Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2023/1389 E. 2023/1352 K. 21.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2023/1389
KARAR NO : 2023/1352
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/04/2023
NUMARASI : 2022/1257 Esas, 2023/482 Karar
DAVACI : …-…
VEKİLİ : Av. …
DAVALILAR : 1-…-…
VEKİLİ : Av. …
: 2-….
VEKİLİ : Av….
Av….
DAVANIN KONUSU : Ticari Şirket (Pay Defteri Kaydına İlişkin)
KARAR TARİHİ : 21/09/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 26/09/2023
Bursa 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/04/2023 tarih, 2022/1257 Esas, 2023/482 sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı şirketin 1989 yılında müteveffa Ahmet Kuruoğlu tarafından kurulduğunu, şirketin %96,7 lik payını kendinde tutan müteveffanın, kalan %3,3’lük sermaye payının %2’lik kısmını eşi davalı …’na, %0,6’şar iki adet hissesini çocukları Ertan ile Tamer Kuruoğlu’na ve %0,1 hisseyi babası Hasan Kuruoğlu’na dağıtarak anonim şirketin kuruluşunu gerçekleştirdiğini, müvekkili … ve annesi Emine Nur Kuruoğlu’nun Tamer Kuruoğlu’nun 1998 yılında vefatı nedeniyle müteveffadan miras payı oranlarında hisse alarak şirkete ortak olduklarını, davalı … müvekkilinin babaannesi olup, müvekkili ile beraber muris Ahmet Kuruoğlu’nun müşterek mirasçısılarından olduğunu, davalı şirketin kuruluş tarihinden itibaren belirli zamanlarda sermaye artırımı yaptığını, şirketin sermayesi son olarak 05/06/2010 tarihinde yapılan Genel Kurul ile 1.500.000 TL iken; bu tarihte 5.000.000 TL çıkarıldığını, şirketteki pay adedi ise, 150.000.000 (Yüzellimilyon) adet olup, her bir hissenin değeri ise, 33 kuruşa tekabül ettiğini, bu tarihten sonra yapılmış herhangi bir sermaye artırımı ve şirket hisselerinin itibari değerleriyle ilgili TTK’na göre yapılmış bir hukuki bir şlem söz konusu olmadığını, şirketin kurucusu ve hâkim hissedarı muris Ahmet Kuruoğlu, 2011 ile vefat tarihi olan 30/03/2014 tarihine kadar demans hastası olduğunu, murisin son katıldığı 17/06/2011 tarihli genel kurul hazirun cetvelinde ortakların sermaye paylarının Ahmet Kuruoğlu 4.991.694,67 TL (%99,84), … 4.237,42 TL, Ertan Kuruoğlu 1.949,21 TL, Emine Nur Kuruoğlu 487,30 TL, … 1.461,91 TL ve Lütfü Güleryüzlü 169,49 TL olarak gösterilerek şirket sermayesinin 150.000.000 adet hisseye ayrıldığını, halböyleyken davalı şirketin kanuni olarak tutması gereken kuruluşta onaylanmış eski pay defterini gizleyerek Bursa 15. Noterliğince 28/12/2012 tarih ve 36818 yevmiye numarası ile 2013 Hesap Dönemi için açılış onayı yaptırdığı bu davanın konusu olan pay defterini düzenlediğini, ancak pay defterindeki kayıtların gerçek dışı, usulsüz ve dayanaksız olarak pay defterine kaydedildiğini, buna göre; pay defterinde şirketin kurucusu ve hâkim hissedarı olan muris Ahmet Kuruoğlu’ na ait olan kayıtlarda murise ait 4.991.694,67 TL tutarlı hisselerin pay defterine kaydedilmeyerek murisin ortaklıktan çıkarıldığının görüldüğünü, öncelikle murisin kuruluştan itibaren hissedarlık durumunu kronolojik olarak ve her bir sermaye artırımındaki durum itibariyle bu deftere yazılmamış olmasının başlı başına bir usulsüzlük olduğunu, ayrıca pay defterinden murise ait bir adet hissenin 30/03/2014 tarihinde vefatından sonra yine davalı … üzerine usulsüz olarak kaydedildiğinin davalı …’na ait pay sahifesinden anlaşıldığını, bununla birlikte şirketteki pay adedini yasaya aykırı olarak ve keyfi bir işleme hukuki hiçbir işleme