Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2019/1439 E. 2021/355 K. 24.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 7. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
7. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : ….
KARAR NO : …

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ….
ESAS NO : …
KARAR NO :…
KARAR TARİHİ : 19/09/2018
İSTİNAF BAŞVURU TARİHİ : 16/10/2018
DAVACI : … ….
VEKİLİ : Av. …..
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. … …

BİRLEŞEN DAVA ….ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN … KARAR

DAVACI : … …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. … …
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
B.A.M. KARAR TARİHİ : 24/02/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 03/03/2021
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan davanın ve birleşen davanın yapılan yargılaması sonunda mahalli mahkemece asıl ve birleşen davanın reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde, davacının telesiyej işleri yaptığını, davalı firmanın yetkili müdürünün davacının girdiği çeşitli işlemlerle davacıyı zarara uğrattığını, davalının iki ayrı icra takibi yaptığını, tebligatta sorun yaşanması nedeniyle takibin kesinleştiğini, takibe başlarken ibraz edilen 17/9/2014 tarihli sözleşmenin damga vergisinin ödenmemesi nedeniyle davalının sunmaktan vazgeçerek geri çektiğini, borcun sebebi olan mukaveleyi görmediklerini, davalıya borçlarının olmadığını, takibin hukuken kabul edilebilir bir dayanağının bulunmadığını belirterek ….İcra Müdürlüğü’nün…esas sayılı dosyasındaki takibin iptaline, davalının haksız takipte bulunması nedeniyle takip tutarının % 20’si oranında tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, davacının verdiği işe fiilen 3/7/2014 tarihinde başlanılmasına rağmen davacı şirketin vekili …’in aynı zamanda davalı şirket ortağı olması nedeniyle sözleşme imzalamaktan kaçındığını, davacının Türkiye temsilcisinin yurda gelmesinin beklenilmesi nedeniyle sözleşmenin bir türlü imzalanamadığını, bir kısım tadilatlar yapılan sözleşmenin 17/9/2014 tarihinde imzalandığını, icra takibine kadar yapılan ödeme miktarının 1.230.624,95.-TL olduğunu, davacının yaptığı ödemenin yapması gereken tutarın yarısı bile olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili birleşen dosyadaki dava dilekçesinde, icra takibine dayanak gösterilen belgelerin sahte olduğunu, asıl sözleşmenin tarihinin 1/7/2014 tarihli olduğunu, yapılan tahsilatın 1.150.000,00.-TL olup bu tutarın yapılan işi fazlasıyla karşıladığını, davalının ….İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı dosyası ile de aynı tutar için takip başlattığını, bu dosyaya karşı … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası ile açılan davanın derdest olduğunu, … Asliye Ticaret Mahkemesi’ne … esas sayılı dosya ile mükerrer olarak alınan paranın istirdatı için açılan davanın da derdest olduğunu, davalı şirket yetkilisinin borca batık ve ceza soruşturmasına uğramış biri olduğu anlaşılınca davacı şirketin ödemeleri doğrudan hak sahipleri şirketlere yapmaya başladığını, davalının yaptığı işlerin hiç birinin bitmediğini ve hakedişlere intikal ettirilemediğini, davacının ödeme yapmamakta haklı olduğunu, tüm borçların yaptıkları işe mahsuben ödendiğini, davalının şantiyeden kaçması nedeniyle işin bitirilemediğini, davacının davalının bıraktığı borçları temizlediğini belirterek KDV’nin tenkisine, takibin tedbiren durdurulmasına, ….İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası takip tutarı 295.000,00.-TL borçlu olmadıklarının tespitine, takibin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket temsilcisi birleşen dosyanın cevap dilekçesinde, davacının önceki alt üstleniciden kalan işi yapmak için sözleşme olmaksızın davalı ile anlaşarak Temmuz 2014 başında resmi kurumlara bildirim yapılmaksızın işe 1/7/2014 tarihli seviye tespit tutanağında belirtildiği şekilde başlandığını, İsviçre’den gelenlerin de sözleşme imzalamadan gitmesi üzerine davalı şirketin de ortağı olan ….’in davalı şirketteki payını devredip davacı şirket yetkilisi olarak davalı şirket ile telesiyej tesisi ve ek tesisleri inşaat yapım sözleşmesini 17/9/2014 tarihinde imzaladığını, ertesi gün Valilik olurunun alınması üzerine davalının işe resmen 19/9/2014 tarihinde başladığını,10/11/2014 tarihinde aniden bastıran kar yağışı nedeniyle şantiye çalışmalarına ara vermek zorunda kaldıklarını, KDV indirimi talebinin yersiz olduğunu, davalı şirket adına davalının onayı ile yapılan tek ödemenin 31/12/2014 tarihinden sonra … adına yapılması talimatı verdikleri ödeme olduğunu, tespit dosyasıyla işin % 88, 30 seviyesinde bitirdiklerinin tespit edildiğini, davalıdan önce yapılan işlerin yıkılarak tekrar yapılmasından kaynaklı iş artış oranının taahhüt edilen işin % 10’u kadar olduğu dikkate alındığında bu oran üzerinden veya 17/9/2014 tarihli sözleşmeye göre yapılan 6 numaralı hakediş alındığında almaları kararlaştırılan tutar ile davalıya ödenen 1.230.624,95-TL karşılaştırıldığında almaları gereken tutar yanında yapılan ödemenin sembolik bir tutar olduğunu, işin yapılmasında gecikme olmadığını, davacının temerrüde düştüğünün açık olduğunu belirterek davanın reddine, icra takibine konu alacaklarına faiz de hesaplanarak % 207den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, takiplerin mükerrer olmadığı, aynı alacağın başka kısımlarına ilişkin olduğu, davacı tarafından alınan ihaledeki işlerin bir kısmının davalı tarafça yapıldığı ancak işin yarım bırakıldığı, sözleşmesel ilişkiyi inkar eden davacının aynı zamanda kendi aldığı ihaledeki işlerdeki eksikliğe ilişkin olarak Kastamonu Valiliği tarafından istenen tespit dosyasına delil olarak dayandığı, davacı şirketin taşeronu sıfatıyla hareket eden davalının bazı inşaat işleri yapıp bitirdiği, bazılarını da yarım bıraktığı, sözleşmelerdeki imzaların ve yazılı sözleşmelerin geçerliliğinin araştırılmasına gerek olmadığı, yapılan işin miktar ve boyutu ile muhtemel bakiye alacak miktarı nazara alındığında dava konusu bedellerin alacağın küçük bir kısmına tekabül ettiği, alınan raporun eldeki davayı çözmeye yeterli olduğu, davacının yapılan işin boyut ve mahiyetini bilecek ve bakiye borcunu hesaplayacak konumda bulunduğu, bakiye alacak miktarının daha yüksek olduğuna dair rapor gözetildiğinde dava konusu miktarın yargılamayı gerektirdiğinden söz etmenin de hakkaniyete aykırı olacağı gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine, her dava için ayrı ayrı asıl alacak miktarı olan 295.000.