Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2022/1554 E. 2022/1624 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2022/1554
KARAR NO : 2022/1624
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BALIKESİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/06/2022
NUMARASI
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Alım Satım)
KARAR TARİHİ : 24/11/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 28/11/2022
Balıkesir Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/06/2022 tarih, 2022/303 Esas, 2022/1203 sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde;
TALEP :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı … Arabacının maliki, yöneticisi ve temsilcisi olduğu davacı şirketin faaliyetine devam ederken, davalının davacı şirkette sigortalı olarak çalışan bir eleman olduğu sırada, kendisine ait olan, davacı şirketin kullanımına uygun ve faaliyet konusu ile dilekçe ekinde listesi bildirilmiş olan muhtelif makinelerin olduğunu ve davacının anılan bu makineleri alıp almayacaklarını, ilgilenip ilgilenmeyeceklerini önerdiğini, davacının önerilen makinelerle ilgilenmesi üzerine taraflar arasında tüm makinelerin alım satımı hususunda 15.06.2021 tarihinde makine bedelleri toplamının 1.993.900 TL + KDV olmak üzere belirlenmesi ve bu bedel üzerinden satın alınmasına dair sözleşme yapıldığını, daha sonra davalının ilave makineler getireceğini beyan etmesi ve makinelerin vasıflarının çok daha iyi olduğu beyanları üzerine yeniden alım-satım bedelinin 5.000.000,00 TL olarak belirlenerek 30.06.2021 tarihli ikinci bir sözleşme imzalandığını, bu sözleşme uyarınca davacı tarafından davalıya beher bono 500.000,00 TL bedelli olmak üzere toplam 10 adet bono verildiğini, makinelerin çeşitli illerden getirtildiğini ve nakliye ücretinin davacı tarafından ödendiğini, gelen makinelerin davacı tarafından ve teknik uzmanlarca incelendiğinde beyan edildiği kondisyonda olmadığı, 1,5 yılı aşkın süredir makinelerin çalışmadıklarını ve değerlerinin 5.000.000,00 TL olmadığı alım satım bedelinin abartıldığının tespit edildiğini ve davalıya bildirildiğini,bunun üzerine taraflar arasında 15.06.2021 tarihli sözleşmede belirtilen şekilde makine bedellerinin 2.000.000,00 TL olacağı yönünde anlaşıldığını, davalı tarafından bu şifai anlaşmaya istinaden bu bedel üzerinden fatura kesildiğini,bilahare davalı ile şifai anlaşma gereği görüşülmesi esnasında senetlerin davacı temsilcisi olan Nabi Kürün’e verildiğini ve buna müteakip davacı tarafından da alım satım bedelinden mahsup edilmek üzere 25.10.2021 Keşide tarihli, 2375623 seri numaralı 385.000,00 TL miktarlı çekin davalıya verildiğini ve çek bedelinin de tahsil edildiğini, senetlerin Nabi Kürün tarafından imha edildiğini ancak senetlerin iade olunup imha edilmesine rağmen ilk anlaşma ile verilen ilk iki adet bononun icra takibine konu edildiğini, bonolar için davalı-alacaklı tarafından ihtiyati haciz kararı alınıp davacının banka hesaplarına ihtiyati haciz konulduğunu ve icra takibi başlatıldığını, imha edilen bono parçalarının sonradan Nabi Kürün tarafından bulunması üzerine ve takibe konu edilen bonolar incelendiğinde Nabi Kürün’e verilen ve onun tarafından imha olunan bonoların sahte olduklarını, ne şekilde olduğunu bilmedikleri kopya olduklarını öğrendiklerini, Balıkesir 3. İcra Müdürlüğü 2022/3338 E. Sayılı takip dosyasına ilişkin olarak Balıkesir 1. İcra Hukuk Mahkemesine 2022/172 E. 2022/168 K. Sayılı dosyasında başvurulmak suretiyle İcra Müdürlüğü dosyasına borcun depo edilmesi suretiyle hacizlerin kaldırılmasına karar verildiğini belirterek esasa yönelik incelemeden önce Balıkesir 3 İcra Müdürlüğü’nün 2022/3338 Esas sayılı dosyası ile icra takibine konu edilen ve taraflarınca dosya borcunun tamamının