Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2019/2032 E. 2022/55 K. 01.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 7. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
7. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : 2019/2032
KARAR NO : 2022/55

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/1624
KARAR NO : 2019/797
KARAR TARİHİ : 10/05/2019
İSTİNAF BAŞVURU TARİHİ : 07/08/2019 (davalı)
DAVACI : …
VEKİLLER
azın İptali
B.A.M. KARAR TARİHİ : 01/02/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 08/02/2022
Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahalli mahkemesince davanın kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı dava dilekçesinde, davalının müvekkili şirketten almış olduğu yemek bedelleri için müvekkili şirket tarafından düzenlenen fatura bedellerini ödemediğini, taraflar arasında yemek alımına ilişkin ticari ilişki ve bu doğrultuda düzenlenmiş faturalar sonucu oluşan cari hesap ilişkisinde meydana gelen müvekkili şirket alacaklarının davalı tarafça ödenmemesi nedeniyle alacağın tahsili için Bursa 3. İcra Müdürlüğü’nün 2015/3716 sayılı dosyasında yapılan icra takibine davalının haksız itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline ve %20’den az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, müvekkilinin Yavuz Yıldırım, Gümüş Kırtasiye Yavuz Yıldırım Ortaklığı firmasının yöneticisi olup, 2005 yılından bu yana reklam, kırtasiye ve ajans hizmetleri sunduğunu, davacı ile müvekkili arasındaki ticari ilişki kaynağının bununla sınırlı olduğunu, müvekkilinin davacı İlya Yemek Ltd. Şti’nden hiçbir yemek hizmeti almadığını, müvekkili firmaların tümünde perakende mağazacılık yapılmakta olup, bu sistem gereği belirli bir yemek saatinin olmadığını, anılan nedenle müvekkilin çalışanları için catering hizmetinden faydalanmasının mümkün olmadığını, personelin yemek yerine Sodexho, ticket vb yemek çekleri dağıtıldığını ve personelin farklı saatlerde yemek yemelerinin sağlandığını, müvekkilin cari hesap sisteminde alacaklı konumda olduğu için davacının müvekkiline fatura kesmek suretiyle KDV alacağı ile carisinde bulunan bakiyeden düşmek istediğini ve bu teklifin müvekkili tarafından kabul edildiğini, ancak açık kesilen faturalar için müvekkilinin tahsilat makbuzu istediğinde sürekli farklı nedenler üreterek müvekkiline tahsilat makbuzu verilmediğini, bunun üzerine sınırlı sayıda alınan gerçeğe aykırı faturalar hakkında müvekkilinin düzeltme beyanı verdiğini ve ilgili ceza miktarını da ödediğini, müvekkilinin hiçbir borcunun bulunmadığını beyanla davanın reddi ile, dava değerinin %20’sinden az olmamak koşulu ile kötüniyet tazminatının davacıdan alınarak müvekkile ödenmesini istemiştir.
Mahkemece, davacı tarafından yemek hizmetinin davalıya verildiğinin tanık anlatımları ile anlaşıldığı ve birbirleriyle uyumlu taraf defter kayıtlarına göre davalının davacıya borçlu olduğu ve borcun ödenmediği gerekçesiyle davanın kabulüne, davalının Bursa 3. İcra Müdürlüğü’nün 2015/3716 esas sayılı dosyasında yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin kaldığı yerden devamına, alacak likit olmakla asıl alacak miktarı olan 35.510,40.-TL üzerinden %20 oranında hesaplanan icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Davalı vekili istinafa başvuru dilekçesinde, müvekkili ile davacı taraf arasındaki ticari ilişkinin yalnızca davacının müvekkili davalıdan almış olduğu kırtasiye malzemeleri ile sınırlı olduğunu, iddia edilenin aksine hiçbir yemek alışverişinin söz konusu olmadığını, iddia edilen yemek hizmeti tesliminin gerek irsaliye, gerek faturaların süresinde teslimi ile ispat edilemediğini, yerel mahkemenin yalnızca davacı tanıklarının beyanlarına itibar ederek ve müvekkili tarafından verilen düzeltme beyanlarını dikkate alınmaksızın karar verdiğini, bilirkişi raporunda, faturaların yalnızca ticari defterlere işlenmiş olması ve düzeltme beyanı verilmiş olmasına karşın BA formunda yer alıyor olmasının nedeninin mal alımının gerçekleştiği kabul edilerek hatalı rapor tanzim edildiğini, düzeltme beyanlarına ilişkin yapılan işlemlerin dikkate alınmadığını, hatalı raporun esas alınarak hukuka ve hakkaniyete aykırı olarak karar verildiğini, davacı tarafın KDV alacağı oluşturmak talebini iyi niyetiyle karşılayan müvekkilinin, davacı tarafa güven duyarak ve yardım etme kastıyla takibe konu faturaların kesilmesine muvafakat ettiğini, bu durumun yerel mahkemece hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirildiğini ve