Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2020/1306 E. 2022/1952 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. … BAM …. HUKUK DAİRESİ
T.C.

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
…. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : …. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : …
İSTİNAF BAŞVURU TARİHİ : …
DAVACI : …
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … – … –
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
B.A.M. KARAR TARİHİ : …
KARAR YAZIM TARİHİ : 13/12/2022
Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahkemenin görevsizliğine dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde, davalının kullandığı kredi kartı borcunun ödenmemesi üzerine alacağın tahsili için ….İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında başlatılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini beyanla icra takibine yapılan itirazın iptaline, takibin temerrüt faizi ile birlikte devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Kanun gereğince uyuşmazlığı çözmeye görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğu gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, yerel mahkeme kararının hatalı olduğunu, dava konusu alacak ile ilgili itirazın iptali davalarında yerel mahkemelerce görev hususunda bir fikir birliğinin bulunmadığını, açılan itirazın iptali davalarının bir kısmına ticaret, bir kısmına ise tüketici mahkemelerince karar verildiğini, konu ile ilgili emsal mahkeme kararlarının bulunduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, aksi kanaatte olunması halinde ise görev konusundaki çelişkinin giderilerek görevli merciinin belirlenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, kredi kartı alacağının tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemidir.
Kredi kartından doğan uyuşmazlıklarla ilgili mahkemeler arasında çıkan görev uyuşmazlıklarının giderilmesi için yapılan başvurunun değerlendirilmesi sonucu Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’nin 21.2.2022 T, 2022/1721-2688 sayılı kararında da belirtildiği 4077 sayılı Kanunla 5464, 6102 ve 6502 sayılı Kanun hükümlerinin birlikte incelenmesi gerekmektedir.
Banka kredi kartları, 4077 sayılı mülga Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a 14/03/2003 tarihinde 4822 sayılı Kanunla eklenen 10/A maddesi ile tüketici ilişkisi kapsamına alınmıştır. Kanunda, kart hamili ve kartı veren kurum ayrımı yapılmadığından, bu tarihten sonra kredi kartlarından kaynaklanan davalarda, 4077 sayılı Kanun’un 23. maddesi uyarınca tüketici mahkemeleri görevli hale gelmiştir.
01/03/2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 44. maddesinde ise, 4077 sayılı yasadaki düzenlemeden farklı olarak davayı açanın sıfatına göre değişen bir görev düzenlemesine gidilmiştir. 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 44. maddesinin birinci fıkrası, “tüketici olan kart hamili” tarafından açılacak davalarda 4077 sayılı Kanun’un 22 ve 23. maddelerinin uygulanacağı ve dolayısı ile tüketici mahkemelerinin görevli olacağı açıklanmışken; ikinci fıkrada, “kart çıkaran kuruluşlar” tarafından kart hamili aleyhine açılacak davalar yönünden 1086 sayılı HUMK’un (6100 sayılı HMK’nın 447/2. maddesinde, başka kanunların HUMK’a yaptığı atıfların HMK’ya yapılmış sayılacağı belirtildiğinden 01/10/2011 tarihinden itibaren bu atıf HMK olarak anlaşılmalıdır) görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Diğer taraftan, gerek 44/1. maddenin metninden ve gerekse de aynı Kanun’un 43. maddesinden, “tacir” olan kart hamilleri ile kart çıkaran kuruluşlar arasındaki ihtilafların Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabi olduğu ve asliye ticaret mahkemelerinin görevli bulunduğu anlaşılmaktadır.
01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi, malvarlığı haklarından kaynaklanan davalar yönünden, sulh ve asliye hukuk mahkemeleri arasında dava konusunun değerine bağlı görev ayrımı kaldırarak, bu tür davalarda, dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiştir.
13/01/2011 tarihinde kabul edilen ancak 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. Maddesinde ise, ticari davaların genel tanımı yapılarak “her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan kaynaklanan” davaların ticari dava olduğu belirtilirken, devam eden fıkrasında, tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın ticari dava sayılacak işler arasında “bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve diğer ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde” öngörülen hususlardan kaynaklanan davalar da sayılmıştır. Kanun’un 5. maddesi ise ticari davalarda görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemeleri olduğu hükmünü amirdir. Kanun yürürlüğe girmeden, 6335 sayılı Kanun ile 5. maddede değişiklik yapılmış ve asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, “iş bölümü” ilişkisi olmaktan çıkarılıp, “görev” ilişkisine dönüştürülmüştür. Bilindiği üzere mahkemelerin görevi kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerekir. Ancak, 6335 sayılı Kanunla 6102 sayılı TTK’ya eklenen Geçici-10. madde, görev düzenlemesinin derdest davaları etkilemeyeceğini hükme bağlamıştır.