dayanmadan toplam 150.000.000 TL adet olan ve beheri 0,033 TL olan şirket hisselerini beher hisse 25 TL üzerinden hisse miktarını da 200.000 adet olarak gösterdiklerini, dolayısıyla muris Ahmet Kuruoğlu’nun %99,84 olan hissesinin hisse devir işlemi olmadığı halde sözde davalı … üzerinde devredildiği şeklinde düzenlenen usulsüz kaydın terkini ile murise ait %99,84 hissenin muris adına pay defterine kaydı gerektiğini; davalı … hakkında; davalının şirketteki sermaye payı 17/6/2011 tarihinde 4.237,42 TL olup, 5.000.000 TL sermayeli bir şirkette binde 2.8 lik olan paya isabet ettiğini, hal böyleyken aniden bu payın 4.995.900,00 TL’ye çıkması ve şirketin tek başına %99,92 sine sahip olmasının hukuki dayanağının olmadığını ve yine toplam 150.000.000 olan şirketin pay adedini 200.000 adede indirerek beher hisseyi 25 TL olarak belirlemenin de yasaya aykırı olduğunu, zira şirketin paylarının itibari değeri konusunda herhangi bir genel kurul kararı olmadığı gibi pay sahiplerinin de onayının söz konusu olmadığını, pay defterinde “Ahmet Kuruoğlu’ndan Devir Alınan” yazması da başlı başına yanıltıcı olduğunu, murisin toplam sermaye payı 4.991.694,67 TL iken, bu sermaye payı yerine 4.995.900,00 TL kaydedilmesi de usulsüz olduğunu aradaki farkın nereden kaynaklandığının defter kaydında belli olmadığını, dolayısıyla olmayan bir payın devralındığının kaydedildiğinin ortada olduğunu, davalının murise ait olan fakat sahte kayıtla kendi üzerinde gösterilen hisselerin 74.922 adet hisseyi 1.873.050 TL’ye 10/04/2014 tarihinde Ertan Kuruoğlu’na “hisse devir sözleşmesi” ile devrettiğinin yazıldığını, aynı şekilde aynı miktar hisseyi de aynı bedelle müvekkili …’na 10/4/2014 tarihinde devrettiğinin belirtildiğini, ancak bu hisseler zaten murise ait olup, uygulanması gereken miras hukukuna göre, kayıtların düzeltilmesi gerektiğini, bu satışlardan sonraki işlem olarak da, şirket kurucusu Ahmet Kuruoğlu’na ait kalan bir adet hisseyi 25 TL olarak Ahmet Kuruoğlu’ndan devraldığı şeklinde kaydedildiğini, bu kaydın da usulsüz olduğunu, sonuçta, halihazırda davalının davalı şirkette kaç pay sahibi olduğunun defterde yazılı olmadığından bunun da usulsüz bir kayıt olup; terkini gerektiğini, şirket ortağı Lütfü Güleryüz hakkında; bu ortağın şirkette nasıl ortak olduğunun dayanaklarının gösterilmediğin, bu ortağın hisse edinimi açıklaması da usulsüz ve gerçek dışı yazıldığını, şirkette kurucu ortakmış gibi gösterildiğini, şirket ortağı Lütfi Güleryüzlü’nün hissesi olarak 175 TL değerinde 7 hisse kaydı yapıldığını, oysa ki gerçek sermaye payının sadece 169,49 TL olduğunu, dolayısıyla şirketin gerçek hisse değerleri 150.000.000 adet paya göre hesaplandığında Lütfi Güleryüzlü’nün sermaye payının hukuki dayanağı olmadan arttırılarak kaydedildiğinden bu usulsüzlüğün tespiti ile terkini gerektiğini; şirket ortağı Ertan Kuruoğlu hakkında;bu ortağın şirket kuruluşundaki payı, müvekkili …’nun müteveffa babası Tamer Kuruoğlu’nunki ile eşit olup; bu miktar vefat tarihi sonrasında müyekkili ve annesi Emine Nur Kuruoğlu için 17/6/2011 tarihli hazurun listesinde yazılı bulunan 1.949,21 TL’ye eşit olduğunu, ancak pay defterinde doğrudan doğruya 75.000 hisse karşılığı toplam tutar 1.850.000 TL olarak kaydedildiğini, burada yazılı 75.000 hisse beheri 25 TL den kabul edilse bile toplamda 1.875.000 TL tutarken, 25.000 TL eksik olarak bu rakamın yanlış yazıldığını, yazılmayan fark beher hisse 25 TL kabul edilse