Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2022/1966 E. 2023/1192 K. 14.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2022/1966
KARAR NO : 2023/1192
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/04/2022
NUMARASI : 2021/1045 Esas, 2022/518 Karar
DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. …
DAVALILAR : 1-… – …
2-… – …
3-… – …
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 14/07/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 17/07/2023
Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/04/2022 tarih, 2021/1045 Esas, 2022/518 sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde;
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Davacı taraf dava dilekçesinde özetle ; Davacı ve davalıların dava dışı Prizma prodüksiyon A.Ş’nin yöneticileri olduklarını şirketin amme borçları kapsamında 34.483,00 TL tutarında vergi borcunu davacının ödediğini, Verginin asıl borçlusunun vergi kanunları uyarınca vergiyi doğuran olayı gerçekleştiren mükellef olduğunu, Mükellefiyete ilişkin şekli ve maddi ödevlerin yerine getirilmesi hususunda vergi dairesiyle muhatap olan kişinin ise vergi sorumlusu olduğunu, anonim şirketlerde temsil ve yönetim yetkisine sahip olan yönetim kurulunun üyelerinin şirketin kanuni temsilcisi olarak şirketin vergi sorumlusu sıfatını taşıdıklarını, VUK 10. maddesinin 1. fıkrası uyarınca şirketin beyanname verme, kayıt ve belge düzenine uyma ve nihayetinde vergi borcunu şirketin malvarlığından ödeme gibi işlerin vergi sorumlusu sıfatıyla yönetim kurulu tarafından yerine getirilmesi gerektiğini, bu bakımdan şirketin yönetim kurulu üyelerinin, şirketin kanuni temsilcisi konumunda olduğundan kamu borçlarından sorumlu olduklarını, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un mükerrer 35. Maddesine göre de tüzel kişilerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacaklarının kanuni temsilcilerin şahsi mal varlıklarından bu kanun hükümlerine göre tahsil edileceğinin belirtildiğini, yönetim kurulu üyesi olan diğer davalıların ödenen bu borçtan müteselsil sorumlu olduklarını ve kendilerine düşen kısım için 17.776,48 TL üzerinden icra takibi başlatıldığını ancak takibe haksız olarak itiraz edildiğini bu sebeple itirazın iptali ile takibin devamına ve %20’den aşağı olmamak üzere İcra İnkar tazminata hükmedilmesini talep etmişlerdir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalıların yalnızca yönetim kurulu üyesi olduğunu şirketi münferiden temsile yetkili kişinin davacı olduğunu, kamu borçlarından da bu nedenle davacının sorumlu olduğunu, 7256. Yasa gereğince yapılan ödemeler dolayısıyla davalılara rücu edilemeyeceğini ileri sürerek davanın reddine ve %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmişlerdir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Yönetim kurulu üyelerinin tamamının şirketin amme alacağının ödenmesinden dolayı sorumluluğu bulunduğu, Anonim şirketlerde temsil ve yönetim yetkisine sahip olan yönetim kurulunun üyelerinin şirketin kanuni temsilcisi olarak şirketin vergi sorumlusu sıfatını taşıdıklarını, VUK 10. maddesinin 1. fıkrası uyarınca şirketin beyanname verme, kayıt ve belge düzenine uyma ve nihayetinde vergi borcunu şirketin malvarlığından ödeme gibi işlerin vergi sorumlusu sıfatıyla yönetim kurulu tarafından yerine getirilmesi gerektiğini, VUK 10. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen sorumluluğun şirketin yönetilmesine dayalı kusur sorumluluğu olduğunun anlaşıldığını, Anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin kamu alacağı sorumluluğunun devletin alacağını güvence altına alan bir fer’i sorumluluk kurumu örneği teşkil ettiği, Asıl borçlunun takibi sonrasında alacağın elde edilemeyen kısmının ,fer’i sorumlu olarak belirtilen yan sorumlulardan talep edilebileceği, hem AATUHK mükerrer 35. maddesinin düzenlemesi hem de VUK 10. maddesinin 2. fıkrası düzenlemesinin, kamu alacağının asıl borçlusu olan anonim şirket takip edildikten, sonra tahsil edilemeyen kamu alacağı için şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna gidilebileceğini