Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2020/759 E. 2022/1547 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA BAM 7. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
7. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : 2020/759
KARAR NO : 2022/1547

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/985
KARAR NO : 2019/1730
KARAR TARİHİ : 25/12/2019
İSTİNAF BAŞVURU TARİHİ : 18/02/2020
DIN KONUSU : Alacak
B.A.M. KARAR TARİHİ : 06/10/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 11/10/2020
Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahalli mahkemesince davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde, taraflar arasında imzalanan 06/05/2015 tarihli dış cephe, 31/07/2011 tarihli iç dekorasyon başlıklı yazılı sözleşmeler uyarınca müvekkiline ait fabrika binasının iç ve dış dekorasyonunun davalı tarafından yapıldığını, ancak davalının sözleşmeye aykırı olarak 323.060,00.TL eksik imalat yaptığını, 90.255,00.-TL nefaset kesintisi (mermer imalatına ilişkin eksik belirlenen nefaset indirim tutarı tekrar hesap edilmek suretiyle) şimdilik toplam 413.315,00.-TL maddi zararın işin KDV bedeli olan 717.307,97.-TL’ndan indirilmesine ve 50.000,00.-TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, açılan davayı kabul etmediğini, davacının dava konusu sözleşmelerin ifa edileceği yerin bina inşaatını ve dış cephesini zamanında teslim etmemesi nedeniyle gecikmeler olduğunu, ayrıca davacının yapılan işe sürekli müdahale ederek işin düzgün ve zamanında yapılmasını engellediğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, sözleşme fiyatları ile eksik iş bedeli 66.405,86.-TL, kusurlu imalatların değiştirilmesi ve nefaset kesintisi 220.100,00.-TL + KDV olmak üzere toplam 338.076,91.-TL eksik ve ayıplı imalat bedelinin davacının davalıya ödeyeceği KDV bedelinden mahsup edilmesine, manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde, müvekkil tarafından Bursa 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2017/20 D.İş dosyası ile tespit yaptırıldığını, bu tespitte işin halen teslim edilemediğinin saptanmasına rağmen eksik ve ayıplı işler nedeniyle parasal kayıp hesaplanmadığından Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/733 D.İş sayılı dosyası vasıtasıyla tekrar bir keşif yapıldığını, mahkemece 6 kişiden oluşan bilirkişi heyetinden ayrıntılı rapor alındığını, mahkemece bu raporun esas alınması gerekirken 13/05/2019 tarihli rapor esas alınarak hüküm kurulmasının doğru olmadığını, 13/05/2019 tarihli raporda, Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/733 D.İş sayılı rapor esas alınarak hesaplanması gerekirken Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/1739 D.İş sayılı dosyasında düzenlenen 08/09/2017 tarihli rapor doğrultusunda düzenlenmesinin doğru olmadığını, kendilerince yapılan sözlü, yazılı uyarı ve ihtara rağmen eksik iş ve ayıplar giderilmediği için müvekkilince anlaşılan başka firmalara tamamlattırıldığını, dolayısıyla başka şirket tarafından tamamlanan iş ve imalatlar hakkında davalı şirketin başvurusu üzerine Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/1739 D.İş sayılı dosyası ile hazırlanan 08/09/2017 tarihli raporun yanlış ve eksik tespit içerdiğini, manevi tazminatın reddine ilişkin gerekçenin yerinde olmadığını, müvekkilinin yurtdışı bağlantıları olan büyük bir şirket olduğunu, adına yaraşır bir fabrika ve müştemilatı kurum konusunda hiçbir masraftan kaçınmadığını ancak, 2 yıl boyunca iş görüşmelerini şantiyede yapmak zorunda kaldığını, adeta dalga konusu olduğu ve işe adaptasyon sağlanamadığını, piyasada itibar kaybettiğini, manevi tazminatın reddedilmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinin ayıplı olarak ifa edilmesi nedeniyle bedel tenzili ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Eser sözleşmesi TBK 470. maddesinde, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında, bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşme olarak tanımlanmıştır. Yüklenicinin borçlan TBK 471 – 474 arasında düzenlenmiş olup, ” ayıbın belirlenmesi ” başlığını taşıyan TBK 474 gereği iş sahibi, eserin tesliminden sonra işlerin olağan akışına göre imkan bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa, bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek zorunda olduğu, TBK 475 maddesinde ise eserdeki ayıp sebebiyle yüklenicinin sorumlu olduğu hallerde iş sahibinin hangi seçimlik hakkı kullanabileceği düzenlenmiştir. Anılan madde uyarınca eserdeki ayıp sebebi ile yüklenicinin sorumlu olduğu hallerde, iş sahibinin kullanabileceği 3 hakkı bulunduğu, eser iş sahibinin kullanamayacağı veya hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı ölçüde, ayıplı yada sözleşme hükümlerine aynı ölçüde aykırı olursa sözleşmeden dönme, eseri alıkoyup, ayıp oranında bedelden indirim