Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2021/962 E. 2021/1542 K. 12.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 7. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
7. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : …………….
KARAR NO : ……………..
BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : ………
KARAR NO :………………
KARAR TARİHİ : 22/12/2020
İSTİNAF BAŞVURU TARİHİ : 24/02/2021
DAVACI : … – …
VEKİLİ : ………………..
DAVALI : …- Y………………………..
DAVANIN KONUSU : Alacak
B.A.M. KARAR TARİHİ : 12/10/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 12/10/2021
Mahalli mahkemesince davanın reddine dair verilen karara süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dilekçesinde, müvekkilinin……….’den BMW marka, 316 i Sedan tipi 2012 model bir araç satın aldığını, bir süre sonra aracın egzozundan beyaz duman geldiğini, aracın arızasının giderilmesi için davalı şirkete götürüldüğünü, aracın yağ eksilttiği ve arızanın 1.700,00.-TL’ye giderildiğini ve bu bedelin davalıya ödendiğini, daha sonra bu tespitten dönülerek motorun hararet yaptığından bahisle motorun değiştirilmesi gerektiğini, motorun değiştirilerek motor bedeli olarak müvekkilinden 29.029,64.-TL tahsil edildiğini, yine de arızanın davalı tarafından şirketçe giderilemediğini, bu nedenle aracın başkaca bir servise götürüldüğünü, yeni götürülen servisin yapılan işlemlerin yersiz ve hatalı olduğunu motor değişimine gerek bulunmadığını, bunun bir turbo arızası olduğunu bildirdiğini, yapılan yersiz harcamalar nedeniyle davalı şirket kusurlu olduğundan müvekkilinden haksız yere ücret tahsil edilerek zarara uğratıldığın belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile motor değişimi için şimdilik 8.000,00.-TL, tamir gideri olarak şimdilik 1.000,00.-TL ve kazanç kaybı olarak şimdilik 1.000,00 .-TL olmak üzere 10.000,00.- TL nin en yüksek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, karşı tarafa tebligat yapılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda arabuluculuk dava şartının yerine getirilmemesi nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. ………..2020/100540 dosya no ile arabulucuya başvurulduğunu, anlaşma sağlanamadığını ve buna ilişkin tutanağın sistemdeki hata nedeniyle eklenemediğini ancak başvuru numarasının bildirildiğini, taraflarından dava şartlarının sağlandığını beyanla kararın düzeltilmesini talep etmiş ve dilekçesine arabuluculuk anlaşamama tutanağını eklemiştir.
Mahkemece, 17.2.2021 tarihli ara karar ile karar tashihi nedeniyle hükmün düzeltilmesinin istenemeyeceği, kararın hatalı olduğu kanısında olunması halinde yasa yoluna başvurulabileceği, kaldı ki dava dilekçesinde arabuluculuğa başvurulduğuna dair bir ifade ve belge bulunmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde, dava açılmadan önce 07/10/2020 tarihinde ………… başvuru numarası ile ……….. dosya numarasıyla arabuluculuk başvuru neticesinde davalı ile anlaşma sağlanamadığını, UYAP üzerinde dava açılırken dava dilekçesine ek olarak arabuluculuk başvuru tutanağı eklenmesi esnasında hata oluştuğunu, dava şartlarının sağlanmış olduğunu belirterek asıl karar ve ek kararı istinaf incelemesine getirmiştir.
Dava, araç tamir nedeniyle oluşan zararın tahsili istemidir.
Mahkemece dava dilekçesinin verilmesiyle karşı tarafa tebligat yapılmadan dilekçedeki beyanlara göre dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir. Dava, ticaret mahkemesine açılmış olup, davacı gerçek kişidir. Davalının tacir olup olmadığı, uyuşmazlığın mahkemenin görevi dahilinde bulunup bulunmadığı hususunda bir değerlendirme ve araştırma yapılmamıştır.
