Emsal Mahkeme Kararı Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/1308 E. 2022/112 K. 13.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

TÜRK MİLETİ ADINA
T.C.
DİYARBAKIR
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI : 1-
VEKİLİ :
DAVALI : 2-
VEKİLİ :

DAVA : Ticari Şirket (Pay Defteri Kaydına İlişkin)
DAVA TARİHİ : 18/05/2021
KARAR TARİHİ : 13/01/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Pay Defteri Kaydına İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin 18/05/2021 tarihli dava dilekçesi ile; Müvekkilinin 01/03/2018 protokol ile……….. ……………Tic.Ltd. Şti’nin hisselerini satın aldığını, yine ekte sundukları sözleşme gereği; toplam 1.850.000,00TL ödendiği toplam bedelin hisse karşılığı %10 işletme, %10 mülke tekabül ettiği ve hu hisseler bedelinin ödendiğini, bu nedenle müvekkilinin hem mülk hem de işletme hakkına sahip olduğunu, mevcut protokolü düzenleyen ve hisse devir bedelini teslim alanın ………… olduğunu, protokol üzerinde ıslak imzasının bulunduğunu, protokolün 01/03/2018 tarihinde akdedildiğini, geçen sürede müvekkilinin sürekli bir şekilde protokolün yerine getirilmesini istediğini, ancak hiçbir zaman yerine getirilmediğini, gelinen aşamanında yerine getirilmeyeceğinin açık olduğunu, bu durumun Yargıtay içtihadında da açık olduğunu, iş bu nedenle davalı şirkete ait taşınmazın başka bir şahsa tamamen devredildiğini ve kendine satılan şirket hisselerinin de yine başka bir şahsa intikal ettirildiğini öğrendiğini, bu hususta eylemlerin olası dava ve icra takibinden mal kaçırma manasına geldiğini, TTK.nun 520.md.uygun olarak yapılmayan limited şirket pay devri sözleşmesi geçersiz olup, ödenen bedelin istirdadına karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır, şeklinde belirtildiğinden tensip ile birlikte davalılar adına kayıtlı tüm menkul ve gayri menkul mallar üzerine ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesini, yeni delil sunma haklarının saklı olduğunu, davanın kabulü ile hisse bedeli olan …………..TL’nin protokol tarihi olan 01/03/2018 tarihinden işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılar üzerine yükletilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
Davalılara dava dilekçesi ve tensip zaptının usulüne uygun tebliğ edildiği, süresinde herhangi bir cevap dilekçesi sunmadıkları anlaşılmıştır. Bu itibarla davalılar davayı tümden inkar etmiş addolunur.
Davalı vekili 14/12/2021 tarihli beyan dilekçesinde özetle; davacının iddialarının hem usul ve hem esas yönünden hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davanın hak düşürücü süre yönünden reddi gerektiğini, davanın sebepsiz zenginleşmeye dayanan alacak davası olması halinde zamanaşımı yönünden reddi gerektiğini, dava konusu protokolde yer alan imzanın şirket kaşesi üzerinde bulunduğundan müvekkili ………..’un sorumluluğu yoluna gidilemeyeceğini, davaya konu protokolde belirtilen davaya konu …………. TL bedelin müvekkili şirkete ödenmediğini, ödeme belgelerinin tesvik edilmediğini, davacının edimini yerine getirdiği iddiasını ispatlaması gerektiğini, mahkeme dışı ikrarın yazılı belgeyle kanıtlanması gerektiğini açıklayarak davanın reddini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, alacak istemine ilişkindir.
Davacı tarafından davalı ………..’un hem mülk hem de işletme hakkı sahibi olduğunu, 01/03/2018 tarihli protokol ile davalı şirket hisselerinin % 10 unu mülklerinin de % 10 unu satın aldığını, bunun karşılığında 1.850.000,00 TL ödediğini, ancak kendisine hisse devri yapılmadığını belirterek ödediği bedelin iadesini talep etmiş, davalı tarafından süresinde cevap dilekçesi sunulmamış olup 14/12/2021 tarihli beyan dilekçesi ile hak düşürücü ve zaman aşımı itirazında bulunulmuş olup ………yönünden davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi talep edilmiş ayrıca 459 sıra nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği gereğince ödenen paranın finansal kurumsal aracılığı ile yapılmasının zorunlu olduğunu ve buna ilişkin dekont ve ödeme belgelerinin sunulmasının gerektiği belirtilerek davanın reddi talep edilmiştir.
