Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2020/559 E. 2022/1964 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. … BAM …. HUKUK DAİRESİ
T.C.

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
…. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : …. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : …
İSTİNAF BAŞVURU TARİHİ :…
DAVACI : … –
VEKİLİ : Av. … – [16175-71183-28202] UETS
DAVALI : … – …
VEKİLLERİ : Av. … –
Av. … –
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
B.A.M. KARAR TARİHİ : …
KARAR YAZIM TARİHİ : …
Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahalli mahkemesince davanın tam kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde, davalı aleyhine … …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası üzerinden takip başlattıklarını, davalının ödeme emrine haksız olarak itiraz ettiğini, taraflar arasında imzalanan … tarihli taşeron sözleşmesi uyarınca davacıya ait taşınmaz üzerinde fabrika binasına ilave inşaat işlerinin yapılacağını, davalıya tüm ödemelerin yapıldığını ancak imzalanan sözleşme hükümlerine davalı tarafın uymayarak yapı kullanım izni için imza atmadığını, … … … Şubesi’nin …tarihli yazısından bu durumun anlaşıldığını, sözleşme uyarınca vergi ve SGK primlerinin ödenmediğini, SGK tarafından inşaatla ilgili olarak 60.517,68.-TL sigorta prim borcu taahhuk ettirildiğini, sözleşme gereği davalının yükümlülüğünde olan bu prim borçlarına davalıya ihtar ettiklerini, ihtara rağmen davalı tarafın prim borcunu ödemediğinden müvekkili tarafından bu ödemenin gerçekleştirildiğini, sözleşme hükümleri uyarınca SGK primlerinin davalı tarafça ödenmesi gerektiğini belirterek itirazın iptali ile %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, anılan SGK prim borçlarını sözleşme hükümleri doğrultusunda müvekkilinin ödeme yükümlülüğünün bulunmadığını, bir kısım imalat işlerinin ruhsata tabi, bir kısmının da ruhsata tabi olmadığını, ruhsata tabi olmayan işler bakımından imalatların taşeron işi niteliğini taşımadığını bu nedenle davacıya ait inşaat üzerinden sigorta bildirimi yapılmasının gerekmeyeceğini, bu ayırımın yapılması için bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini, davacının sözleşmenin 16.maddesi uyarınca ruhsat alımı ve iş yeri açılışının yapılması gibi işlemlerin makul süre içerisinde tamamlanmadığını, bu şekilde davalının ifasında da gecikmesine neden olduğunu, davacının iş yeri açılışını yapamaması nedeniyle sözleşmede yer alan imalatları gerçekleştirebilmek amacıyla sigortasız işçi çalıştırmamak adına kendi bünyesinde sigortalı olarak gösterdiğini ancak, geçici görevlendirme ile davacı iş yerinde çalıştıklarını, davacı tarafından iş yeri açılışı gerçekleştirilmesinin ardından işçilere ait SGK primlerinin davacı iş yeri üzerinden yine davalı tarafından ödenmeye devam ettiğini beyanla davanın reddini istemiştir. Mahkemece, dava dışı işçilerin anılan inşaat işlerinde çalıştırılması bakımından taraflar arasında asıl işveren alt işveren ilişkisi bulunduğu, bu kapsamda SGK primlerinden dış ilişkide her iki tarafında sorumlu olduğu, ancak bu SGK primlerinin kim tarafından üstlenildiği konusunda iç ilişkide farklı düzenleme kararlaştırılabileceği, akdedilen taşeronluk sözleşmesinde inşaat yapım işinde çalıştırılan işçilerin SGK prim borçlarının sözleşmenin D-3. maddesinde davalı taşeronun sorumluluğunda olduğu, davacının SGK’ya 60.517,98.-TL tutarında ödemeyi 30/12/2016 tarihinde yaptığı, davacının yapmış olduğu bu ödemeyi aralarındaki sözleşme kapsamında davalıya rücu edebileceği, bu konuda takipten önce … 10.Noterliği aracılığıyla ihtarname gönderildiği, davacının davalıdan takip miktarınca alacaklı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, müvekkili tarafından gerçekleştirilen imalatlar üzerinden ruhsata tabi olanların tespiti hususunda bilirkişi incelemesi yapılması için talepte bulunduklarını, ancak mahkemece bu talebin değerlendirilmediğini, ruhsata tabi olmayan imalatların taşeron iş niteliği taşımadığından davacıya ait inşaat üzerinden sigorta bildirimi yapılması gerekmediğini, müvekkilinin sözleşme kapsamında davacıya ait inşaat alanında kısmi imalatları gerçekleştiren tüm işçilerin SGK primlerini ödediğini, müvekkilinin anahtar teslim bir inşaatın yapımını üstlenmediğini, kısmi imalatı içerir