07/11/2013 tarihinde kabul edilip, 28/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3/1-(k) maddesinde tüketici, “ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiler” olarak tarif edilmiş, 3/1-(l) maddesinde ise “bankacılık” sözleşmeleri de tüketici işlemleri” arasında sayılmıştır. Kanunun 73/1. maddesinde tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiş; 83/2. maddesinde ise “Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez.” hükmüne yer verilmiştir. Görüldüğü gibi 6502 sayılı Kanun’da, “kart hamili/kartı veren kuruluş” ayrımı yeniden ortadan kaldırılarak, kredi kartından kaynaklanan uyuşmazlıklarda (kart hamilinin tacir olması hali hariç) görevli mahkemenin, dava açanın sıfatına bakılmaksızın tüketici mahkemeleri olacağı benimsenmiştir.
Bu yasal düzenlemeler karşısında, yasaların yürürlük tarihiyle bağıntılı olmaksızın, kart hamilinin de tacir olduğu durumlarda, kart veren kuruluş ile tacir olan kart hamili arasındaki davalarda görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olacağı tartışmasızdır.
Kart hamilinin “Tüketici” sayıldığı durumlara gelince;
1. 6502 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 28/05/2014 tarihinden sonra açılan davalarda görevli mahkeme, dava açanın sıfatına (kart hamili ya da kartı veren kuruluş olup olmamasına) bakılmaksızın tüketici mahkemeleridir.
2. 6502 sayılı Kanun’un yürürlüğünden (28/05/2014) önce açılan davalarda ise;
(a) 5464 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden (01/03/2006) önce açılan davalarda görevli mahkeme, dava açanın sıfatına bakılmaksızın tüketici mahkemesidir.
(b) 5464 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden (01/03/2006) sonra açılan davalarda;
i. Tüketici olan kart hamilinin, kart veren kuruluşa karşı açtığı davalarda görevli mahkeme, 5464 sayılı Kanun’un 44/1. maddesi uyarınca tüketici mahkemesidir.
ii. Kartı veren kuruluş tarafından, tüketici sıfatını haiz kart hamiline karşı açılan davalarda, 5464 sayılı Kanun’un 44/2. maddesi uyarınca, dava değerine göre sulh hukuk ya da asliye hukuk mahkemesi görevlidir. Ancak dava, 6100 sayılı HMK’nın yürürlüğe girmesinden sonra (01/10/2011 tarihinden sonra) açılmışsa, Kanunun 2. maddesi uyarınca görevli mahkeme, dava değerine bakılmaksızın asliye hukuk mahkemesidir. Diğer taraftan dava, 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın 6335 sayılı Kanun ile değişik 5. maddesi uyarınca asliye hukuk ve asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisine dönüştürülmeden önce, asliye ticaret mahkemesine açılmış ve taraflarca iş bölümü itirazında bulunulmamışsa, ortada “görev uyuşmazlığı” bulunmadığından bu davaya asliye ticaret mahkemesince devam edilmesi gerekecektir.
Somut olayda ise, dava22l10.2019 tarihinde 6502 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 28.5.2014 tarihinden sonra kredi kartı veren banka tarafından kredi kartı hamiline karşı açılmıştır. Anılan Yasa’nın 3/1-(l), 73/1 ve 83/2 hükümleri birlikte değerlendirildiğinde” dava açanın kart hamili/kartı veren kuruluş” olması ayrımı kaldırılarak kredi kartından kaynaklanan uyuşmazlıklarda (kart hamilinin tacir olması hali dışında) görevli mahkemenin, tüketici mahkemeleri olacağı benimsendiğinden ve davalının tacir olduğuna ilişkin dosyada herhangi bir belge ve iddia bulunmadığından davacı vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
HMK’nun 355.maddesi gereğince istinafa başvuranın sıfatı, istinaf nedenleri ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunu HMK 353/1-b.1 hükmü uyarınca esastan reddine daire aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-…. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …tarih ve… sayılı kararı usul esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından HMK 353/1-b-1 hükmü gereğince davacının istinaf kanun yolu başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yatırılması gerekli istinaf karar harcının peşin alınmış olması nedeniyle bu konuda yeniden karar verilmesine yer olmadığına,
3-Karar tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yargılama giderlerinin, gideri yapan taraf üzerinde bırakılmasına,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 6100 sayılı HMK’nun 362/1-c maddesi gereğince kesin olmak üzere 08/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


Başkan


Üye


Üye


Katip