-TL’nin %20’si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, davacı şirket yetkililerince imzalanmayan ve bu surette davacı şirket nezdinde hiçbir hukuki sonucu doğmamış teklif metnine dayanarak davacının borç altına sokulduğunu, davalı şirketin teklif metnindeki işlerin tamamını yapmadığını, iş bitirme yeterliliğine bakılmak üzere ufak tefek birkaç iş verildiğini, bunların da tamamlanmadığı iddialarının mahkemece araştırma lüzumu dahi görülmeden karar verildiğini, eser sözleşmelerinin yazılı bir şekle tabi olmadığı halde bilirkişilerin, dava konusunu oluşturan somut olaya ilişkin aydınlatacak bir rapor hazırlayamadıkları gibi eksik inceleme ve hatalı değerlendirme neticesinde her türlü hukuki dayanaktan yoksun olduğu kadar nesnel ve matematiksel olarak da açıkça hatalı rapor düzenlediklerini, 12/10/2015 tarihli raporun olduğu gibi alınıp işin %88.30’ unun bittiğine karar verildiğini, bilirkişilerin incelemesi gereken kısmın, davalı şirketin alt taşeron olarak üstlendiği kısmın hangi işleri kapsadığı ve ne kadarını tamamlandığını tespit etmek olduğunu, alt taşeron davalıya verilen iş toplamının işin küçük bir kısmını oluşturduğunu, davalı şirketin üstlendiği kısmın kalem kalem yüzde kaçının tamamlandığının tespit edilmemesinden kaynaklı olarak yapılan teknik incelemenin eksik ve hatalı yapıldığını, alt taşeronun % 88,30 luk kısmı bitirdiğini kabul etmediklerini, toplam iş bitirmedeki oranın düşmesinin ek tesis ve günübirlik kafeterya yapım işinin temel safhasında kalmasından kaynaklandığını, alacak miktarının davacı tarafından kabul edilmeyen sözleşmeye göre belirlendiğini, telesiyej yapım işinin teknik uzmanlık gerektirdiğinde davacı tarafından yapıldığını, davalı şirketin mal ve hizmet satın aldığı ve davacı şirkete ödeme talimatı verdiği “…….” nin davacı şirkete karşı başlatmış olduğu …. İcra Dairesi …. esas sayılı icra dosyasında davalı tarafa 114.383,00.-TL takip çıkışlı borcun işlemiş faizleri ile birlikte ödenmiş olmasına karşın hiçbir şekilde bilirkişi raporunda tablolara girmediğini, yapılan defter ve hesap incelemelerinin hatalı ve eksik olduğunu belirterek asıl ve birleşen dava için mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili davacının istinaf başvurusuna karşı verdiği cevap dilekçesinde, davacının sözleşme olmadığı yönündeki iddiasının doğru olmadığını, sözleşmenin kapsamının tüm proje kapsamında anahtar teslimi seviyesinde olduğunun açık olduğunu, anahtar teslimi yapılan projeyle ilgili yapılan tespit raporunda işin tamamlanma oranının % 88,30 olduğunun belirlendiğini, savcılığa yapılan şikayetlerin mesnetsiz olduğunu belirterek davacının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
Dava ve birleşen dava, asıl yüklenicinin taşeronluk sözleşmesi nedeniyle alt yükleniciye borçlu olmadığının tespiti ile icra takiplerinin iptali istemine ilişkindir.
Asıl ve birleşen davada uyuşmazlık aynı sözleşmeden kaynaklanmaktadır……. açmış olduğu ihaleyi kazanan davacı şirket 23/7/2012 tarihinde ……Sözleşme’yi imzalayarak telesiyej mekanik tesisi yapım işini üstlenmiştir. Davacı üstlendiği işin bir kısmını başka bir şirkete taşeron olarak vermiş, ancak daha sonra söz konusu şirket yerine davalı şirket ile 1/7/2014 tarihi itibariyle eksik bulunan imalatların yapılması için görüşmeler yapmıştır. Taraflar arasında sözleşme için görüşmeler yapıldıktan sonra davalının işe başlayarak davacı adına bir kısım iş yaptığı, davacının davalının yaptığı işler kapsamında davalıya bir miktar ödeme de yaptığı, davalının 10/11/2014 tarihinde şantiyeden ayrıldığı uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık taraflar arasında yazılı eser sözleşmesi yapılıp yapılmadığı, dosyaya sunulan 3 ayrı tarihli sözleşmeden geçerli olan sözleşmenin hangi sözleşme olduğu, davalı tarafından yapılması kararlaştırılan işin bedelinin ve kapsamının ne olduğu, davalının işe ne zaman başlayıp işin ne kadarını yaptığı, davalının yaptığı iş karşılığı bakiye alacağı olup olmadığı hususlarındadır.
