Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/2126 E. 2022/1498 K. 27.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 7. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/2126 – 2022/1498
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
7. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : 2022/2126
KARAR NO : 2022/1498

KARAR YAZIM TARİHİ : 05/10/2022
Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahalli mahkemesince davanın reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde, Baski tarafından ihaleye çıkarılan 29 adet Arıtmalı Çeşme Yapım İşine dair ihaleyi dava dışı Emek Mühendislik İnş. Taah. Turzm. ve Madencilik Ltd. Şti. ortaklığının aldığını, davalı şirkete verdiğini, davalı şirketin üstlendiği işi yaptırmak üzere müvekkiliyle 26.07.2018 tarihinde taşeron sözleşmesi imzalandığını, müvekkilinin işi yapıp teslim etmesine rağmen bedelin tamamının ödenmediğini, kısmi ödeme yaptığını belirterek müvekkil şirketin 26/07/2018 tarihli sözleşmeden kaynaklanan alacağının tespiti ile bu alacağa dair şimdilik 1.000,00.-TL belirsiz alacak davasının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, talep konusu alacağın açıkça belli olduğunu, belirsiz alacak davası açılamayacağını, faturanın dayanağı olduğu iddia edilen sözleşmenin davalı şirketçe imzalanmadığını, taraflar arasında sadece 10.10.2018 tarihli 135.000,00.-TL bedelli fatura nedeniyle ticari ilişki olduğunu, yetkili mahkemelerin müvekkil şirketin adresinin bağlı bulunduğu İstanbul Anadolu Mahkemelerinin olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davalının ödemesi gereken bedel 725.000,00.-TL olarak belirtildiğinden alacağın belirsiz olmadığı, belirsiz alacak davası açılmasında hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle usulden reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde, sözleşmenin 7. maddesinde “İş için kullanılacak malzeme ödemeleri davalı firma tarafından taşeron adına fatura bazlı yapılıp hak edişinden düşülecektir. Kurum ile resmi geçici kabul yapıldıktan sonra taşeron ile kalan hak edişine istinaden son hak ediş yapılarak ödemesi 1 ay içinde yapılacaktır. ” düzenlemesinin yer aldığını, faturaların davalı elinde bulunmadığını, bu nedenle bu düzenlemeden dolayı alacağın kesin olarak hesaplanmasının mümkün olmadığını, ana firmanın iş için aldığı ve kullandığı malzemelere dair faturaların getirtilmesi, yapılan iş ve bu faturalar üzerinde bilirkişi ve keşif inceleme yapılması, yapılan işte kullanılan malzemeye dair ödemelerin hak edişten düşülmesi, davacıya yapılan ödemelerin de mahsubu sonrası alacağın tam ve kesin olarak ortaya çıkacağını, mahkemenin taraflar arasındaki yazışmalardan alacağın belirlenebilir olduğu gerekçesinin de yerinde olmadığını, zira bu faturaların belgelerin davalı elinde olması gerektiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı vekili istinafa karşı cevap dilekçesinde, davacının arabulucuk tutanağı ve dava dilekçesinde talebinin dayanağının 22.07.2019 tarihli 210.000,00.-TL bedelli fatura olduğu açıklandığını, alacağın miktarının ihtilaflı olmasının bir ispat sorunu olup, talep konusunun belirlenemeyeceği anlamına gelmeyeceğini belirterek davacının istinaf talebinin reddine karar verilmesini istemiştir.
Dava, 26/07/2018 tarihli sözleşmeden kaynaklanan bakiye alacak istemine ilişkindir.
Davacı, taraflar arasında imzalanan 26/07/2018 tarih ve 725.000,00.-TL + KDV bedelli sözleşmeden kaynaklanan bakiye alacağının tespiti ile bu alacağa dair şimdilik 1.000,00.-TL alacak talebinde bulunmuş, davasını belirsiz alacak davası olarak nitelendirmiştir.