öngördüğü, anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun, ikinci derecede bir sorumluluk olduğu, Hem AATUHK mükerrer 35. maddesi hem de VUK 10. maddesinin 2. fıkrası gereği, şirketin ödeyemediği kamu borçlarından dolayı anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun müteselsil sorumluluk olduğu, 5510 sayılı Kanun 80. maddesiyle prim alacaklarının tahsiline ilişkin olarak işveren şirketle üst düzey yöneticiler arasında müteselsil sorumluluk öngörüldüğü, ancak buradaki teselsülün ikinci dereceden değil birinci dereceden olduğu, Sorumluluğun müteselsil olmasının bir teselsül ve rücu sorunu doğurduğu, Şirketle yönetim kurulu üyeleri arasında teselsül olduğu gibi yönetim kurulu üyelerinin kendi aralarında da teselsül bulunduğu, Kamu alacaklısının, borcun tamamını veya bir kısmını müteselsil sorumlu olan yönetim kurulu üyelerinin herhangi birinden talep edebileceği, Bunun için herhangi bir sıra veya oran bulunmadığı, Anayasa Mahkemesi tarafından 03.04.2015 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere iptal edilen AATUHK mükerrer 35. maddesinin 5. fıkrasının, kamu alacağının doğduğu veya ödenmesi gerektiği zamanlarda farklı kişilerin kanuni temsilci olmaları durumunda bunların kamu alacaklısına karşı müteselsil olarak sorumlu olacağını öngördüğü, Başka deyişle, vergiyi doğuran olayın gerçekleştiği zaman diliminde yönetim kurulu üyesi sıfatı taşıyan bir kişinin, vergi ödenecek safhaya gelmeden bu görevinden ayrılırsa yönetim kurulu üyesi sıfatı taşıdığı dönemde doğan bu borçtan kendisinden sonraki yönetim kurulu üyeleriyle birlikte müteselsil olarak sorumlu olacağı, Anayasa Mahkemesi AATUHK mükerrer 35. maddesinin 5. fıkrasını hukuki güvenlik ilkesine aykırılık oluşturduğu gerekçesiyle iptal ettiği, Yeni durumda hukukun genel kuralları gereği her yönetim kurulu üyesinin, sadece kendi dönemindeki ödenmemiş borçlardan sorumlu olacağı,Uygulamada idare tarafından açılan davanın, şirketi münferiden yetkili kılınan kişiye açıldığı, Ancak; davanın tarafının yalnızca münferiden yetkili kılınan kişi olması, iç ilişkide yönetim kurulu üyelerinin kül halinde çalışıyor olmasının ve iç ilişkide sorumluluğun tüm yönetim kurulu üyelerinde olması sonucunu değiştirmeyeceği, Bu sebeple davacının davasının, bu sorumluluk uyarınca rücuya dayandığından ,davacının ödediği tutarın takibe konu edilen asıl alacak kısmı kadar rücu alacağının bulunduğu, takip öncesi temerrüt oluşmadığından davanın asıl alacak yönünden kabulüne karar verildiği, takip öncesi istenen faiz kısmı yönünden davanın reddine karar verildiği Asıl alacak likit olduğundan da ayrıca icra inkar tazminatına hükmolunduğu, belirtilerek davanın kısmen kabul kısmen reddi ile; -Bursa 1. İcra Müdürlüğünün 2021/4242 takip sayılı dosyasında davalı borçluların ödeme emrine itirazının kısmen iptaline, -takibin 17.242,51 TL üzerinden asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %9 oranında ve değişen oranlarda yasal faiz uygulanmak suretiyle devamına” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkillerinin Prizma Prodüksiyon Matbaa Reklam San.ve Tic.A.Ş.’nin hiçbir zaman müdürü, temsilcisi ve yetkilisi olmadığını, şirketin her zaman tek başına yetkili temsilcisi, yetkilisi ve müdürünün davacı … olduğunu, zira bu şirketin, gerçekte davacının kurduğu şirket olduğunu, müvekkillerinin formalite olarak hissedar gösterildiğini, bir süre sonra hisselerini …’ün isteği doğrultusunda devrettiklerini, şirketi münferiden temsile yetkili olmayan hissedarların kamu borçlarından dolayı sorumlulukları bulunmadığını, nitekim aynı tarafların hissedarı olduğu aynı şirketle ilgili olarak, müvekkillerinden … adına tahakkuk ettirilen kamu borcuna karşılık Bursa 2 Nolu Vergi Mahkemesinin 2018/1149 esas, 2018/1729 Karar nolu davada, şirketi münferiden temsile yetkili kişinin … olması sebebiyle sehven düzenlenen ödeme emirlerinin, yargılama sırasında idare tarafından 6183 sayılı Kanunun 1 seri nolu Tahsilat Genel Tebliğinin IX Kanuni Temsilcilerin Sorumluluğu başlıklı bölümün 5.fıkrasının 3.paragrafı gereğince iptal edildiğinin, 08.11.2018 tarihli dilekçe ile mahkemeye bildirildiğini ve açtıkları davanın konusuz kalması sebebiyle aynı gerekçeyle karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğini, keza Bursa 1 Nolu Vergi Mahkemesinin 2018/1066 Esas, 2019/16 Karar nolu kararının da da aynı mahiyette olduğunu, Keza aynı şirketin SGK ‘na olan borçla ilgili olarak müvekkili … hakkında tahakkuk ettirilen borçların da aynı gerekçeyle Bursa 1.