Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2019/2031 E. 2021/1316 K. 21.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 7. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
7. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO :
KARAR NO : 2021/1316

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/1693
KARAR NO : 2019/417
KARAR TARİHİ : 09/04/2019
İSTİNAF BAŞVURU TARİHİ : 06/08/2019 (Davacı) – 23/07/2019 (Davalı)
DAVACILAR : 1-… TC: …

VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
B.A.M. KARAR TARİHİ : 21/09/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 28/09/2021
Mahalli mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresinde taraflarca istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde, A.Ş ile davacılar arasında 15/12/2010 tarihli alacağın temliki, sulh, ibra ve feragat sözleşmesi imzalandığını, davalının bu ünvanının daha sonradan A.Ş olarak değiştiğini, söz konusu sözleşmede belirtilen vadelerde kararlaştırılan alacaklar için Bursa 17.İcra Müdürlüğü’nün 2015/11781 sayılı takip dosyasında icra takibi başlatıldığını, davalının söz konusu takibe itiraz ettiğini, davalı tarafça davacılara ait ortak hesap olan Albaraka Tüban numaralı hesabına bir kısım ödemelerin yapıldığını, ancak 30/11/2011 tarihinden sonra ödeme yapılmadığını belirterek davanın kabulü ile %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, ticaret mahkemelerinin görevli olduğunu taraflar arasında yapılan sözleşmede İstanbul mahkemeleri yetkili kılındığından davaya bakmakla İstanbul mahkemelerinin yetkili olduğunu, davaya konu sözleşmenin alacağın temliki olmayıp borcun nakli sözleşmesi olduğunu sözleşme uyarınca alacaklının değil borçlu tarafın değiştiğini, borcu devralan davalının borcu devredennin ileri sürme hakkına sahip olduğu itiraz ve def’ileri ileri sürebileceğini, İhlas Finans A.Ş’nin halen tasfiye halinde olduğunu, tasfiye halindeki bir şirkete de yeni takip başlatılmasının mümkün olmadığını ve davalı aleyhine de takip başlatılamayacağını belirterek davanın reddi ile %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmolunmasını talep etmiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabul kısmen reddi ile Bursa 17. İcra Müdürlüğü’nün 2015/11781 sayılı dosyasında davalının ödeme emrine itirazının kısmen iptaline, takibin 14.609,36 USD asıl alacak 991,47 USD işlemiş faiz olmak üzere toplam 15.600,83 USD üzerinden asıl alacağa takip tarihinden itibaren kamu bankalarınca bir yıl vadeli USD bazındaki hesaplara uygulanan değişen oranlarda en yüksek banka mevduat faizi uygulanmak suretiyle devamına, takibe konu asıl alacak tutarı olan 14.609,36 USD’nin takip tarihinde belirtilen kur üzerinden hesaplanan TL karşılığı olan 42.951,51.-TL’nin %20’si tutarındaki icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesi ve davalı tarafın istinaf dilekçesine karşı verdiği cevap dilekçesinde, mahkeme kararında itirazın iptali ile takibin devamına karar verilirken icra masrafları ve icra vekalet ücretleri açısından takibin devamına karar verilmemesinin infazda tereddüt uyandıracak nitelikte olduğunu bu nedenle mahkeme kararının kısmen kaldırılarak, kararın 1. maddesinin 2. paragrafına “icra masrafları ve icra vekalet ücretiyle birlikte takibin devamı” cümlesinin eklenmesine, dava dilekçesindeki beyanlarını tekrarla davalı tarafın istinaf dilekçesindeki itirazlarının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, taraflar arasındaki ilişkinin borcun nakli ilişkisi olup, borcun nakli sözleşmelerinde borcu devralan şirketin borcu devreden şirketin ileri sürme hakkına sahip olduğu itiraz ve def’ileri ileri sürebileceğini, borcu devreden İhlas Finans Kurumu’nun tasfiye halinde olması nedeniyle davalı aleyhine takip yapılamayacağını, kabul anlamına gelmemekle birlikte davanın reddedilen kısmı yönünden davalı lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık “alacağın temliki, sulh, ibra ve feragat sözleşmesi” başlıklı ve davacılar ile davalı arasında yapılan sözleşmeden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine İİK’nun 67. maddesi uyarınca itirazın iptali istemidir.