bile 1000 adet hisseye tekabül ettiğinden bu usulsüz kaydın terkini gerektiğini, keza açıklama kısmımda yazılı “78 adet ortaklığa girişten” açıklamasının gerçek dışı olduğunu, davalı …’nun devir ve temlikinin hukuki dayanağı olmadığından batıl olan bu sözde devre dayanan pay defteri kaydının da terkini gerektiğini; pay defterinde Emine Nur Kuroğlu hakkındaki kayıtlarda ise, müvekkili …’nun annesi olup, ortaklığa müteveffa eşinden veraseten aldığı pay ile hissedar olduğu halde, bu açıklamanın pay defterinde yer almadığını, güncel adres bilgilerinin de gösterilmediğini; müvekkili … hakkında ise, pay defterindeki müvekkili imzasının sahte olduğunu, müvekkilinin babasının vefatından sonra 1998’den bu yana veraseten hissedar olduğu halde bu hususun pay deferinde yazılı olmadığını, 20 adet hisseyi de annesi Emine Nur Kuruoğlu’ndan 10/4/2014 tarihinde devraldığının belirtildiğini, ayrıca 10/4/2014 tarihinde davalı …’ndan “hisse devir sözleşmesi” ile devir edildiği yazılmış olan 1.873.000 TL bedelli 74.922 hisse devraldığının, sonuçta 75.000 toplam hisse sahibi olduğunn belirtildiğini, öncelikle bu hisse karşılığının dayanağı olmayan beher hisse değeri olarak 25 TL den hesaplandığında neticede 1.875.000 TL olduğu halde, 25.000 TL eksiğiyle 1.850.000 TL yazılmasının usulsüz olduğunu, buna göre müvekkilin defterde yazılan sermaye payına göre hisse miktarının 1.000 adet hisse eksik olduğunu, ayrıca müvekkilin hisse miktarının 161,91 TL azaltıldığını dolayısıyla müvekkilinin sermaye payının, bu usulsüz kayıtlarla 25.161,91 TL düşük gösterildiğini, bunun yanında müvekkilipPay açıklamasında yer alan “20 Adet Hisse 10.04.2014 tarihli Hisse devir Sözleşmesi ile Emine Nur Kuruoğlu’ndan devir almımıştır” şeklindeki beyan esas alındığında, öncelikle hissedar Emine Nur Kuruoğlu’na ait sayfadaki pay durumuna bakıldığında orada sermaye payı 500 TL olarak usulsüz kaydedildiğinin görüldüğünü, çünkü Emine Nur Kuruoğlu’nun sermaye payının 17/6/2011 tarihli genel kurul hazır bulunanlar listesinde 487,30 TL olarak belirtildiğini, yine müvekkile ait Pay Sayfasında “açıklama” bölümünde yer alan “74.922 adet hisse 10.04.2014 tarihli Hisse Devir Sözleşmesi ile …’ndan devir alınmıştır.” şeklindeki açıklamanın da gerçeğe aykırı olduğunu, davalı …’nun devir ve temlikinin hukuki dayanağı olmadığından batıl olan bu sözde devre dayanan pay defteri kaydının usulsüz olduğunu, dolayısıyla muris Ahmet Kuruoğlu’nun vefatıyla şirkette bulunan 4.991.694,67 TL’lik sermaye payından miraşçılık belgesine göre müvekkili payma düşen sermaye payının deftere kaydedilmesinin zorunlu olduğunu, pay defterinde müvekkili adresinin de güncel olmadığını ileri sürerek davalı şirketin pay defterindeki usulsüz kayıtların tespit ile terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekilinin ıslah açıklamalı 17/05/2019 tarihli dilekçesinde ise, muris Ahmet Kuruoğlu’nun terekesine ait olan davalı şirketin 4.995.900 TL lik sermaye payının davalı …’na devrinin hukuken geçersiz olduğunu, dolayısıyla geçerli bir hisse devir olmadığından murisin terekesine ait sermaye payının tümünün elbirliği ortaklığına ait olduğunu, davalının bu sermaye payının tümü konusunda tasarruf yetkisinin olmadığını, ancak sadece davalı şirket sermaye payından kendisine ait olan payı üzerinde tasarruf hak ve yetkisinin olduğunu, bu nedenle davalının 11/09/2015 tarihinde hisse devir sözleşmesi ile dava dışı Ata Kuruoğlu’na yapmış olduğu