icra dosyasına bloke edildiğinin göz önüne alınarak, icra dosyasına bloke edilen paranın davalı – alacaklıya iş bu dava sonuna dek ödenmesinin engellenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesi, icra takibine konu edilmemiş bulunan 30.03.2022 Vade Tarihli 500.000-TL, 30.04.2022 Vade Tarihli 500.000-TL, 30.05.2022 Vade Tarihli 500.000-TL, 30.06.2022 Vade Tarihli 500.000-TL, 30.07.2022 Vade Tarihli 500.000-TL, 30.08.2022 Vade Tarihli 500.000-TL, 30.09.2022 Vade Tarihli 500.000-TL, 30.10.2022 Vade Tarihli 500.000-TL, Bonolar için, iş bu dava sonuna dek üçüncü şahıslara ciro edilmesinin önlenmesi ve icra takibine konu edilmesinin engellenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesi, menfi tespit davasının kabulü ile davacının takip dosyasında davalıya borçlu olmadığının tespitine, takibin ve 30.01.2022 vade tarihli 500.000-TL ve 28.02.2022 vade tarihli 500.000-TL senetlerinin iptaline, davalı aleyhine asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesi talep ve dava edilmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının gayri resmi ortağı olduğunu söyleyen Ramazan Şimşek isimli kişinin müvekkilinin fabrikasına gelerek elinde 10.000 Ton civarında susam olduğunu, bunu satmak istediğini söylediğini, müvekkilinin 90-100 ton civarında bir alım yapabileceğini ancak numune ve analiz raporu olmadan satın alamayacağını ifade ettiğini, 1 hafta kadar sonra aynı şahsın numune ve analiz raporunu getirdiğini, müvekkili ile bu kişi arasında defaten görüşmeler yapıldığını ve bu görüşmeler esnasında susamın işlenmiş halde daha fazla kazanç sağladığını öğrenen bu kişinin birkaç görüşmeden sonra yeniden gelerek ortağı ile konuştuğunu, ellerindeki susamı birlikte işleyip satabileceklerini, susamı müvekkilinin işlemesi ,işlenecek susam ve tüm masrafları kendileri karşılamak üzere % 50 oranında ortaklık yapmayı teklif ettiğini,müvekkilinin kendi fabrikasının bu iş için küçük olduğunu, en az 5000 m² kapalı alanı olan bir yere ihtiyaç olduğunu söylediğini, davacı taraf bunu kabul edince derhal emlakçı vasıtasıyla bir yer bulunup 20.000 TL ye kiralandığını, yeri bulan ve mal sahibinden teslim alan ve fabrika inşaatı sırasında bizzat çalışanın müvekkilinin babası Mehmet Mustafa Karakoç olduğunu, fabrikanın kuruluş aşamasındaki resmi işlemleri vekaletname ile yapan da yine müvekkilinin kardeşi Zeynep Karakoç olduğunu, müvekkili ,babası ,kız kardeşi ve erkek kardeşi (tabiri caizse neredeyse ailecek) bu fabrikanın kurulması ve işletilmesi için çaba gösterdiklerini,bu arada fabrikada kullanılacak müvekkiline ait makinelerin bulundukları yerden getirtilip kurulduğunu, hatta müvekkiline ait makinalar üzerinden TOBB den 10.12.2020 tarihli kapasite raporu dahi alındığını,fabrika çalışmaya başlayıp, 150.000 Dolar civarında mal üretilip gönderildiğini, bu malların ödemesinin davacıya yapıldığını ancak süreçte yaşanan gelişmelerden davacılarca vaat edilen 10.000 Ton susamın gerçekte var olmadığının anlaşıldığını,bunun üzerine müvekkilinin işlerin bu şekilde yürütülemeyeceğini söyleyerek, resmi olarak ortaklığın kurulmasını talep ettiğini, davacı tarafın, makinelerin şirkete fatura edilmesi sonrası şirketin % 50 hissesini vereceklerini taahhüt ettiğini ve bu sebeple 15.06.2021 tarihli ilk sözleşme yapıldığını,bu sözleşme ile ortaklığa devredilecek olan makinelerin bedellerinin , ortaklığa yüksek miktarda vergi çıkmaması için düşük tutulduğunu ve bu sebeple 1.993.900,00 TL olarak gösterildiğini, ancak bu ortaklık henüz hayata geçirilmeden bir süre sonra davacının , müvekkili ile ortak olmak istemediğini, makinaları kendilerine satmalarını istediğini, müvekkilinin de mevcut gayri resmi ortaklığı sonlandırmak için makinaları def i bela kabilinden gerçek bedellerinin