Davacı, ihale ile aldığı işin bir kısmını davalıya taşeron olarak verdiğini, yapılan iş karşılığında ödeme yaptığını kabul etmekte, ancak taraflar arasında geçerli olan sözleşmenin 3/7/2014 tarihli sözleşme olmasına rağmen bu sözleşmenin bazı maddelerinde anlaşılamaması nedeniyle imzalanmadığını, geçerli olan sözleşmenin bu sözleşme olduğunu, davalının dayandığı 17/9/2014 tarihli sözleşmedeki imzanın şirket vekiline ait olmadığını ileri sürerek aleyhine yapılan icra takiplerindeki borca itiraz etmektedir.
Mahkemece, davacı şirketin taşeronu sıfatıyla hareket eden davalının bazı inşaat işlerini yapıp bitirdiği, bazılarını da yarım bıraktığı, sözleşmelerdeki imzaların ve yazılı sözleşmelerin geçerliliğinin araştırılmasına gerek olmadığı, davanın çözümü açısından yeterli görülen bilirkişi raporunun hükme esas alınmaya uygun bulunduğu açıklanarak 17/9/2014 tarihli sözleşme esas alarak hesaplama yapan bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulmuş ise de, verilen karar doğru olmamıştır.
Dosyada davacı tarafından sunulan 3/7/2014 sözleşme ile davalı tarafından sunulan ancak davacı tarafından imza itirazında bulunulan 17/9/2014 tarihli sözleşme ve yine bu sözleşme ile aynı hükümleri içeren ve imzası kabul edilmeyen SGK’na sunulan 8/8/2014 tarihli sözleşme bulunmaktadır. Her iki tarafın dayandığı sözleşmede 13 madde halinde sayılan yapılacak imalat kalemleri birebir aynı ise de, bu sözleşmeler vergi ve sigorta ile ilgili yükümlülükler ile sözleşme bedeli yönünden farklılık içermektedir.
Davacı, davalının dayandığı sözleşmeleri, davalı taraf ise davacının dayandığı sözleşmeyi kabul etmemekle birlikte davalının davacının yüklendiği işin bir kısmını yerine getirdiği iki tarafın da kabulündedir. Taraflar arasında iki tarafın da üzerinde mutabık kaldığı yazılı bir eser sözleşmesi bulunduğu ispatlanamadığına göre davacının imzaya itiraz ettiği 17/9/2014 tarihli eser sözleşmesine dayanılarak sorumlu tutulması mümkün değildir. Bu durumda davalı davacı yararına olarak yaptığı işler için vekaletsiz iş görme hükümlerine göre davacıdan iş bedeli isteyebilir. İşin yapıldığı tarihe göre uygulanması gereken 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 526 ve izleyen hükümleri gereğince vekâletsiz iş görme halinde iş bedeli işin yapıldığı zamandaki serbest piyasa rayiçlerine göre uzman bilirkişi aracılığıyla yaptırılan inceleme sonucu mahkemece belirlenir.
Davalı taraf 1/7/2014 tarihinde fiili olarak işe başladığını, 10/11/2014 tarihinde şantiyeden ayrıldığını savunmuştur. Mahkemece, asıl yüklenicinin 23/7/2012 tarihinde üstlenerek yapmaya başladığı işlerin hangi kısımlarının davalı tarafından yapıldığı, davalının işe başladığı sırada yapılan iş seviyesinin ne olduğu, davalının hangi tarihte işe başladığı, aniden bastıran kar yağışı nedeniyle şantiye çalışmalarına ara vermek zorunda kalındığı savunulan 14/11/2014 tarihine kadar yapılan iş oranının ne olduğu belirlenmemiş, davacının asıl yapılan işin mekanik işlere ilişkin olup davalının yaptığı işlerin oranının tüm işe göre az miktarda olduğu iddiası değerlendirilmemiştir. …… davacı şirkete cevaben yazdığı 9/9/2014 tarihli yazıda ” 2014 yılında firmanıza yapılacak ödemeler için ilgi b yazımızda belirtildiği gibi gerek tesis montajına gerekse diğer inşaat faaliyetlerine fiili olarak başlanılması gerektiği belirtilmiş, 15/7/2014 tarihinde işe başlanılmasının hemen sonrasında 21/7/2014 tarihli 4 numaralı hakediş düzenlenmiştir.” şeklindeki ifadelere göre işin yapılacağı yerde 15/7/2014 tarihinden önce davalının fiilen iş yapıp yapmadığı belirlenmemiştir.