İş Mahkemesinin 2015/385 Esas, 2016/82 esas sayılı kararı ile iptal edildiğini ve kararların kesinleştiğini, keza müvekkili …’ün de; Bursa Vergi Mahkemesinin 2006/1458,1459,1460,1461,1462,1463,1464,1465 esas sayılı dosyaları ile açtığı davalarda, vergi dairesi sehven yaptığı hatayı dava açıldıktan sonra görüp, yapılan takipleri kaldırdığından konusu kalmayan davalarla ilgili olarak karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğini ve kararların kesinleştiğini, davacının şirketi tek başına yetkili olarak temsilen 7256 sayılı yasa gereğince yaptığı yapılandırmanın ve yapılandırma gereğince yaptığı ödemelerin, müvekkilleri ile bir ilgisi bulunmadığını, Bu sebeple yasal olarak müvekkillerine rücu hakkı bulunmadığını, Yerel mahkemenin dava konusu borcun doğduğu dönemi, o dönemde şirketi kimin temsil edip etmediğini, keza o dönemde şirketin verdiği beyannamelerini, bu beyannamelere göre şirketin kasasında ve bankalarda nakit parası olup olmadığını, bu para ile doğan vergi borcunun ödenip ödenemeyeceğini, mali durumunu araştırmadan karar verdiğini, müvekkillerinin yapılan ilamsız takibe haklı olarak itiraz ettiğini, ilamsız takibe itirazları haklı olduğundan, alacağın yasal olup olmadığı yargılamayı gerektirdiğinden yerel mahkemenin inkar tazminatı kararının yersiz ve mesnetsiz olduğunu, belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Dava, davacı tarafından ödenen dava dışı şirketin vergi borçlarının, kamu alacağının sorumlusu bulunan davalılardan rücuen tahsili istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacı ve davalıların dava dışı Prizma Prodüksiyon Matbaa A.Ş.’nin yönetim kurulu üyeleri oldukları ileri sürülerek, şirketin vergi borçlarından dolayı davacının 34.483,00 TL vergi ödemesi yaptığı, bunun 17.776,48 TL’sinin de davalıların sorumluluğunda olduğu iddiasıyla rücu istemine dayalı olarak Bursa 1. İcra Müdürlüğünün 2021/4242 sayılı takip başlatıldığı görülmektedir.
Mahkemece yukarda açıklanan gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Tüzel kişi mükelleflerin kamu alacaklarından kaynaklanan yükümlülüklerinin yerine getirilmesinden, kanuni temsilcileri sorumlu tutulmuştur. Ancak vergi borcunun temsilciden istenebilmesi için öncelikle temsil edilen tüzel kişiden talep edilmesi ve bu tüzel kişinin ödeme kabiliyetinin olmadığını gösteren “aciz vesikasının” düzenlenmiş olması gereklidir (6183 SK. m.75). Kanuni temsilcilerin kim olduğu konusu ise tüzel kişinin türüne göre değişmektedir. Anonim şirketler ve kooperatiflerde kanuni temsilciler yönetim kurulu başkan ve üyeleri iken limited şirketlerde şirketin müdürü, kolektif şirketlerde ise ortakların her birisidir.
Limited şirketlerde kanuni temsilciler şirket müdürleri ise de getirilen bir düzenleme ile kanuni temsilciye ilaveten ortaklar da kamu borcundan sorumlu tutulmuştur. Buna göre limited şirketin mal varlığından tahsil edilemeyen kamu alacakları ortaklardan, ortaklık payı oranında istenebilecektir. (6183 SK. m.35).
Anonim şirketlerde ise böyle bir özel düzenleme yapılmadığından, şirketten tahsil edilemeyen kamu borçlarından, TTK.’nın 317. maddesi uyarınca şirketin yönetim kurulu üyelerinin tamamı, kanuni temsilci sıfatıyla ve müteselsilen sorumludur. Ancak TTK’nın 319. maddesine göre ana sözleşmeye hüküm konularak şirketin kanuni temsil yetkisi, yönetim kurulu üyelerinden birine veya birkaçına verilip, diğer yönetim kurulu üyeleri sorumluluktan kurtulabilmektedir. Böyle bir durumda kamu alacaklarından da sadece anılan yönetim kurulu üyeleri, kanuni temsilci sıfatıyla müteselsilen sorumlu tutulacaklardır. Yönetim kurulu üyesi olmayan ortakların ise kamu alacaklarından dolayı sorumlulukları bulunmamaktadır.