hisse devrinin de geçersiz olduğunu, bu kişinin davaya dahil edilmesi gerektiğini belirterek Ata Kuruoğlu’nun davalı olarak davada yer almasına karar verilmesine ve Ata Kuruoğlu’nun davalı şirkette hiçbir sermaye payı olmadığından; bu kişi adına açıldığı düşünülen pay defteri kayıtlarının terkinine; davalı …’ nun davalı şirkette dava tarihi itibariyle hiçbir sermaye payı kalmadığından bu kişiye ait pay defteri kayıtlarının terkinine; muris Ahmet Kuruoğlu’na ait sayfadaki -1,25 TL olarak yazılan kaydın terkini ile 30.03.2014 tarihi itibariyle 4.995.900 TL sermaye payının kaydına; bu sayfada davalı …’na miras yoluyla intikal eden 1.253.212,42 TL sermaye payının hisse devir sözleşmesiyle …’na devredildiğinin kaydına; davalı …’nun devri sonrası kalan 3.746.925 TL nin Ertan Kuruoğlu ve … Elbirliği ortaklığına ait olmak üzere pay defterine yazılmasına; Ertan Kuruoğlu sayfasına sadece 1.949,21 TL ilk sermaye payının yazılarak mevcut kayıtların terkinine; müvekkili … sayfasına da, davalı …’nun kendisine ait olan tüm payları sözleşmeyle devredildiğinden; yapılan bu devir sözleşmesi esas alınarak eski hissesi yanında 1.253.212,42 …’ndan hisse devri açıklamasının yazılarak düzeltilmesine; Lütfi Güleryüzle ilgili pay durumunun da aynı şekilde terkinine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesi ile; pay defterine kayıtların kurucu değil, bildirici mahiyette olduğunu, pay sahipliği sıfatının kazanılması ya da kaybedilmesi açısından kurucu bir işlevinin olmadığını, pay devirlerin usulsüz olduğu iddiasının müvekkili şirketi ilgilendirmediğini, dolayısıyla davacının bu iddiasını o ortak aleyhine açacağı eda davasıyla ispat edebileceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesi ile; davacının davalı şirketteki payının daha fazla olduğunun iddiası yönünden fazla olduğunu iddia ettiği pay miktarı halen hangi ortağa aitse ona karşı eda davası açması gerektiğini, dava sonucunda verilecek ilam doğrultusunda davalı şirkete ibraz ederek pay defterindeki kayıtların mahkeme ilamı doğrultusunda değiştirilmesini talep edebileceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, 25/01/2023 tarihli oturumda, Harçlar Kanunu 28-30 Maddeleri ve HMK 150.Maddeleri uyarınca 85.317,50 TL eksik harç yatırılıncaya kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği, davacı tarafça gerekli harcın yatırılmadığı, davanın işlemden kaldırılma tarihinden itibaren üç ay içinde yenilenmediği bu suretle davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; Mahkemenin Heyet yerine tek Hakimle vermiş olduğu 18/11/2022 tarihli kararı hukuken geçerli olmadığını, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi’nin 2020/8 E; 2022/1279 K. sayılı 12.10.2022 tarihli kararında Dava konusunu “Dava, hisse devir sözleşmesinin geçersizliği nedeniyle murise ait hissenin muris terekesi adına pay defterine kaydı ve pay defterindeki usulsüz kayıtların terkini istemine ilişkindir” şeklinde farklı bir konu ihdas etiğini, 5.Hukuk Dairesinin doğru olmayan bir hüküm kurduğunu, müvekkilinin murisin şirketteki hisselerinin Mahkemece ortaya çıkarılmasını talep etmediğini, aksine Ticaret Sicil kayıtlarıyla sabit olan murise ait ve TMK 640.Md. göre Miras Ortaklığına derhal geçmesi amir hüküm olan murise ait şirket sermaye payının TTK 494 md. Hükmüne göre Pay Defterine geçilmemiş olması nedeniyle oluşan fiili durumun var olan şirket kayıtlarını yanıltıcı ve sahte şekilde tescil ederek