Mahkememizce taraflar arasında, 01.03.2018 tarihli protokolün imzalandığı hususunda bir ihtilaf bulunmadığı, ihtilafın söz konusu protokol uyarınca davalı tarafından söz konusu bedelin ödenip ödenmediği, bu suretle davacının alacaklı olduğu miktar, faiz başlangıcı ve tarihi noktasında toplanmış olduğu anlaşılmıştır.
Diyarbakır Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 16/06/2021 tarihli yazı cevabı ile davalı ……………..Ltd. Şti’nin 28254 sicil numarası ile kayıtlı olduğu, davalı………..’un davalı şirket yetkili temsilcisi olduğu, 28/08/2018 tarihli ticaret sicil gazetesi ile davalı ……….’un davalı şirketin tek ortağı olduğu anlaşılmıştır.
Talep, sebebi ortadan kalkan bir ödemenin iadesi yönünde sebepsiz zenginleşmeye dayalı (TBK.md. 77) alacak istemi olup, 2 ve 10 yıllık zamanaşımına (TBK.md. 82) tabidir. Talep yönünden hak düşürücü bir süre yasada öngörülmemiştir. Türk Borçlar Kanununun konuya ilişkin 77 (818 sayılı Borçlar Kanununun 61 v.d) ve ardından gelen maddelerindeki düzenlemelere göre, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan ve tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir. Sebepsiz zenginleşme, bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı, geri verme borcu altındadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın niteliğine göre zamanaşımı süresi, TBK’nun 82. maddesinde için kanunda 2 ve 10 yıllık süreler olarak öngörülmüştür. Ancak bu sürenin işleyebilmesi için davacı tarafın verdiğini geri istemeye hakkı olduğunu öğrenmiş olması gerekir. Bu durumda zamanaşımı, davacının dava açmaya hakkı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren başlar.
Zamanaşımı, bir maddi hukuk kurumu değildir. Diğer bir anlatımla zamanaşımı, bir borcu doğuran, değiştiren ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, salt doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu bakımdan zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. Bunun sonucu olarak da, yargılamayı yapan yargıç tarafından yürüttüğü görevinin bir gereği olarak kendiliğinden göz önünde tutulamaz. Borçlunun böyle bir olgunun var olduğunu, yasada öngörülen süre ve usul içinde ileri sürmesi zorunludur. Demek oluyor ki zamanaşımı, borcun doğumu ile ilgili olmayıp, istenmesini önleyen bir savunma olgusudur. Şu durumda zamanaşımı, savunması ileri sürülmedikçe, istemin konusu olan hakkın var olduğu ve kabulüne karar verilmesinde hukuksal ve yasal bir engel bulunmamaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 319’uncu maddesi uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı defi cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141/2 maddesi uyarınca zamanaşımı defi davacının açık muvafakati ile yapılabilir.
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı def’ine davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı def’i dikkate alınmaz.
Zamanaşımı defi’nin cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla ileri sürülmesi de mümkündür. (Yargıtay HGK. 04.06.2011 gün 2010/ 9-629 E. 2011/ 70. K.)
Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda Mahkememizce davacının davasının sebepsiz zenginleşmeye dayalı olduğu kabul edilmekle davalı tarafından süresinde zamanaşımı itirazında bulunulmadığından kaldı ki yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler doğrultusunda taraflar arasında imzalanan protokol tarihi, protokolün açık uçlu olması, hisse ve mülk devri için belirli bir tarihin öngörülmemesi sebebiyle zamanaşımı süresi dolmadığından da bu husustaki itirazların reddine karar verilmiştir.
Dava dilekçesi, Diyarbakır Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 16/06/2021 tarihli cevabi yazısı ve sair evraklar hep birlikte incelenmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılamada, taraflar arasında 01/03/2018 tarihli protokol imzalandığı konusunda bir ihtilaf bulunmadığı anlaşılmakla, protokol uyarınca mülk ve hisse bedeli olarak ……….. TL nin ödendiği taraflarca kabul edilen protokol uyarınca sabit olup her ne kadar davalı vekili tarafından 459 sıra nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği uyarınca 7.000,00 TL yi aşan ödemelerin finansal kurumlar aracılığı ile yapılması zorunluluğu bulunduğu belirtilerek protokolde yazılı ödeme ibaresinin geçerli olmadığı iddia edilmiş ise de söz konusu tebliğin amacının vergi kanunların vergiyi bağladıkları olayı, belli kurumların kayıt ve belgeleri yardımı ile tespit etmek ve böylece kayıt dışıyı önleme olduğu, söz konusu finansal kurumlar aracılığı ile yapılmamasının ödemenin gerçekleşmediği anlamına gelmeyeceği, bu hususta açık bir düzenlemenin de bulunmadığı, kaldı ki HMK 187 vd. maddeleri uyarınca böyle bir yasal zorunluluğun da bulunmadığı, davalı tarafından imzalı protokol uyarınca ödemenin gerçekleştiği Mahkememizce kabul edilmiş olup aksinin davalı tarafından yazılı belge ile ispatlanmadığı anlaşılmakla Mahkememizce söz konusu ödemenin yapıldığı kabul edilmiştir.