Davacının dayandığı ve … tarafından telesiyej mekanik tesisleri yapım işinin ne kadarının yapıldığının tespiti istemi ile …Asliye Hukuk Mahkemesi’nin …sayılı dosyasının örneği dosya içine alınarak tespiti talebinin kapsamı değerlendirilmeden, sadece tespit raporu ile yetinilmesi doğru olmadığı gibi asıl işe ait sözleşmenin tarafları arasında görülen ve davacı şirket tarafından …’de …. esas sayılı dosyası ile açılan dava dosyasının örneği getirtilip davacı tarafından yapılan işlerin miktarına ilişkin dosya kapsamındaki belgeler ve deliller değerlendirilmeksizin sadece bilirkişi rapor örneği ile yetinilmiştir.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacı ile …. arasında düzenlenen sözleşme hükümleri değerlendirilmeksizin, davalının yaptığı işlerin neler olduğuna ilişkin dosyada delil olmadığı halde tespit raporu ile ….’de ….esas sayılı dosyasında düzenlenen ve asıl yüklenici olan davacı şirket sorumluluğunda olan tüm işlerin oranını gösteren % 88, 30 oranının sadece davalının yaptığı iş olduğu kabul edilerek ve geçersiz sözleşmeye dayanılarak alacak hesabı yapılması yerinde değildir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın niteliğine göre davalının yaptığı tüm işlerin bedeli belirlenmeksizin ve dava konusu olan miktardan fazlasını kapsayacak kesin ve tartışmadan uzak bilirkişi raporları alınmasını istemenin doğru olmadığı, alınan raporun eldeki davayı çözmeye yeterli olduğu gerekçesiyle eksik bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm verilmesi de doğru olmamıştır.
Mahkemece yapılması gereken iş, öncelikle tespit dosyası ile davacının asıl sözleşmenin feshi nedeniyle .. aleyhine açtığı dosyaların onaylı örneklerinin dosya içine alınması sağlandıktan sonra davalının işe başladığı tarih belirlenip işi bıraktığı tarihe kadar davacı adına vekaletsiz iş görme hükümlerine göre yaptığı işlerin neler olduğu ve yapılan iş oranı hususunda davalıya ispat hakkı tanınarak davalının yaptığı iş oranı belirlenmelidir. Daha sonra ise, yapılan iş miktarına göre bilirkişilerden ek rapor alınmak suretiyle davalı tarafından yapılan işin bedelinin işin yapıldığı yıl piyasa fiyatlarıyla hesaplatmak, hesaplanan iş bedelinden davacı tarafından yasal delillerle ispatlanan ödemeleri mahsup etmek ve bakiyesine göre asıl dava ve birleşen davada takip konusu yapılan icra dosyaları nedeniyle davacının borçlu olduğu miktar olup olmadığı belirlenerek sonucuna göre hüküm kurmaktan ibaret olduğundan davacı vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmüştür.
HMK’nun 355.maddesi gereğince istinaf yoluna başvuranın sıfatına, kamu düzenine ve istinaf konusu yapılan nedenlerle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, mahkemece hükmün esasını etkileyecek tüm deliller toplanmadan verilen karar usul ve yasaya aykırı olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun bu sebeplerle esas bakımından kabulü ile mahkeme kararının HMK’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, Dairemiz kararı gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜ ile Bursa 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/09/2018 tarih ve 2016/887 – 2018/1154 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Gerekçede yapılan açıklamalar göz önünde bulundurularak yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,
3-Karar tebliğ ve harç iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a. hükmü uyarınca kesin olmak üzere 24/02/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


Başkan


Üye


Üye


Katip