Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2019/2003 E. 2021/266 K. 16.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 7. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
7. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : …..
KARAR NO : …….

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : …
ESAS NO : ….
KARAR NO : ….
KARAR TARİHİ : 31/12/2018
İSTİNAF BAŞVURU TARİHİ : 30/01/2019
DAVACI : … – … – …
DAVALI : …
VEKİLİ : Av. … -…
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
B.A.M. KARAR TARİHİ : 16/02/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 23/02/2021
Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahalli mahkemesince davanın görev yönünden reddine dair verilen karara süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde, kızı…..’in sol gözünün rahatsızlığı sebebiyle ….’ya tedavi amacıyla götürdüğünü, yapılan muayene sonrası ameliyat olması gerektiğinin söylendiğini, hizmet bedeli olarak pazarlık sonucu belirlenen 9.000,00.-TL’sını davalı şirket sahibinin sekreterine verdiğini, kızının ameliyat sonunda daha kötü olduğunu ve iyileşebilmesi için ek para istenmesi üzerine 5.250.00.-TL’ye anlaştığını parası olmadığından senet imzaladığını ikinci ameliyattan sonrada kızının göz sağlığına kavuşmadığını, sonrasında başka bir hastanede gözüne mercek takılması sonucu kızının iyileştiğini, bu nedenle parayı ödemediğini aleyhine yapılan icra takibinde borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, davacının bono nedeniyle borçlu olmadığının tespitini içeren davada ispat yükünün kural olarak senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa ait olduğunu, usul ve yasaya uygun şekilde düzenlenen ve kambiyo vasfı davacı tarafından da ikrar edilen senetle alacaklı olan davalı müvekkiline karşı açmış olduğu davanın yasal dayanağı bulunmadığını, görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemeleri olduğunu, öncelikle mahkemenin görevsizliğine dair itirazlarının kabulüne, aksi kanaat ile yargılamaya devam edilmesi halinde davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın ileri sürülüş biçimine göre, takibe konu senedin, sağlık hizmeti veren davalı şirkete davacının kızının ameliyatı karşılığı verildiği ileri sürülmüş olup, davacının gerek temel ilişkiye ilişkin iddiaları gerekse davalının sağlık hizmeti veren bir şirket oluşu ve yine davalının kambiyo senedinin veriliş amacına ilişkin temel ilişkiye yönelik ticaret mahkemesini görevli kılacak açıklayıcı beyanda bulunmayışı dikkate alındığında temel ilişkinin tüketici sözleşmesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, senet kambiyo senedi de olsa, görev noktasının belirlenmesinde taraflar arasındaki tüketici ilişkisi bulunduğundan 6502 sayılı Yasa kapsamında tüketici mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine ve …. görevli bulunması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, 6102 sayılı TTK 3. ve 5. maddeleri gereğince ticaret mahkemesinin görevli olduğunu, Yargıtay 13 H.D.’nin 2017/1089 – 2017/3984 sayılı 05/04/2017 tarihli kararında da, kambiyo hukukundan kaynaklı menfi tespit davalarının ticaret mahkemelerinin görev alanında olduğunun kabul edildiğini, davacının sağlık hizmetinin verildiğini beyan ettiği kişi senet borçlusu olmadığından davacının tüketici sıfatı bulunmadığını, senet üzerinde bulunan “nakden” kaydı ile çek hamilin talil edilmediğini, davacının beyanı üzerinden, taraflar arasındaki ilişkinin tüketici sözleşmesinden kaynaklandığının yargılama yapılmaksızın adeta esasa giren bir kararla delilsiz, ispatsız kabul edildiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, kambiyo senedine dayalı olarak yapılan icra takibi nedeniyle menfi tespit istemine ilişkindir.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un “Amaç” başlıklı 1. maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra, “Kapsam” başlıklı 2. Maddesinde, “Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.” hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3. maddesinde; Mal, alışverişe konu olan; taşınır eşya, konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallar ile elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri her türlü gayri maddi malları, Satıcı; kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, Tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, Tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem, olarak tanımlanmıştır.
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 73. maddesinin (1) bendinde, bu kanun uygulaması ile ilgili çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılması gerektiği, 83. maddesinde ise, taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtilmiştir. Anılan Yasanın geçiş hükümleri başlıklı geçici 1.maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davaların açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam edeceği, ikinci fıkrasında ise, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki tüketici işlemlerine, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına bu işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmiş ise kural olarak o kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiş olup 6502 sayılı Yasa’nın geçici 1. maddenin 2. fıkrası uyuşmazlıkta uygulanacak maddi hukuk kurallarına ilişkin bulunduğundan görevin belirlenmesinde esas alınması gereken davanın açıldığı tarihtir.
Bir hukukî işlemin sadece 6502 sayılı Kanunda düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Ancak bu işlemin 6502 sayılı Kanun kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir.
Somut uyuşmazlıkta, davalı şirketin yaptığı icra takibi sonrasında, davacı senedin kızının göz ameliyatı için verildiğini ancak ameliyatın ayıplı olması nedeniyle ödeme yapılmadığını beyanla iş bu davayı açmış, davalı taraflar arasında iddia edilen ilişkinin dışında başka bir lişki nedeniyle senedin verildiği yönünde bir savunmada bulunmamıştır. Davacı taraf ile davalı arasındaki ilişki vekalet sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, eldeki dava, davalı yönünden doktorun vekalet sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık olgusuna dayanmaktadır. İcra takibinin dayanağı senedin verilmesindeki temel ilişki tüketici işleminden kaynaklandığından davalı vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
HMK’nun 355.maddesi gereğince istinaf yoluna başvuranın sıfatı ve istinaf konusu yapılan nedenler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalının istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-… Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … tarih ve …. – ….sayılı kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından HMK 353/1-b-1 hükmü gereğince davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafından yatırılması gereken istinaf karar harcının peşin alınmış olması nedeniyle bu konuda yeniden karar verilmesine yer olmadığına,
3-Karar tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yargılama giderlerinin, gideri yapan taraf üzerinde bırakılmasına,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 6100 sayılı HMK’nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 16/02/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


Başkan


Üye


Üye


Katip