Bu kabulden hareketle protokol ile işletme hissesi ve mülk hissesi satışı yapıldığı anlaşılmakla söz konusu hisseler yönünden devrin muhatabı ve bu suretle husumet yönünden ayrım yapılması gerekmiştir. Dosyaya kazandırılan ticaret sicil kayıtları ile işletme hisselerinin tamamının davalı ……………’a ait olduğu sabittir. Bu suretle söz konusu hisselerin satışında her ne kadar protokol altında davalı………….’un şahsi imzası bulunmuyor ise de söz konusu devrin davalı ………. adına yapıldığı, bu suretle ödemeyi kendi nam ve hesabına aldığı kabul edilmiş, hisse bedeli için açılan davanın davalı…………. yönünden kabulüne, bu hususta davalı ………..Ltd. Şti’ne husumet yöneltilemeyeceğinden davalı ………….Ltd. Şti. yönünden husumetten reddine, aynı şekilde mülk hisselerinin davalı…………Ltd. Şti’ne ait olduğu ve protokol ile söz konusu devrin davalı şirket adına yapıldığı kabul edilmiş olup davalı …………Ltd. Şti yönünden davanın kabulüne bu hususta davalı ………’a husumet yöneltilemeyeceğinden davalı ………yönünden davanın husumetten reddine karar vermek gerekmiştir. Her ne kadar davacı tarafından protokol tarihi itibariyle faiz talep edilmiş ise de 6098 sayılı TBK’nın 117. maddesi uyarınca ”Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer” şeklinde düzenlenmiştir. Temerrüt, ya bir ihtar ile ya da dava açılması vs. suretiyle gerçekleşir. Sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre borçludan faiz talep edilebilmesi için, sebepsiz zenginleşenin iyi niyetli olduğu hallerde temerrüt için bildirim şarttır. Borçlunun temerrüdü, borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmişse bu sürenin bitiminden itibaren oluşur. İş bu dava öncesinde davacı tarafından davalıya herhangi bir ihtar gönderilmediği anlaşılmakla dava tarihinden itibaren alacağa avans faizi işletilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
Hüküm: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı ……….Ltd.Şti. Aleyhine ortaklık bedeli yönünden açılan davanın husumet nedeniyle reddine,
2-Davalı ……….. aleyhine ortaklık bedeli yönünden açılan davanın kabulü ile 850.000,00 TL’nin 18.05.2021 tarihinden işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Davalı ……….Ltd.Şti. aleyhine mülk hisse bedeli yönünden açılan davanın kabulü ile 1.000.000,00 TL’nin 18.05.2021 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davalı ……….. aleyhine mülk hisse bedeli yönünden açılan davanın husumet nedeniyle reddine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hükmolunan miktar üzerinden hesaplanan 126.373,50 TL nispi karar harcından (davalı ………….58.063,50 TL harçtan, davalı …………. Ltd. Şti. 68.310,00 TL harçtan sorumlu olmak üzere), peşin yatırılan 31.593,38 TL harcın mahsubu ile noksan kalan 94.780,12 TL harcın (davalı ……….. 43.547,62 TL harçtan, davalı ………… Ltd. Şti. 51.232,50 TL harçtan sorumlu olmak üzere) davalılar ………. ve …………. Ltd. Şti.’den tahsili ile hazineye gelir kaydına,
6-Davacı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hükmolunan miktar üzerinden hesaplanan 98.745,00 TL nispi vekalet ücretinden 53.375,68 TL sinin davalı ………. Ltd. Şti’den 45.369,32 TL sinin ………..’dan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davalılar lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
8-Davacı tarafından yapılan 128,10 TL yargılama gideri ile 31.593,38 TL peşin harç, 59,30 TL başvuru harcı toplamı 31.780,78 TL nin 17.178,80 TL sinin……… Ltd. Şti’den 14.601,98 TL sinin ………..’dan tahsili ile davacıya verilmesine,
9-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
10-6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A-(11)-(13) maddesi ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.360,00-TL arabuluculuk ücretinin davalılardan alınarak hazineye irat kaydına Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Diyarbakır Bölge Adliye Mankemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.13/01/2022

Başkan Üye Üye Katip