YHGK’nun 2017/11-2130 E, 2019/328 sayılı kararında, davanın tarafları arasında düzenlenen alacağın temliki, sulh, ibra ve feragat sözleşmesine göre davalı şirketin davacıya dava dışı İhlas Finans Kurumundan olan kar ve zarar katılım payının her ay belli bir miktar ödemek üzere devraldığı, taraflar arasında düzenlenen bu sözleşmenin bağımsız bir sözleşme olduğu ve tarafları açısından kendi başına hüküm ifade edeceği, davacının temlik sözleşmesine konu yaptığı alacağın borçlusu durumundaki Tasfiye Halindeki İhlas Finans Kurumu A.Ş. bu davada taraf olmadığı, bu dava 6102 sayılı TTK’nunda düzenlenen mutlak ticari davalardan olmadığı gibi davacının da tacir olmadığı ve her iki tarafın ticari işletmesiyle ilişkili bulunmadığından davaya bakmakla görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesi değil 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi gereğince genel görevli asliye hukuk mahkemesi olduğu belirtilmiştir. Ancak daha önce ilk derece mahkemesinin görevsizlik kararı üzerine Bursa Bölge Adliye Hukuk Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi ‘nin 2017/62-2017/63 sayılı kararı ile Asliye Ticaret Mahkemesi yargı yeri olarak belirlenmiş olmakla bu husustaki karar kesin olduğundan göreve ilişkin dava şartı incelenmemiştir.
Taraflar arasındaki sözleşme uyarınca davacının dava dışı tasfiye halindeki Ş’nin kar ve zarar hesabında bulunan 16.510,00 USD ve 1.779,80 EURO tutarındaki alacak “alacağın temliki, sulh, ibra ve feragat sözleşmesi” kapsamında davacılar tarafından davalıya temlik edilmiş, karşılığında ise davalı taraf sözleşmede belirtilen vadelerde toplam 16.510,00 USD ve 1.779,80 EURO ödemeyi kabul etmiş olup icra takibine dayanak sözleşmede devralınan miktar ve yapılacak ödemeler belli olduğundan ve davalı taraflar arasında yapılan ivazlı yazılı temlik sözleşmesi uyarınca yükümlendiği tutarları davacıya ödemekle sorumlu olduğundan davalı vekilinin istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.
Davalı, İhlas Finans Kurumu’nun tasfiye halinde olması nedeniyle aleyhine takip yapılıp dava açılamayacağını istinaf nedeni olarak iler sürmüş ise de, davacılar davalı ile aralarındaki 15/12/2010 tarihli sözleşmeye dayanarak davalı aleyhine icra takibi yapmıştır. Taraflar arasındaki sözleşmede davalının devraldığı alacağın bedelini ödemesine ilişkin takvim mevcut olup, ödemelerin dava dışı finans kurumunun tasfiyesi sonrası yapılacağına veya ödemenin herhangi bir şarta bağlı olduğuna ilişkin hüküm bulunmadığından (Y.19.HD. 26.4.2016 T, 2016/4537-7507 sy.k) ve gerek icra takibinde gerekse davada İhlas Finans Kurumu taraf olmadığı gibi ona yönelik bir talepte olmadığından davalının bu istinaf nedeni de yerinde görülmemiştir.
Davalı vekili reddedilen kısım yönünden davalı lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmemesini istinaf nedeni olarak ileri sürmüş ise de, davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiştir. Davacılar icra takibinde kısmen haksız ise de kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığı, dolayısıyla İİK’nun 67/2. maddesinde düzenlenen kötüniyet tazminatı şartları mevcut olmadığından davalının vekilinin bu istinaf nedeni de yerinde görülmemiştir.
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde yerel mahkeme kararının 1. maddesinin 2. paragrafına icra masrafları ve vekalet ücretiyle birlikte takibin devamına cümlesinin eklenmesini talep etmiş ise de, bu hususun takibe konu alacak ve fer’ilerinin tahsili aşamasında İcra Müdürlüğü’nce infaz aşamasında dikkate alınacağından davacı vekilinin istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.
HMK’nun 355.maddesi gereğince istinaf yoluna başvuranın sıfatına ve istinaf konusu yapılan nedenlere ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğundan davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 019/417 sayılı kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından HMK 353/1-b-1 hükmü gereğince davacı ve davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2- İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafından yatırılması gereken 2.934,01-TL istinaf karar harcından peşin alınan 739,00-TL nin mahsubu ile 2.195,01-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-İstinaf kanun yoluna başvuran davacılar tarafından yatırılması gereken istinaf karar harcının peşin alınmış olması nedeniyle bu konuyla ilgili karar verilmesine yer olmadığına,
4-İstinaf kanun yoluna başvuran taraflar tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, artan kısmın talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 6100 sayılı HMK’nun 362/1 hükmü uyarınca 21/09/2021 tarihinde kesin olarak oy birliği ile karar verildi.

Başkan


Üye


Üye


Katip