Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2019/1811 E. 2021/1301 K. 17.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 7. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
7. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : ….
KARAR NO : …

BAŞKAN : … ( …)
ÜYE : ( …)
ÜYE : … ( …)
KATİP : … ( …)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ….
ESAS NO : ….
KARAR NO : ….
KARAR TARİHİ : ….
İSTİNAF BAŞVURU TARİHİ : …. (Davalı)
DAVACILAR : 1-… – …
2-… – … –
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. … –
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
B.A.M. KARAR TARİHİ : 17/09/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 21/09/2021
Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahalli mahkemesince davanın kabulüne dair verilen karara süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde, taraflar arasında 24/12/2010 tarihli “ Alacağın Temliki, Sulh, İbra ve Feragat Sözleşmesi” imzalandığını, bu sözleşme kapsamında davalının 13.323,00 USD’yi 28/08/2021 tarihinde başlamak üzere her ayın 28’ inde ilk 60 taksit 220’şer USD, son taksit ise 123 USD bedelli olmak üzere toplam 61 taksitle ödeme günündeki TCMB döviz alış kuru karşılığı Türk Lirası olarak ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, altı taksit ödediğini, başkaca ödeme yapılmaması nedeniyle Bursa 1. İcra Müdürlüğü’nün 2017/9228 esas sayılı dosyasında takibe başlandığını, davalının yetki ve borca itirazının yerinde olmadığını beyanla itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, mahkemenin görevli ve yetkili olmadığını, görevli mahkemenin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, sözleşmenin borcun nakli sözleşmesi olduğunu, borcu devreden şirketin tasfiye halinde olduğunu, takip başlatılmasının mümkün olmadığını, görevsizlik ve yetkisizlik kararı verilmesini, borcu devreden şirketin tasfiye halinde olması nedeniyle davanın usulden aksi halde esastan reddine ve kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin borç ikrarını içerdiğini, davalının bedeli ödediğini ispat ederek borçtan kurtulabileceğini, borcu temlik eden şirketin tasfiye sonucunun beklenmesine dair sözleşmede hüküm bulunmadığından beklenmesine yer olmadığını, taraflar arasında 24/12/2010 tarihli “Alacağın Temliki , Sulh, İbra ve Feragat Sözleşmesi” imzalandığı, davacıların tasfiye halinde ….’deki ….nolu kar ve zarar katılım akdi, cari hesaplar ve hesaplar eklerinde bulunan 13.323,00 USD ‘nin davalı şirkete temlik edildiği, ilk taksit 28 Temmuz 2011 gününden başlamak üzere ve ilk 60 taksit 220,00 USD , son taksit 123,00 USD olmak üzere her ayın 28.günü ve her taksit gününde TCMB döviz alış kuru karşılığı TL olarak ödeme yapılmasının kararlaştırılmış olduğu, 1.198,35 USD tutarında davalının davacılara ödeme yaptığı, davalının davacılara 12.124,65 USD tutarında borçlu bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde, taraflar arasındaki ilişkinin borcun nakli ilişkisi olduğunu, borcu devreden ….tasfiye halinde olması nedeniyle müvekkili aleyhine takip yapılamayacağını, banka hesap dökümleri gelmeden dosyanın bilirkişiye devdi edilerek gelen rapor üzerine karar verilmesinin adil yargılanma hakkının ihlali olduğunu, ödenen bedelin talep edildiğini, icra inkâr tazminatına karar verilmesinin yerinde olmadığını, davacı kötü niyetli olduğundan kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde, davalı tarafın ödeme savunmasında bulunmadığını istinaf isteminin kötü niyetli olduğunu, ödemelerin dava konusu edilmediğini, davalının İhlas Finans AŞ’nin borcunu üstlenmediğini, davacının alacağı temlik aldığını, sözleşme bedelinin ödenmesine ilişkin bir takvimin bulunduğunu, davalının bu ödemeleri gerçekleştirmediğini beyanla istinaf başvurusunun reddini istemiştir.
Dava, taraflar arasındaki alacağın temliki sözleşmesinden kaynaklanan bakiye alacağın tahsili istemine ilişkindir.
Davacılar, davalı ile yapılan 24/12/2010 tarihli “Alacağın Temliki, Sulh, İbra ve Feragat Sözleşmesi”ne dayanıp kısmi dava açarak alacak talebinde bulunmuşlardır. Davalı ise alacak miktarına ve sözleşmeye itiraz etmemekle birlikte davalı şirketin tasfiye halindeki şirketin borcunu nakil aldığını, tasfiye hâlinde olan şirkete tasfiye süreci boyunca takip açılamayacağını savunmuştur.
Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olmayan sözleşmede 28/07/2011- 28/06/2016 tarihleri arasında aylık 220 USD, 28/07/2016 tarihinde ise 123,00 USD. ödeneceği kararlaştırılarak borç taksitlendirilmiş, taksit tarihleri de açıkça sözleşmede gösterilmiştir. 14/12/2019 tarihli bilirkişi raporunda da davalı şirketin defterlerinin yerinde incelendiği, defter kayıtlarına göre davalılara 1.198,35-TL ödeme yapıldığı açıklanmıştır.
Davalı bilirkişi raporundaki miktarlara itiraz etmiş, ….’nin tasfiye aşamasında olması nedeniyle davalı şirket aleyhine dava açılamayacağını savunmuştur.
Dava, Bursa … Asliye Hukuk Mahkemesi’ne açılmış, Mahkeme …. tarih … sayılı kararı ile görevsizlik kararı ile dosyanın Bursa Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir. Görevsizlik kararı ile dosya kendisine gönderilen …. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından yargılama yapılarak hüküm kurulmuştur. 6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5/1. maddesine göre asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup re’sen dikkate alınacak olup davacıların tacir olduğuna ilişkin dosyada delil bulunmaması nedeniyle sözleşmenin niteliği de dikkate alındığında davanın niteliğine göre nispi ya da mutlak nitelikteki bir ticari dava söz konusu olmadığından, davada görevli mahkeme, asliye ticaret mahkemesi değil, genel görevli mahkeme olan asliye hukuk mahkemesidir. (Y. HGK’nun 2017/11-2630, 2019/328 s.k.)
Mahkemece işin esası incelenmeksizin davanın görev yönünden reddine karar verilip, talep halinde … Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesi gerekirken işin esasının incelenip, karar verilmesi doğru olmamış, kamu düzeni nedeniyle hükmün görev yönünden kaldırılması gerekmiştir.
HMK’nun 355.maddesi gereğince kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşmenin niteliği, davacıların tacir olmamasına göre davaya bakma görevi genel mahkeme olan asliye hukuk mahkemesinin görevi dahilinde olduğundan davanın esasına girilerek karar verilmesi doğru görülmediğinden, HMK ‘nın 353/1-a-3 maddesi uyarınca, esasa ilişkin hususları incelenmeksizin davalı vekilinin istinaf taleplerinin kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve dosyanın mahkemesine gönderilmesi dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davalı vekilinin istinaf talebinin KABULÜ ile …Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ….tarih ve … sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Gerekçede yapılan açıklamalar göz önünde bulundurularak yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran taraflarca yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde ilk derece mahkemesince yatırana iadesine,
3-Karar tebliğ ve harç iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf kanun yoluna başvuran tarafca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a. hükmü uyarınca kesin olmak üzere 16/09/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


Başkan


Üye


Üye


Katip