Bir davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hâli, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen, miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif imkânsızlığa dayanmalıdır. Talep edilecek alacak miktarının davanın açıldığı anda tam ve kesin bir biçimde belirlenmesinin mümkün olmasına rağmen belirsiz alacak davası şeklinde açılan dava, hukuki yarar, yani dava şartı yokluğu nedeni ile usulden hemen reddedilmemelidir. Zira bir miktar belirtilmek sureti ile açılan belirsiz alacak davası da alacak ister belirli ister belirsiz olsun bir eda davasıdır ve eda davalarında hukuki yarar var kabul edilir. Öte yandan davacının dava açmaktan başka bir yolla alacağına kavuşması mümkün olmayıp bir mahkeme kararına muhtaç ise, dava açmakta hukuki yararının bulunduğu tartışmasızdır. Başka bir anlatımla alacağın belirli veya belirsiz olması başlangıçta var olan hukuki yararı ortadan kaldırmaz. Bu durumda dava dilekçesinde talep edilen asgari tutar somut olayın özelliklerine göre talep edilebilecek alacak tutarı konumunda olup kısmi davanın koşulları yoksa davacının tam eda davası açtığı kabul edilmelidir. Ancak dava dilekçesinde talep edilen asgari tutar somut olayın özelliklerine göre talep edilebilecek toplam alacak miktarı kadar değilse ve kısmî davanın koşulları da bulunmuyorsa, bu durumda mahkemece alacak miktarını netleştirmesi ve bildireceği dava değerine göre eksik harcı tamamlaması için davacıya HMK’nın 119’uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca bir haftalık kesin süre verilmeli ve verilen kesin süre içinde belirtilen eksikliğin tamamlanması hâlinde davaya tam eda davası olarak devam edilmeli, aksi durumda ise davanın usulden reddine karar verilmelidir. Buna karşılık, dava dilekçesinde asgari bir tutar gösterilmiş olup, bunun alacağın belirli bir kesimi olduğu anlaşılmakla birlikte, açılan davanın belirsiz alacak davası mı; yoksa kısmi dava mı olduğu hususunda açıklık bulunmuyorsa hâkim, taleple bağlı olduğu için (6100 sayılı HMK m. 26) öncelikle, HMK’nın 119’uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, davacı tarafa bir haftalık kesin bir süre vermeli ve onun beyanı doğrultusunda açılmış olan davanın belirsiz alacak davası mı, yoksa kısmi dava mı olduğunu belirlemelidir. Bu da esasen hâkimin davayı aydınlatma ödevi kapsamındadır. Davacı verilen bir haftalık kesin süre içinde davanın belirsiz alacak davası olduğunu beyan etmiş ve belirsiz alacak davası açılabilmesi için gerekli şartlar mevcut ise, dava belirsiz alacak davası olarak görülüp sonuçlandırılmalıdır. Belirsiz alacak davası açılabilmesi için gerekli şartlar bulunmakla birlikte davacı açmış olduğu davanın kısmi dava olduğunu belirtmiş ise, bu hâlde mahkeme davayı, kısmi dava olarak kabul edip yargılamayı sürdürmelidir. Üçüncü bir ihtimal olarak davacı davasının belirsiz alacak davası olduğunu mahkemeye bildirmiş olmakla birlikte belirsiz alacak davasının koşulları bulunmuyor ve fakat kısmi dava açılabilmesi mümkün ise, bu durumda, mahkemece, açılmış olan dava, doğrudan bir ara kararıyla bir kısmi dava olarak nitelendirilmek suretiyle görülüp karara bağlanmalıdır (HGK’nın 16.05.2019 tarih ve 2016/22-1166 Esas, 2019/576 Karar sayılı kararı).
Somut olayda, mahkemece taraflar arasında imzalanan sözleşme gereğince davacı şirketin yapması gereken iş ve davalı şirketin ödemesi gereken miktarın net olarak belirtildiği, davalı tarafın alacığın var olmadığını iddia etmesinin alacağı belirsiz hale getirmeyeceği, davacı tacir olup, taraflar arasında imzalanan sözleşme gereğince davalı şirketin ödemesi gereken bedelin 725.000,00.-TL olduğunu beyan etmesi karşısında ödenmeyen bakiye alacağın tespiti ve tahsili davasında 1.000,00.-TL bedel belirterek belirsiz alacak davası açmasında hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş ise de, taraflar arasında imzalanan 26/07/2018 tarihli sözleşmenin 7. maddesinde “İş için kullanılacak malzeme ödemeleri, ana firma tarafından taşeron adına fatura bazlı yapılıp, hak edişinden düşecektir. Kurum ile resmi geçici kabul yapıldıktan sonra taşeron ile hak edişine istinaden son hak ediş yapılarak ödemesi 1 ay içinde yapılacaktır.” düzenlemesinin mevcut olduğu, davacı tarafça ana firmanın aldığı malzemelere ödemiş olduğu faturaların kendisine verilmediği, davacı elinde bulunmadığı, kendisine tebliğ edilmediği, davalı gerekli bilgileri kendisine vermediğinden alacağın tam olarak hesaplanamadığı bu bakımdan da belirsiz alacak davası açıldığı belirtilmektedir.
Bu durumda sözleşmenin 7. maddesindeki hüküm nedeniyle alacağın davacı tarafından tam ve kesin olarak belirlenmesi mümkün olmadığından, mahkemece davacının davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini kesin olarak bilmediği, bilmesinin kendisinden beklenemeyeceğinin kabulü gerekir. Davanın esasına girilip oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden davacı vekilinin istinaf nedenleri yerindedir.
HMK nun 355. Maddesi gereğince istinaf yoluna başvuranın sıfatına, kamu düzenine ve istinaf konusu yapılan nedenlerle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun olmadığından davacının istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının esasa ilişkin hususları incelenmeksizin HMK nun 353/1.a.a hükmü uyarıca kaldırılmasına, Dairemiz kararı gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜ ile Balıkesir Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/12/2021 tarih 2021/591-2021/227 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Gerekçede yapılan açıklamalar göz önünde bulundurularak yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf başvurusu aşamasında yatırılan harçlar ilgisine iadesine,
3-Karar tebliğ ve harç iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
4-İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a-6 hükmü uyarınca kesin olmak üzere 27/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.