Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/1406 E. 2022/1136 K. 07.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 7. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/1406 – 2022/1136
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
7. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : 2022/1406
KARAR NO : 2022/1136

B

KARAR YAZIM TARİHİ : 24/06/2022
Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sırasında mahalli mahkemesince davanın ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına dair verilen ara karara süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili ile dava dışı Zekeriya Nalbantoğlu arasında Arsa Payı Karşılığı İnşaat ve Satış Vaadi Sözleşmesinin imzalandığını, Bursa Nilüfer İlçesi Hasanağa Köyü 168 ada 7 ve 11 nolu parsellerde yapılacak toplam 48 daireden 28 dairenin müvekkiline ait olacağı hususunda anlaştıklarını, müvekkili firmanın merkezinin Şanlıurfa İli olduğunu, sözleşmeye konu inşaatın takibi ve yapılması hususunda sigortalı çalışanları olan Bahri Mert Özmutlu’ya noter aracılığıyla vekalet verildiğini, bu vekalete istinaden inşaatın yapımı ve takibi konusunda yetkilendirildiğini, kat karşılığı inşaat sözleşmesine istinaden inşaat yapma borcunu eksiksiz ifa eden müvekkiline düşen daireler için müvekkili şirket adına satış yetkisi alan davalı Bahri’nin satış yetkisini kötüye kullanarak dairelerin bir kısmını 3.kişilere satış yaptığı halde bedelleri konusunda müvekkilini yanılttığını, vekalet yetkisini müvekkili aleyhine olacak şekilde kötüye kullandığını, ödenmeyen satış bedellerinin fark edilmesi üzerine davalı şirket adına suç duyurusunda bulunduklarını, ihtiyati haciz kararı alındığını, infazın gerçekleştirildiğini, işlemler yapılırken kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereği müvekkiline ait olan taşınmazların davalı Bahri Özmutlu tarafından muvazaalı olarak kendi sahibi olduğu Lazmax şirketi adına tescil edildiğinin anlaşıldığını, ihtiyati haciz kararı verilen taşınmazların tapuda yapılan sorgulamalarında dükkana çevrilerek bodrum için ayrı zemin kat olacak şekilde taşınmaza çevrilerek bu şekilde tapuya tescil edildiğini, davalıların müvekkilini dolandırma kastı ile hareket ettiklerinin açık olduğunu, davaya konu taşınmazların alelacele elden çıkarılma ihtimaline binaen tapu iptal ve tescil taleplerinin yerinde görülmemesi halinde taşınmazların dava tarihi itibariyle değerlerine karşılık gelen bedellerini de isteme gereği hasıl olduğunu beyanla, taşınmazların devri ve temlikinin önlenmesi için ihtiyati tedbir konulmasını, tapu kaydının iptali ile müvekkili adına kayıt ve tescilini taşınmazlar hakkında verilen ihtiyati haciz kararının devamını talep ve dava etmiştir.
Davalı Lazmax şirketi vekili cevap dilekçesinde, derdestlik itirazlarının bulunduğunu, davanın tasarrufun iptali davası olmadığından Lazmax şirketi ve diğer davalı yönünden husumet itirazlarının olduğunu, davacının müvekkiline taşınmazın satışı için vekaletname vermediğini, satış vekaletnamesi verilmediğinden dolayı davacının müvekkiline sorumluluk hasretmesinin mümkün olmadığını, dava dışı arsa sahibi Zekeriya Nalbantoğlu’nun müvekkiline satış vekaleti verdiğini, davacının daire bedellerini dava dışı arsa sahibinden talep etmesi gerektiğini, konut inşaatı yapılmaya başlanıldıktan sonra yapılan konutların topraktan ya da binalar tamamlanınca satılmaya başlandığını, yapılan satışlardan elde edilen gelirin bu inşaat yapımında kullanıldığını, müvekkilinin arsa sahibi adına yaptığı satışların bir kısmını inşaat finansmanında kullandığını ve bir kısmını da davacı karşı davalı şirkete gönderdiğini, davacının müvekkilinden hiçbir bedel ve tazminat alacağının bulunmadığını, müvekkilinin beyin kanaması geçirdiği için felç geçirdiğini, inşaatın tamamlandıktan sonra arsa sahibi Zekeriya Nalbantoğlu’nun kendisine verdiği vekaletname ile davacının iyi bildiği Atila Özbek’i tevkil yetkisi ile yetkilendirdiğini, Atila Özbek’in aynı zamanda davacının taşeronu olduğunu bildiği için yetkilendirdiğini, Atila Özbek’in dava konusu edilen taşınmazları sattığını beyanla, müvekkillerinin dava konusu sözleşmelerle ilgili olmadığından müvekkilleri yönünden davanın husumet yönünden reddine, dava konusu taşınmazlar için alacak talebi bulunulduğu cihetiyle davanın derdestlik itirazlarının değerlendirilmesini, davacının mesnetsiz ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davalı tarafın ihtiyati hacze itirazının kabulü ile Bursa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/24 değişik iş sayılı dosyasında verilen ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