kanunun amir hükümleri ihlal edildiği için TTK 500. Md. göre bu sahte ve hukuka aykırı tescilin terkinini talep ettiğini, dayanaksız bir sermaye payı bedeli esas alınarak verilen bu kararın hukuka aykırı ve Adil yargılanma hakkının açık ihlali niteliğinde olduğunu, Bu davanın açıkça “yanlış beyan sonucu pay defterine yapılan kaydın tespiti” davası olduğunu, Mahkeme, başka bir araştırma yapılmayacağını, sermaye payı belirlemeyeceğini, Davanın bu niteliği gereği nispi harç alınamayacağını,BAM kararında belirtilen Bursa 1.As. Tic. Mah. 2017/1632 E. (Yeni 2021/20 E.) sayılı davasının, eldeki davadan sonra açıldığından davanın derdestliğinin kararda yazılmasının hukuka aykırı olduğunu, belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
Dava, hisse devir sözleşmesinin geçersizliği nedeniyle murise ait hissenin muris terekesi adına pay defterine kaydı ve pay defterindeki usulsüz kayıtlarının terkini istemine ilişkindir.

İlk derece mahkemesince, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece daha önce yapılan yargılama sonucunda 2016/624 Esas 2019/1324 Karar sayılı karar ile davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekilinin istinaf talebi üzerine dairemizin 2020/8 E; 2022/1279 K. Sayılı 12.10.2022 tarihli kararı ile ; “…. Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; muris Ahmet Kuruoğlu’na ait payların, eşi davalı … Kuruouğlu’na iki işlemle devredildiği, önce 199.836 adet hissenin (4.995.900 TL) daha sonra geri kalan son bir hissenin (25 TL) devredildiği ve fakat pay defterinde her iki devre ait bir tarih belirtilmediği gibi her iki devir ile ilgili olarak yazılı bir devir sözleşmesinin sunulmadığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Hal böyleyken bu kez davalı …’nun sahip olduğu hisselerden 74.922 adet hisseyi (1.873,050,00 TL) 10.04.2014 tarihinde oğlu Ertan Kuruoğlu’na, 74.922 adet hisseyi (1.873.050,00 TL) 10.04.2014 tarihinde torunu (davacı) …’na devrettiği ve nihayetinde 11.09.2015 tarihinde yaptığı hisse devir sözleşmesi ile 20.000 adet hissesini Ata Kuruoğlu’na devretmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda, Muris Ahmet Kuruoğlu tarafından davalı …’na yapılan hisse devrinin geçersizliğinin kabul edilmesi halinde davalı …’nun muristen devraldığı ve daha sonra devrettiği tüm payları etkileyeceğinden dava dışı Ertan Kuruoğlu ve Ata Kuruoğlu ile dava ve ıslah dilekçesinde şirket ortağı Lütfi Güleryüzlü’nün hissesinin iptali istendiğinden anılan dava dışı bu kişiye de husumet yönetilmesi gerekir. Bu bakımdan davacı tarafa, Ertan Kuruoğlu, Ata Kuruoğlu ve Lütfi Güleryüzlü’ye de husumet yönelterek dava açmak üzere mehil verilmesi, dava açılması halinde eldeki dava ile birleştirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yalnızca hisse devir sözleşmesinin tarafı olan davalı … Koruoğlu’na husumet yöneltilerek yargılama yapılıp hüküm kurulması doğru değildir
Bununla birlikte, davacının pay defterindeki usulsüz kaydın terkini istemi yönünden daha önceden açmış olduğu ve halen derdest olan Bursa 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/1632 E.sayılı dosyasında aynı maddi ve hukuki nedenlere dayalı olarak davalı şirketteki payların miras şirketi adına pay defterine tescili isteminde bulunmuş olmasına göre, işbu davada talep edilen pay defterindeki usulsüz kaydın terkini istemi yönünden dava şartı olan derdestlik itirazının karar yerinde tartışılmaması da doğru olmamıştır.