isteme, aşırı bir masraf gerektirmediği taktirde, bütün masraflar yükleniciye ait olmak üzere, eserin ücretsiz onarılmasını isteme, eser, iş sahibinin taşınmazı üzerinde yapılmış olup, sökülüp kaldırılması aşırı zarar doğuracaksa, iş sahibinin sözleşmeden dönme hakkını kullanamayacağı, TBK 477 maddesinde ise, eserin açıkça veya örtülü olarak kabulünden sonra yüklenicinin her türlü sorumluluktan kurtulacağı ancak, onun tarafından kasten gizlenen ve usulüne göre gözden geçirme sırasında, fark edilmeyecek olan ayıplar için sorumluluğunun devam edeceği düzenlenmişti. Bu hükümlere göre, iş sahibi gözden geçirmeyi ve bildirimden bulunmayı ihmal ederse , eseri kabul etmiş sayılır. Eserdeki ayıp sonradan ortaya çıkarsa iş sahibi, gecikmesizin durumu yükleniciye bildirmek zorundadır, bildirmezse kabul etmiş sayılır.
Somut olayda, taraflar arasında davacıya ait fabrika binasının dış cephe işinin yapılması için 06/05/2015, iç dekorasyonunun yapılması için 31/07/2015 tarihli sözleşmeler imzalanmış, davacı şirket tarafından davalı şirkete Bursa 10.Noterliği’nin 05.06.2017 tarih 021187 yevmiye nolu ihtarname gönderilerek ayıp ihbarı bildirilmiştir. Davacı, davalının bu sözleşmeler uyarınca edimlerini eksik ve ayıplı olarak yerine getirdiğini iddia ederek semen tenzili talep etmiştir.
Dosya kapsamından, davacı ile davalı arasında 06/05/2015 tarihli dış cephe, 31/07/2011 tarihli iç dekorasyon başlıklı yazılı sözleşmeler uyarınca, davacıya ait fabrika binasının iç ve dış dekorasyonunun davalı tarafından yapıldığı ancak davalının edimini sözleşmeye göre yapmayıp eksik ve ayıplı olarak ifa ettiği, davalının sözleşme kapsamında eksik yapılan işlerin bedeli, ayıplı yapılan işlerin değiştirilmesi ve nefaset kesintisi bedeli toplanıp, KDV ilave edilerek sözleşme fiyatları ile davacının talep edebileceği tutar hesaplandığında sözleşme fiyatları ile yapılmayan ve eksik yapılan işlerin toplamı, 66.405,86.-TL, kusurlu imalatların değiştirilmesi ve nefaset kesintisi ile ilgili toplamı 220.100,00.-TL olup, toplam tazminat tutarının KDV dâhil toplam 338.076,91.-TL olduğu anlaşılmıştır. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu kapsam ve niteliği itibariyle hüküm vermeye yeterlidir. Sözleşmeler gereği bu bedelden davalı sorumludur.
Hukuk Genel Kurulu’nun 09.04.1982 gün ve E:1981/4-56, K:1982/348 sayılı ilamında da belirtildiği üzere, kişilik hakları, kişinin kendi hür ve bağımsız varlığının bütünlüğünü sağlayan, herkese karşı ileri sürülebilen ve kaynağını Anayasa’dan alan; yani Anayasa’nın teminatı altında bulunan mutlak bir haktır. 6098 sayılı TBK’nun 58. maddesinde de, şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişinin, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebileceği hükme bağlanmıştır.
Kişilik hakları, hukuki bir işlemle ya da haksız bir fiil ile saldırıya uğrayabileceği gibi, sözleşmenin ihlali (borca aykırılık) dolayısıyla da ihlal edilebilir. Manevi tazminat isteminde bulunmak için, bir manevi zararın doğması şarttır. Bunun için, kişilik haklarına saldırı sonucunda kişinin ruhsal çöküntüye uğraması, elem ve üzüntü duyması gibi durumlarla karşılaşması gerekir. Ayrıca, uğranılan manevi zararın usulünce ispatlanması da gerekir. Başka bir şekilde ifade edilirse, yalnızca sözleşmenin ihlali, manevi tazminat için yeterli olmayıp, kişilik haklarının hukuka aykırı bir biçimde saldırıya uğraması sonucu manevi bir zarar doğmalı ve bu durum da usulünce ispatlanmalıdır.
Eldeki davada ise, davalının sözleşme gereği yükümlendiği edimlerin eksik ve ayıplı ifası söz konusu olup, davacı şirketin bu nedenle kişilik haklarının hukuka aykırı bir biçimde saldırıya uğradığı ve sonucunda manevi bir zarar doğduğu hususu ispatlanamadığı gibi kişilik haklarına herhangi bir saldırı da söz konusu değildir.
HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf yoluna başvuranın sıfatına, istinaf konusu yapılan nedenlere ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden başvurusunun reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Bursa 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/12/2019 tarih 2017/985-2019/1730 sayılı kararı usul esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından HMK 353/1-b-1 hükmü gereğince davacının istinaf kanun yolu başvurusunun ESASTAN REDDİNE,

2-İstinaf başvuru aşamasında alınması gerekli harçlar peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Karar tebliğ işlemlerinin Dairemizce yapılmasına,
4-Harç ve gider avansı iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf yargılama giderlerinin, gideri yapan taraf üzerinde bırakılmasına,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 6100 sayılı HMK’nun 361/1 maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 06/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


Başkan


Üye


Üye


Katip