Davacı vekili istinafa başvuru dilekçesinde, yerel mahkemenin ihtiyati hacizlerin kaldırılması kararının yerinde olmadığını, ihtiyati hacze itirazın teminata, sebebe veya mahkemenin yetkisine dayanılarak yapılabileceğini, davalıların bu hususların hiçbirine itiraz etmediğini, esasa yönelik itirazlarda bulunduklarını, taşınmazlara yönelik tapu iptali veya tazminat davalarının devam ettiğini, her ne kadar yerel mahkemece ihtiyati hacizleri kaldırmışsa da başka mahkemenin konusuna giren para alacağı konusunda da ihtiyati hacizlerin kaldırılmasının yerinde olmadığını, davanın süresinde açıldığını, alacağın varlığının yaklaşık olarak kanıtlanmadığı hususunun yerinde olmadığını, sunulan dekontlarda aynı gün yüzbinlerce havale ile paranın Bige Özmutlu hesabına geçirildiğini, bazen aynı günlerde şirkete bir kısım miktarının da şirketin hesabına aktarıldığını, davalıların kötü niyetli olduklarını, ihtiyati haczin dava konusu paranın ve taşınmazların kaçırılmaması için verilen geçici bir tedbir olduğunu, istinaf mahkemesinin usul yönünden kararı kaldırdığı halde davalıların bankadaki tüm paraları kaçırdıklarını, dava konusu taşınmazların tedbire rağmen el değiştirildiğini, bu nedenle hukuki olmayan gerekçeli kararın kaldırılması ve ihtiyati haczin devamına karar verilmesi gerektiğini beyanla yerel mahkeme ara kararının kaldırılarak ihtiyati hacizlerin devamına karar verilmesi talep etmiştir.
Talep, ihtiyati haciz kararının kaldırılması kararına itiraza ilişkindir.
İhtiyati haczin şartları ve etkileri İİK 257. ve devamı maddelerde düzenlemiş olup, 257. maddenin birinci fıkrasında vadesi gelmiş borçlar için ihtiyati haciz talep etme koşulları; ikinci fıkrada ise vadesi gelmemiş borçlar için ihtiyati haciz istenebilecek haller düzenlenmiştir.
Gerek birinci, gerekse ikinci fıkra hükümleri dikkate alındığında, ihtiyati haciz talep edebilmek için, öncelikle ortada bir para borcunun bulunması, bir diğer deyişle ihtiyati haciz talep eden kişinin talep konusu borcun alacaklısı sıfatına sahip olması gerekir.
Maddenin birinci fıkrasına göre ihtiyati haciz isteyebilmek için, alacağın kural olarak vadesinin gelmiş olması gerekir. Vadesi gelmiş borçlar için ihtiyati haciz istenebilmesinin diğer bir şartı ise alacak rehin ile temin edilmemiş olmalıdır.
Somut olayda, ihtiyati haciz talep eden tarafından iddia edilen hususlara ilişkin olarak alacağın varlığı hususu yargılamayı gerektirmektedir. Bu nedenle istinafa konu karar tarihi itibarıyla vadesi gelmiş bir borcun varlığından söz etmek mümkün değildir. İİK’nın 258/1. maddesinde düzenlenen yaklaşık ispat kuralının gerçekleştiği yönünde yeterli koşul da bulunmamaktadır. Bunun yanında borçluların taahhütlerinden kurtulmak amacıyla mallarını gizleme, kaçırma çabası içerisinde olduğuna ilişkin somut bir bilgi ya da belge de dosyaya sunulmamıştır. Bu nedenle mahkemenin ihtiyati haciz kararının kaldırılması kararında bir isabetsizlik bulunmadığından ihtiyati haciz talep eden vekilinin istinaf istemi yerinde görülmemiştir.
HMK’nun 355.maddesi gereğince istinaf yoluna başvuranın sıfatına ve istinaf konusu yapılan nedenlere ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olması nedeniyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/11/2021 tarih ve 2020/812 sayılı ara kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğundan HMK 353/1-b-1 hükmü gereğince davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yatırılması gereken istinaf karar harcı peşin alındığından bu konuda yeniden karar verilmesine yer olmadığına,
3-Karar tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yargılama giderlerinin, gideri yapan taraf üzerinde bırakılmasına,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 6100 sayılı HMK’nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere 07/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.