kimsenin kendi muvazaasına dayanamayacağından bahisle müvekkilinin savunmalarına itibar edilmediğini, müvekkilinin herhangi bir muvazaa kastının bulunmadığını, müvekkilinin iyi niyetinin davacı tarafından suiistimal edilince, vergisel tüm cezalarını yüklenerek gerçekleştirdiği usulsüzlükleri giderdiğini ve faturalara ilişkin düzeltme beyannameleri düzenlediğini, gerekli tüm cezaları ödediğini, mübrez ve dilekçelerde de defaten dile getirilen düzeltme beyannamelerinin bilirkişi tarafından incelenmediğini, itirazın iptali davasında davacı tarafın iddiasını ispatla yükümlü olduğunu, süresinde teslim edilmeyen ve gerçek bir ticari ilişkiye dayanmayan faturalar dolayısıyla müvekkilinin borçlu konumuna getirmenin izahtan vareste olduğunu, davacı tarafından iki ayrı cari hesap hareket üzerinden işlem yapılmasının dahi faturaların gerçek bir ticarete dayalı tanzim edilmediğine karine olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte itiraza konu alacağın likit olmadığını, alacak likit olmadığından müvekkili aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, ödenmeyen yemek bedellerinin tahsili için başlatılan icra takibine itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali istemine ilişkindir.
Davacı davalıya yemek sattığını, ayrıca davalıya yemek üreterek organizasyon düzenlediği iddiasıyla başlattığı ilamsız icra takibine yapılan itirazın haksız olduğunu ileri sürmüş, davalı ise davacı tarafla aralarında yemek alım hizmetine ilişkin sözleşme ilişkisinin olmadığını savunmuştur.
Mahkemece tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda; takibe konu edilen faturaların davacı tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, davalı tarafın ticari defterlerinde ise kayıtlı olmadığı, takibe konu edilen 7 adet faturanın davalı tarafından BA formu ile ilgili vergi dairesine bildirimin yapılmış olduğu, dolayısıyla davacı tarafından faturaların ve faturaların içeriğini oluşturan malların davalıya tesliminin kanıtlanmış olduğu belirlenmiştir.
Davalı vekili savunmasında belirttiği nedenleri tekrarla defterlere işlenen faturalarla ilgili düzeltme beyanlarının mahkemece dikkate alınmadan karar verildiği hususunu istinaf nedeni olarak ileri ürmüş ise de, davalı tarafın takip konusu faturalarla ilgili olarak düzeltme formu sunulduğuna ilişkin savunmasını destekler maiyette ticari defter ve kayıtlarında bilgi olmadığının alınan bilirkişi raporuyla belirlenmiş bu hususa ilişkin savunmasını ispatlayamaması nedeniyle mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından davalı vekilinin bu istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.
İİK’nın 67. maddesinin 2.fıkrası hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada borçlunun kötüniyetli itiraz etmiş bulunması yasal koşullardan değildir. İnkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra kovuşturmasına itiraz edip duran ve işin itirazla çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan ayrı, alacağın likit ve belli olması gerekir. Daha geniş bir açıklama ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit ve belirlenmek için bütün unsurlar bilinmesi mümkün nitelikle olması yeterlidir. Borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir. Açıklanan yasal kuralların ışığında takip konusu alacak değerlendirildiğinde, borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilecek konumda bulunması nedeniyle mahkemece alacağın likit ve muayyen nitelikte olduğunun kabulü ile icra inkar tazminatına hükmedilmesi usul ve yasaya uygun olup davalı vekilinin bu yöndeki istinaf nedenleri yerinde değildir.
HMK’nun 355.maddesi gereğince istinaf yoluna başvuranın sıfatına ve istinaf konusu yapılan nedenlere ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/05/2019 tarih ve 2015/1624-2019/797 sayılı kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından HMK 353/1-b-1 hükmü gereğince davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafından yatırılması gereken 2.425,00.-TL istinaf karar harcından peşin alınan 606,25.-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 1.818,75.-TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
3-Karar tebliğ ve harç tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yargılama giderlerinin, gideri yapan taraf üzerinde bırakılmasına,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 6100 sayılı HMK’nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 01/02/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


Başkan


Üye


Üye


Katip