Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2020/1304 E. 2022/1953 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. … BAM …. HUKUK DAİRESİ
T.C.

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
…. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : …. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : …
İSTİNAF BAŞVURU TARİHİ : …
DAVACI : …
VEKİLİ : Av. … – [16861-68564-93920] UETS
DAVALILAR : 1-… – … –
2-… – … – …
3-… – … – …
VEKİLLERİ : Av. … -[16849-48585-25069] UETS
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
B.A.M. KARAR TARİHİ : …
KARAR YAZIM TARİHİ : …
Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahkemenin görevsizliğine dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde, davacı ile davalıların murisi … … arasında tüketici kredisi sözleşmesi imzalandığını, müteveffanın taksitlerini zamanında ödemediğini, davalıların kredi sözleşmesi nedeniyle sorumlu olduğunu, gönderilen ihtarnameye rağmen borcun ödenmemesi üzerine … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine davalıların haksız olarak itiraz ettiğini belirterek icra takibine yapılan itirazın iptaline, takibin temerrüt faizi ile birlikte devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde, zamanaşımı ve görev itirazlarının bulunduğunu, banka görevlisi tarafından müteveffanın sağlık durumuna ilişkin beyanların gerçeğe aykırı olarak hazırlandığını, müteveffa tarafından sadece adını ve soyadını yazıldığını, kalan kısmın personelce doldurulduğunu, sigortalının sağlık bildirimi kısmındaki hayır işaretli kutucukların personel tarafından işaretlendiğini, müteveffa tarafından … … ve … A.Ş’ne hayat sigortası primlerinin tamamının ödendiğini, herhangi bir sağlık raporu istenilmediğini beyanla davanın reddine ve davacının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatı ile %10 oranında cezaya mahkum edilmesini istemiştir.
Mahkemece, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Kanun gereğince uyuşmazlığı çözmeye görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğu gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, yerel mahkeme kararının hatalı olduğunu, dava konusu alacak ile ilgili itirazın iptali davalarında yerel mahkemelerce görev hususunda bir fikir birliğinin bulunmadığını, açılan itirazın iptali davalarının bir kısmına ticaret, bir kısmına ise tüketici mahkemelerince karar verildiğini, konu ile ilgili emsal mahkeme kararlarının bulunduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, aksi kanaatte olunması halinde ise görev konusundaki çelişkinin giderilerek görevli merciinin belirlenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, davacının istinaf başvurusunun süresinde olmadığını, davacının beyanlarının gerçeği yansıtmadığını belirterek, davacının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
Dava, kredi alacağının tahsili için yapılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemidir.
28.11.2013 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan ve 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı “Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun”un (TKHK) 2. maddesinde Kanun’un kapsamı “Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar” şeklinde açıklanmıştır. Kanunun “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinin (l) bendinde ise tüketici işlemi, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder” biçiminde tanımlanmıştır. Aynı maddede, tüketicinin, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi olduğu, satıcının ise, kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi ifade ettiği düzenlenmiştir.
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 73. maddesinin (1) bendinde, bu kanun uygulaması ile ilgili çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılması gerektiği, 83. maddesinde ise, taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtilmiştir. Anılan Yasanın geçiş hükümleri başlıklı geçici 1.maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davaların açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam edeceği, ikinci fıkrasında ise, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki tüketici işlemlerine, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına bu işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmiş ise kural olarak o kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiş olup 6502 sayılı Yasa’nın geçici 1. maddenin 2. fıkrası uyuşmazlıkta uygulanacak maddi hukuk kurallarına ilişkin bulunduğundan görevin belirlenmesinde esas alınması gereken davanın açıldığı tarihtir.
Bir hukukî işlemin sadece 6502 sayılı Kanunda düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Ancak bu işlemin 6502 sayılı Kanun kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir.
Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz.
Dava, 6502 sayılı Yasa yürürlüğe girdikten sonra 22.10.2019 tarihinde açılmıştır. Somut olayda ihtilaf, davalıların murisi ile davacı banka arasında düzenlenen ihtiyaç kredisinin ödenmeyen kısmının tahsili talebi olup, …. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne dava açılmıştır. Davalılar murisi tüketici sıfatına sahip olup, taraflar arasındaki uyuşmazlık tüketici işlemi niteliğinde olan ihtiyaç kredisi sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Taraflar arasındaki işlemin tüketici işlemi olması nedeniyle davaya tüketici mahkemesinde bakılarak karar verilmesi yasadan kaynaklanan bir zorunluluk olduğundan davacı vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
HMK’nun 355.maddesi gereğince istinafa başvuranın sıfatı, istinaf nedenleri ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunu HMK 353/1-b.1 hükmü uyarınca esastan reddine daire aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-…. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …tarih ve … sayılı kararı usul esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından HMK 353/1-b-1 hükmü gereğince davacının istinaf kanun yolu başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yatırılması gerekli istinaf karar harcının peşin alınmış olması nedeniyle bu konuda yeniden karar verilmesine yer olmadığına,
3-Karar tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yargılama giderlerinin, gideri yapan taraf üzerinde bırakılmasına,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 6100 sayılı HMK’nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 08/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


Başkan


Üye


Üye


Katip