altında 5.000.000,00 TL bedelle davacıya sattığını ve 30.06.2021 tarihli ikinci sözleşme yapıldığını, davacının borcuna karşılık 500.000 TL bedelli 10 adet senedi tanzim edip müvekkiline verdiğini, davacının fazla vergi ödememek için makine bedelinin ilk konuşulduğu şekilde 1.993.900,00 TL üzerinden gösterilmesini, senetleri bankaya vermemelerini, faturalandırılan kısmı resmi olarak bankadan, kalan kısmını ise elden ödeyeceğini, çıkacak KDV yide kendisinin karşılayacağını, çıkacak KDV bedelinin 1 ay gecikmeli ödenmesi için de faturanın 01.07.2021 tarihli olarak kesilmesini rica ettiğini, sonuç olarak faturanın sözleşmeden sonra 01.07.2021 tarihli olarak kesilip davacıya gönderildiğini,davacı KDV bedelini ödeyeceğini taahhüt etmesine rağmen, ödeme günü geldiğinde müvekkiline göndermediğini; bunun üzerine müvekkilini Edremit 1.Noterliğinin 27.09.2021 tarih 08569 yevmiye numaralı ihtarnamesini keşide ederek KDV bedelinin ödenmesini ihtar ettiğini, İhtarname sonrası davacının, müvekkili ile görüşmek istediğini, müvekkilinin de KDV bedelinin verileceğini düşünerek davacılarla bir araya gelmeyi kabul ettiğini, Dava dilekçesinde de belirtildiği üzere , dilekçede adı geçen şahıslar bir araya geldiklerini, toplantıda Nabi Kürün denilen kişinin müvekkilindeki senetlerin iade edilmesini, karşılığında 5.000.000,00 TL bedelli tek bir çek vereceklerini söyleyince, müvekkilin babası Mustafa Mehmet Karakoç’un çekin nerde olduğunu sorduğunu ,çeki şirket sahibinin imzalaması gerektiğini ifade ederek, çekin yanlarındayken imzalanmasını istediğini, Nabi Kürün’ün önce şirket sahibi davacının yolda olduğunu, geleceğini söylediğini, bir süre beklenmesine rağmen davacının gelmemesi üzerine Nabi Kürün’ün kendisinin davacının ortağı olduğunu, bundan sonra işleri kendisinin yürüteceğini, kendisinin yetkili olduğunu söyleyerek senetlerin iade edilmesini istediğini,bunun üzerine müvekkili ve babasının toplantıyı terk ettiklerini, bilahare müvekkili aranarak toplantıya geri çağrıldığını ve bu defa müvekkiline taahhüt edilen KDV bedeline karşılık olarak (1 aylık gecikmeyi de hesapladıklarını söyleyerek) 385.000 TL bedelli çek verildiğini,akabinde toplantının sona erip tarafların ayrıldığını, neticeten davacının ortağı olduğunu söyleyen kişinin senetleri geri alıp tek bir çek vermek istediğini ancak müvekkilinin senetleri iade etmediğini, Hattı zatında bedelin indirilmesi konu dahi edilmediğini, sonrasında müvekkiline verilen senetlerden ilk iki tanesinin vadesi gelmesine rağmen ödenmemesi üzerine de icra takibi başlatıldığını ,davacı tarafın ise yaşanan olayları kendi lehine olacak şekilde mizanse ederek huzurdaki davayı açtığını, dava dilekçesinde borca karşılık verildiği iddia edilen 385.000 TL bedelli çekin ,gerçekte KDV karşılığı verildiği davacının müvekkile gönderdiği cevabi ihtarnameden anlaşılmakta olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesi ve İcra takibine haksız olarak itiraz edilmesi ve icra takibinin durdurulmuş olması sebebiyle davalı tarafın davaya konu alacağın % 20 sinden az olmamak üzere tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, icra takibine ve davaya konu olan bonoların vasfına veya bono metnine ilişkin bir iddia veya ihtilaf mevcut olmadığı, ihtilafın makine alım-satımı sözleşmelerinin gereği verilen bonoların bedelsiz kaldığı iddiasına yönelik olduğu, davalının tacir sıfatının bulunmadığı gibi, 10/12/2020 -30/09/2021 tarihleri (sözleşmelerin yapıldığı tarihler bu aralıktadır) arasında davacı şirket işçisi olduğu, davanın her iki tarafın ticari işletmelerine ilişkin olmadığı, borcun kambiyo senetlerinden değil taraflar arasındaki makine alım satım sözleşmeleri nedeniyle alacak ve borç ilişkisinden kaynaklandığı, diğer bir anlatımla hukuki