sözleşme kapsamında sona eren bir imalatı bulunduğunu ve imalat bedelinin açıkça belirtildiğini, davalının müvekkiline ekonomik olarak zarar verme kastı ile hareket ettiğinin açık olduğunu, fark işçilik prim borcu hesaplaması sırasında işverence SSK’ya bildirilen sigorta primine esas kazançlar toplamının hesaplanan asgari işçilik tutarından az olması durumunda işveren kayıtlarında yer alan faturaların dikkate alınması gerektiğini, davacı tarafından verilen taahhütname nedeniyle müvekkilince düzenlenen faturalar üzerinde herhangi bir inceleme yapılmadığını, bilirkişilerce defter incelemesi sırasında davacıya kesilen faturaların incelenmemiş oluğunu, raporun denetimden uzak eksik inceleme ile hazırlandığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Dava eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali istemidir.
Taraflar arasında davacıya ait taşınmaz üzerinde mevcut fabrika binasında yapılacak olan ilave inşaat işlerinin yapımı hususunda 18/06/2012 tarihli ….-TL bedelli eser sözleşmesi düzenlenmiş olup, davacı iş sahibi davalı ise yüklenicidir.
Davacı taraf SGK tarafından davalı tarafla yapılan 18/06/2012 tarihli sözleşme konusu inşaatla ilgili olarak ….-TL fark işçilik miktarı üzerinden sigorta prim borcu tahakkuk ettirildiğini, sözleşme hükümleri uyarınca bu bedelden davalı tarafın sorumlu olduğunu ileri sürmüş davalı taraf ise davacı tarafın iş yeri açılışını zamanında gerçekleştirmemesi nedeniyle çalışanları kendi bünyesinde sigortalı olarak gösterdiğini ve geçici görevlendirme ile davacının iş yerinde çalıştırdığını, ödenen bedelden sorumlu olmadığını savunmuştur.
SGK tarafından davacı hakkında iş yerinde kuruma yeterli işçilik bildiriminde bulunulmadığından…TL sigorta primi tahakkuk ettirilmiş davacı SGK’nın yazısı uyarınca bu bedelin ödenmesi hususunda davalıya ihtarname göndermiş olup, ihtarname tebliğine rağmen davalının bedeli ödememesi üzerine davacı tarafından bu bedel ödenmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık ödenen bedelden davalının sorumlu olup olmadığı hususundadır.
Taraflar arasında düzenlenen 18/06/2012 tarihli sözleşmenin d bendinin “karşılıklı sorumluluklar kısmının 3. maddesinde” taşeron firmanın imalatlardan kaynaklanan fatura miktarı kadar işçi vergi ve SGK primlerinin yatırılmasından sorumlu” olduğu düzenlenmiştir.
Mahkemece alınan bilirkişi raporunda SGK tarafından hesaplanan fark işçilik miktarlarının ve bu miktarlar üzerinden tahakkuk ettirilen sigorta priminin taraflar arasında akdedilen … tarihli sözleşmede belirtilen inşaat metrekareleri üzerinden hesaplanarak tahakkuk ettirildiği bildirilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 190. maddesinde, “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.”
Davalı davacı tarafından gönderilen ihtarnameye cevap verdiğini ileri sürmüş ise de ihtarname örneğini dosyaya sunmamıştır. Davalı taraf iş yerini davacıdan kaynaklı sebeplerle geç açılması nedeniyle davacıya ait iş yerinde çalıştırılan işçilerin kendi şirket merkezi üzerinden sigortalı olarak gösterdiğini ve prim ödediğini savunmuş ise de, bu hususta davacı tarafa yapılmış bir ihtar bulunmadığı gibi ileri sürülen hususlarda ispatlanamamıştır. Taraflar arasındaki sözleşmede bulunan hüküm nedeniyle davacının ödediği prim bedelinden davalının sorumlu olduğu anlaşıldığından mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf yoluna başvuranın sıfatına, istinaf konusu yapılan nedenlere ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-… …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …tarih …-… sayılı kararı usul esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından HMK 353/1-b-1 hükmü gereğince davalının istinaf kanun yolu başvurusunun ESASTAN REDDİNE,

2-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafından yatırılması gereken ….-TL istinaf karar harcından peşin alınan ….-TL harcın mahsubu ile eksik kalan ….-TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
3-İstinaf talebinde bulunan tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, artan kısmın talep halinde ilk derece mahkemesince yatırana iadesine,
4-Karar tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK’nun 362/1-a hükmü uyarınca kesin olmak üzere 08/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


Başkan


Üye


Üye


Katip