Tüm bu hallerde temsilcilerin, sadece ortak oldukları veya görevde bulundukları dönemde tahakkuk eden kamu alacaklarından sorumlu olacakları, diğer bir deyişle limited ve kolektif şirketlerde ortaklıktan, anonim şirketlerde ve kooperatiflerde ise yöneticilikten usulünce ayrıldıkları tarihten sonraki kamu alacağından sorumlu olmayacakları tabiidir.
Temsilcinin bu şekilde ödediği vergi için asıl mükellefe rücu etme hakkı bulunmaktadır (213 sayılı VUK. M.10). Dolayısıyla yukarıda belirtilen tüzel kişi temsilcileri, ödedikleri kamu alacağının “tamamını” öncelikle asıl mükelleften rücuen talep edebilirler.
Bu aşamada kanuni temsilcilerin ödedikleri kamu alacağını, asıl mükellef olan temsil edilenden değil de diğer sorumlulardan talep etmelerinin mümkün olup olmadığı, mümkün ise rücu oranının ne olacağı konusu incelenmelidir. Kanuni temsilcilerin asıl mükellef dışındaki diğer sorumlulardan talepte bulunabilmesi için öncelikle bu kamu alacağının asıl yükümlüden tahsilinin mümkün olmaması gereklidir. Zira asıl yükümlüsünden tahsili mümkün olduğu halde bu alacağı kamu idaresine ödeyen kanuni temsilcilerin, asıl yükümlü dışındaki diğer sorumlulardan rücuen talepte bulunmaları mümkün değildir.
Ödenen kamu alacağının asıl yükümlüden tahsil imkanı bulunmadığı anlaşıldıktan sonra, diğer yükümlülerden rücu oranının ne olacağı konusunda ise bir ayrıma gidilmelidir. Buna göre limited ve kolektif şirketlerde temsilcilerin kamu alacaklarından sorumluluğu ortaklık sıfatına bağlı olduğundan, bu kişilerden ancak ortaklık payları oranında rücuen talepte bulunulabileceği kabul edilmelidir. Diğer bir deyişle limited ve kolektif şirketlerde kamu alacağından her ortak kendi payı oranında sorumlu olup bu payı haricindeki ödediği kısım için diğer ortaklara rücu edebilir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2014/8501 Esas, 2014/16502 Karar sayılı ilam)
Anonim şirketlerde ve kooperatiflerde ise yöneticilerin kamu alacağından müteselsilen sorumluluğunun sadece ilgili kamu idaresine karşı olacağı açıktır. Buna karşılık kamu alacağını ödeyen bir yönetici, diğer yöneticilere, anasözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa ancak mütesaviyen rücu edebilecektir. Diğer bir deyişle aksi kararlaştırılmamışsa iç ilişkide anılan temsilciler birbirlerine karşı kamu alacaklarından dolayı eşit oranda sorumludur.( Yargıtay 11. H.D 2021/17 esas-2022/4252)
Somut uyuşmazlıkta davacı, vergi borcu tutarının davalılardan rücuen tahsilini talep etmektedir. Mahkemece dava dışı Prizma Prodüksiyon Matbaa A.Ş.’nin dava konusu borcun doğduğu dönemdeki yönetim kurulu üyelerini gösterir sicil kayıtlarının getirtilmediği, görülmekle öncelikle mahkemece , Ticaret Sicil Müdürlüğünden dava konusu borcun doğduğu dönemde şirketin yönetim kurulu üyelerinin kimler olduğu ve o dönemde şirketi kimin temsil ettiği buna göre tarafların yönetim kurulu üyesi olup olmadığının ve yönetici olanların görev sürelerinin ne olduğunun, söz konusu alacağın davalılardan önce asıl mükellef olan şirketten talep edilip edilmediği araştırılarak, keza o dönemde şirketin verdiği beyannameleri ile şirketin kamu borcunu ödeme konusunda mali durumu yönünden tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda delilleri toplanarak gerekirse bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Kabule göre de ; Dava rücuen tahsile ilişkin olduğundan her bir davalı yönünden ,sorumlu oldukları miktarda gösterilmek suretiyle (her bir davalının müstakil sorumlu oldukları miktar) hüküm kurulmaması da doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin istinaf talebinin kabulü ile HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, dosyanın mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
1-Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/04/2022 tarih, 2021/1045 Esas, 2022/518 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE,
3-Davalılar tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istek halinde yatırana iadesine,
4-Yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesi tarafından verilecek olan esas kararda dikkate alınmasına,
5-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu oy birliği ile kesin olarak karar verildi. 14/07/2023


Başkan

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Katip

¸e-imzalıdır