilmesi mümkün olduğu gibi, davanın konusunda da ıslah mümkündür. Ne var ki ıslaha ilişkin yasal düzenlemeler göstermektedir ki, ıslahla kastedilen dava konusu edilen hususların genişletilmesi veya değiştirilmesidir. Dava konusu edilmeyen bir şeyin ıslah yoluyla davaya ithaline ve dava konusu hâline getirilmesine yasal açıdan olanak bulunmamaktadır. (T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 01.07.2021 tarih 2017/14-2815 E. 2021/888 K) Somut olayda davanın kayyım atanması talebini içerdiği ihya talebinin konu edilmediği, davacılar tarafından talep edilen kayyımlık müessesesinin ihya davasının içeriğinde olmadığı, talep içeriğinde değerlendirilemeyeceği dolayısı ile iş bu davanın kısmi dava olarak değerlendirilemeyeceği anlaşıldığından davacılara ayrıca bu hususta süre verilmemiş ve aşağıdaki hüküm tesis kılınmıştır.
HÜKÜM :
1-Davalı … …. Bakanlığı adına açılan davanın husumetten reddine,
2-Kayyım atanması talebine ilişkin davanın reddine,
3-Davacının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendini vekille temsil ettiğinden yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Harçlar yasası uyarınca alınması gereken 59,30 TL ilam harcının peşin yatan 79,40 TL’den düşümü ile 20,10 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
6-Karar kesinleştiğinde artan gider avansı iadesine,
Dair, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olarak oy birliği ile karar verildi.08/11/2021

Başkan Üye Üye Katip
☪e-imzalıdır ☪e-imzalıdır ☪e-imzalıdır ☪eimzalıdır