Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2022/401 E. 2022/2026 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/401 – 2022/2026
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/401
KARAR NO : 2022/2026

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

DAVA : Tazminat- Kayyum Tayini
KARAR TARİHİ : 22/12/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 22/12/2022

Balıkesir Asliye Ticaret Mahkemesinin 09/12/2021 tarih, 2021/231 Esas, 2021/198 Karar sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, müvekkilinin …Turizm San.AŞ’nin %17 oranında pay sahibi ve hem de 03.06.2019 tarihli genel kurul kararı uyarınca 03.06.2022 tarihine kadar yönetim kurulu üyesi olduğunu, müvekkilin annesi davalı Semiha …yönetim kurulu başkanı, kız kardeşi Nurbin …yönetim kurulu başkan yardımcısı olduğunu, her ikisi de münferiden şirketi temsile ve ilzama yetkili olduğunu, müvekkili tarafından yönetim kurulu kararları, işlerin gidişi ve münferit işler ile ilgili bilgi ve belge taleplerinin davalılarca sürekli olarak göz ardı edildiğini, bilgi alma ve inceleme hakkı için açmış olduğu davanın Balıkesir 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/201 Esas ve 2021/8 Karar sayılı kararıyla müvekkili lehine sonuçlandığını, taraflarına sunulan sınırlı bilgi ve belgelere göre inceleme yapıldığını, buna göre şirketin ana faaliyet konusu olan ve işlettiği “Basri Otel”in davalılar tarafından ciddi oranlarda telafi edilmesi çok zor hale gelen şekilde sistemli ve planlı şekilde zarara uğratıldığını, şirketin kasasının boşaltıldığını, davalılarca finansal danışman olarak atanan Hacı Bekir Güley ve şirkete ait otel binasının avan projelerinin hazırlanması için anlaşılan Mehmet Özen isimli şahıslardan herhangi bir hizmet alınmadığı halde fahiş ödemeler yapıldığını, müvekkili ve diğer yönetim kurulu üyeleri arasında ihtilaf olduğundan “Basri Otel” faaliyete geçirilemediğini, halihazırdaki ipoteğin para çevrilmesi yolu ile satış süreci olduğunu, yönetimin fiili olarak olmadığını, davalıların İstanbul’da olup şirketle ilgilenmediklerinden şirkete kayyum tayin edilmesi gerektiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL’nin faizi ile birlikte davalılardan tahsil edilerek şirkete ödenmesine ve şirkete kayyum atanmasına, şirket yönetiminin kayyum tarafından yerine getirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 12.07.2022 tarihli dilekçesi ile …Turizm San.AŞ’nin davaya dahil edilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekilleri cevap dilekçelerinde özetle; arabuluculuk dava şartının yerine getirilmediğini, müvekkillerine husumet tevcih edilemeyeceğini, taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davacının davasında haksız olduğunu belirterek davanın usul ve esastan reddine karar verilmesini istemişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİ: İlk derece mahkemesince, davanın ticari dava olmasına rağmen TTK’nın 5/A maddesi doğrultusunda arabuluculuk dava şartının giderilmediği, dosyada arabulucuya başvurulduğuna dair bilgi ve belge bulunmadığı gibi, davacı tarafça da arabuluculuk son tutanağı sunulmamış ve arabuluculuk şartının bulunmadığı bildirilmiş olmakla, davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; tazminat talebi yanında şirkete kayyum atanması ve şirket yönetiminin kayyum tarafından yerine getirilmesi talep edilmiş olmakla arabulucuya başvuru zorunluluğunun bulunmadığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, hukuki niteliği itibariyle yöneticinin sorumluluğuna dayalı tazminat ve şirkete kayyum atanması istemlerine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince, eldeki davanın zorunlu arabuluculuğa tabi olup dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olarak düzenlendiği, davacının dava açmadan önce arabulucuya başvurulmadan eldeki davayı açtığı belirtilerek 6102 Sayılı TTK’nın 5/A. maddesi ile 6325 sayılı kanunun 18/A. maddesi uyarınca dava şartı yokluğu sebebiyle davanın usulden karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
Davanın 7115 Sayılı Yasa’nın 20. maddesi ile TTK’na eklenen 5/A. maddesinin yürürlüğe girmesinden sonra açıldığı uyuşmazlık konusu değildir. Anılan madde hükmüne göre, TTK’nın 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Davanın konusunun birden fazla olması ve bunlardan bir kısmının bir miktar para alacağına, bir kısmının ise miktara tabi olmaması halinde, yani HMK 110. maddesi anlamında bir dava yığılması ve talepler arasında da HMK 166. maddesi anlamında bağlantı bulunması halinde, uyuşmazlığın ne şekilde çözümleneceğine ilişkin bir hüküm bulunmamakta ise de, Anayasamız uyarınca, uyuşmazlığın çözümünde asıl olanın mahkeme yargısı olduğu dikkate alındığında, aralarında bağlantı bulunan ve miktara tabi olan ve olmayan talepleri bir arada içeren, talep yığılmasının söz konusu olduğu davaların ticari arabuluculuğa tabi olmaksızın mahkemece çözüme kavuşturulması gerekir (Aynı yönde Yargıtay 11 H.D 10.02.2020 tarih ve 2019/3048 – 2020/1093; 17.02.2020 T. ve 2020/197-2020/1578).
Hal böyle olunca, eldeki davada; yöneticinin sorumluluğuna dayalı maddi tazminat talebi yanında, şirkete yönetici kayyumu atanması talebi bir arada ileri sürüldüğünden, bu nitelikteki davaların bir bütün olarak ve işin esasına girilerek mahkemece çözüme kavuşturulması gerektiği halde, İlk Derece Mahkemesince uyuşmazlığın zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine, karar verilmesi doğru olmamıştır (Yargıtay 11 H.D 2019/4851 Esas 2020/2732 Karar-2019/3611 Esas 2020/4734 Karar).
Öte yandan davanın tevzi edildiği Balıkesir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararı dayanak gösterilerek davanın Balıkesir Asliye Ticaret Mahkemesine devrine karar verilmiştir.
Görev kamu düzeni ile ilgili olup, yetki itirazından önce ve mahkemece re’sen yargılamanın her aşamasında göz önüne alınması gerekir.
HSK Genel Kurulunca alınan 608 sayılı kararda Balıkesir Asliye Ticaret Mahkemesi kurulmuş, yargı çevresi olarak Balıkesir İli mülki sınırları belirlenmiştir. Bu kararın 01/09/2021 tarihinde yürürlüğe girmesi kararlaştırılmıştır. Kararda daha önce açılmış davalar için bir düzenleme mevcut değildir. Bu nedenle önceden açılmış davalara açılan mahkemeler de bakılmaya devam edilecektir. Bu nedenle istinafa konu davada; dava tarihi 06/07/2021 tarihi olup Balıkesir Asliye Ticaret Mahkemesince, Balıkesir 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu yönünde karşı görevsizlik kararı verilmesi gerekirken davanın reddine kararı verilmesi de doğru olmamıştır.
Açıklanan bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-a-3-4 maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
Davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun KABULÜ ile;
1-Balıkesir Asliye Ticaret Mahkemesinin 09/12/2021 tarih, 2021/231 Esas, 2021/198 Karar sayılı kararının kararının KALDIRILMASINA,
2-6100 sayılı HMK. 353/1-a-3-4 maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE,
3-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının iadesine,
4-Yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesi tarafından verilecek olan esas kararda dikkate alınmasına,
5-Karar tebliğ ve harç işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu oy birliği ile kesin olarak karar verildi. 22/12/2022