Mahkemenin görevli olması dava şartıdır (HMK m. 114/c). Dava şartları ve ilk itirazlar, ön incelemede sonuca bağlanır. Ön inceleme ise, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra yapılır (HMK m. 137/1. ve m. 139/1 ilk cümle). Buna göre görevsizlik kararı verilebilmesi için, dava dilekçesinin, davalıya tebliği (HMK m. 122), cevap süresinin beklenmesi (HMK m 127), cevap verilmesi halinde davacıya tebliği (HMK m.126), davacının cevaba cevap verme süresinin beklenmesi, verildiğinde diğer tarafa tebliği (HMK m.136/1), davalının ikinci cevap süresinin beklenmesi ve verildiğinde diğer tarafa tebliği (HMK 136/1) zorunludur. Mahkemenin, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verebileceğini öngören aynı Kanun’un 138. madde hükmü, dilekçelerin karşılıklı verilmesi zorunluluğunu ortadan kaldırmaz. Bu hüküm hakime, ön inceleme duruşması yapmaksızın karar verebilme yetkisi tanır. Ön inceleme duruşması yapmaksızın dosya üzerinden karar verilebilmesi için de davanın ön inceleme aşamasına getirilmiş olması gereklidir. Kanun’un 137. maddesinin (1.) fıkrasında, ön incelemenin dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra yapılacağının açıkça öngörülmüş olması karşısında, dava şartlarının mevcut olup olmadığının davanın her aşamasında hakim tarafından kendiliğinden gözetileceğine ilişkin 115/1. madde hükmü de bu hususlarda davalıya dava dilekçesi tebliğ edilmeden karar verilebileceğine izin verir tarzda bir yoruma elverişli değildir.
Diğer yandan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 1086 sayılı kanunda olduğu gibi davalı iddia ve savunmanın genişletilmesi yahut da değiştirilmesi yasağını dava ve cevap dilekçesinin verilmesiyle başlatmamış; bu yasağı, ileriye dilekçelerin karşılıklı verilmesinin tamamlanmasına, bazı hallerde ön inceleme duruşmasına kadar ötelemiştir. Bu düzenleme ile davacının cevaba cevap dilekçesindeki iddialarını değiştirerek ve genişleterek başlangıçta görevli olmayan mahkemeyi görevli hale getirmesi de mümkün hale gelmiştir. Tarafların bu haklarını kullanabilmeleri, dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesini veya bunun için, kanunda belirlenen sürelerin geçmesini zorunlu kılmaktadır.
Ayrıca 19/12/2018 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkındaki Kanun’un 20. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesine ek düzenleme getiren 5/A maddesi ile “Dava şartı olarak arabuluculuk” başlığı ile “(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.
(2)Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren altı hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hâllerde arabulucu tarafından en fazla iki hafta uzatılabilir.” hükmü getirilmiş, anılan Yasa’nın 23. maddesinde ise, “ 6325 sayılı Kanuna Dördüncü Bölümden sonra gelmek üzere “Dava Şartı Olarak Arabuluculuk” başlığıyla Beşinci Bölüm ve aşağıdaki madde eklenmiş, diğer bölümlerin buna göre teselsül ettirildiği belirtilerek “Dava şartı olarak arabuluculuk madde 18/A- (1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise, arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır. (2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir…” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Tüm bu düzenlemeler dikkate alınarak öncelikle mahkemenin görevli olup olmadığı hususunda gerekli araştırma yapılarak uyuşmazlığın çözümünün ticaret mahkemesinin görevi dahilinde kaldığının saptanması halinde 7155 sayılı Yasa değişikliği kapsamında arabuluculuk dava şartı ise, anılan Yasa’nın 23. maddesi uyarınca davacıya gerekli ihtar gönderilerek sonucuna göre karar verilmesi, davanın ticari dava olmaması ve mahkemenin görevi dahilinde bulunmaması halinde ise buna göre değerlendirme yapılması gerekirken yazılı şekilde dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu verilen karar doğru görülmediğinden davacı vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmüştür.
HMK’nun 355.maddesi gereğince istinaf yoluna başvuranın sıfatına, kamu düzenine ve istinaf konusu yapılan nedenlerle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, mahkemece verilen karar usul ve yasaya aykırı olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın HMK’nun 353/1-a-4 maddesi gereğince kaldırılmasına, Dairemiz kararı gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜ ile Bırsa 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/12/2020 tarih ve ……..9 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Gerekçede yapılan açıklamalar göz önünde bulundurularak yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince davacıya iadesine,
3-Karar tebliğ ve harç iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
4-İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a hükmü uyarınca kesin olmak üzere 12/10/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan


Üye


Üye


Katip