ilişkinin temelinde sözleşme ilişkisinin bulunduğu, eldeki davanın bu özelliği itibariyle mutlak ve nispi ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği gerekçeleriyle davaya bakmaya görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu gerekçesi ile davanın usulden reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın her iki tarafın tacir ve ticari işletmesi ile ilgili olması nedeni ile nispi ticari dava olduğu, davalıya ait Gelir İdaresi Başkanlığı’nın cevabi yazısında davalının 01.10.2019 tarihinden itibaren ”Çikolata ve Şekerleme Toptan Ticareti ile Demir ve Çelikten Sıcak ve Soğuk Çekilmiş Yassı Madde Ürünleri İmalatı” faaliyetinden dolayı gerçek usülde vergi mükellefi olduğu, yine Balıkesir Esnaf ve Sanatkarları Odaları Birliği’ne yazılan müzekkereye verilen cevapta, davalının 30.04.2020 tarihinde odalarına kayıtlı ve kaydının halen devam ettiği bildirildiği, davalı yanın tacir sıfatının yazılan müzekkere cevapları ile sabit olduğu yine davalının ticari uyuşmazlığa konu makinaların satışı ile ilgili olarak müvekkile kestiği faturalardan ticari işletmesi ile ilgili ve uyuşmazlık konusu işinde ticari iş niteliğinde olduğu gerekçeleri ile istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Dava, icra takibine konu bono nedeni ile menfi tespit talebidir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece davaya konu menfi tespit talebi nedeni ile yukarıdaki gerekçelerle görevsizlik kararı verilmiş olup mezkur karar davacı tarafından abelirtilen gerekçelerle istinaf edilmiştir.
Ticari davalar 6100 sayılı TTK’nın 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969. maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari dava, nispi ticari dava ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üçe ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi uyarınca tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın bu kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır.
6102 sayılı TTK’nın 6335 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değişik 5/3. maddesine göre; “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır”.
Yasadaki bu düzenleme ile asliye ticaret mahkemesiyle asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Görev, kamu düzenine ilişkin olup, davanın her safhasında mahkemece re’sen gözetilir.
İstinaf incelemesi yapılan somut olayda ; menfi tespit davasına konu takibin dayanağı bonolar olup, davacı tarafça mevcut bonolarda sahtecilik iddiası da mevcuttur. Kıymetli evrak niteliğindeki bono’nun 6102 sayılı TTK’nın 776 vd. maddelerinde düzenlenmiş olması, TTK. 4. maddenin 1. fıkrasının (a) bendi uyarınca TTK’da öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının mutlak ticari dava sayılacağı ve TTK’nın 5. maddesinin 1. fıkrasına göre, Asliye Ticaret Mahkemesinin tüm ticari davalara bakmakla görevli bulunması nedeniyle, yerel mahkemece davada ticaret mahkemesinin görevli olduğu gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Açıklanan gerekçelerle 6100 sayılı HMK. 353/1-a-3. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
1-Balıkesir Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/06/2022 tarih, 2022/303 Esas, 2022/1203 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-6100 sayılı HMK. 353/1-a-3 maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE,
3-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istek halinde yatırana iadesine,
4-Yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesi tarafından verilecek olan esas kararda dikkate alınmasına,
5-Karar tebliğ ve harç işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu oy birliği ile kesin olarak karar verildi. 24/11/2022


Başkan

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Katip

¸e-imzalıdır