Öte yandan, dava dilekçesinde harca esas değer 10.000 TL olarak gösterilmiş ve bu tutar üzerinden peşin karar harcı yatırılmış ise de, dosya içerisinde yer alan bilgi ve belgeler gözetildiğinde; muris Ahmet Kuruoğlu’nun davalı şirketteki 4.995.900,00-TL değerindeki toplam 199.836 adet hissesinin davalı …’na devrinin geçersiz olduğunun tespiti ile bu durumun pay defterine kaydı talep edilmiş olmakla; 4.995.900,00-TL üzerinden dava değerinin tespiti ve eksik peşin harcın ikmali sağlanmadan karar verilmesi doğru olmadığı gibi, dava tarihindeki dava değerine göre, 5235 sayılı Kanunun 5/2. maddesi uyarınca, davanın heyet halinde görülmesi gerekirken tek hakimle yapılan yargılama neticesinde davanın esası hakkında karar verilmesi doğru olmamıştır.” gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf talebi kabul edilerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28/a ve 32. maddeleri uyarınca eksik peşin harç tamamlanmadan yargılamaya devam edilemeyeceğinden öncelikle eksik peşin harcın tamamlatılması gerekecektir. Bilindiği üzere, 492 sayılı Harçlar Kanununda, harç alınması veya tamamlanması yanların isteğine bırakılmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re’sen) gözetilmesi hükme bağlanmış ve yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmıştır.
İlk derece mahkemesi tarafından 85.317,50 TL eksik nispi harcın ikmali konusunda ihtarı içerir tensip tutanağının davacı tarafa usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, davacı vekilinin 23/01/2023 tarihli dilekçesi ile “harç noksanlığına konu olan bir dava olmadığından, böyle bir sanal iddiaya dayanarak verilen noksan harcı tamamlama şeklindeki ara kararını da yerine getirmemiz sözkonusu olmadığı gibi, dosyanın işlemden kaldırılması kararının da hukuki dayanağı olmayacağı açıktır” şeklinde dilekçe sunduğu, nispi harcın tamamlanmadığı, bu suretle mahkemece 25/01/2023 tarihli celsede eksik harç yatırılıncaya kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği, üç aylık sürede eksik harcın ikmal edilmemesi üzerine davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle; dairemizce dava dilekçesi, ıslah dilekçesi ve dosya kapsamına göre davanın hukuki nitelendirmesinin ve davanın nispi harca tabi olduğunun tespitine ve nihai kararın heyet halinde verilmiş olmasına, mahkemece Harçlar Kanunu’nun 30. ve 6100 sayılı HMK’nun 150/5. Maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinde hukuken isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
1-Davacı vekilinin ilk derece mahkemesinin yukarıda anılan kararına yönelik istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85 TL istinaf karar ve ilâm harcından talep eden tarafından peşin olarak yatırılan 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 89,95 TL harcın talep edenden tahsil edilerek hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf eden tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi duruşma açılmadan yapıldığından vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-6100 sayılı HMK’nın 7035 sayılı Kanun ile değişik 359/4 maddesi uyarınca kararın kesin olmaması nedeniyle dairemizce taraflara tebliğine,
dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı HMK’nın m. 362/1-f hükmü uyarınca, dairemiz kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde, Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.


Başkan

¸e-imzalıdır