Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2021/3425 E. 2022/847 K. 26.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 7. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
7. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : 2021/3425
KARAR NO : 2022/847

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/232
KARAR NO : 2021/802
KARAR TARİHİ : 15/10/2021
İS

DAVANIN KONUSU : Alacak
B.A.M. KARAR TARİHİ : 26/04/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 27/04/2022
Mahalli mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde, davacının, davalı şirkete verilen projede yer alan iki adet kalıbın yapımına ilişkin sözleşme imzaladığını, davacının sözleşme bedelinin tamamını ödemesine rağmen davalının kalıpları teslim etmediğini, davalının sözleşmede kararlaştırılan cezai şart bedelinden sorumlu olduğunu belirterek 10.000,00.-TL’nın ödeme günlerinden itibaren işleyecek yasal faizleri ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 1.000,00.-TL cezai şartın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, zamanaşımı ve husumet itirazlarının olduğunu, cezai şartın belirsiz alacak olarak talebinin mümkün olmadığını, davacı ile yapılan sözleşmeye göre davalı şirketin üreteceği kalıpların mülkiyeti davacıya ait olup davalı bu kalıpları kullanarak plastik kapak üretip davacıya teslim edileceğini, davacının da bu kapakları satacak olduğunu, sözleşmede kalıpların davacıya teslimine ilişkin bir hüküm bulunmadığını, sözleşmenin sona ermesinden sonra kalıpları alması davacıya bildirilmesine rağmen kalıpların teslim alınmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, taraflar arasında eser sözleşmesi olduğu, sözleşmede sadece kalıp üretilmesi konusunda anlaşma yapıldığının belirtildiği, yazılı sözleşmenin aksinin ancak yazılı delille ispat edilebileceği, eserin tam ve ayıpsız şekilde davalıya teslim edilmediği gerekçesiyle davanın kabulüne, davacı tarafından davalıya ödenen 10.000,00.-TL’nın sözleşmenin termin tarihi olan 25/11/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tahsiline, 101.550,00.-TL cezai şartın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, önceki savunmalarını tekrarlayarak, sözleşme ile amaçlananın sadece kalıp yapımı olmayıp daha sonra bu kalıplar kullanılarak parça üretimi olduğunu, mahkemenin sözleşmenin içeriğine yönelik yaptığı tespitlerin yerinde olmadığını, davacının gönderdiği mail ile kalıpların ancak iş ilişkisi tamamen sona erdiğinde teslim edileceğini davacının da ikrar ettiğini, davacının kalıpları teslim almamasının sorumluluğunun davalıya yüklenemeyeceğini, sözleşmenin davacının iddia ettiği gibi satış sözleşesi olmayıp eser sözleşmesi olduğunu belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesine karşı verdiği cevap dilekçesinde, davacının kalıpların teslimini istemesine rağmen teslim edilmediğini, davalının iddialarının doğru olmadığını, davacının ödeme yükümlülüğünü yerine getirerek davalıyı temerrüte düşürdüğünü belirterek istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın eser sözleşmesinden kaynaklandığı tarafların ve mahkemenin kabulündedir.
Davacının tacir olduğuna ilişkin bir iddia ve savunma olmadığı gibi bilirkişi raporunda davacının ticari defter tuttuğuna ilişkin bir açıklama, dosyada da buna dair bir delil de bulunmamaktadır.
Ticaret mahkemelerinin görevi 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde düzenlenmiş olup maddenin 1. bendinde aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesinin tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu düzenlenmiştir. Bir davanın ticari dava olup olmadığı ise 6102 sayılı TTK’nun 4. maddesinde gösterilen ilkelere göre belirlenmekte olup, ticari davalar kendi aralarında mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Mutlak ticari davalar için tarafların sıfatlarına ve dava konusunun ticari işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmazken, nispi ticari davalarda dava konusunun ticari işletme ile ilgili olup olmadığı kriter olarak kabul edilmiştir.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın sırf dava konusunun 6102 sayılı TTK’da düzenlenmesi nedeniyle ticari sayılan davalardır. Nispi ticari davalar ise, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Gerçek kişi tacirin tanımı 6102 sayılı TTK’nın 12. maddesinde, esnafın tanımı ise 15. maddede düzenlenmiştir. Aynı kanunun 11. maddesinde de ticari işletme yer almıştır. Bu maddenin 2/7/2018 tarihli ve 700 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 192. maddesiyle değiştirilmesinden önce dava tarihindeki şekline göre ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınırın Bakanlar Kurulu Kararı ile belirleneceği açıklanmıştır. Bakanlar Kurulu’nun 18/06/2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21/07/2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 2007/12362 sayılı kararında esnaf – tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiştir. Bakanlar Kurulu kararının 1.maddesinin (a) bendinde, Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunun tespit edeceği ve Resmi Gazetede yayınlanacak esnaf ve sanatkar meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedeni çalışmasına dayandıran ve kazancı sanayici veya tacir niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunanlardan Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesinin 1. fıkrasının 1 ve 3 no’lu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar sayılmaları ile esnaf ve sanatkarlar siciline ve dolayısıyla esnaf ve sanatkarlar odasına kaydedilecekleri, (b) bendinde ise, 213 sayılı Vergi Usul Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve kararın (a) bendinde belirtilenler dışında kalanların tacir ve sanayici sayılıp ticaret siciline ve dolayısıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin bünyesindeki odalara kaydedilmeleri gerektiği belirtilmiştir.
26.06.2012 tarih ve 6335 sayılı Kanun’un 1. maddesi ile değiştirilen 6102 sayılı TTK’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğmuş bulunması veya anılan yasa maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan sayılması gerekir.
Somut uyuşmazlıkta davacının tacir olup olmadığı araştırılmaksızın 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesi hükmünce davayı ticari dava saymak ve asliye ticaret mahkemesini görevli kabul etmek mümkün değildir. Mahkemece öncelikle davacının tacir olup olmadığının araştırılması, davacının tacir olmadığının anlaşılması halinde asliye hukuk mahkemesinin görevli olacağı gözetilerek buna göre karar verilmesi gerekirken işin esasının incelenip karar verilmesi doğru olmamış, kamu düzeni nedeniyle kararın görev yönünden kaldırılması gerekmiştir.
HMK’nun 355.maddesi gereğince istinaf yoluna başvuranın sıfatına, kamu düzenine ve istinaf konusu yapılan nedenlerle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, mahkemece görev kuralları değerlendirilmeksizin karar verilmesi nedeniyle karar usul ve yasaya aykırı olup mahkeme kararının esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin HMK’nun 353/1-a -3 maddesi gereğince kaldırılmasına, Dairemiz kararı gereğince gereğinin yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KABULÜ ile Bursa 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/10/2021 tarih ve 2019/232 – 2021/802 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Gerekçede yapılan açıklamalar göz önünde bulundurularak yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,
3-Karar tebliğ ve harç iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
4-İstinaf kanun yoluna başvuran tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a hükmü uyarınca kesin olmak üzere 26/04/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan


Üye


Üye


Katip